Okan Geçgel

Bir Hizmet Eri: Mustafa Aksu’yu Rahmetle Anarken

11.10.2025 13:17
Haber Detay Image

Ah be Mustafa abi… Seni tanıdığım için ne kadar mutluyum, ama seni kaybettiğimiz için de bir o kadar üzgünüm. Hayatta bazı insanlar vardır, onları tanımak bir ayrıcalıktır; çünkü o insanlar bulundukları yere sadece görevleriyle değil, kişilikleriyle, vicdanlarıyla ve hizmet aşklarıyla damga vururlar. İşte Mustafa Aksu da onlardan biriydi. Onu anlatmak kolay değil; çünkü Mustafa abi sıradan bir belediye başkanı değil, bir gönül insanı, bir araştırmacı, bir idealist, bir dava adamıydı. Onun hikâyesi, sadece Zincidere'nin değil, aslında Anadolu'nun hizmet anlayışının hikâyesidir.

Mustafa Aksu, 1999 ile 2009 yılları arasında Kayseri'nin Talas ilçesine bağlı Zincidere beldesinde belediye başkanlığı yaptı. Ancak o on yıl, bir ömür gibi dolu dolu geçti. Mustafa abi, göreve geldiğinde beldesinin sadece yollarını, kaldırımlarını, altyapısını değil; tarihini, kimliğini, kültürünü de yeniden inşa etti. Onun yönetim anlayışında, belediyecilik yalnızca bina yapmak, kaldırım döşemek değildi; gönüllere dokunmak, geçmişi geleceğe taşımak, unutturulan değerleri hatırlatmaktı. Zincidere'nin tarihine adeta bir arkeolog titizliğiyle yaklaştı. Her taşın altında bir hikâye aradı, her eski evin, her mezar taşının ardında bir tarihî iz buldu.

Onun en büyük hizmetlerinden biri, kimsenin farkında olmadığı, hatta varlığından haberi dahi olmadığı tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkarmasıydı. Somuncu Baba'nın anne ve babasının mezarını bulduğunda, aslında bir beldenin manevi tarihini yeniden yazıyordu. Somuncu Baba'nın doğduğu evi tespit ettiğinde, o sadece bir taş binayı değil, bir inanç mirasını ayağa kaldırıyordu. Mustafa Aksu'nun bu çalışmaları, Zincidere'yi sadece Kayseri'nin bir beldesi olmaktan çıkarıp Anadolu'nun maneviyat haritasında bir yere dönüştürdü. Çünkü o, tarihe inanıyor, geçmişine sahip çıkan toplumların geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyebileceğini biliyordu.

Yine onun gayretleriyle, bugüne kadar kimsenin üzerinde durmadığı bir gerçek ortaya çıktı. Mustafa Kemal Atatürk'ü Samsun'a çıkaran Bandırma Vapuru'nun kaptanı İsmail Hakkı Dursun'un Zincidereli olduğunu o buldu. Bu bilgi, yalnızca bir isim tespiti değildi; Zincidere'nin milli mücadele tarihindeki yerini belirleyen bir dönüm noktasıydı. Mustafa Aksu, bu gerçeği ortaya koyduktan sonra İsmail Hakkı Dursun'u anmak, onun adını yaşatmak için etkinlikler düzenledi. Çünkü Mustafa abi, tarihe değer vermenin bir milletin özgüvenini tazelediğine inanıyordu. O, bir beldenin geçmişini araştırırken aslında bir milletin hafızasını canlandırıyordu.

Mustafa Aksu, sadece tarihî figürleri değil, halkın içinden çıkmış sanatçıları, değerleri de sahiplenirdi. Halk ozanı, büyük sanat insanı Ahmet Gazi Ayhan onun hemşerisiydi. Mustafa abi, bu ortak paydadan gurur duyar, Ahmet Gazi Ayhan adına etkinlikler düzenler, genç kuşakların bu değerleri tanımasını isterdi. Çünkü onun için kültür, bir milletin köküdür. Kültürüne sahip çıkmayan bir belde, bir şehir, bir ülke kendi ruhunu kaybederdi. Mustafa Aksu bu bilince sahipti ve bu yüzden Zincidere'nin tarihine, sanatına, maneviyatına, kültürüne dört elle sarıldı.

