Ersoy Toptaş

Altın yüksek reel faize rağmen gelecek risklerini fiyatlıyor

05.12.2025 05:26
Haber Detay Image

Aralık ayının ilk haftası itibarıyla ons altının 4.208 dolar seviyesindeki hareketi, yıllık bazda %58'i aşan bir performansa işaret ediyor.

Türkiye piyasasında ise gram altın 5.738 TL ile yıllık %93'lük bir getiri tablosu sunuyor. İki değer arasındaki 35 puanı aşan bu önemli fark, altının artık sadece küresel bir güvenli liman olmadığını, aynı zamanda yerel ekonomik dinamiklere dair beklentileri de yoğun bir şekilde yansıttığını düşündürüyor. Mevcut durum, altının fiyatlamasının arkasında çift motorlu bir mekanizmanın çalıştığını ortaya koyuyor: Biri küresel para politikası, diğeri ise Türkiye'ye özgü kur beklentileri.

Küresel ölçekte altın fiyatlarını etkileyen ana unsur, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) başlattığı parasal gevşeme döngüsü. FED'in politika faizini %3,75–%4.00 aralığına çekmesi ve ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin %4,06 gibi seviyelerde bulunması, piyasanın daha fazla faiz indirimi beklediğini gösteriyor. Bu ortam, faiz getirisi olmayan altını elde tutmanın fırsat maliyetini düşürüyor ve değerli metale olan talebi doğrudan destekliyor. Zayıflayan dolar beklentisiyle baskı altında kalan Dolar Endeksi (DXY) de bu sürece katkı sağlıyor. Ancak, resmin diğer yanında merkez bankalarının yapısal alımları yer alıyor. Özellikle Çin Halk Bankası öncülüğündeki gelişmekte olan ülke merkez bankaları, rezervlerini dolardan altına doğru çeşitlendiriyor. Bu durum, jeopolitik risklere ve ABD para politikasının küresel etkilerine karşı bir sigorta arayışının sonucu olarak ortaya çıkıyor ve altın fiyatlarında güçlü bir taban oluşturuyor.

Türkiye'deki Paradoks: Reel Faize Karşı Kur Beklentisi

Türkiye'deki tablo ise klasik ekonomik teorilerle çelişen, daha karmaşık bir yapı sunuyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) politika faizi %39,50 seviyesinde bulunuyor. Yıllık enflasyon oranının %31,07'ye gerilemesiyle birlikte, TL cinsi varlıklar yaklaşık 8,43 puanlık rekor bir pozitif reel faiz sunuyor. Teorik olarak bu yüksek getiri, tasarruf sahiplerini faizsiz bir varlık olan altından uzaklaştırıp TL mevduat gibi araçlara yöneltmeli. Peki, piyasada tam tersi bir dinamik neden devam ediyor?

Bu durum, piyasa katılımcılarının bugünün yüksek reel getirisi ile geleceğe dönük kur riski arasında bir tercih yaptığını gösteriyor. Gram altının yıllık %93'ü aşan performansı, bu tercihin hangi yönde şekillendiğine dair net bir işaret veriyor. Yıllık bazda ons altının %58,11'lik getirisi ile gram altının %93,43'lük getirisi arasındaki 35,32 puanlık fark, matematiksel olarak tamamen Dolar/TL kurundaki (mevcut 42,44) artıştan kaynaklanıyor. Bu veri, gram altın talebinin sadece küresel bir ralliye katılımdan ibaret olmadığını, aynı zamanda TL'nin gelecekteki değerine ilişkin süregelen bir endişeyi de barındırdığını düşündürüyor. Dolayısıyla gram altın, bir getiri aracından çok, ekonomik belirsizliğe karşı bir "güvensizlik sigortası" işlevi görüyor. Altın ithalatına yönelik uygulanan kotaların iç piyasada zaman zaman yarattığı arz kısıtı da bu dinamiği destekleyen diğer bir unsur olarak öne çıkıyor.

Önümüzdeki dönemde küresel piyasaların odağında 10 Aralık'taki ABD Tüketici Fiyat Endeksi ve Fed faiz kararı olacak. Bu veriler, küresel gevşeme döngüsünün hızını belirleyebilir. İçeride ise 26 Aralık'taki TCMB faiz kararı, mevcut sıkı para politikasının devamlılığı açısından yakından izlenecek.

Mevcut tablo, gram altının fiyat etiketinin ötesinde, Türkiye ekonomisinin uzun vadeli kur istikrarına ve dezenflasyon sürecinin sürdürülebilirliğine yönelik bir güven barometresi işlevi gördüğünü ortaya koyuyor. Küresel ölçekte gevşeyen para politikaları ons altın için destekleyici bir zemin sunmaya devam ederken, gram altının performansı üzerinde belirleyici olan ana faktörün kur beklentileri olduğu anlaşılıyor.

Yazarın Tüm Yazıları

title