CHP Niğde Milletvekili Gürer: "İlk Düğme Yanlış İliklenirse, Ürün Fiyat Artışları Durdurulmaz"

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, kuraklık ve zirai donun, meyve ve sebze fiyatlarına yansıyacağını belirterek, “2025 yılındaki kuraklığın ve zirai donun etkisiyle yalnız meyvede belirlenen 8 milyon ton ürün kaybının yanında kayıt dışıyla birlikte 10 milyon ton ürün kaybımız var. Bunun doğal olarak hem satışa hem fiyata yansıması gerçekleşecek. Sebze, meyvedeki bu fiyat artışlarını süreç içinde özellikle emeklinin, dar gelirlinin, sabit gelirlinin rafta görüp geçeceği boyutta olması olası. İlk düğme yanlış iliklenirse, ürün fiyat artışları durdurulmaz. Nakliye gideri, mazot artışı ile özellikle sebzede çok daha ürün fiyatının artışına neden oluyor” dedi.

(TBMM) - CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, kuraklık ve zirai donun, meyve ve sebze fiyatlarına yansıyacağını belirterek, "2025 yılındaki kuraklığın ve zirai donun etkisiyle yalnız meyvede belirlenen 8 milyon ton ürün kaybının yanında kayıt dışıyla birlikte 10 milyon ton ürün kaybımız var. Bunun doğal olarak hem satışa hem fiyata yansıması gerçekleşecek. Sebze, meyvedeki bu fiyat artışlarını süreç içinde özellikle emeklinin, dar gelirlinin, sabit gelirlinin rafta görüp geçeceği boyutta olması olası. İlk düğme yanlış iliklenirse, ürün fiyat artışları durdurulmaz. Nakliye gideri, mazot artışı ile özellikle sebzede çok daha ürün fiyatının artışına neden oluyor" dedi.

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Gürer, özetle şunları söyledi:

"TÜİK, Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi'ni, yıllık yüzde 45,40 olarak açıkladı. Bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 34,6, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 45,40 artık ve on iki aylık ortalamaya göre yüzde 38,83 artış gerçekleşti. TÜİK genelde ortalama olarak ürünler üzerinden değerlendirme yaptığı için özünde tek tek ürünler ele alındığında bu oran daha yüksek çıkar. Uzun ömürlü olmayan bitkisel ürünlerde yüzde 12, uzun ömürlü bitkisel ürünlerde yüzde 1,32 farklılaşma var. Canlı hayvan ve hayvansal ürünlerde ise 1,75'lik bir artış gerçekleşti.

Yıllık değişimin en yüksek olduğu alt grup yüzde 137,84 artış ile yumuşak çekirdekli meyveler ve sert çekirdekli meyveler, aylık değişimin en yüksek olduğu alt grup ise yüzde 28,84 ile sebze, kavun, karpuz, kök ve yumrulu bitkiler oldu. Sebze, meyvede fiyat artışı kış sürecinde de olağan devam edecek. Çünkü 2025 yılındaki kuraklığın ve zirai donun etkisiyle yalnız meyvede belirlenen 8 milyon ton ürün kaybının yanında kayıt dışıyla birlikte 10 milyon ton ürün kaybımız var. Bunun doğal olarak hem satışa hem fiyata yansıması gerçekleşecek. Sebze, meyvedeki bu fiyat artışlarını süreç içinde özellikle emeklinin, dar gelirlinin, sabit gelirlinin rafta görüp geçeceği boyutta olması olası. İlk düğme yanlış iliklenirse, ürün fiyat artışları durdurulmaz. Nakliye gideri, mazot artışı ile özellikle sebzede çok daha ürün fiyatının artışına neden oluyor.

"Kanuna dahi uyulmuyor. Kanuni destek verilmiyor"

İktidar sorunları görmezden gelmekte ya da ötelemekte, bunlarla ilgili kalıcı çözüm yaratmamakta. AKP iktidarları döneminde çıkarılan Tarım Kanunu ile 12 yılda çiftçiye verilmeyen destek 1 trilyon 892 milyar lirayı bulmuş durumda. 2014-2026 yıl arasında tarım sektörü yasal düzenlemelere rağmen desteksiz kaldığı söylenebilir. Tarım Kanunu'na göre 21. madde diyor ki; 'milli gelirin yüzde 1'i mutlak surette çiftçiye verilecek'. Peki 2026 yılı bütçesini görüşüyoruz. Şu anda 2026 yılı bütçesinde bu kaynağın ne kadar olması gerekiyor? 722 milyar lira olması gerekiyor. Çünkü milli gelirin yüzde 1'i 722 milyar lira gözüküyor. Ayrılan destek, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda 2026 için 168 milyar. Öyle olunca kanuna dahi uyulmuyor. Kanuni destek verilmiyor.

"Üretimi sürdürebilmek için çiftçi borçlanıyor"

Bu arada çiftçilerin bankalara borçları da 1 trilyon 117 milyar lira civarında. Piyasaya olan borçlarıyla birlikte borçsuz çiftçi yok. Üretimi sürdürebilmek için çiftçi borçlanıyor. Sonra bu borcunu ödeyemeyince doğal olarak haciz işlemleri başlıyor. Traktörü, arazisi, ineği, keçisi haciz yoluyla elinden çıkıyor. Elinden çıkan üretici tarımı sürdüremediği için hem borcunu ödeyemiyor hem de çiftçi sayısı giderek daha da düşüyor. Arazilerde daralma meydana geliyor. Çiftçi sayısında azalma meydana geliyor. Girdi maliyetleri sürekli artıyor. Nakliyeye, mazota gelen her zammın yansıması raftaki ürünü doğrudan etkiliyor. Böyle olunca da üretenin kazanamadığı, tüketenin de fahiş fiyatla karşılaştığı bir gıda süreci devam ediyor.

"Türkiye'de ithalat olayı vurguna dönüştü"

Ülke olarak hububatta ve bakliyatta da arz açığımız olduğu için bu ürünler de ithal yolu ile ülkeye getiriliyor. Ama ülkedeki yerli üreticinin ürettiği fiyattan daha pahalı satılıyor. Burada da vurgun vuran bir kesim var. Türkiye'de ithalat olayı vurguna dönüştü. Emekliyi, dar gelirliyi, sabit gelirliyi düşünen onların protein başta olmak üzere gıda ihtiyaçlarını karşılayan bir politika yerine, birileri gıdayı kendi çıkarları için büyük ölçüde gelir noktasında değerlendiriyor. Bu nedenle çiftçilerimizin içinde bulunduğu koşullar her geçen gün ağırlaşıyor. Çiftçilerin şu anda takibe alınmış borcu 10 milyar 202 milyon lirayı bulmuş durumda. 2014-2026 yılları arasında çiftçinin yasal olarak alması gereken destek 2 trilyon 512 milyar liraydı. Ödenen destek ise 620 milyar lirada kaldı. Ödenmeyen 1 trilyon 892 milyar lira. Çiftçilerin bankalara borcu da 1 trilyon 117 milyar civarında. Takibe alınan borçlar da 10 milyar 202 milyon lira. Bu durumda çiftçiye verilmesi gereken desteklerin verilmemesi, çiftçilerin ayakta kalmasını güçlendiriyor."

Kaynak: ANKA / Güncel
title