Bahis skandalıyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan ses getirecek yorum: Hayretler içerisindeyim
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan ziyareti dönüşü uçakta basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahis ve şike soruşturmasıyla ilgili Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olarak bizleri gerçekten üzmüştür. Hayretlere düşürmüştür. Bu rakamlar için, milyonlarca lira transfer ücreti alan bu insanlar, bu işin içerisine nasıl bulaşır, nasıl girer? Yöneticilere bakıyorsun, ya bu yöneticiler bunu nasıl yapar, nasıl bulaşır?" tepkisini gösterdi.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk futbolunda gündeme gelen bahis skandalının kendisini üzdüğünü ve hayretlere düşürdüğünü belirtti.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye'ye yapacağı ziyaret için 'sözümü yerine getireceğim' dediğini aktardı.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkmenistan'da Türk firmalarının bağımsızlıktan bu yana yaklaşık 55 milyar dolar tutarında proje tamamladığını ve halen 10 milyar dolar tutarında 19 projenin yürütüldüğünü ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkmenistan'ın daimi tarafsızlık statüsünün 30. yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen "Uluslararası Barış ve Güven Forumu"na katılmak üzere gittiği Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'tan uçakla dönüşünde gündemi değerlendirdi, soruları cevapladı.
"HAYRETLERE DÜŞÜRMÜŞTÜR"
Gazetecilerin Türk futbolunda gündeme gelen bahis skandalına ilişkin sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan "Değerli arkadaşlar, futbol malum milyonlarca kişi için aslında bir eğlence aracıdır. Belli bir ülkenin veya belli bir bölgenin takip ettiği değil, adeta tüm dünyanın statları tıklım tıklım doldurarak ve ekranlardan izlediği bir yorgunluk çıkarma aracıdır. Nitekim biz de bunu gençlik yıllarımızdan şu andaki makama gelinceye dek hep izledik, takip ettik. Şimdi de özellikle televizyonlarda maçları sürekli izlemeye devam ediyorum. Fakat bu son gelişmeler bizi ciddi manada üzmüştür. İdarecisinden yöneticisine ve futbolcusuna kadar birçok ismin burada bulunması ve bu kişilerin adının böylesi skandallara karışması, ülkemde bunun olması, bir Cumhurbaşkanı olarak bizleri gerçekten üzmüştür. Hayretlere düşürmüştür. Bu rakamlar için, milyonlarca lira transfer ücreti alan bu insanlar, bu işin içerisine nasıl bulaşır, nasıl girer? Yöneticilere bakıyorsun, ya bu yöneticiler bunu nasıl yapar, nasıl bulaşır?" ifadelerini kullandı.
"FUTBOLUN ASİL VE TEMİZ RUHUNDAN YANAYIZ"
Futbolun ruhunun adalet olduğunu ifade eden Erdoğan, "Gerçekten şunu bir defa çok açık altını çizerek söylüyorum, futbolun ruhu adalettir. Eğer biz bu adaleti tesis edemezsek, sahalardan çıkan netice bizi asla tatmin etmez. Niye? Çünkü adaletten uzak bir netice ortaya çıkacaktır. Bunun bizi tatmin etmesi mümkün olmaz. Bütün bunların yanında biz, futbolun asil ve temiz ruhundan yanayız. Ben yargı mekanizmasının adil bir şekilde çalışmasından sonra bunun da tesis edileceğine inanıyorum. Nereden gelirse gelsin, hangi kulüpten gelirse gelsin, A kulübü, B kulübü fark etmez. Burada adalet bizim için çok çok önemli. Şu anda da bence yargı bu görevini en ideal şekilde yapmaktadır. Biz bu mücadeleyi özellikle de tribünlerin sesine, gençlerin hayallerine, bu milletin temiz futbol özlemi adına sonuna kadar sürdüreceğiz." dedi.

