Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye siyasetinde en köklü geçmişe sahip parti. Kuruluşundan bugüne birçok döneme damgasını vurdu, birçok badire atlattı. Ancak bugün CHP'nin en büyük açmazı, dış faktörlerden çok kendi içindeki bitmeyen çekişmelerden kaynaklanıyor.
Son kurultay, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Kemal Kılıçdaroğlu, yıllarca sürdürdüğü genel başkanlık mücadelesinin sonunda, kendi ifadesiyle "sırtından hançerlenerek" görevden uzaklaştırıldı. Kurultayın gölgesinde dolaşan "delege pazarlıkları" ve "parayla yönlendirilen tercihler" iddiaları, CHP'nin seçmen nezdinde ciddi bir itibar kaybı yaşamasına yol açtı.
Bu atmosferde partinin eski genel başkanlarından Hikmet Çetin'in yaptığı açıklamalar gündemi hareketlendirdi. Çetin, Kılıçdaroğlu'nun yanlış yaptığını savunarak, Özgür Özel ile yoluna devam etmesi gerektiğini söyledi. Ancak parti tabanında beklenti tam tersiydi: Yıllarını CHP'ye vermiş bir ismin, kumpaslara karşı dik durması ve haksızlığı dile getirmesiydi.
CHP seçmeni bu açıklamaları nasıl okuyor? Aslında tablo net: CHP'ye gönül veren kitle, yıllardır kendi içinde kavga eden bir partiden yoruldu. "Kimin kiminle hesaplaştığı", "hangi grubun hangi koltuğu aldığı" artık seçmen için bir değer ifade etmiyor. Seçmen; umut, güven ve istikrar görmek istiyor.
Bugün CHP'nin yaşadığı en büyük problem, kendi enerjisini ülkenin sorunlarına çözüm üretmeye değil, parti içi denge oyunlarına harcaması. Bu durum seçmen davranışına doğrudan yansıyor. Her seçimde CHP'ye umut bağlayan seçmen, sandık başında hayal kırıklığıyla karşılaşıyor. Çünkü seçmen şunu düşünüyor:
- "Parti kendi içinde birlik olamıyorsa, ülkeyi nasıl yönetecek?"
- "Her gün yeni bir çekişme çıkıyorsa, yarının iktidarında istikrar nasıl sağlanacak?"
İşte bu sorular, CHP'nin yıllardır iktidara yürüyememesinin temel nedenlerinden biri haline gelmiş durumda.
Hikmet Çetin gibi eski genel başkanların görevi, bu kaosu körüklemek değil, partiyi birleştirecek bir akıl ortaya koymak olmalıydı. Ancak görünen o ki, geçmişte görev almış birçok isim, tarafgir açıklamalarıyla fitne ateşini harlamaya devam ediyor.
Oysa CHP'nin önünde iki net yol var:
- İç çekişmelere devam ederek seçmeni daha da uzaklaştırmak,
- Ya da tüm kırgınlıkları bir kenara bırakıp halka odaklanmak, güven veren bir siyasi hareket ortaya koymak.
Seçmen artık laf değil, icraat görmek istiyor. "Kısır kavgalar mı, yoksa halk için siyaset mi?" sorusu, sadece CHP'nin değil, Türk siyasetinin geleceğini de belirleyecek.
Kalın Sağlıcakla…









