Fatma Ece Gödeoğlu

Kiliseden Algoritmalara: Düşüncenin İdeolojik Yolculuğu

29.11.2025 20:03
Haber Detay Image

"Düşünüyorum, hep düşünmek zorunda olduğumu hissediyorum; kim için?" Z Kuşağı bir gencin sorusu ve ürettiği bir düşünce üzerine bu yazıyı kaleme alma zorunluluğu hissediyorum. Ne için? Orta çağda, kilise penceresinden bakıyordu insanlar dünyaya, düşüncelerinin sınırlarını o belirliyordu. Soru sormak sorumluluk almaktır. Sorgulamak cesaret ister, bilgi üretmek izin ister. Her fikir, her kelime, gizli bir otoritenin gölgesi altında şekillenir. İşte Luis Althusser' in o meşhur teorisinde dediği gibi: devlet, bireyi sadece yasalarla değil, ideoloji aracılığıyla da kontrol eder; birey, farkında olmadan bu ideolojik aygıtların içine yerleştirilir. Bir zamanlar kilise, feodal devletin İdeolojik Devlet Aygıtı'ydı; toplumun değerlerini, normlarını, doğruyu ve yanlışı tekeline almış bir güç.

Feodal devlet modelinde, güç merkezleri parçalıdır; lordlar, rahipler, yerel otoriteler bireyi şekillendirir, ama bu şekillendirme çoğu zaman görünürdür, açık kurallara bağlıdır. Althusser'in İDA' ları burada devreye girer: okul, kilise, mahkeme, aile… Birey, devletin ideolojik aygıtları aracılığıyla toplumsal sınıfların normlarına içselleştirilir. Bu sistemde, düşünmek bile bir ritüeldir, özgürlük görünürde vardır.

Zaman ilerler; Aydınlanma ile birlikte, demokratik devlet modeli ortaya çıkar. Güç merkezleri merkeziyetten demokratik denetime evrilir; hukuk ve devlet mekanizmaları daha şeffaf hale gelir. İDA' lar hâlâ vardır: eğitim sistemi, medya, kültür kurumları bireyin ideolojik konumunu şekillendirmeye devam eder. Ancak artık birey, bilgiye erişimde daha serbesttir, tartışabilir, eleştirebilir. Antik Yunan sofralarındaki gibi düşünce üretimi ve fikir paylaşımı tekrar değer kazanır.

Ve şimdi… modern çağdayız. Yapay zekâ yükseliyor, görünmez bir güç olarak; eski kilisenin, eski lordların yerini alıyor. Algoritmalar, ne düşüneceğimizi, kimlerle iletişim kuracağımızı, hangi bilgilere ulaşacağımızı belirliyor. Dijital İDA' lar, bireyin bilinç akışına müdahale ediyor, tıpkı feodal dönemde kilisenin yaptığı gibi, ama çok daha ince, çok daha görünmez bir biçimde. Filtre balonları, kişiselleştirilmiş öneriler, algoritmik yönlendirmeler… Birey, özgür olduğunu zannederken, dijital bir ideolojik çerçevenin içinde şekilleniyor.

Tüm bunların yanında işin tuzu biberi Elon Musk' ın "çalışmak artık isteğe bağlı olacak" söylemi oldu. Bu özgürlük vaadi gibi görünse de dikkatle okunmalı: Bu, bireyin ekonomik ve sosyal konumunu belirleyen yeni dijital İDA' nın bir işareti. Çalışma, üretim, bilgiye erişim artık algoritmaların çizdiği sınırlar içinde anlam kazanacak. Birey pasif bir tüketiciye, yönlendirilmiş bir aktöre dönüşebilir.

Tarih bize şunu gösteriyor: İster feodal devletin kilisesi olsun ister demokratik devletin okulları ve medyası, isterse modern çağın yapay zekâsı… İdeoloji hep vardır ve bireyin bilinç akışı üzerinde çalışır. Antik Yunan'daki gibi özgür tartışmalar, derin sorgulamalar, belirsizliğin içinde düşünme cesareti; bunlar her dönemde bireyin ideolojik aygıtları fark ederek kendini konumlandırmasına bağlıdır.

Gelecek, algoritmalara boyun eğmekle ya da onları anlayıp sorgulayarak insani denetim kurmak arasında şekillenecek. Bizler, geçmişten aldığımız mirasla, düşünmeye devam etmeli, "Neden?" ve "Nasıl?" sorularını sormalı; aksi takdirde sadece bize izin verilen soruları konuşabildiğimiz pasif kullanıcılar haline geliriz.

Yazarın Tüm Yazıları

title