Zincidere'nin tarihî derinliğini ortaya çıkarma konusundaki çabaları sadece bunlarla da sınırlı değildi. Mustafa Aksu, yaptığı araştırmalar sonucunda, Anadolu'da kurulan ilk ruhban okulunun Zincidere'de bulunduğunu ve hatta ilk matbaanın da Zincidere'de kurulduğunu ortaya koydu. Bu, sıradan bir bilgi değildi. Bu tespit, Zincidere'nin Osmanlı döneminde ve öncesinde ilim, kültür ve din eğitimi açısından ne kadar önemli bir merkez olduğunu gözler önüne seriyordu. Böylece Zincidere, küçük bir kasaba olmaktan çıkıp tarihî bir kimlik kazandı. Mustafa Aksu, beldesinin yalnızca taş binalardan değil, büyük bir tarih ve medeniyet mirasından oluştuğunu herkese gösterdi.

Ben Mustafa abiyi sadece bir belediye başkanı olarak değil, bir araştırmacı, bir toplumsal hafıza insanı olarak da tanıdım. 2000 yılının yaz aylarıydı. O dönem bir gazeteci olarak Zincidere'nin bir mahallesi olan, o zamanlar köy statüsündeki Akçakaya köyüne gitmiştim. Amacım, ülkemizin en önemli sanayi değerlerinden biri olan Sabancı ailesinin köklerini araştırmaktı. O köy, Sabancı Holding'in kurucusu Hacı Ömer Sabancı'nın doğduğu yerdi. "Bir zamanların fakir, 2000'li yılların zengin Sabancıları" başlıklı bir köşe yazısı hazırlıyordum. O araştırmada bana en büyük desteği Mustafa Aksu abi vermişti. Onun rehberliği olmasaydı, o yazı asla o kadar derinlikli olamazdı.

Mustafa abi, Sabancı ailesinin geçmişiyle ilgili inanılmaz bilgilere sahipti. Bana, Sabancıların Akçakaya'daki fakirlik yıllarında yaşadıkları zorlukları, yokluk içindeki mücadelesini, o günlerin insanının azmini ve sabrını anlatmıştı. Hacı Ömer Sabancı'nın köyden çıkış hikâyesini, Adana'ya göç serüvenini, orada nasıl büyük bir ticaret imparatorluğu kurduğunu, ama buna rağmen köyünü hiç unutmadığını, hep kökleriyle gurur duyduğunu uzun uzun konuşmuştuk. Mustafa Aksu, bu konuyu öylesine değil, bir tarih bilinciyle ele almıştı. O, Sabancıların hikâyesine sadece bir aile öyküsü olarak değil, Anadolu insanının emeğiyle, sabrıyla, inancıyla yükselişinin bir sembolü olarak bakıyordu.

O günlerde fark etmiştim ki Mustafa Aksu sadece Zincidere'nin değil, Kayseri'nin, hatta Anadolu'nun da toplumsal hafızasını yüreğinde taşıyordu. O, geçmişi bilen, geçmişi unutturmayan, geçmişten aldığı dersleri bugüne ve yarına aktaran bir insandı. Onunla her konuşma, bir tarih dersi gibiydi. Belki akademisyen değildi ama bilgisi, araştırmacılığı ve merakıyla birçok tarihçiye örnek olacak bir derinliğe sahipti.

O kadar çok şey yaptı, o kadar çok iz bıraktı ki; Zincidere'ye kazandırdığı yatırımları, hizmetleri tek tek saymakla bitmez. Ama onu özel kılan şey, bu hizmetleri yaparken gösterdiği tevazu, samimiyet ve içtenlikti. Mustafa abi hiçbir zaman "ben yaptım" diyen bir yönetici olmadı. Hep "biz yaptık" dedi. Halkıyla, meclis üyeleriyle, çalışanlarıyla birlikte yürüdü. O, belediye başkanlığını bir makam olarak değil, bir emanet olarak gördü. Ve bu emaneti, son ana kadar onurla taşıdı.

