Kasım…
Ne tam sonbahardır, ne tam kış.
Ama insan ruhunun en düşünceli, en derin hâllerinden biridir.
Renkler solarken, doğa sadeleşir. Ve biz de farkında olmadan benzer bir sadeleşme sürecine gireriz.
Moda psikolojisinde "seasonal affective response" olarak tanımlanan olgu, mevsim değişimlerinin duygu durum üzerindeki etkisini açıklar (Küller et al., 2020). Kasım ayı gibi geçiş dönemlerinde bireylerin giyim tercihleri yalnızca hava koşullarına değil, içsel denge arayışına da yanıt verir. Renk paletleri koyulaşır, dokular yumuşar, stiller ise daha introspektif bir hâl alır.
Renk psikolojisine göre gri, bej ve lacivert gibi nötr tonlar sakinlik, kontrol ve dengeyle ilişkilidir (Elliot & Maier, 2014). Kasım ayında bu tonlara yönelmemiz tesadüf değildir; zihin, dış dünyadaki değişimi içsel bir sabitlikle dengelemek ister. Bu nedenle Kasım modası çoğu zaman minimaldir — ama duygusal olarak derindir.
Kasım, "az ama anlamlı" giyinmenin mevsimidir. Judith Butler'ın performatif kimlik kuramı (1990), giyimin bir "varoluş biçimi" olduğunu söyler. Bu ayda kıyafetlerimiz artık başkalarına değil, kendimize bir şey anlatmak ister. Bir yaka, bir kumaşın dokusu, bir elbisenin hatırlattığı anı… Hepsi, kendi iç dünyamıza açılan birer semboldür.
Psikanalitik açıdan Kasım, "yaratıcı melankoli"nin mevsimidir. Jung'un kolektif bilinçdışı kavramında bu dönem, içe dönüş ve sembolik yeniden doğuşun başlangıcı olarak görülür. Bu nedenle Kasım kombinleri genellikle daha yumuşak, katmanlı ve anlam yüklüdür — tıpkı bir terapinin sessiz ilerleyişi gibi.
Kasım, yalnızca soğuyan havaların değil, aynı zamanda derinleşen farkındalıkların ayıdır. Gardırobumuzdaki her seçim, duygusal bir ayarlamadır. Çünkü moda sadece görünmek için değil, hissetmek içindir.
Ve belki de bu yüzden, Kasım'da zarafet başkadır.
Çünkü sadeleşmek, her zaman bir bilinç göstergesidir.









