Takke düştü kel göründü ama biz ya gözümüzü kapatmayı ya da elimizde yedek takkelerle keli örtmeye devam edelim.
Neyden mi bahsediyorum elbette ki yalanlardan, hamasi söylemler ve samimiyetsiz çıkışlarla bizi sokaklara sürüp eylem yaptıranların gizli saklı yaptığı kirli pazarlık ve ikiyüzlü siyasetten sıkılmadınız mı siz de.
Ben sıkıldım ve artık midem kaldırmıyor. Bu kadir bariz yalan siyasetin kurbanı, yemi ya da piyonu olmayı.
Vicdanımızı, acımızı acıyan yerlerimizi, hınç ve öfkemizi alıp kendine bundan iktidar devşirenlerin, menfaat ve zenginlik edinenlerin saltanatlarını büyütenlerin gözümüzün içine baka baka bizi uyutmalarından, bize okudukları ninnilerden, tiksiniyorum.
Ne olacak, nereye varacak sizi de korkutmuyor ürkütmüyor mu yaşananlar? İpimizi tutan kirli ellerin parmak oyunlarıyla yürümeye devam mı edeceğiz?
Daha kaç defa düşecek o takke, daha kaç sefer o kelin görünmesinden duyduğumuz korkuyla yeni takkeler koşturacağız o kele, ne zamana kadar, nereye kadar.
Dolduralım hadi, bütün meydanları doldursak ne olur? Yürüyelim hadi, bütün sokakları inletsek ne olur?
Hıncımızı alıp pazarlık ellerini güçlendirmekten başka ne yapıyorlar dersiniz. Hiç. Dün yaptıklarını bugün de yapmaya devam ediyorlar. Yaptıklarını, söylediklerine yaklaştırabildik mi?
Gayri meşru bir siyasetin meşru yalanlarından vazgeçtiler mi? Söyledikleri kaç çocuğu alıp kurtarabildi Gazze'deki soykırımdan? Söyledikleri, açlıkla uzanan kaç anne babanın eline tek buğday tanesi taşıyabildi. Söyledikleri kaç kurşuna siper oldu?
İnanmayın, kanmayın, uyumayın artık. Sizi neyle uyuşturduklarını görün artık takke tutmaz o kelin içindeki uru görün artık. Ve sakının ondan, sakının ve kaçın yalanlarından.
O günahlarının, o hesaplarının ortağı olmaktan kaçın. Kendinizi ve inandığınız o saf teslimiyetinizi Allaha, koruyun hala atan kalbinizi.
Kalbi olmayanların, kalbini satmışların, gün gelip de aklınızı esir aldıkları gibi kalbinizi de söküp alabileceklerini bilin.
Bilin ve terk edin artık size layık gördüklerini.









