Kıbrıs, Akdeniz'in kalbinde, tarih boyunca hem stratejik konumuyla hem de kültürel zenginliğiyle birçok medeniyetin gözdesi olmuş bir ada… Ancak bu ada, son yüzyılda barışın değil, acının ve direnişin sembolü hâline gelmiştir. Kıbrıs Türk halkı, Rumların baskısı ve Enosis hayalleri karşısında destansı bir varoluş mücadelesi vermiştir. Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olarak varlığını sürdüren bu devlet, sadece bir toprak parçası değil; şehit kanıyla, milli iradeyle, Türkiye'nin sarsılmaz desteğiyle inşa edilmiş bir onur abidesidir.
Bu onurun koruyucularından biri de hiç şüphesiz Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'dır.
Ersin Tatar, Kıbrıs Türk halkının milli duruşunu temsil eden, "bizim olanı başkasına yedirmeyiz" diyen, yerli ve milli bir liderdir. Onun mücadelesi sadece bir siyasi rekabet değil, bir varlık mücadelesidir. Çünkü mesele sadece bir seçim değil; Kıbrıs Türk halkının geleceğidir.
Kıbrıs Türk Halkı Bir Daha 1974 Öncesine Dönmeyecek
Rum tarafı, her fırsatta "federal çözüm" adı altında Kıbrıs Türk halkını yeniden kendi egemenliği altına almanın hesaplarını yapıyor. Sözde "iki toplumlu, iki kesimli federal yapı" önerileri, aslında yıllardır süren bir aldatmacadan ibarettir.
Bugün bir kez daha söylüyoruz: Kıbrıs Türk halkı Rum'a yama olmaz!
1974 öncesinde yaşananlar, bu halkın hafızasından asla silinmedi. Evleri yakılan, köyleri basılan, kadınları, çocukları, yaşlıları katledilen bu toplumun acısı hâlâ tazedir. Bu acıların yeniden yaşanmaması için, milli iradeyi, bağımsızlığı ve devlet bilincini her zamankinden güçlü tutmak zorundayız.
Bu nedenle, "federal çözüm" masallarıyla Kıbrıs Türk halkını yeniden Rum'un kucağına itmeye çalışanlara karşı tek bir ses, tek bir irade olmanın zamanı çoktan gelmiştir.
Ersin Tatar: Kıbrıs Türk Halkının Umudu ve Yarınları
Ersin Tatar, bu gerçeği en iyi gören, en net dile getiren isimdir.
O, "KKTC bizim devletimizdir, Kıbrıs Türk halkı egemendir" diyerek tarihe not düşmüştür.
O, Rum tarafının ve bazı Batılı güçlerin baskılarına rağmen, iki devletli çözümden geri adım atmayan tek liderdir.
O, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte, "Kıbrıs'ta egemen eşitlik temelinde iki devlet" vizyonunu dünyaya duyurmuştur.
Bugün bazı kesimler, Tatar'ın bu dik duruşunu hazmedemiyor.
Rum yanlısı odaklar, içeride ve dışarıda, Ersin Tatar'ı hedef alıyor. "İtibar suikastı" diyebileceğimiz bu saldırılar, aslında Kıbrıs Türk halkının iradesine yapılan bir saldırıdır. Çünkü Tatar'ı yıpratmak, Kıbrıs Türk halkının bağımsızlığını zayıflatmak anlamına gelir.
Ancak unutulmasın:
Ersin Tatar milli bir liderdir.
Ersin Tatar yerli bir liderdir.
Ersin Tatar, Kıbrıs Türk halkının umudu ve yarınlarıdır.
Türkiye ile El Ele, Gönül Gönüle
Kıbrıs Türk halkının varlık mücadelesinde en büyük güç Türkiye olmuştur.
Bugün de KKTC'nin istikrarı, güvenliği ve geleceği, Türkiye ile yürütülen güçlü iş birliğine bağlıdır.
Ersin Tatar, bu gerçeği hiçbir zaman inkâr etmemiş, tersine bu bağı onurla taşımıştır.
Ankara ile omuz omuza çalışan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ortak vizyon çerçevesinde hareket eden Tatar, Kıbrıs Türk halkının dünyada hak ettiği yeri alması için gece gündüz mücadele etmektedir.
Bazı çevreler bu yakınlığı "bağımlılık" olarak göstermeye çalışıyor. Oysa Türkiye ile Kıbrıs Türk halkı arasındaki bağ, bir kardeşlik ilişkisidir. Bu bağ, 1974'te Mehmetçiğin Kıbrıs'a barış getirdiği günlerde olduğu gibi bugün de aynı sıcaklıkla devam etmektedir.
Bu kardeşliğe saldıranlar, aslında Kıbrıs Türk halkını yeniden yalnızlığa, umutsuzluğa ve boyunduruk altına mahkûm etmek isteyenlerdir.
Rum'un İkiyüzlülüğü ve Batı'nın Sessizliği
Rum kesimi yıllardır Avrupa Birliği'ne güvenerek Kıbrıs Türk halkını köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.
AB üyeliğini siyasi şantaj aracı olarak kullanan Rumlar, her defasında uluslararası hukukun ruhunu çiğniyor.
Federal çözüm adı altında sundukları her teklif, aslında Türk halkını yok sayan bir teslimiyet planıdır.
Batı dünyası ise bu adaletsizliğe sessiz kalmaya devam ediyor.
Rum tarafının silahlanmasına göz yumulurken, KKTC üzerindeki ambargolar sürüyor.
Basit bir spor etkinliğine bile KKTC'nin bayrağıyla katılım engellenirken, Rum tarafı uluslararası arenada meşru devlet muamelesi görüyor.
İşte tam da bu yüzden, Kıbrıs Türk halkı kendi yolunu kendi çizmeli, kendi devletine sahip çıkmalıdır.
Tatar'ın Yeniden Seçilmesi Bir Zorunluluktur
Bugün Kıbrıs Türk halkı, tarihî bir eşiktedir.
Ya geçmişin karanlık günlerine dönülecek, ya da milli irade yeniden zafer kazanacaktır.
Ersin Tatar'ın yeniden seçilmesi, sadece bir tercih değil, bir zorunluluktur. Çünkü bu seçim, bir kader meselesidir.
KKTC'nin geleceği, sadece ekonomik kalkınma ya da diplomatik ilişkilerle ölçülemez.
Bu geleceğin temelinde egemenlik, bağımsızlık ve onur vardır.
Bu değerlerin garantisi de, Ersin Tatar gibi milli şuurla hareket eden liderlerdir.
Kıbrıs Türk halkı, geçmişte nasıl direndiyse bugün de aynı kararlılıkla dimdik duracaktır.
Ersin Tatar'a sahip çıkmak, sadece bir kişiye değil; bir davaya, bir bayrağa, bir bağımsızlığa sahip çıkmaktır.
Son Söz: Geçmişe Geçit Yok
Rum'un oyunlarına, Batı'nın ikiyüzlülüğüne, içerideki teslimiyetçilere karşı tek bir cevabımız var:
Geçmişe geçit yok!
Kıbrıs Türk halkı, artık kendi kaderini kendi çizen, kendi geleceğini kendi belirleyen bir millettir.
Bu halk ne Rum'un gölgesinde yaşar ne de kendi devletinden vazgeçer.
Bugün yapılması gereken, milli birlik ruhunu korumak ve bu ruhun temsilcisi olan Ersin Tatar'a güçlü bir şekilde sahip çıkmaktır.
Çünkü bu topraklarda özgürlük, kolay kazanılmadı.









