Okan Geçgel

“Hadsizlik siyaset değildir: Milletin iradesine dil uzatanlar hesap vermelidir“

20.10.2025 20:32
Haber Detay Image

Cumhuriyetimizin 100. Yılına girmiş bir Türkiye'de, bir milletvekilinin, hem de ana muhalefet partisinin grup başkanvekili sıfatıyla, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na yönelik tehditkâr, saygısız, edep ve nezaketten yoksun ifadeler kullanması, siyaset tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır'ın Bursa İl Kongresi'nde sarf ettiği sözler, sadece bir siyasi tartışma sınırını aşmakla kalmamış, aynı zamanda milletin iradesiyle seçilmiş bir Cumhurbaşkanına karşı açık bir nefret dili ve tehdit içeren bir saldırıya dönüşmüştür. "Çatlasa da patlasa da, çıldırsa da, kudursa da ilk seçimlerde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Silivri'de olacak." şeklindeki bu hadsiz ve seviyesiz ifadeler, bir hukuk devletinde asla kabul edilemez. Hele ki bu ifadelerin "namuslular ile namussuzların mücadelesi" gibi bir cümleyle desteklenmesi, siyasetin kirlenmişliğini, ahlakın ne kadar zedelendiğini ve Türkiye'de bazı çevrelerin hâlâ siyasi rekabeti düşmanlık üzerinden yürütmeye çalıştığını göstermektedir.

Cumhurbaşkanına hakaret etmek, onu tehdit etmek, onun üzerinden toplumsal kin ve nefret üretmek, düşünce özgürlüğü değildir. Bu, açıkça bir provokasyondur. Ali Mahir Başarır gibi isimlerin diline pelesenk olmuş bu nefret ve tehdit dili, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmekte, siyaseti bir kavga alanına çevirmekte ve Türkiye'ye zarar vermektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu milletin oylarıyla seçilmiştir. Bugün Cumhurbaşkanına edilen her hakaret, aslında milletin iradesine edilen bir hakarettir. Bu ülkenin Cumhurbaşkanına "Silivri'de olacak" diyerek tehdit savurmak, hukuku, demokrasiyi ve siyasi ahlakı ayaklar altına almaktır. Kimse bu ülkenin Cumhurbaşkanını tehdit edemez, kimse milleti korkutamaz, kimse yargı sürecini siyasi intikam aracına çeviremez.

Siyaset, fikirle yapılır, hizmetle yapılır, projeyle yapılır. Ama belli ki bazı çevrelerin siyasetten anladığı şey, sadece kin, nefret, hakaret ve iftiradır. Bu tür söylemler, CHP'nin içine düştüğü acziyetin de göstergesidir. Seçimlerde başarı elde edemeyen, halktan karşılık bulamayan bir anlayış, çareyi Cumhurbaşkanına hakaret etmekte buluyorsa, bu sadece bir çaresizliktir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'ye kazandırdığı vizyon, bu ülkenin 21 yılda geldiği nokta, bazı çevreleri rahatsız ediyor olabilir. Ancak bu rahatsızlık, kimseye devletin en üst makamına saygısızlık etme hakkı vermez. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ülkenin seçilmiş lideridir; kişisel bir isim değil, bir makamın temsilcisidir. O makama edilen her hakaret, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, milletin iradesine ve demokrasimize yönelmiş bir saldırıdır.

Ali Mahir Başarır, bu milletin Cumhurbaşkanına hakaret ederken sadece kendi seviyesini değil, temsil ettiği partinin de siyaset anlayışını ortaya koymuştur. CHP'nin son yıllarda sıkça başvurduğu kutuplaştırıcı dil, "bizden olmayan herkes düşmandır" anlayışı, Türkiye'de siyaseti adeta nefret üreten bir zemine taşımıştır. Bu dil, Atatürk'ün partisi olduğunu iddia eden bir yapıya yakışmamaktadır. Atatürk, milli iradeye ve devlet kurumlarına en yüksek saygıyı göstermiş bir liderdi. Bugün ise CHP, Atatürk'ün miras bıraktığı o saygılı, millet odaklı siyaset anlayışından tamamen uzaklaşmış durumda. Ali Mahir Başarır'ın sözleri, bunun en somut kanıtıdır. Bu sözler, sadece Cumhurbaşkanına değil, Cumhuriyet'in temel değerlerine de hakarettir.

