Fatma Ece Gödeoğlu

Türk YouTube İzleyicisinin Sessiz Psikolojisi

03.12.2025 16:03
Haber Detay Image

Dijital çağın yeni meydanı artık sokaklar değil; yorum bölümleri. İnsanlar düşüncelerini buraya kazıyor, öfkelerini burada kusuyor, sevinçlerini burada kutluyor, içerik üreticileriyle de en samimi bağlarını yine burada kuruyor. Fakat bir fark var: Türkiye'nin YouTube yorum kültürü, Avrupa ve Asya'daki örneklerinden belirgin biçimde ayrışıyor.

Bu farkın kaynağı ne algoritma ne de sadece platformun işleyişi. Daha derine indiğimizde karşımıza psikolojik, sosyolojik ve politik kodlar çıkıyor.

Algoritma için mi konuşuyoruz, kendimiz için mi?

Türkiye'de yorumların büyük kısmı içerik üreticisine değil, algoritmaya hitap eder:

"Elinize sağlık hocam, algoritma için buradayım."

"İzlemeye devam, destek için geldim."

"Yorum bırakalım da video öne çıksın."

Yorum bir düşüncenin ifadesi olmaktan çıkıp bir görev, hatta bazen sadakat göstergesi hâline gelir. Avrupa ve Asya'da ise durum daha farklıdır: Yorumlar içerik tartışmasına, eleştiriye, öneriye, bilgi paylaşımına, hatta kültürel etkileşime odaklanır.

Türkiye'de neden böyle değil?

Onay Arayışı ve Görünürlük İhtiyacı

Türkiye'de dijital alan, hâlâ gerçek hayatta hissedilen görünmezliğin telafi edildiği bir alan.

Kullanıcı, içerik üreticisiyle bağını "fark edildiği ölçüde" kuruyor. Bu yüzden içerik hakkında değil, içerik üreticisinin kendisiyle ilişkisini güçlendirecek yorumlar yazıyor.

Eleştiri yazmak, çoğu kullanıcı için riskli bir alan:

Ya yanlış anlaşılırsa? Ya linç edilirse? Ya topluluktan dışlanırsa?

Bu nedenle en güvenli alan destek mesajlarıdır.

Topluluk Kültürünün Baskısı

Türkiye'de dijital topluluklar, güçlü bir aidiyet üzerinden şekillenir. Bir YouTuber'ın takipçileri, zamanla neredeyse küçük bir "dijital mahalle"ye dönüşür.

Mahalle kültüründe olduğu gibi: "Kötü yorum yazma, ayıp olur." "Destek olalım kardeşim, bizim çocuk." "Birbirimize sahip çıkalım." İçerik tartışması yerine "biz ve onlar" dinamiği oluşur.

Avrupa'da bireycilik baskındır; kullanıcı kendini topluluğun değil, düşüncesinin merkezine koyar.

Asya'da ise topluluk bağları güçlü olsa da yorum kültürü genellikle bilgilendirici ve katkı sağlayıcıdır. Türkiye'de topluluk, bazen içeriğin önüne geçer.

İfade Özgürlüğü Korkuları

Türkiye'de dijital yorum kültürünü şekillendiren en önemli dinamiklerden biri, politik risk algısıdır. Kullanıcılar genellikle "zararsız", "nötr", "hiçbir yere temas etmeyen" cümleler kurmayı tercih eder. Eleştirel yorumlar çoğu zaman yanlış anlaşılma veya hedef olma korkusuyla bastırılır.

Bu yüzden "teşekkür ederim" gibi mesajlar, bir tür politik güvenlik duvarıdır.

Kişi, "Bu yorumda hiçbir mesaj, hiçbir tartışma, hiçbir risk yok" demiş olur.

Avrupa ve Asya ne yapıyor?

Avrupa'da yorumlar daha bilimsel, eleştirel, rasyoneldir; tartışma kültürü solunur.

Japonya, Güney Kore gibi Asya ülkelerinde kullanıcılar içerik hakkında ayrıntılı gözlemler, tavsiyeler, bazen teknik analizler yazar.

Türkiye'de ise "algoritma savaşları" yorumdan, içeriğin kendisinden daha çok görünürdür.

Bu fark kapanır mı?

Aslında Türkiye'de yorumlar değişiyor. Genç kuşak daha rahat yazıyor, daha tartışmacı, daha cesur. Ama hâlâ baskın olan kültür şu: Eleştirmeyelim, destek olalım. Fikrimi değil, varlığımı göstereyim. Algoritma için geldim; çünkü düşüncemden çok görünürlüğüm önemli.

Bu tablo, Türkiye'nin dijital sosyolojisinin aynasıdır: Topluluk odaklı, riskten kaçınan, aidiyeti öne çıkaran, duygusal bağlarla ilerleyen bir kullanıcı profili.

Belki de en büyük fark şudur: Türkiye'de yorum bölümü bir tartışma alanı değil, bir sadakat bildirisidir. Ve belki de bu yüzden, en çok konuşan değil… en çok susanların ülkesi burasıdır.

Yazarın Tüm Yazıları

title