Bir ülkenin ekonomisi bazen banknotlarla değil, rakamların sessiz çığlığıyla soyulur. Dün İstanbul'da ortaya çıkarılan 1,3 milyar liralık POS vurgunu da aslında bu sessizliğin yankısıdır diyebiliriz. Artık kimse silah çekmiyor; hırsızlık veri tabanlarında işleniyor, gasp klavye tuşlarıyla yapılıyor. Ve artık öyle devam edecek. Teknoloji geliştikçe teknik değişecek ama şuan karşımıza çıkan teknikler bu şekilde suç haline getirilip, mali suçlar işleniyor.
Bir suç örgütü, fatura keserek para aklamış, muhasebe defterlerini temize çekmiş, sanki ticaret yapıyormuş gibi görünmüş.
Bu tablo, aslında Türkiye'nin dijital çağda hâlâ analog bir denetim anlayışına saplanıp kaldığını gösteriyor. Paranın rotası değişti, ama kontrol zihniyeti değişmedi.
Yapay ticaretin gerçeği gizlediği yer
Fatura kesmek kolay, açıklama yazmak kolay. Zor olan şey, görünürdeki yasal çerçevenin ardına gizlenen o yapay gerçekliği fark etmek. 47 milyar liralık işlem hacmiyle, 'ticaretin kılıfı' altına gizlenmiş bir kara para mekanizması çalışmış. Buna ne banka sistemi dur diyebilmiş, ne de devletin teknolojik denetim altyapısı. Oysa herkesin elinde telefon, herkesin cebinde veri var.
Libya bağlantısı ve gri sermayenin sessizliği
Soruşturmada Libya bağlantısının çıkması şaşırtıcı değil.
Son yıllarda Türkiye'den Kuzey Afrika'ya akan paralar, ticaretle diplomasi arasına sıkışmış gri bir hattın üzerinde ilerliyor.
O hat, bazen enerji yatırımı, bazen inşaat projesi, bazen de bu türden 'uluslararası transfer operasyonları" olarak karşımıza çıkıyor.
Yani artık suçun coğrafyası yok; sadece yönü var: kârdan zenginliğe, zenginlikten sessizliğe.
Devletin denetim zaafı
MASAK ve BDDK bu kez erken davranmış gibi görünüyor ama sistemsel refleks hâlâ yavaş.
Çünkü bu ülkede denetim hâlâ insan gözüne ve 'İsterseniz hep birlikte yemeğe çıkalım' teklifine emanet.
Oysa paranın hareketini artık insanlar değil, algoritmalar yönetiyor.
Bu nedenle Türkiye'nin acilen yapay zekâ destekli denetim altyapısına geçmesi gerekiyor.
Aksi halde, bu tür vurgunlar tespit edildiğinde artık çok geç olacak.
Para çoktan el değiştirmiş, güven çoktan zedelenmiş olacak.
Ekonomik güven, görünmeyen bir güçtür
Bir ekonomi, yalnızca rakamlarla değil, güvenle ayakta durur.
Bu tür vurgunlar sadece mali kayıp yaratmaz, aynı zamanda insanların sisteme olan inancını da aşındırır.
Bankalar, devlet kurumları, yatırımcılar; herkes aynı sessiz korkuya kapılır: 'Ya sıradaki bizsek?'
İşte o an, para değil, güç çekilir sistemden.
Ve hiçbir merkez bankası, o gücü yeniden basamaz.









