Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti son yıllarda tarihinin belki de en önemli dönüm noktasını yaşıyor. Bir yanda uluslararası siyasetin baskıları, diğer yanda kendi iç dinamiklerinin sınavı var. Ancak tüm bu zorluklara rağmen ayakta duran, hatta güçlenerek yoluna devam eden bir devlet gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu gerçeğin arkasında, inançla, kararlılıkla ve devlet aklıyla hareket eden iki isim öne çıkıyor: Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Başbakan Ünal Üstel. Kıbrıs Türk halkının kaderini şekillendiren bu iki liderin birlikteliği, aslında bir siyasal iş birliğinden çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu birliktelik, bir vizyonun, bir istikrarın ve bir milli duruşun sembolü haline gelmiş durumda.
UBP Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel'in geçtiğimiz günlerde BRT'de katıldığı özel yayında yaptığı açıklamalar, aslında bu duruşun net bir fotoğrafını sundu. Üstel, yatırımların, kalkınmanın ve ekonomik başarıların tesadüf olmadığını, bütün bunların temelinde siyasi istikrarın yattığını açık bir dille ifade etti. Gerçekten de bugün KKTC'ye baktığımızda, son birkaç yılda ülkenin her alanında yaşanan gelişmeleri görmemek mümkün değil. Turizmde rekor doluluk oranları, yeni altyapı yatırımları, modern projeler ve toplumsal refahı önceleyen sosyal politikalar… Bütün bunlar, istikrarlı bir yönetimin, planlı bir devlet aklının ve kararlı bir liderliğin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Üstel'in altını çizdiği en önemli nokta ise bu istikrarın devamlılığı. Çünkü istikrar, bir ülkenin en büyük sermayesidir. Siyasi istikrar bozulduğunda, yatırımcı güvenini kaybeder, devlet politikaları sekteye uğrar, toplumun umudu zedelenir. Üstel tam da bu nedenle, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'a olan desteğini açıkça dile getiriyor. Onun için bu seçim, sadece bir siyasi yarış değil; KKTC'nin geleceği adına bir yön tayini anlamına geliyor. Çünkü Üstel'e göre, Tatar'ın liderliğinde şekillenen devlet politikası, Kıbrıs Türk halkının onurunu koruyan, egemenliğini savunan ve geleceğini güvence altına alan bir anlayış üzerine kurulu.
Ersin Tatar, görev süresi boyunca belki de en zor siyasi dönemlerden birini yönetti. Uluslararası arenada uygulanan haksız ambargolar, Rum kesiminin uzlaşmaz tutumu, Avrupa Birliği'nin taraflı politikaları ve küresel diplomasi alanında yaşanan çifte standartlara rağmen, Tatar hiçbir zaman geri adım atmadı. "İki devletli çözüm" vizyonunu, bir siyasi slogan olmaktan çıkarıp, KKTC'nin ulusal stratejisi haline getirdi. Artık Kıbrıs meselesi, eskiden olduğu gibi "federasyon" hayalleriyle değil, gerçekçi bir zeminde tartışılıyor. Tatar'ın kararlılığı sayesinde, dünya artık Kıbrıs'ta iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve iki ayrı egemenlik olduğunu kabul etmek zorunda kalıyor.
Üstel'in bu noktadaki desteği ise sadece siyasi değil, stratejik bir anlam taşıyor. Çünkü Başbakan Ünal Üstel, devletin iç dinamiklerini, toplumun ihtiyaçlarını ve uluslararası dengeleri yakından bilen bir isim. O da biliyor ki, Kıbrıs Türk halkının bugünkü kazanımlarının korunması, Tatar'ın liderliğinde yürütülen bu milli politikanın sürdürülmesiyle mümkün. Tatar'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Türk Devletleri Teşkilatı'nda KKTC'nin isminin daha gür duyulması, Türk dünyasında giderek artan bir farkındalık yaratılması da bunun somut bir göstergesi. Geçmişteyapılan tüm toplantılarda, Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkelerin liderlerinin Ersin Tatar'a gösterdiği samimi destek, aslında bir dönemin dışlanmış Kıbrıs Türk halkının artık uluslararası bir muhatap haline geldiğini kanıtlıyor.
Ersin Tatar'ın liderliği, sadece dış politikada değil, iç yönetimde de kendini gösteriyor. Onun döneminde devlet kurumları arasında daha dengeli bir iletişim kuruldu, toplumsal birlik duygusu güçlendi, gençlere ve üretime dayalı projelere önem verildi. Tatar'ın "yerli üretim" vurgusu, Kıbrıs ekonomisinin ayakları üzerinde durma mücadelesine yeni bir ivme kazandırdı. Ünal Üstel'in açıkladığı Lefkoşa Spor Kompleksi projesi de bu vizyonun bir uzantısı olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu tür yatırımlar sadece beton projeleri değil, aynı zamanda toplumsal motivasyonun, gençliğe verilen değerin ve devletin geleceğe olan güveninin göstergesidir.
