Okan Geçgel

“Ben demiştim: İsrail’e güven olmaz, ateşkesi yine kanla bozdular”

19.10.2025 18:37
Haber Detay Image

Ne demiştim, "İsrail'e güven olmaz" demiştim. Çünkü bu devletin tarihi, ihlallerle, yalanlarla, katliamlarla doludur. Barıştan, ateşkesten, insan haklarından söz ettiklerinde bile niyetleri asla samimi olmamıştır. Bugün yaşananlar da bunun en açık kanıtıdır. İsrail ordusu, Gazze'nin güneyinde yeniden saldırılara başladı. Daha birkaç gün önce ateşkesten, insani yardımdan, diplomatik çabalardan bahsediliyordu. Oysa gerçekler değişmedi: İsrail yine bekleneni yaptı. Sözde ateşkesi hiçe saydı, sivilleri hedef aldı, Gazze'yi bombalayarak bölgeyi yeniden kana buladı. Bu tablo bize bir kez daha gösteriyor ki, İsrail'in sözüne güvenmek, kurda kuzu teslim etmek gibidir.

Trump, ateşkesin mimarı gibi konuşmuştu. "Ben sağladım, ben bitirdim" diye övünüyordu. Şimdi buyursun, bu tabloya bir açıklama getirsin. Hani sağladığı ateşkes? Hani garantisi olduğu söylenen barış ortamı? Çünkü söz konusu İsrail olunca, hiçbir uluslararası anlaşmanın, hiçbir liderin sözü bir anlam taşımıyor. İsrail, gücünü eline aldığı anda, karşısında kim olursa olsun, saldırgan tavrını sergilemekten geri durmuyor. Bu ülkenin yönetimi, her fırsatta kan dökerek, yıkım yaratarak, korku salarak kendi politik çıkarlarını korumayı seçiyor.

Gazze halkı artık nefes alamıyor. Elektrik yok, su yok, ilaç yok. İnsanlar enkaz altında yaşam mücadelesi veriyor. Her gün yeni bir hastane vuruluyor, her gün yeni bir çocuk cansız bedeniyle dünyanın vicdanına sesleniyor. Ama dünya susuyor. Batı'nın insan hakları nutukları, bir kez daha çifte standardın ve ikiyüzlülüğün en utanç verici örneklerinden birine dönüşüyor. Çünkü söz konusu Filistin olunca, bütün değerler bir anda buharlaşıyor. İnsan hakları savunucuları sessiz, demokrasi havarileri kör ve sağır. Bu suskunluk, İsrail'in cesaretini daha da artırıyor. Çünkü biliyorlar ki, ne yaparlarsa yapsınlar, kimse ciddi bir hesap sormayacak.

İsrail'in saldırıları sadece Gazze'ye değil, insanlığın ortak vicdanına yöneliktir. Her bomba, her füze, her yıkılan bina, insanlığın adalet terazisine indirilen bir darbedir. Üstelik bu sadece bir askeri saldırı değil; sistematik bir yok etme politikasıdır. Gazze'de hedef alınan şey sadece Hamas ya da belli bir örgüt değildir. İsrail, bir halkı yok etmeye, bir coğrafyayı haritadan silmeye çalışıyor. Bu, dünyanın gözü önünde işlenen bir insanlık suçudur. Buna rağmen Birleşmiş Milletler'den, Avrupa Birliği'nden ya da ABD'den somut bir adım gelmiyor. Herkes "itidal" çağrısı yapmakla yetiniyor. İtidal… Sanki ortada iki denk güç varmış gibi, sanki saldırganla kurban aynı kefedeymiş gibi!

İsrail'in bu saldırganlığı artık diplomasiyle açıklanabilecek bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bu, ideolojik bir körlük, bir devlet terörüdür. Yıllardır her anlaşmayı ihlal eden, her barış masasını deviren bir devletin yeniden ateşkes çağrısında bulunması tam bir aldatmacadır. İsrail'in yöneticileri için barış, sadece nefes alma molasıdır. Uluslararası baskı artınca geçici olarak geri çekilir, dünya ilgisini kaybedince yeniden saldırıya geçerler. Bugün yaşanan da tam olarak budur. Gazze'deki masum insanlar, bu kirli oyunun en ağır bedelini ödemektedir.

