Bir taraftan çıkıp diyeceksiniz ki "Sivil toplumun her kademesinde daha fazla kadının yer almasını teşvik ediyoruz." Diğer taraftan da bir kadın eşine düzenli kahvaltı hazırlamıyor diye onu kusurlu bulacak ve bunu boşanma sebebi olarak mahkeme kayıtlarına düşeceksiniz.
Neydi o laf; bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Kayseri'de düzenlenen 'STK'da Kadın Olmak' başlıklı bir programda biz kadınlar olarak içimizi ferahlatan, umut veren bir konuşma yaptı.
"Kadınların liderliğinde yürütülen projelerin toplumsal bağları güçlendiren, dezavantajlı kesimleri destekleyen sonuçlar doğurduğunu açıkça görüyoruz. Bu nedenle sivil toplumun her kademesinde daha fazla kadının yer almasını teşvik ediyoruz." Dedi ama keşke diğer kurumlar da özellikle yargı kurumları da bu konuşmayı destekler mahiyette kadınlara alan açsa, mevcut alanı daraltma yoluna gitmese.
Aile deyince evin, çocuğun bütün yükünü kadının sırtına, ekonomik ve sosyal hayatın da bütün yükünü erkeğin sırtına vuran eril toplumun hala varlığını sürdüren ezberini yaşıyor ama söze gelince o ezberi değil başkasının fiyakalı cümlelerini dilimizden düşürmüyoruz.
Daha birkaç gün önce, bir mahkeme, eve ve evdeki kocasına hizmeti, kadının asli yükümlülüğü olarak gördüğünü ve bunu yerine getirmeyenin kusurlu olduğunu ve nihayetinde bu kusurunda boşanma için geçer bir sebep olduğunu söyledi.
E nasıl olacak şimdi? Kadınlar evde mutfaktan ve temizlikten vakit bulabilecek mi projelere liderlik etmeye, sivil toplumun her kademesinde varlık gösterebilmeye?
Erken yaşta evlenecek, hemen peşine 3 çocuğu sıraya dizecek, üç artı bire hizmette kusur etmeyecek ama tüm bunlara rağmen STK'da kadın olacaksınız. Herhalde biz evlileri kastetmiyorlar. Hele de çocuklu evli kadınları hiç kastetmiyorlar.
Ha bir de ne demiş "Kadına yönelik şiddetin her türüyle mücadele, Bakanlık olarak en hassas ve kararlılıkla yürüttüğümüz alanlardan biridir."
Hala acısı taze Rojin Kabaiş vakası bile tek başına yukarıda ki iddiayı çürütmeye yeter artar bile. İntihar deyip olayın üstü örtülen, ardından iki erkeğe dair DNA kalıntıları bulununca Adli Tıp Kurumunu şaibe altında bırakan bir süreç yaşadık yaşamaya devam ediyoruz.
Mecliste Rojin vakası ile ilgili araştırma önerisini reddetmek midir; şiddetin her türüyle mücadele, hassasiyet ve kararlılık? Şüpheli ölüm ve soruşturma dosyasına dair paylaşımlara erişim engeli koymak mıdır?
Bu perhize bu lahana turşusu yenmiyor ama bize yedirmeye çalışıyorlar.