Tatar'ın duruşunu eleştiren çevreler her zaman oldu ve olmaya da devam edecek. Ancak bu eleştirilerin önemli bir kısmı, Kıbrıs gerçeğini anlamaktan uzak, duygusal ve dış kaynaklı argümanlara dayanıyor. Rum tarafının ve onların sözcülüğünü yapan bazı çevrelerin "federasyon" çağrıları artık Kıbrıs Türk halkı için bir anlam taşımıyor. Çünkü Kıbrıs Türkü artık biliyor ki, federasyon masaları, yıllardır kendi iradesini yok sayan bir anlayışın aracı haline geldi. Ersin Tatar ise bu oyunu bozdu. O, açık bir şekilde "biz egemen bir devletiz, eşitiz ve kimsenin gölgesinde yaşamayacağız" dedi. Bu, sadece bir siyasi söylem değil, bir milletin tarihsel direnişinin devamıydı.
Ünal Üstel de bu çizginin en güçlü destekçisi olarak, Kıbrıs Türk halkının geleceğini sağlam temeller üzerine inşa etme kararlılığını ortaya koyuyor. Onun da söylediği gibi, istikrarın devamı, KKTC'nin kazancı anlamına geliyor. Bu istikrarın bozulması demek, yıllardır büyük bedeller ödeyerek kazanılmış hakların riske atılması demek olur. O yüzden bugün, hem devletin kurumları hem de halk, bu istikrarın devamı yönünde birleşmiş durumda.
Kıbrıs Türk halkı uzun yıllardır uluslararası alanda adaletsizliklere maruz kalıyor. Ambargolar, siyasi baskılar, izolasyonlar… Ancak tüm bunlara rağmen, KKTC her geçen gün daha fazla görünür hale geliyor. Bunun en önemli nedeni, Ersin Tatar'ın inatla sürdürdüğü milli politika. Çünkü Tatar, hiçbir zaman günü kurtarmaya çalışan bir lider olmadı. O, uzun vadeli bir vizyonla hareket eden, Kıbrıs Türk halkının geleceğini güvence altına almaya çalışan bir devlet adamı oldu. Bugün geldiğimiz noktada, Kıbrıs Türk halkı ilk kez kendi sesini bu kadar güçlü bir şekilde dünyaya duyurabiliyor.
Bu seçim, sadece bir cumhurbaşkanlığı seçimi değil, aynı zamanda bir yön belirleme seçimidir. Ya geçmişin teslimiyetçi siyasetlerine geri dönülecek ya da Ersin Tatar'ın kararlı, dik duruşlu, milli çizgisiyle yola devam edilecek. Ünal Üstel'in bu konudaki tercihi net: O, Tatar'ın liderliğini, KKTC'nin geleceği için en doğru adres olarak görüyor. Çünkü istikrarlı bir yönetim, güçlü bir cumhurbaşkanı ve kararlı bir hükümet, KKTC'yi geleceğe taşıyacak en sağlam üçlüdür.
Kıbrıs Türk halkının artık maceraya, belirsizliğe ve romantik çözüm arayışlarına tahammülü yok. Bugün halk, somut adımlar, güçlü devlet politikaları ve güven veren bir liderlik istiyor. Tatar bu güveni verdi, Üstel ise bu liderliği destekleyerek devletin kurumsal gücünü pekiştirdi. İkisi birlikte, KKTC'nin geleceğini inşa eden iki önemli sütun gibi duruyor.
Son yıllarda yaşanan gelişmeler de gösteriyor ki, Tatar-Üstel uyumu, ülkenin ekonomik ve diplomatik kazanımlarına doğrudan katkı sağlıyor. KKTC, artık sadece bir ada devleti değil; Doğu Akdeniz'in stratejik bir aktörü. Enerji politikalarında, savunma stratejilerinde ve bölgesel iş birliklerinde sesi daha gür çıkan bir ülke konumunda. Bu tabloyu tersine çevirmek isteyenler elbette olacaktır; ancak artık bu ülke, yönünü çizmiş bir ülke. Bu yönün adı da istikrar, milli egemenlik ve Ersin Tatar liderliğidir.
Sonuç olarak, yaklaşan seçim sadece bir siyasi yarış değil, bir irade beyanıdır. Ersin Tatar, bu iradenin sembolüdür; Ünal Üstel ise bu sembolün yanında duran, onu güçlendiren siyasi akıldır. KKTC bugün hem içeride hem dışarıda daha güçlü bir devlet haline geldiyse, bunun arkasında iki önemli etken vardır: Halkın iradesi ve o iradeye yön veren liderlerin kararlılığı. O liderlerin başında da Ersin Tatar geliyor. Tatar'ın yeniden seçilmesi, sadece bir siyasi tercih değil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin geleceğine duyulan inancın ifadesi olacaktır.