TÜRKMENİSTAN ZİYARETİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:
Değerli basın mensubu arkadaşlarım; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Kardeş ülkemiz Türkmenistan'ın daimi tarafsızlığının ilanının 30. yıldönümü etkinliklerine katıldığımız Aşkabat ziyaretimizi tamamlamış bulunuyoruz. Bu etkinliklerin aynı zamanda BM tarafından ilan edilen ve bizim de ortak sunucu olduğumuz "Uluslararası Barış ve Güven Yılı" münasebetiyle tertiplenmesi, kutlamalara ayrı bir mana kazandırdı. Öncelikle Türkmenistan'ın milli lideri Sayın Gurbangulu Berdimuhammedov ve Devlet Başkanı Serdar Berdimuhamedov'a bir kez daha teşekkür ediyorum. Son olarak 3 yıl önce ziyaret ettiğimiz Türkmenistan'la ortak tarih, dil, din ve kültüre dayanan münasebetlerimizi her geçen gün pekiştirmenin gayretindeyiz. Bilhassa ekonomik ve ticari iş birliğimiz son derece güçlü durumda. İş insanlarımız, Türkmenistan'ın bağımsızlığından bu yana yaklaşık 55 milyar dolar tutarında projeyi tamamladılar. Halihazırda 10 milyar dolar tutarında 19 proje yürütülüyor. Türkmenistan bu anlamda Rusya Federasyonu'ndan sonra firmalarımızın en çok proje gerçekleştirdikleri ikinci ülke konumunda. 2024 yılında 2 milyar doları aşan ticaret hacmimizi 5 milyar dolara yükseltmenin gayreti içindeyiz. İlişkilerimizin beşeri boyutuna da elbette son derece önem veriyoruz. Türkmen kardeşlerimizin üniversite eğitimi için Türkiye'yi ilk sırada tercih etmeleri bizim açımızdan memnuniyet verici. Bu gençlerimizin eğitimlerini tamamladıktan sonra Türkmenistan'a dönerek ülkelerinin kalkınmasına katkıda bulunmalarından memnuniyet duyuyoruz.
Değerli basın mensupları; bildiğiniz üzere Türkmenistan, BM Genel Kurulu'nun 12 Aralık 1995 tarihli oturumunda kabul edilen kararla daimi tarafsızlık statüsü elde etti. Bu statüyü 30 yıldır başarıyla sürdürüyor. Ayrıca tarafsızlık kavramını bir barış felsefesine dönüştürmek için de özel çaba sarf ediyor. Türkmenistan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke olarak, Türkmenistan'ın daimi tarafsızlık statüsünü destekleyen ülkelerin de başında yer aldık. Türkmenistan'ın tarafsızlık temelinde barış inşasına yönelik vizyonunu desteklemeyi sürdürüyoruz. Ben de bugün forumda yaptığım hitapta Türkmenistan'a desteğimizi tekrar vurguladım. Hitabımda bölgemizin bölgesel ve küresel barışa yönelik yaptığı katkılara ve Gazze'de yaşanan insanlık dramına dikkat çektim. Ayrıca Türkmenistan Devlet Başkanı ve Milli Lider'in yanı sıra Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ve Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerif'le de ikili görüşmelerimiz oldu. Türkmen tarafıyla bilhassa enerji, ulaştırma, ticaret ve diğer alanlardaki iş birliğimizi gözden geçirdik. Sayın Putin ile de ikili ilişkilerimiz ile Ukrayna'daki savaş ve bölgesel meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Sayın Trump'ın girişimleriyle başlatılan diyaloğu olumlu bulduğumuza işaretle, ülkemizin barış çabalarına yapabileceği katkıları kendisiyle değerlendirdik. Ziyaretimiz vesilesiyle Türkmenistan'ın ulaştığı kalkınmışlık düzeyine ve Türk insanının ve firmalarının bu düzeye ulaşılmasındaki katkısına bir kez daha gururla şahit olduk. Bu duygu ve düşüncelerle ziyaretimizin dost ve kardeş ülkeler için hayırlara vesile olmasını, uluslararası barışa katkı sunmasını temenni ediyorum. Şimdi sıra sizde.