Peki dünya neden sessiz? Çünkü çıkar ilişkileri, petrol anlaşmaları, askeri iş birlikleri ve stratejik hesaplar, insan hayatının önüne geçmiş durumda. Filistinli bir çocuğun ölümü, bir diplomatik menfaatin yanında hiçbir şey ifade etmiyor. O yüzden Batı, "İsrail'in kendini savunma hakkı vardır" cümlesinin arkasına saklanıyor. Ama kimse şu soruyu sormuyor: Bir halkı kuşatmak, aç bırakmak, bombalamak savunma mıdır? Kadınları, çocukları, yaşlıları öldürmek, ambulansları vurmak, hastaneleri hedef almak hangi hukukta savunmadır?

İsrail bu vahşeti işlerken, bazı Arap ülkelerinin sessizliği de en az saldırılar kadar üzücü. Normalleşme anlaşmaları uğruna, kardeş bir halkın katiline sessiz kalmak tarih önünde utançtır. Bu sessizlik, sadece İsrail'in cesaretini artırmıyor, aynı zamanda Filistin davasının meşruiyetini zayıflatıyor. Bugün Arap dünyasının büyük bir bölümü kendi iç hesaplarına gömülmüş durumda. Oysa Filistin sadece bir coğrafya değil, bir onur meselesidir. Gazze'de yıkılan her ev, Ortadoğu'nun vicdanında bir yaradır.

İsrail, bir kez daha dünyanın gözünün içine baka baka suç işlemektedir. Çünkü gözünü kan bürümüştür. Çünkü yıllardır cezasız kalmanın verdiği bir özgüvenle hareket etmektedir. Uluslararası hukuk, bu ülkeden korkar hale gelmiştir. Ama unutmamak gerekir ki, hiçbir zulüm sonsuza kadar sürmez. Tarih, zalimlerin iktidarına da, mazlumların sessizliğine de tanıklık etmiştir. Bugün İsrail güçlü görünse de, attığı her bomba kendi sonunun tuğlasını döşemektedir. Çünkü adalet er ya da geç tecelli eder.

Gazze'nin çocukları, bu çağın utanç aynasıdır. Onların korkuyla dolu gözleri, dünyanın suskun vicdanını sarsmaya yetmelidir. Her biri insanlığın kaybettiği birer değerdir. İsrail'in bombaları, sadece bedenleri değil, geleceği de yok ediyor. Bir halkın umudunu, tarihini, kültürünü silmeye çalışıyor. Ancak hiçbir bomba gerçeği yok edemez. Gerçek, her zaman kendini bir yerden gösterir. Bugün Gazze yerle bir edilse bile, yarın bu halk küllerinden yeniden doğacaktır. Çünkü direniş, bazen sadece nefes almakla bile mümkündür.

Ben başından beri söylüyorum: İsrail'e güven olmaz. Çünkü bu devlet, kendi varlığını yıkım üzerine kurmuştur. Her anlaşmayı ihlal etmiş, her fırsatta kana susamışlığını göstermiştir. Bugün Gazze'de yaşananlar da bunun son örneğidir. Ateşkes laftadır; İsrail'in barış anlayışı, karşısındaki tarafın tamamen yok olmasıdır.

Dünya, bu gerçeği artık görmek zorunda. İsrail'in saldırıları sadece Filistin'e değil, insanlığın ortak geleceğine yöneliktir. Eğer bu sessizlik sürerse, yarın başka coğrafyalarda da aynı vahşet yaşanacaktır. Bugün Gazze için konuşmayanlar, yarın kendi sessizliklerinin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacak.

Evet, ben demiştim: İsrail ateşkesi ihlal edecek. Çünkü bu ülke hiçbir zaman sözünde durmadı. Çünkü bu ülke, kanla besleniyor. Ve yine haklı çıktım. Gazze'ye saldırdılar, çocukları öldürdüler, barışı yerle bir ettiler. Artık kimse "şok olduk", "üzüldük" gibi sahte cümlelerle bu vahşeti örtbas edemez. Dünya ya bu suça ortak olacak ya da insanlığın yanında duracak. Başka bir seçenek kalmadı.

Kalın Sağlıcakla…

Yazarın Tüm Yazıları

title