Bu hadsiz milletvekili, yasaların arkasına saklanarak, dokunulmazlık zırhına güvenerek tehditler savurmakta, halkın gözünün içine baka baka devlete meydan okumaktadır. Oysa hiçbir dokunulmazlık, kimseye bu ülkenin Cumhurbaşkanına hakaret etme hakkı vermez. Bu kişi, milletin vergileriyle maaş alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapan bir milletvekilidir. Ama davranışları bir devlet adamına yakışmamakta, tam tersine kışkırtıcılık, nefret ve provokasyon üretmektedir. Böyle bir anlayışın Türkiye'ye vereceği hiçbir fayda yoktur. Artık bu tür kişilere "dur" demenin zamanı gelmiştir. Bu hadsiz, bu milletin temsilcisi olamayacak kadar seviyesiz bir dil kullanmıştır. Dokunulmazlık zırhına sığınarak, milletin iradesini tehdit eden bir kişi hakkında gerekli adımlar derhal atılmalıdır. Dokunulmazlığı kaldırılmalı, hukuki süreç başlatılmalı ve Türk yargısı önünde hesap vermelidir.

Bugün Türkiye, büyük mücadelelerin içinden geçmektedir. Terörle, ekonomik manipülasyonlarla, dış baskılarla mücadele eden bu ülkenin birliği ve bütünlüğü her zamankinden daha değerlidir. Böyle bir dönemde, içeriden yapılan saldırılar, dış güçlerin yapmak istediğini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Ali Mahir Başarır'ın sözleri, sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef almamış, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin saygınlığını da hedef almıştır. Bu sözlerin altında kin, nefret ve bölme niyeti vardır. Bu tür yaklaşımlar, siyasi eleştiri değildir; açıkça millet düşmanlığıdır. Türkiye, düşmanlarını tanımakta artık çok tecrübeli bir ülkedir. Ama en tehlikeli olan düşmanlık, içeriden, milletvekili sıfatıyla yapılanıdır. Çünkü bu, devletin kendi bağrından vurulması anlamına gelir.

Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, milletin oyuyla seçilmiş, anayasal bir yetkiyle görev yapan bir liderdir. Kimsenin haddine değildir onu tehdit etmek, onun makamını aşağılamak ya da milletin gözünde itibarsızlaştırmaya çalışmak. Bu ülke, sokak siyasetinden, tehdit dilinden, hakaret siyasetinden çok çekti. Artık Türkiye, bu tarz siyasetçileri görmek istemiyor. Türkiye, hizmet eden, çalışan, projeler üreten, halkın sorunlarına çözüm bulan siyasetçiler istiyor. Ama ne yazık ki CHP'nin içinden çıkan bazı isimler, siyaset sahnesinde sadece kavga, nefret ve kutuplaşma üretmekle meşgul. Ali Mahir Başarır gibi isimler, sadece kendi itibarlarını değil, partilerinin de itibarını yerle bir etmektedir.

Bu ülke, hukuk devletidir. Herkes gibi bir milletvekili de kanunlar karşısında eşittir. Cumhurbaşkanına hakaret etmek suçtur ve bunun bir karşılığı vardır. Bu nedenle, Başarır'ın dokunulmazlığı bir an önce kaldırılmalı ve adalet önünde hesap vermelidir. Türkiye Cumhuriyeti, kimsenin tehdit edebileceği bir devlet değildir. Bu devletin Cumhurbaşkanı, milletin onurudur. O onura dil uzatmak, milletin kendisine dil uzatmaktır. Milletin sabrını sınamaya kimsenin hakkı yoktur. Demokrasi, hakaret ve tehdit üzerinden yürütülmez. Demokrasi, fikirlerin çarpıştığı ama insanların birbirine saygı duyduğu bir rejimdir. Ancak Ali Mahir Başarır'ın kullandığı bu dil, demokrasiye değil, anarşiye hizmet etmektedir.

Biz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına yönelik bu çirkin saldırıyı en sert şekilde kınıyoruz. Cumhurbaşkanına hakaret eden, tehditler savuran, milletin iradesine dil uzatan her kim olursa olsun, karşısında hukuku, devleti ve bu milleti bulacaktır. Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değildir. Milletin iradesiyle seçilmiş bir Cumhurbaşkanına kimse parmak sallayamaz. Siyaseti tehditten ibaret gören bu anlayış, er ya da geç milletin vicdanında mahkûm olacaktır. Gerçek siyaset, hizmettir, çözüm üretmektir, ülkesini yüceltmektir. Ama Ali Mahir Başarır gibi kişiler, siyaseti kirletmekte, meclisi seviyesiz bir kavga alanına dönüştürmektedir. Bu millet, bu hadsizliğe sessiz kalmayacaktır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kimsenin keyfine göre yön verilecek bir ülke değildir. Bu millet, Cumhurbaşkanına sahip çıkacak, devletine sahip çıkacak ve her türlü tehdide karşı tek yürek olacaktır.

Kalın Sağlıcakla…

Yazarın Tüm Yazıları

title