Muhammet Zeki Kılıç

Yılın kelimesi: "Dijital Vicdan"

30.12.2025 10:50
Haber Detay Image

Teknoloji hızlandı. Peki vicdanımız ona yetişebildi mi?

Türk Dil Kurumu'nun 2025 yılı için halk oylamasıyla seçtiği "dijital vicdan" kavramı, yalnızca bir kelime değil; çağın ruhunu yansıtan güçlü bir uyarıdır. Dijitalleşmenin hayatın her alanına nüfuz ettiği bir dönemde bu tercih tesadüf değildir. Çünkü artık mesele ne kadar dijital olduğumuz değil, ne kadar vicdanlı dijitalleştiğimizdir.

Dijitalleşme Güçtür, Vicdan Onu Yöneten Pusula

Dijital dünya; veriyle beslenen, algoritmalarla karar alan ve saniyeler içinde milyonlara ulaşabilen büyük bir güç sunuyor. Ancak her güç gibi dijital güç de pusulasız kaldığında yönünü şaşırır. İşte "dijital vicdan" tam olarak bu noktada devreye girer.

Bir veriyi toplarken, bir müşteriyi segmentlere ayırırken, bir kullanıcıyı uygulamada tutmak için bildirim gönderirken ya da bir yapay zekâya bir şeyler öğretirken şu soruyu sormamızı ister:

"Yapabiliyor olmam, yapmam gerektiği anlamına gelir mi?"

    Beğeni Çağında Unutulan İnsan

    Bugün dijital platformlar büyürken insanın giderek küçüldüğüne tanık oluyoruz. Etkileşim uğruna linç edilen hayatlar, yanlış ya da eksik veriyle zedelenen itibarlar ve algoritmaların görünmez kıldığı kullanıcılar bunun en somut örnekleri.

    Eğer dijital sistemler tıklanmayı insan onurunun önüne koyuyorsa, burada teknik değil etik bir sorun vardır. Dijital vicdan; hızdan önce hakkaniyeti, dönüşüm oranından önce adaleti, beğeniden önce sorumluluğu hatırlatır.

    Teknoloji Var, Vicdan Yoksa

    Bir bankanın ya da dijital platformun, "müşteri deneyimini iyileştirme" iddiasıyla kullanıcı davranışlarını saniye saniye analiz etmesi mümkündür. Ancak aynı sistem, gerçek bir müşteri sorununu otomatik yanıtlarla geçiştiriyorsa; burada teknoloji çalışıyor ama vicdan devre dışıdır.

    Dijital vicdan tam olarak bu farkı görünür kılar: Veriyi yöneten akılla, insana dokunan niyet arasındaki mesafeyi.

    Kurumlar İçin Dijital Vicdan

    Günümüzde markalar yalnızca ürünleriyle değil, dijital duruşlarıyla da değerlendiriliyor. Müşteri verisini nasıl sakladıkları, şikâyetleri gerçekten çözüp çözmedikleri ya da otomasyonun arkasına saklanıp saklanmadıkları artık doğrudan güveni etkiliyor.

    Bugün sadakat; kampanyayla değil güvenle, indirimle değil şeffaflıkla inşa ediliyor. Dijital vicdanı olan kurumlar sadece mevzuata uymakla yetinmez, doğru olanı kurumsal kültür haline getirir.

    Yapay Zekâ Çağında Vicdan

    2025 itibarıyla yapay zekâ yazıyor, çiziyor, öneriyor ve karar süreçlerine destek oluyor. Ancak yapmadığı bir şey var: Vicdan geliştirmek. Algoritmalar öğrenebilir ama merhameti kodlayamaz.

    Bu nedenle dijital vicdan; teknoloji ekiplerinin değil, liderliğin, yönetim aklının ve kurum kültürünün meselesidir. Vicdan hâlâ insana aittir.

    Dijital Vicdan Bir Zorunluluktur

    TDK'nin "dijital vicdan" tercihi bize açık bir mesaj verir: Geleceğin dünyasında ayakta kalanlar en hızlı olanlar değil, en doğru kalanlar olacaktır. Dijital vicdan; susmak kolayken konuşmayı, saklamak mümkünken açıklamayı ve kısa vadeli kazançlar uğruna değerlerden vazgeçmemeyi gerektirir.

    Son Söz

    "Dijital vicdan", bir tanımdan çok bir uyarıdır. Teknoloji bize nereye gidebileceğini zaten gösterdi. Asıl soru şudur: Biz onu nereye götürüyoruz?

    Dijital dünyada iz bırakmak kolaydır, iz bırakırken insan kalmak zordur. Belki de gelecekte hatırlanacak olanlar; en çok veriye sahip olanlar değil, veriye rağmen doğruyu seçebilenler olacaktır. Çünkü teknoloji ilerlediğinde değil, vicdan geride kaldığında tehlikelidir.

    Yazarın Tüm Yazıları