Ersoy Toptaş

CHP'de sancılı değişim: İçsel meşruiyet açmazı

03.10.2025 09:19
Haber Detay Image

Siyasette liderlik, sadece kurultayda alınan oylarla veya tüzükle kazanılan bir unvan değildir. Asıl liderlik, parti örgütünün ve tabanının zihninde ve kalbinde kazanılan, sorgusuz sualsiz bir otorite olan "içsel meşruiyetle" pekişir.

Bugün Cumhuriyet Halk Partisi'nin en temel sorunu, Genel Başkan Özgür Özel'in, koltuğunda oturuyor olmasına rağmen, bu içsel meşruiyeti henüz tam anlamıyla sağlayamamış olmasıdır. CHP'nin enerjisini tüketen ve geleceğini ipotek altına alan her tartışmanın kökeninde, bu görünmez ama son derece gerçek İçsel Meşruiyet Açmazı yatmaktadır.

Özgür Özel, 38. Olağan Kurultay'da delegenin "değişim" iradesini arkasına alarak genel başkanlık koltuğuna oturdu. Kağıt üzerinde ve hukuken partinin Genel Başkanıdır. Ancak siyaset, sadece kağıt üzerindeki gerçeklerle ilerlemez. Kurultay sürecinin hemen ardından başlayan ve partinin önceki yönetimini temsil eden "statüko" tarafından yargıya taşınan hukuki süreç, Özel'in liderliğinin üzerine gölge düşürmüştür. Bu gölge, onun attığı her adımı, yaptığı her atamayı ve kurduğu her cümleyi "acaba ne kadar meşru?" sorusuyla karşı karşıya bırakmaktadır. İşte bu, içsel meşruiyet krizinin ta kendisidir.

Partinin yerleşik düzenini ve "fabrika ayarlarını" savunan kanadın bu krizi son derece bilinçli bir stratejiyle yönettiği ortadadır. Onların kurultay sonuçlarına itirazı, bir hak arayışı olmasının yanı sıra, yeni Genel Başkan'ın otoritesini de fiilen sorgulayan bir nitelik taşımaktadır.

"Parti tüzüğünü ve hukukunu koruyoruz" ilkesiyle hareket ettiklerini belirten kesimin bu adımı, pratikte Özel'in elini kolunu bağlayan bir sonuç doğurmaktadır. Bu durum, CHP'nin ve Özgür Özel'in enerjisini tüketerek stratejik bir felce sürüklediği açıkça görülüyor.

İktidara karşı yeni politikalar üretmesi gereken parti, tüm enerjisini kendi iç savunmasına harcıyor. Gündem belirlemesi gereken bir lider, sürekli kendi meşruiyetini savunmak zorunda kaldığı için gündemin peşinden sürükleniyor. Nihayetinde bu tablo, partide bir otorite boşluğu algısı yaratarak Özel'in "partinin tek lideri" olarak hareket etmesinin önünde bir engele dönüşüyor.

Elbette, partiyi uzun yıllar yönetmiş bir aklın ve onun etrafında şekillenmiş bir yapının, yerleşik kuralların ve parti hukukunun çiğnendiğini düşündüğü bir noktada harekete geçmesi, kendi içinde bir "kurumsal savunma refleksi" olarak görülebilir. Parti içindeki asıl gerilim ve meşruiyet krizi de bu noktada ortaya çıkmaktadır: Bir yanda tüzük hukukunu ve kurumsal yapıyı koruma iddiası, diğer yanda ise bu sürecin yeni liderin yıpranma riski ve partinin bütünlüğüne verdiği zarar bulunmaktadır.

Özgür Özel'in önündeki en büyük sınav, hukuki davanın sonucundan çok, bu içsel meşruiyet krizini nasıl aşacağıdır. Sadece kurultaydan aldığı yetkiye güvenmek yerine, parti örgütünü ve küskünleri de ikna edecek, kucaklayıcı ve tartışmasız bir liderlik otoritesi inşa etmek zorundadır. Aksi takdirde, CHP'nin genel başkanı unvanını taşısa bile, partisini kendi içindeki bu açmazdan kurtaramayan bir lider olarak kalma riskiyle karşı karşıyadır.

Yazarın Tüm Yazıları

title