"PUTİN 'SÖZÜMÜ YERİNE GETİRECEĞİM' DEDİ"
Az önce bahsettiniz Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmenizden. Acaba biraz daha detaylandırabilir misiniz? Ne konuştunuz? Geçtiğimiz yıl Putin'in Türkiye'ye bir ziyareti bekleniyordu ama ertelendi. O ziyaret yakın zamanda gerçekleşir mi? Bir de Türkiye'nin bir kolaylaştırıcı rolü var Rusya-Ukrayna Savaşı uzunca süredir devam eden. Acaba yakın zamanda tarafları tekrar bir araya getirmek gibi bir girişim görür müyüz?
Sayın Putin'le oldukça verimli, kapsamlı, derinlikli bir görüşme gerçekleştirdik. Görüşmemizde özellikle kendisini her an beklediğimi ifade ettim. Bunun için de en kısa zamanda bir araya gelmemiz gerektiğini konuştuk. Kendisi de "sözümü yerine getireceğim" dedi. Ümit ederim ki en yakın zamanda bu ziyareti gerçekleştiririz. Bizim Rusya ile ilişkilerimiz günübirlik çıkar hesaplarıyla yürüyen ilişkiler değildir; köklü bir tarih, güçlü bir diplomatik zemin ve karşılıklı güven üzerine kuruludur. Ağırlıklı olarak savaşı ve barış çabalarını konuştuk. Türkiye'nin bu meselede nerede durduğunu bütün aktörler gibi Sayın Putin de çok yakından biliyor. Biz bu savaşın çoktan bitmesi gerektiğini düşünüyoruz; bunu da bütün muhataplarımıza açık bir şekilde söylüyoruz.
"KARADENİZ'DE SEYRÜSEFER GÜVENLİĞİNE HERKESİN İHTİYACI VAR"
Ukrayna'da ateşkes konusunda bir uzlaşıya varılamıyor. Hem Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy hem belki üçüncü tarafların müdahil olmasıyla ateşkes sağlanamıyor. Bir taraftan da bu ateşkes olmazsa çatışmaların daha geniş bölgeye yayılma riski var. Böyle bir durumda Türkiye'nin yaklaşımı ve öncelikleri ne olur?
Konuyla ilgili biliyorsunuz ABD Başkanı Donald Trump devrede. Trump'ın devrede olmasının yanında bizler de Amerika'yı teşvik ediyoruz. Dışişleri Bakanımız Hakan Bey'in Amerika'daki ilgililerle sürekli irtibatı devam ediyor. Bizler de zaman zaman liderlerle telefon diplomasisi yürütüyoruz. Putin ile yaptığımız bu görüşme sonrası, ABD Başkanı Trump'la da inşallah barış planını da değerlendirme fırsatı buluruz. Barış uzakta değil, onu görüyoruz. Tek yapmamız gereken istikametimizi barışın bulunduğu yöne çevirmektir. Karadeniz'in bir hesaplaşma alanı olarak görülmemesi gerekir. Böyle bir durum Rusya ve Ukrayna'ya sadece zarar verir, hiçbir fayda sağlamaz. Karadeniz'de seyrüsefer güvenliğine herkesin ihtiyacı var. Bu mutlaka sağlanmalıdır.
ERDOĞAN'DAN 10 MART MUTABAKATI ÇAĞRISI
Sayın Trump'la bu Suriye'deki 10 Mart mutabakatı konusunda konuşur musunuz? Orada nasıl bir takvimin uygulanmasını bekliyorsunuz?
Suriye'de 10 Mart mutabakatının hayata geçirilmesi, bölgenin geleceğini yakından ilgilendiren bir süreçtir. Mutabakatın öngördüğü hedeflere ulaşılması, Suriye için en hayırlı netice olacaktır. Mutabakatın uygulanmasıyla Suriye'nin toprak bütünlüğü, birliği, beraberliği, istikrarı ve müreffeh geleceğe yürüyüşü tahkim edilecek. Ayrılıkların, çatışmaların Suriye'ye bir şey kazandırmadığı yakın geçmişte görülmüştür. Suriye yönetiminin, Suriye'yi oluşturan bütün unsurların bir araya gelmesi vizyonuyla hareket etmesi önemlidir. Bu yaklaşım kıymetlidir ve desteklenmeyi hak etmektedir. Suriye hakkında birçok odağın planları olabilir, hayalleri olabilir. Ancak önemli olan Suriye halkının ortak gelecek tahayyülüdür. Gerçekçi hayalleri Suriye'nin cefakar halkı kurmaktadır. Tuzak kuranların oyunlarını bu mutabakatın hayata geçirilmesi bozacaktır. Biz; Türkmen, Arap, Kürt, Sünni ve Nusayri ayırt etmeden, kardeş Suriye halkının tamamının barışını, huzurunu, refahını istiyoruz. 10 Mart Mutabakatının uygulanması, kuşkusuz, bu iradeyi güçlendirecektir.
