2026 Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda... Saruhan Oluç: Orta Doğu'daki Dengeleri Yeniden Değiştirebilecek Olan Güç Kürtlerdir

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, "Orta Doğu'daki bütün dengeleri yeniden değiştirebilecek ve yeniden kurabilecek olan özne olan güç şu anda Kürtlerdir. Yani bu Irak için de Suriye için de İran içinde böyledir. O nedenle bu bakış açısından ilerlemek ve geleneksel politikalar yerine yeni dönemin dönüştürücü politikalarını kavramak ve uygulamak büyük önem taşıyor" dedi. DEVA Partisi Muş Milletvekili Medeni Yılmaz, "Kaan uçağımızın sadece ülkemiz semalarında değil, dünya semalarında kanatlanması için ABD lisansına yani ABD'nin iznine ihtiyaç varmış. Son olarak bu konunun akibeti nedir, ne tür çözüm getirecektir" diye konuştu.

Haber: Melis YILDIRIM

(TBMM) - Dem Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, " Orta Doğu'daki bütün dengeleri yeniden değiştirebilecek ve yeniden kurabilecek olan özne olan güç şu anda Kürtlerdir. Yani bu Irak için de Suriye için de İran içinde böyledir. O nedenle bu bakış açısından ilerlemek ve geleneksel politikalar yerine yeni dönemin dönüştürücü politikalarını kavramak ve uygulamak büyük önem taşıyor" dedi. DEVA Partisi Muş Milletvekili Medeni Yılmaz, "Kaan uçağımızın sadece ülkemiz semalarında değil, dünya semalarında kanatlanması için ABD lisansına yani ABD'nin iznine ihtiyaç varmış. Son olarak bu konunun akibeti nedir, ne tür çözüm getirecektir" diye konuştu.

AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Milli Savunma Bakanlığı 2026 bütçesi, kesin hesabı ve Sayıştay raporları ile Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığı Sayıştay raporları görüşülüyor.

DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, çok kutuplu siyaset zemininden ötürü ortaya çıkan bir güç rekabeti olduğunu belirterek, bu rekabetin aynı zamanda ülkelere yeni bir stratejik alanı açtığını söyledi. Oluç, "Bu stratejik özerklik alanı hem yeni fırsatlar yaratıyor hem de yeni tehlikeler barındırıyor içinde ve Türkiye açısından baktığımızda bu mesele çok önemli. Yani, Orta Doğu ve Türkiye bağlamında ele aldığımızda hem yeni fırsatlar var hem de çok ciddi tehlike ve tehditler var. Atılacak her adım geleceği belirlemek yönünde bir adım olacak, bunu görmek gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Geleneksel hegemonya mücadelesinin dönüşümü bağlamında devletlerin dönüşümü ile devletlerin çöküşü arasında bir diyalektik yaşandığına dikkat çeken Oluç, "Aslında bu gelişme özellikle Orta Doğu açısından da bakarsak bölgesel hiyerarşiyi yeniden şekillendiriyor. Dönüşen devletler ve çöken devletler. Dönüşen devletler özellikle kendilerini korumak için dönüşüm yapmak zorunda olduklarını hissediyorlar, hissetmeleri iyi bir şey ve kendi finansal ve diplomatik güçlerini bunun için bir kaldıraç olarak kullanıyorlar" dedi.

Oluç, devlet dışı aktörlerin artık sadece bir vekalet savaşında kullanılan aktörler olmaktan çıkıp yönetişim fonksiyonlarını üstlenen hibrit aktörlere evrildiğini gördüklerini söyleyerek, "Bunu en yakında Suriye'de görüyoruz, yanıbaşımızda yaşanıyor. Biraz uzakta Afganistan'da da bunu görüyoruz ve bunun yarattığı sonuçlar var" diye konuştu.

"Ankara geleneksel politikaların sürdürücüsü olma özelliğini taşıyor"

Ortaya çıkan bu tabloda İran, Irak, Suriye ve Türkiye'yi de kapsayan bir coğrafya açısından bakıldığında Kürtlerin bu gelişmelerin ve dinamiklerin neresinde yer aldığına değinen Oluç, özetle şöyle konuştu:

"Kürtler bu gelişmelerin içinde hem bir taraftan büyük güçlerin ve bölgesel güçlerin politikalarına maruz kalmaları nedeniyle bir nesne pozisyonuna düşebiliyorlar. Hem de aynı zamanda giderek artan bir şekilde gelişmeleri şekillendiren aktif bir aktör olarak, bu süreci yaşayan bir özne olarak yer alıyorlar.

