Alman uzmana göre, AfD'nin yeni gençlik teşkilatı, partinin ırkçılara daha yaklaşması anlamına geliyor
Almanya'da AfD partisinin yeni gençlik teşkilatı 'Almanya Nesli' kuruldu. Sosyolog Prof. Dr. Matthias Quent, bu gelişmenin aşırı sağcı grupların partiye daha da yaklaştığını gösterdiğini belirtti. Quent, gençlerin ciddiye alınmadığını düşünmeleri ile radikalleşmelerinin arttığını vurguladı.
Almanya'da Magdeburg-Stendal Yüksek Okulu Öğretim Üyesi, sosyolog ve aşırı sağ uzmanı Prof. Dr. Matthias Quent, Almanya için Alternatif (AfD) Partisinin "Almanya Nesli (Generation Deutschland)" adlı yeni gençlik teşkilatının kurulmasının, aşırı sağcı ve ırkçı çevrenin partiye daha da yaklaşması anlamına geldiğini söyledi.
Almanya iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) tarafından AfD'nin "Junge Alternative (JA)" adlı gençlik teşkilatını "kesin aşırı sağcı" olarak sınıflandırılmasının ardından JA mart sonu kendisini feshetme, AfD de partiye zarar vermemesi için JA'dan ayrılma ve yeni gençlik teşkilatı kurulması kararı aldı.
Bu gelişmelerin ardından AfD, kasım sonunda "Almanya Nesli" adlı yeni gençlik örgütünü kurdu.
Giessen kentinde yapılan kongrede, gençlik teşkilatı için 35 yaş sınırı getirildi. Daha önceki gençlik teşkilatı olan JA'dan farklı olarak yeni gençlik örgütünün her üyesi AfD'ye de üye olmak zorunda.
Alman medyası, yeni örgütün en az selefi kadar aşırı sağcı olduğunu belirtiyor.
Gençler ciddiye alınmadıklarını düşünüyor
Magdeburg-Stendal Yüksek Okulu Öğretim Üyesi ve ülkenin tanınmış sosyologlarından olan aşırı sağ uzmanı Prof. Dr. Quent, aşırı sağın Almanya'da kendisini ne şekilde belli ettiğine ve yeni kurulan "Almanya Nesli" örgütüne ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Prof. Dr. Quent, Almanya'da aşırı sağın farklı düzeylerde, özellikle toplumsal azınlıklara ve diğer etnik gruplara yönelik saldırılarda ortaya çıkarak kendini gösterdiğini söyledi.
Bunun kurumlar ve okullar üzerinde kurulan baskı şeklinde de kendini gösterdiğini vurgulayan Quent, "Yani demokratik eğitimi engelleyerek... Ancak bu baskı, AfD'nin önemli ölçüde radikalleşmesiyle özellikle parlamenter alanda giderek daha fazla kendisini gösteriyor." dedi.
Matthias Quent, gençlerin radikalleşmesinin, çoğu zaman aileler üzerinden gerçekleştiğini belirterek gençlerin ebeveynlerinin siyasi söylemlerini benimsediğini, daha sonra bu söylemleri daha da keskin hale getirdiklerini dile getirdi.
Gençlerin, kendilerini ciddiye alınmadığını düşündüklerini aktaran Quent, "Bu Kovid-19 krizi sırasında böyleydi, bugün de zorunlu askerlik ve iklim gibi konular söz konusu olduğunda yeniden böyle. Gençlerin büyük kısmı, seslerinin duyulmadığını hissediyor." ifadesini kullandı.
Prof. Dr. Quent bunun sonucunda gençlerin bir bölümünün AfD'ye ve aşırı sağa, bundan biraz daha büyük kesimin ise daha çok sol uçta yer alan Sol Partiye yöneldiğini vurguladı.
AfD'nin yeni kurulan gençlik teşkilatına ilişkin değerlendirmede bulunan Quent, "AfD'nin gençlik örgütünün, şimdi 'Almanya Nesli' ismiyle yeniden kurulması aşırı sağcı, ırkçı çevrenin partiye daha fazla yaklaşması anlamına geliyor. Bu çevre, böylece (partiye) daha güçlü dahil ediliyor, böylelikle partinin parçası oluyor ve özellikle profesyonelleşiyor." diye konuştu.
Prof. Dr. Matthias Quent, bunun da tüm partinin daha da radikalleşmesinin bir başka kanıtı olduğuna işaret ederek "Burada herhangi bir ılımlı olma ya da en azından taktiksel bir medenileşme görülmüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Bu yeni gençlik örgütünün, AfD'nin üst yönetim kademeleriyle ve özellikle parlamento dışındaki aşırı sağcı çevrelerde de çok iyi bir ağ kurduğuna dikkati çeken Quent, "Özellikle sözde Devlet Politikaları Enstitüsü etrafında şekillenen yeni (aşırı) sağa mensup 'Kimlikçi Hareket' ile ve partiye doğrudan erişim imkanı bulan tüm diğer ve küçük, yerel örgütlerle ağ kuruyor." ifadesini kullandı.
Quent, Almanya'da 1990'lardaki aşırı sağ ile bu dönemde görülen aşırı sağ arasındaki farklılıklara ilişkin, "1990'daki aşırı sağcılık çok daha açık, proleter ve özellikle alt kültürel bir karaktere sahipti." dedi.
Aşırı sağcılar, dış görünüşlerinden tanınmıyor
Bugün ise etnik bir halk anlayışı gibi ortak özelliği olan bir "burjuva" aşırı sağcılığın ortaya çıktığını anlatan Matthias Quent, "Yani ırkçı bir temeli var ancak tavrı görünümü, terimleri ve çevresi bakımından farklı. Bu, ideolojik olarak büyük benzerliklerin olduğu ancak (dış) görünüş olarak çok farklı olduğu anlamına geliyor. Günümüzde aşırı sağcılar, artık dış görünüşlerinden tanınmıyor." diye konuştu.
Prof. Dr. Quent, aşırı sağcı eğilimlere öncelikle toplumdaki karşıt güçleri güçlendirerek ve gençlere alternatiflerin olduğunu fark ettirerek karşı koyulabileceğini vurgulayarak bunun da demokratik ve ırkçılık karşıtı düşünceleri destekleyerek, eğitimle ve Anayasa Mahkemesinin AfD'yi yasaklama kararını incelemeye almasına kadar yasal araçları kullanarak yapılabileceğini anlattı.
Ancak AfD'nin yasaklanmasının karmaşık ve uzun bir süreç olacağını söyleyen Matthias Quent, adil ve hukuk devleti ilkelerine uygun bir süreç içinde AfD'nin yasağının incelenmesi yönündeki argümanların ağır bastığını kaydetti.
