Ben Mustafa abiyi yakından tanıma şansına sahip oldum. Onunla aynı masada oturmak, aynı konuyu konuşmak, aynı heyecanı paylaşmak her zaman bir ayrıcalıktı. O, konuşurken sesini yükseltmezdi ama söylediği her söz insanın kalbine işlerdi. Çünkü o sözleri bilgiyle, tecrübeyle ve samimiyetle yoğururdu. Mustafa abi, her zaman üretmenin, araştırmanın, okumanın peşindeydi. Onun için hizmetin yaşı olmazdı. Emekli olduktan sonra bile oturmadı, "dinlenme"yi hiç bilmedi. Kayseri Hava İkmal Bakım Merkezi'nde uzun yıllar çalıştıktan sonra emekliye ayrıldı, ama insanlığa hizmet etme azmini hiç kaybetmedi.

Emeklilik döneminde bile Kayseri'nin ilk çıraklık okulunun yapılmasına öncülük etti. Bu okul, yüzlerce gence yeni bir meslek, yeni bir gelecek kazandırdı. Onun vizyonu, yalnızca bugünü değil, yarını da düşünmekti. Yeni ustaların, yeni zanaatkârların, üretim hayatına kazandırılması için gece gündüz demeden çalıştı. Çünkü Mustafa abi inanıyordu: Bir milletin kalkınması sadece fabrikalarla, yollarla değil, yetişmiş insan gücüyle mümkündür. O yüzden gençlere el uzattı, onlara fırsat sundu, onları geleceğe hazırladı.

Bugün geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki, Mustafa Aksu'nun attığı her adım bir iz bırakmış, her sözü bir değer olmuş. O, Zincidere'nin taşına, toprağına, insanına dokunmuş bir belediye başkanıydı. Belki de onun yaptığı en büyük hizmet, Zincidere'ye "bizim de bir tarihimizi var" dedirtmesiydi. O, insanların kendi beldelerine, kendi geçmişlerine olan güvenini ve sevgisini yeniden kazandırdı. Mustafa abi, görev süresi bittikten sonra bile unutulmadı. Çünkü o, görevle değil, gönülle hizmet etti.

Ve şimdi Mustafa Aksu bu dünyadaki çilesini tamamladı, ömrünün sonuna kadar sürdürdüğü hizmet yolculuğuna nokta koydu. Cuma günü aramızdan ayrıldı. Mekânı cennet, makamı ali olsun. Rabbim onu cemaliyle cennetinde müşerref kılsın. Biz ondan razıydık, inşallah Rabbim de ondan razı olur. Çünkü o, hayatı boyunca kimseyi incitmedi, kimsenin kalbini kırmadı, kimsenin hakkına girmedi. Herkesin gönlünde güzel bir iz bırakarak bu dünyadan göçtü.

Onun ardından söylenecek çok söz var ama belki de en doğrusu şu: Mustafa Aksu, yaşadığı topraklara sadece eser bırakmadı, bir ruh bıraktı. Onun yaptığı hizmetler, yalnızca taş duvarlarda, tabelalarda değil; insanların hafızasında, Zincidere'nin kalbinde yaşamaya devam ediyor. O, bir belediye başkanı olarak başladığı yolculuğu, bir gönül adamı olarak tamamladı. O, yaşadığı topraklara sevgisini, emeğini ve adanmışlığını bıraktı.

Bugün Zincidere'nin sokaklarında dolaşırken, onun izlerini her köşe başında görmek mümkün. Belki bir parkta, belki bir okulda, belki bir anıta kazınmış bir isimde… Ama en çok da insanların hafızasında, onların "Mustafa abi" derken gözlerindeki saygıda, sevgide yaşamakta. Çünkü bazı insanlar ölmez, sadece mekân değiştirir. Mustafa Aksu da onlardan biridir.

Onun için dua ederken, aslında bir millete, bir döneme, bir adanmışlığa da saygı duruşunda bulunuyoruz. Mustafa abi, bir ömrü dolu dolu yaşamış, her anını anlamlı kılmış, her nefesini hizmete adamış bir insandı. Bu dünyadan bir Mustafa Aksu geçti; geriye eserleri, duaları ve adını gönüllere kazıyan hizmetleri kaldı. Rabbim onu rahmetiyle sarsın, mekânını cennet eylesin. Biz onu unutmayacağız. Çünkü o, Zincidere'nin kalbine yazıldı; çünkü o, bir hizmet eriydi.

Ruhu için El Fatiha….

Kalın Sağlıcakla….

Yazarın Tüm Yazıları

title