Sumud Filosu…
Bir gemi, bir rota, bir hareketten çok daha fazlası. Bu isim, insanlığın sarsılan vicdanının, unutturulmaya çalışılan değerlerinin ve susturulan mazlumların sesinin yankısıdır. Her dalgası, her rüzgârı, her limanı; adaletin, direnişin ve umudun bir parçasını taşır.
Bugün Sumud Filosu'nun varlığı, sadece bir insani yardım girişimi olarak değil; tarihin en karanlık sayfalarından birinde, insanlığın yeniden ayağa kalkma iradesi olarak okunmalıdır. Çünkü bu filo, sadece ekmek götürmez; merhamet taşır. Yalnızca ilaç götürmez; umut taşır. Bu gemilerde yüklenen şey, sadece kutulara sığan yardımlar değil; insanlığın onurudur.
Gazze'de yıllardır süren kuşatma, çocukların açlıktan öldüğü, hastanelerin elektriksiz kaldığı, bir damla suyun bile ölümle ölçüldüğü bir tabloyu gözler önüne seriyor. Ve dünya, bu tabloyu çoğu zaman sessizlikle izliyor. İşte tam da bu sessizliğe karşı, Sumud Filosu bir çığlık gibi doğuyor. "Biz hâlâ buradayız, biz hâlâ insanız" diyen bir vicdan hareketi olarak yola çıkıyor.
Sumud kelimesi, Arapça kökenli bir kelimedir ve "direniş" anlamına gelir. Fakat bu direniş, şiddetle değil; sabırla, onurla, inançla verilen bir mücadeledir. Gazze'nin yıkılmış sokaklarında, yanan evlerin küllerinden yeniden filizlenen bir iradedir. İşte bu yüzden, Sumud Filosu'nun her gemisi bir semboldür; direnen bir annenin duası, yetim kalmış bir çocuğun gözyaşı, bombaların arasında yaşamayı seçen bir halkın inancı…
Bu filonun yolculuğu, aslında tüm insanlığa yöneltilmiş bir sorudur:
"Bir halk yok edilirken siz ne yapıyorsunuz?"
Sumud Filosu, işte bu sorunun cevabıdır.
O, sessizliğe sığınmayanların, adalet için bedel ödemeyi göze alanların, insanlığın onurunu taşıyanların cevabıdır. Bu nedenle, bu yolculuk yalnızca Gazze'ye değil, vicdanına sahip çıkmak isteyen herkese umut taşır.
Fakat ne yazık ki insanlık, bir kez daha sınavı kaybetti.
İsrail, uluslararası sularda, sadece insani malzeme taşıyan Sumud Filosuna barbarca bir saldırı düzenledi. Gemide bulunan gönüllüler, gazeteciler ve aktivistler hukuksuz biçimde gözaltına alındı. Silahsız, savunmasız, tek silahı vicdan olan bu insanların üzerine kurşun sıkmak, sadece bir saldırı değil; apaçık bir insanlık suçudur.
İsrail'in kural tanımazlığı, zulmü ve pervasızlığı artık tüm dünyanın gözleri önündedir. Bu saldırı, sadece Filistin'e değil, insanlığın tamamına yapılmıştır. İnsanlık onuruna, uluslararası hukuka ve vicdana atılmış bir tokattır. İsrail devleti, yine hukuk tanımamış, yine barbarca bir yöntemle kendi vahşetini sergilemiştir. Bu, utancın tarihidir.
Ama bilmedikleri bir şey var: Vicdanı tutuklayamazsınız.
Sumud'un ruhunu zincire vuramazsınız.
Mazlumun duasını susturamazsınız.
Saldırının ardından, gözaltına alınan aktivistler Türkiye'ye getirildi. Onları havaalanında binlerce kişi karşıladı. Coşkulu kalabalık, "Gazze onurumuzdur" sloganlarıyla dünyaya bir kez daha mesaj verdi. Yorgun ama gururlu aktivistler, "Bu daha başlangıç" dediler.
Ve evet, bu daha başlangıç.
Aktivistler, daha büyük, daha güçlü ve daha geniş katılımlı bir filo hazırlığı içinde olduklarını açıkladılar. "Gazze'ye ulaşana kadar, ambargo kalkana kadar, zulüm bitene kadar bu yolculuk sürecek" dediler. İşte bu sözler, Sumud'un ruhunu özetliyor: Direnmek, vazgeçmemek, yeniden denize açılmak.
Bugün Sumud Filosu'nun hikâyesi, sadece bir yardım girişiminin değil; insanlığın vicdan mücadelesinin hikâyesidir.
Belki gemiler durdurulabilir, belki aktivistler gözaltına alınabilir, belki rotalar kesilebilir… ama hakikat asla durdurulamaz. Çünkü adaletin rotası, zalimlerin çizmeleriyle çizilmez.
Hoş geldin Sumud Filosu…
Sen sadece bir filo değilsin; insanlığın yeniden doğan umudusun.
Seninle birlikte sadece deniz değil, vicdan da yeniden dalgalanıyor. ??????????