"BİZE GELMİŞ BİR TEKLİF YOK"
Bugünkü konuşmanızda da altını çizdiniz. Gazze'de kırılgan bir ateşkes söz konusu. İsrail ikinci aşamaya geçmek için hazırlık yaptığını açıklamıştı. İsrail Başbakanı Netanyahu ay sonunda Washington'a gidecek. Trump'ın bir açıklaması vardı; 'Barış Konseyi için dünya liderleriyle birlikte olacağız, dünya liderleriyle birlikte oluşturacağız' demişti. Size bir teklif geldi mi Trump'tan Barış Konseyi için? Türk askeri Gazze'de istikrar gücünde yer alacak mı?
Henüz bize gelmiş bir teklif yok, bir talep de yok. Böyle bir toplantının yapılacağı istikametinde dedikoduları duyuyoruz. Yeter ki barış için bu tür toplantılar yapılsın. Adım atalım, biz her an hazırız. Öte yandan İsrail'in ateşkes ihlalleri devam ediyor. 11 Ekim'den bu yana 370'i aşkın kardeşimiz şehit oldu. İsrail ne yazık ki taahhütlerini yerine getirmiyor. İnsani yardım girişlerinde sıkıntılar sürüyor. İsrail'in verdiği sözleri yerine getirmesi, ateşkese tam anlamıyla uyması ve Gazze'de hayatın normale dönmesine müsaade etmesi şarttır. Kış şartları iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı. Gazze'deki barınma sorunlarını, temel ihtiyaçların karşılanamaması problemini acilen çözmek gerekiyor. Bunun için ise İsrail'in oluşturduğu güvenlik sorununun ortadan kalkması lazım. Türkiye hiçbir zaman elini taşın altına koymaktan kaçınmaz.
TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ
Belçika Savunma Bakanının bir açıklaması gündeme geldi geçtiğimiz günlerde. Özetle 'Türkiye'siz güvende olmayız' diyor Avrupalı Bakan. Siz de Avrupalı liderlerle sürekli irtibat ve temas halindesiniz. Avrupa'nın güvenliği konusunda Avrupa'dan önümüzdeki dönemde Türkiye'yi ilgilendiren yeni adımlar bekliyor muyuz? Atılabilir mi?
Şu anda hep bunun heyecanı içerisindeyiz. Ama Avrupa Birliği üyelik sürecinde biliyorsunuz 50 yılı devirdik. Bizi bu tür tekerlemelerle maalesef oyaladılar. Avrupa Birliği'ne daha önce süreçte olmayan ülkeler alındı. Ama Türkiye ne yazık ki bugün 86 milyon nüfusuyla, sanayisiyle, kapasitesiyle bu kadar güçlü bir ülke olarak Birliğe güç katacakken maalesef AB'ye hala alınmadı. Oyalama devam ediyor. Dışişleri Bakanıma ısrarla "Avrupalılarla nerede görüşürsen hep kendilerine bunu hatırlat" diyorum. Ben de görüştüğüm liderlere hala bunu söylemeye devam ediyorum. NATO'nun en büyük ikinci kara gücüyüz. Savunma sanayiinde son yıllardaki atılımlarımız herkesin malumu. Bu süreçte gizli-açık kısıtlamalarla, hatta ambargolarla karşılaştık, fakat savunma yeteneklerimizi geliştirmeye devam ettik. Biz dostluk ve müttefiklik bağlarımızın bulunduğu Avrupa ülkeleri ile kazan kazan temelinde her alanda iş birliğimizi güçlendirmeye hazırız. Avrupa'nın stratejik bir vizyonla ilişkilerimize bakması, onlar açısından da kazanç olacaktır. Avrupa'dan gelecek adımlar ise bundan sonraki süreci inşa edecektir.
