Dört kişilik Böcek ailesinin trajik ve acı hikâyesi neleri değiştirebilir? Ya da neleri değiştirmelidir? Malumunuz, bir haftadır neredeyse bütün Türkiye'nin gündeminden düşmeyen iki çocuk ve anne babayla birlikte dört kişilik ailenin hayatını kaybetmesi ibretliktir. Ders çıkarılası bir olaydır ama biz bundan ders çıkarmak yerine yine birkaç günah keçisi bulup bütün günahı sırtına yüklemek ve göstermelik birkaç tedbir ve yeni uygulamayla, krizde ilk unutulması gerekenler listesinin sonuna ekleyeceğiz.
Hayatını kaybeden ailenin kaldığı otel mühürlenmiş, midyeci, lokumcu, kokoreççi, kafe işletmecisi dâhil olmak üzere 11 kişi gözaltına alınıp bunlardan dördü tutuklandı. Geriye kalan 7 kişiden 6'sı tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilmiş biri için ise adli kontrol istendi.
Bu olayın üstüne bir de 26 yaşındaki bir kadının bir kafede içtiği kahvenin etkisiyle yoğun bakıma alınması da insanı dışarda bir şey yiyip içmek konusunda daha da ürkütür olmaya başladı.
Otel gibi kafede mühürlenmiş kafe sahipleri ve 50 yaşındaki kahveyi yapan çalışan ev hapsine alındı. Kahvenin yanlışlıkla(!) kahve yerine deterjanla yapıldığı iddia ediliyor ki garip bir iddia. Kahve ve deterjan birbirine ne kadar benziyor olabilir ki karıştırılabilsin.
Memleketin her köşesinde mantar gibi biten ve ucuza karnını doyurmanın en kolay yolu olduğu için de çok rağbet gören tavuk döner, tavuk tantuniden zehirlenme vakaları saymakla bitmiyor ki artık buna alıştık ve kanıksamaya başladık zaten.
Tüm bunlara karşı vatandaşın sağlığını korumaya dönük bugüne değin ne yapıldı, Tarım Müdürlüklerine bağlı Gıda Denetimcileri, belediye bağlı zabıta ekipleri, sağlık müdürlüklerine bağlı farklı ekipler çalışmadı mı yoksa? Yeterli denetimler yapılmadı mı?
Elbette evrak üstünde bakıp inceleseniz yapılmış görünüyor. Belki fiilen de mekanlar geziliyor bir çay kahve ya da bir dürüm tavuk döner de yeniyor, yanlış anlaşılmasın, denetleme adına elbette.
Peki ne oluyor? Yetmiyor. Olmuyor. Ölüyoruz.
İstanbul Valiliği hemen bir gıda güvenliği toplantısı yapmış alelacele kararlar almış: Bundan sonra tüm işletmeler ses ve görüntü kaydı yapmak zorunda ve o kayıtları 30 gün boyunca saklamak zorunda.
Denetimler de artacak. Bir de sokak satıcıları var onları ne yapacağız?
Yoksulluk arttıkça çürümüşlük ve yozlaşma da artacak. Kasabı eskimiş et satacak, kafesi bozuk kahve verecek, dönercisi üç gün öncesinin etini dürümleyecek. Neden mi? Herkes üç kuruş kazanabilmek, eve ekmek götürmek derdiyle birbirini zehirlemeye devam edecek.
Denetimle bunun önüne geçmek mümkün mü?









