Düşüncelerim birbiriyle çarpışıyor… Saat geceyarısını geçmiş, ama zihnim hâlâ The Economist'in son kapağında dönüp duruyor. O zincire vurulmuş el, sanki gecenin karanlığında titreyen bir işaret fişeği gibi. Dergi kapakları aslında poster değil; zamanın ruhunu kodlayan, gelecek için şifre bırakan semboller. Ve işte karşımızda, insanlığın kader düğümünü elinde tutan görünmez bir Promethean mücadele.
Prometheus, tanrılardan ateşi çalıp insanlığa verdiği için kayaya zincirlenmişti. Bugünün zincire vurulmuş eli ise ateşi geri almak isteyen güçlerin simgesi. Fakat bu ateş sadece mitolojik bir alev değil; enerji kaynaklarının geleceği, veri egemenliği, jeopolitik yeniden doğuşun alevi. Ve kapağın sağ alt köşesindeki kadın figürü… Birçoğu Meloni sandı. Ama tarihsel ritmi bilenler, gözlerini kaçırmadan bakınca onu çok başka bir frekansta görür: İman Pehlevi.
1979 devriminde devrilen Rıza Şah Pehlevi'nin torunu olan İman Pehlevi, yıllardır sessiz görünür ama Batı'nın diplomatik kulislerinde adı sıkça anılır. 2026'ya geldiğimizde İran'ın ikiye bölünme olasılığı, Basra Körfezi'nde seküler ve modern bir cumhuriyet ihtimali, Pehlevi'nin bu sembolik yerde durmasını açıklıyor. Güney İran artık "atıl petrol krallığı" değil; Akdeniz–Körfez–Hindistan üçgeninin ticaret arterlerinin kesişim noktası. Ve bu dönüşümü temsil edebilecek yegâne figür, otoriter ruhban rejiminin değil, Pers modernizminin son temsilcisi.
Giambattista Vico'nun tarih anlayışı aklıma geliyor: İlk Çağların en ilginç öykülerinden biri, İskit kralı Idanthyrsus ile Büyük Darius arasındaki karşılaşmadır. Kral, dev ordular karşısında tek bir cümle kurmadı; yalnızca beş sembol gönderdi: bir kurbağa, bir fare, bir kuş, bir saban demiri ve bir yay. Dil yokken konuşan semboller. Darius, anlamını çözemedikleri için savaşını kaybetti.
Modern zamanlarda da benzer bir mesaj karşımızda duruyor: The Economist'in kapağında 250 yazılı bir pasta ve üzerinde beş kırmızı balon. Beş balon = beş gerçek kelime. Her biri tıpkı İskitlerin objeleri gibi bir uyarı gönderiyor:
Kurbağa › hayatta kalma becerisi
Fare › yeraltı ekonomisi ve kaçınılmaz çürüme
Kuş › özgürlük ve göç döngüleri
Saban demiri › üretim, toprak, gıda zinciri
Yay › savaş, güç, tehdit
Kırmızı balonlar, sadece dikkat çekmek için değil; mitolojik olarak Titanların kanını simgeliyor. Kronos'un zamanı, Okeanos'un akışı, Koios'un bilgisi, Hyperion'un ışığı ve İapetos'un insanlık yükü… Bu beş Titan, bugün Amerikan federal kurumları, küresel enerji düzeni, dolar hegemonyası, NATO'nun güvenlik mimarisi ve yapay zekâ devlerini temsil ediyor. Eğer bu titanlar düşerse, gökyüzü boşalır ve dünya yeniden parçalanır.
Zincire vurulmuş el ise Prometheus'un cezalandırılışı: Ateş artık kontrol edilemiyor. Ama ateşi getirenler zincire vurulduğunda, titanlar yeniden uyanacak. Ve 250 yıl… Bu yalnızca bir doğum günü değil, bir geri sayım. Tarihte hiçbir cumhuriyet 300 yılı aşmadan büyük bir dönüşüm yaşamamıştı: Roma iç savaşa gömüldü, Venedik baskıya yenildi, İngiltere devrimler geçirdi, Osmanlı çözülmeye başladı. ABD'nin 250. yılı da Vico'nun "tarihin döngüsel eşiği". Eğer balonlar yükselmezse, ekmeği göremeyen halk iç karışıklığa sürüklenecek.
Ve böylece, zinciri koparan el… 2026'da Prometheus'u yeniden sahneye çıkaracak. Ateş sadece yanmakla kalmayacak; tarih yeniden yazılacak, kırmızı balonlar yükselirken, titanlar uyanacak ve insanlık kendi kaderiyle yüzleşecek.