Geçen yıl söylediğim cümlem aynen şu: 'Türkiye'nin Orta Doğu'da en güvenebileceği, birlikte hareket edebileceği ve bu gelişmeler karşısında güçlü bir pozisyon geliştirebileceği politika Türk-Kürt ittifakı üzerinden şekillenebilir. Tarihsel olarak da böyledir. Konjonktürel olarak da böyledir' demiştim. Gerçekten bugün geldiğimiz olan noktada bir yıl sonra da aynı şeyi vurgulamak istiyorum. Orta Doğu'daki bütün dengeleri yeniden değiştirebilecek ve yeniden kurabilecek olan özne olan güç şu anda Kürtlerdir. Yani bu Irak için de Suriye için de İran içinde böyledir. O nedenle bu bakış açısından ilerlemek ve geleneksel politikalar yerine yeni dönemin dönüştürücü politikalarını kavramak ve uygulamak büyük önem taşıyor.

Hala Ankara geleneksel politikaların sürdürücüsü olma özelliğini taşıyor. Bunun izlerini görüyoruz. Bu geleneksel politikalardan, yani Kürtlerin Orta Doğu'daki her türlü hak ve kazanımlarını kabul etmeme politikalarından vazgeçmek gerekiyor ve hak kazanımları karşısında olumlu bir politika, olumlu bir pozisyon geliştirme fikrine daha fazla yaklaşmak, daha fazla bu fikirle birlikte siyaset yapmak gerekiyor.

"Demek ki müzakere, her türlü sorunun aşılmasında Suriye'de de önemli bir faktör haline gelmiş"

Kuzey ve Doğu Suriye yönetimini temsilen Mazlum Abdi, Şam yönetimini temsilen Ahmet El Şara arasında Şam'da 10 Mart'ta masaya oturarak imzalanmış, sekiz maddelik bir anlaşma var. O anlaşmanın yedi maddesi düzenlemeleri içerir. Bir maddesi de zamanı içerir. Bu yıl sonuna kadar bu maddelerin yerine getirilmesine dair bir maddedir. Önümüzde yaklaşık bir ayı aşkın bir süre kalmış vaziyette. Biliyoruz, müzakereler sürüyor. Çeşitli komisyonlar kurulmuş, işliyor. Adımlar atılması doğrultusunda belli noktalara gelinmiş vaziyette. Bir demokratik entegrasyon nasıl gerçekleşebilir, bunun üzerinde bir müzakere sürüyor ve dediğim gibi olumlu yönde de gelişmeler olduğunu biz de sizler gibi açık basından takip ediyoruz. Yani demek ki müzakere, diyalog, diplomasi her türlü sorunun aşılmasında Suriye'de de artık önemli bir faktör haline gelmiş.

Peki Türkiye'nin burada yapması gereken nedir? Bunu tabii diyeceksiniz, 'Niye bizim bakanlığımıza söylüyorsunuz' ama olsun size de söyleyeyim. demiş olayım. Türkiye'nin yapması gereken de Suriye'nin demokratik bir rejim olarak şekillenmesini sağlamak, demokratik Suriye rejiminin anayasasıyla birlikte o ülkede yaşayan bütün farklı kimliklerin, kültürlerin, ana dillerin, inançların eşit şekilde özgürce bir arada yaşayabilmelerini hem siyasal hem toprak anlamında bütünlüğü koruyarak yaşayabilmelerini sağlamak yönünde teşvikte bulunmaktır, Türkiye'nin yapması gereken. Yani olumlu, demokratik anlamda teşvikte bulunmaktır diye düşünüyoruz.