A MİLLİ TAKIMIN DURUMU
Küresel gelişmeler, bölgesel gelişmeler derken aslında futbolun yanı sıra basketbolu da yakından takip ediyorsunuz. Bosna Hersek karşısında büyük bir galibiyet elde etti A Milli Takımımız. Siz de maçı yakından takip ettiniz. Takımı nasıl değerlendirirsiniz?
Bosna Hersek biliyorsunuz sıradan bir takım değildi, güçlü bir takımdı. O güçlü takımın karşısında gerçekten bizim ekipte iki veya üç tane eksiğimiz vardı, onlar katılamamışlardı. O eksiklerimize rağmen ortaya başarılı bir performans koydular ve o farkla o maçı aldılar. İyi bir başlangıç aslında. İlk iki maçı iyi götürdüler. Şimdi önümüzde tabii zorlu bir maç var, Sırbistan. Sırbistan maçı önem arz ediyor. Sırbistan'ı da yenerek inşallah dünya kupasına bu defa katılmalıyız. Maçtan sonra soyunma odasına gittik. Orada bize "Dünya kupasına gidersek neticesi ne olur?" falan dediler. Biliyorsunuz sporcunun beklediği hep nedir? Biz de dedik ki; "dünya kupasına gitmemiz halinde yerli ve milli markamız TOGG'u inşallah sizlere de hediye ederiz." İnşallah kazasız belasız bu elemeleri geçip takımımız doğrudan 2027 Dünya Kupasındaki yerini alacaktır. Milletimiz onların yanında, biz onların yanındayız.
YENİ ANAYASA
Türkiye uzun zamandır yeni anayasayı konuşuyor. Sivil ve özgürlükçü anayasa konusunda hemen hemen bütün partilerin mutabakatı var, ancak henüz somut bir mesafe kat edilemedi. Önümüzdeki süreçte yeni anayasayla ilgili somut adımlar söz konusu olacak mı?
Biz somut netice almak için yola çıktık. Soyutta kalırsak bunun bir anlamı olur mu, olmaz. Şu an itibarıyla da hem sivil, hem özgürlükçü, hem kuşatıcı bir anayasayı yapma arzusu içerisindeyiz. Bunu yapalım ki, milletimiz de "işte benim anayasam" desin. Kendi geleceği ile ilgili de herhangi bir endişeye kapılmasın. Yeni anayasa sözünü AK Parti olarak biz özellikle meydanlarda verdiğimiz gibi, bütün siyasi partiler de millete aynı taahhütte bulunmuştur. Öyleyse birlikte bu işe sahip çıkacağız. Hassaten Cumhur İttifakı olarak da yaptığımız çalışmayla bunu başaracağız. Bu konuda kararlılığımız var. Bütün bunların yanında yeni anayasa çalışmalarına şu anda partimiz en hazır parti konumundadır. Sürekli olarak kurduğumuz anayasa çalışmaları ekibi bu işi yürütüyor. Kendilerinden zaman zaman brifingler alıyorum. Bütün bunların yanında MKYK, MYK ekibimiz içerisinde sadece bu anayasa çalışmalarını yürüten arkadaşlarımız var. Bunlarla birlikte de inşallah üzerinde şüpheye yer bırakmayacak, köhnemiş değil, milletimize "her yönüyle benim anayasam" dedirteceğimiz anayasamızı hazırlıyoruz. Diğer taraftan bu işin takvimi olmaz. Sürekli çalışırsın ve bu çalışmanın neticesinde de vakti, saati geldiğinde adımı da atarsın. Bu dönem, bu işin neticeye bağlanacağı dönem olacaktır.
