SETA Panelinde Uzmanlar NATO'nun Geleceğini Değerlendirdi

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen panelde uzmanlar, NATO'nun önceki zirvelerinde alınan kararları, Washington'daki NATO Zirvesi'nin bu kararlarla bağlamını ve gelecek dönemde yaşanabilecek süreçleri değerlendirdi. Panelde, NATO'nun kuruluş amacına dönüşü, genişlemesi, Ukrayna'nın NATO üyeliği konusu ve Türkiye'nin NATO içindeki stratejik önemi gibi konular ele alındı.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA) düzenlenen panelde uzmanlar NATO'nun önceki zirvelerinde alınan kararları, Washington'daki NATO Zirvesi'nin bu kararlarla bağlamını ve gelecek dönemde yaşanabilecek süreçleri değerlendirdi.

SETA tarafından "75. Yılında NATO'nun Vaşington Zirvesi: Bağlam ve Süreç" başlıklı çevrim içi panel gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Kıdemli Araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan'ın yaptığı panelde, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Helin Sarı Ertem ve Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aylin Ünver Noi konuşmacı olarak yer aldı.

Noi, NATO'nun 1949'da Sovyetler Birliği ve komünizmin yayılmasına karşı kurulmuş bir savunma örgütü olduğunu hatırlatarak 75. yılında kuruluş amacına döndüğünü dile getirdi.

Sovyetler Birliği'nin yayılma çabalarının durdurulması için kurulan bir örgütün 75 yıl sonra onun devamı olan Rusya Federasyonuna karşı olan bir örgüte dönüştüğünü belirten Noi, sonraki süreçte varlığını farklı tehditlere karşı güncellemelerle sürdürdüğünü, genişlediğini ve bu süreçte belli kırılma noktalarının yaşandığını söyledi.

Noi, "NATO genişlemesinin, açık kapı politikasının, 10. maddesinin hem Gürcistan hem Ukrayna için de olabileceğinin sinyalinin verilmesiyle aslında bambaşka bir sürece evrilen bir süreci gördük. Bükreş zirvesi sonrasında zaten 2008 Gürcistan Savaşı'nı da, 2014 Kırım'ın ilhakını da 2022 Ukrayna işgalini de bu süreç içerisinde okumak lazım." ifadelerini kullandı.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in Ukrayna'ya desteğin devam edecek olmasına karşın bu desteğin NATO ile Rusya'yı doğrudan karşı karşıya getirmemesine dikkat edileceği yönündeki ifadelerini hatırlatan Noi, Türkiye'nin de bu hassasiyetini ifade ettiğini belirtti.

"Ukrayna'nın NATO üyeliği ve bundan vazgeçilmediğinin altı çiziliyor"

Noi, NATO zirvesi sonuç bildirgesinde Rusya'nın yanı sıra Çin'e karşı keskin bir dil kullanıldığını, bunun Ukrayna savaşının ardından Çin ile Rusya arasındaki yakınlaşma, Şangay İşbirliği Örgütü'ne Belarus'un katılması konusu ve bu örgütün NATO karşıtı bir blok haline gelmeye başlamasından kaynaklandığını aktardı.

Zirvede konuşulanlar çerçevesinde Ukrayna'nın NATO üyeliği konusuna da değinen Noi, şöyle devam etti:

"Ön plana çıkan konulardan birisi, kavganın ana konusu zaten o; Ukrayna'nın NATO üyeliği ve bundan vazgeçilmediğinin altı çiziliyor. Açık kapı politikasını uygulayacağını, 10. maddeyi uygulamaya devam edeceğini NATO söylüyor. Zaten 'Ukrayna'nın geleceği NATO'dur', 'Ukrayna'nın Avrupa Atlantik entegrasyonunun geri dönülemez bir yol olduğu' ifadeleri de çok açık ve net belirtiliyor. Ama bugün yarından alınacak da demiyor zaten hiçbir zaman demedi."

Noi, "NATO'nun temel görevi savunma ve caydırma, bunu gerçekleştirebilmesi için de savunma alanında ciddi yatırımlar yapması gerekiyor. Bunu hem üye devletler kendileri yapması gerekiyor hem de NATO bazında koordineli olarak bu süreci işletebilmeleri gerekiyor." dedi.

Sonuç bildirgesinde NATO üyesi devletlerin savunma harcamalarını artıracağından söz edildiğine işaret eden Noi, nükleer silahlar ve uzay gibi alanlarda da üye devletlerin işbirliğini geliştireceğini aktardı.

Ukrayna savaşının NATO'nun birliği üzerindeki etkisi

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ertem de NATO'nun Ukrayna savaşının patlak vermesine kadar belirsizlik ve kendini yeniden tanımlama evresinden geçtiğini belirterek, savaşın istemeden de olsa NATO'da ihtiyaç duyulan uyumu sağladığı değerlendirmesini yaptı.

NATO'nun tarihsel olarak üye ülkeler arasında çatlaklar ve anlaşmazlıklarla karşı karşıya kaldığını ancak Ukrayna'daki krizin birleştirici bir unsur olduğunu kaydeden Ertem, ABD'nin üye ülkeler arasındaki ortak değerleri güçlendirdiğini, bunun da "NATO'nun ömrünün bir parça daha uzamasını sağladığını" dile getirdi.

Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO'nun varoluşsal bir kriz yaşadığına, ittifakın kapsamını genişlettiğine ve tehdit tanımının küresel ölçekte geçerli olduğunu ortaya koymaya çalıştığına dikkat çeken Ertem, "Eğer NATO bu sınavda başarısız olsaydı, varlık nedenini yitirmiş olurdu." dedi.

NATO'nun yeni tehdit ve zorluklarla mücadelesi

Ertem, NATO'nun Soğuk Savaşın ardından ayakta kalması, siber ve hibrid savaş gibi modern tehditlere uyum sağlamasının dayanıklılığını kanıtladığını kaydetti.

NATO'nun halihazırda mevcut ve gelecekte karşılaşacağı karmaşık tehdit ortamının altını çizen Ertem, NATO'nun modern tehditlerle mücadele edebilme beceresinin, ittifakı gelecekteki önemini belirleyeceğini söyledi.

Türkiye'nin NATO içindeki stratejik önemi

Özellikle etnik ve dini çatışmalar gibi sınır aşan konularda da Türkiye'nin NATO içindeki stratejik öneminin altını çizen Ertem, NATO ile ilişkileri ve bölgesel rolü açısından Türkiye üzerindeki artan jeopolitik baskılara dikkat çekti.

Ertem, sözlerini, "Türkiye'nin hem Batılı hem de Doğulu güçlerle ilişki kurabilen dengeli konumu önemli bir değer. Ancak bu durum aynı zamanda Türkiye'yi her iki blokla da daha kesin bir şekilde uyum sağlaması yönünde ciddi bir baskı altında bırakıyor." diye tamamladı.

Kaynak: AA / Güncel
title