"NÜFUS ARTIŞ HIZI KONUSUNDA DERTLİYİZ"
2025 Aile Yılı ilan edildi. Aile Bakanlığıyla birlikte çok önemli çalışmalar yapıldı. 2025'in artık sonuna doğru geliyorken de yapılan kampanyalara ilgi nasıldı? Bir de sizin hep dikkat çektiğiniz unsur var, nüfus artış hızı azalıyor. 2026 yılı içerisinde bu teşvikler, aile kurumunun teşviki için yeni çalışmalar planlanıyor mu?
Her şeyden öte bu son cümle çok çok önemli. Nüfus artış hızı noktasında gerçekten dertliyiz. Bunu artırmamız şart. Bugün öğrendim, Rusya "en az iki çocuk" diyordu şimdi onlar da "en az üç çocuk" diyor. Biz bunu söylediğimizde çok tartışmalar çıktı, çok eleştirildik. Ama haklılığımızı bu gelişmeler ortaya koyuyor. Aile Yılı derken, ailenin kutsiyetini ifade etmek istiyorum. Aile bizde kutsaldır. Her yönüyle kutsaldır. Anneyle, babayla, bütün kardeşlerle bu kutsiyeti bizim ihya etmemiz önemli. Aileyi ne kadar ihya edersek, ailede ne kadar birbirimize kenetlenir, bağlanırsak o zaman güçlü millet oluruz. Güçlü aile, güçlü millet. Yani güçlü milletler güçlü ailelerden doğar. Eğer güçlü bir aile yapınız olmazsa, siz güçlü millet de olamazsınız. Bu sıkıntıyı yaşıyor muyuz? Bana göre yaşıyoruz. Ama ümitsiz miyiz, asla… Çünkü bu milletin tohumunda var. Yani biz yeniden inşallah ayağa kalkacağız, yeniden küllerimizden doğacağız. Bu millet, o güçlü ailelerle inşa ve ihya hareketini de yürütecektir. Bu noktada aile değerlerini korumanın ülkemiz açısından çok çok önemli açılımları olacak.
Tabii aileyi ve ailenin korunmasını konuşurken, eğitimde çok çok önemli. Burayı da ihmal etmiyoruz. Bakın, bizim şu anda üniversite sayımız 208'i buldu, ama biz buraya 76'dan geldik. Bize "bu kadar üniversite niye?" diyenler şimdi "haklıymışsın" demeye başladılar. Eğitim öğretimin olmadığı bir ülkeden güçlü bir millet doğar mı? Güçlü bir millet için eğitim öğretimde her yönüyle kuvvetli bir altyapı olacak ki, buradan da güçlü bir millet çıksın. İbrahim Tatlıses kardeşimizin meşhur sözü var ya, "Urfa'da Oxford vardı da biz mi gitmedik?" diye. O Urfa'da üniversite aradı, biz 81 vilayetin 81'ine de üniversiteler kurduk. Şimdi üniversite olmayan ilimiz kalmadı. Ve bununla da iftihar ediyoruz. Buralarda kaliteli, güçlü kariyer sahibi hocalarımız görev yapmaya başladı. Ağrı'ya gidiyorsun, Ağrı'da üniversitemiz maşallah her yönüyle güçlü. Hakkari'de her yönüyle güçlü. Yani yok yok, hepsi var. Artık oralardan derece yapan yavrularımız çıkıyor. Nasıl oldu? O eğitim öğretim olmasaydı yani Hakkari'den, Ağrı'dan, Van'dan, diğer şehirlerimizden bu yavrular çıkar mıydı, çıkmazdı. Ama şimdi çıkıyor. İnanıyorum ki ailelerimiz de artık yavrularına daha farklı, daha güçlü bir şekilde sahip çıkacak. Onlar da şöyle bir endişe taşımıyor; "Benim vilayetimde, benim şehrimde üniversite yok ki" demiyor. "Artık benim vilayetimde de üniversite var. Dolayısıyla evladımı yetiştireceğim, hazırlayacağım ve bizim memleketteki üniversiteye gidecek, buradan da inşallah kendini yetiştirerek mezun olacak" diyorlar.
