Kuzeydoğu Suriye'de ve orada yaşayan insanlar onlarla, halklarla, Kürtler, Araplar, Türkmenler hepsiyle birlikte esas itibariyle ticari, ekonomik, diplomatik, kültürel faaliyetlerin, ilişkilerinin geliştirilmesini sağlamak gelecek açısından büyük önem taşıyor. Gelecek açısından derken dar anlamda bakmıyorum. Daha geniş bir anlamda bunu ifade ediyorum ve yeni dönemin stratejisi ve ittifakları açısından bunu söylüyorum. Yani Türkiye hem kendi içinde Orta Doğu açısından baktığımızda demokrasisi, hukuku, ekonomisi, ticareti, kültürel yapısı ve çoğulculuğu ile model bir ülke haline ve bir toplum haline gelmelidir. Bu konudaki eksiklikler tamamlanmalıdır. Aynı zamanda da çevresindeki ülkeler açısından baktığımızda bu model özelliklerin oralara taşınmasını sağlamalıdır. Yani diplomasi yapmalıdır. ve bunu yaparken de Orta Doğu'da ve tabii ki kendi sınırları içinde, ülkemizde Türk-Kürt ittifakının en güçlü şekilde tesis edilmesi, geliştirilmesi ve bununla imkanların ve fırsatların bütün toplum için kullanılmasının yolunu döşemelidir diye düşünüyoruz."

"Bütçe artıyor ama orduda liyakat aynı hızda artıyor mu"

DEVA Parti Muş Milletvekili Medeni Yılmaz, konuşmasına Gürcistan'daki uçak kazası sonucu şehit olan 20 askeri anarak başladı. Yılmaz, "Her yıl milyonlarca lira harcadığımız projeler planan takvimlerde tamamlanıyor mu? Bütçe artıyor ama orduda liyakat, kurum içi istikrar ve modernizasyon aynı hızda artıyor mu? Savunma bütçesinin büyüklüğü ülkenin gücünü değil, çoğu zaman ülkenin güvensizliğini de gösterebilir. Önemli olan büyüklük değil, verimlilik ve stratejik önceliklendirmedir" dedi.

Nitelikli insan kaynağının önemli olduğuna değinen Yılmaz, TSK'nın personel yapılanmasında ciddi yapısal sorunlar olduğunu dile getirdi. Yılmaz, "Profesyonelleşme süreci tam bir sisteme bağlanmış değildir. Uzman erbaşı sistemi hala çok sayıda geçici sözleşmeli personel üzerinden yürütülmektedir. Astsubay ve subay istihdamında performans, eğitim ve kalite standartları yeterince bağımsız denetime açık değildir. Kuvvet komutanlıklarının terfi ve atama süreçlerinde halen liyakat tartışmaları yaşanmakta. Personelin motivasyonu etkileyen maaş, tazminat, lojman ve ek ödeme konuları da uzun süredir sorun olarak devam ediyor" diye konuştu.

"Sorumlular hakkında verilecek ceza bu ailelerin acısını hafifletebilir mi"

İskenderun'daki Deniz Er Eğitim Alay Komutanlığı'nda şehit olan iki askere değinen Yılmaz, "Ailelerin gözümüzün gözümüz değmesin diye bakmaya kıyamadığı evlatlarını, vatan uğruna peygamber ocağına emanet ederken hangi vicdan bu yavrulara bu sonu deva görmüş ve bu emanete sahip çıkamamıştır? Sorumlular hakkında verilecek ceza bu ailelerin acısını hafifletebilir mi" ifadelerini kullandı.

Yılmaz, "Dünyanın ikinci büyük ordusuna sahip bir ülkeyiz. Askeri hastanelerimiz maalesef kapalı. Bu çok önemli bir ihtiyaçtır. Özellikle askeri personelimiz bunu çok daha iyi bilir, özellikle özellikli hekimliğin bulunduğu yer askeri hastanelerdir. Sivil hastaneler veya sivil hekimlik çoğu zaman ihtiyaçları karşılamakta zorluk çeker. Açılacağı söyleniyor, söylendi. Ben de tekrarlamak istiyorum, bunun bir an önce sağlanması gerektiğine inanıyorum" dedi.

"Başarısız olan projeler neden gizleniyor"

Türkiye'nin savunma sanayi alanında önemli adımlar atmış bir ülke olduğunu söyleyen Yılmaz, bu başarı hikayesinin şeffaflık, sürdürülebilirlik ve stratejik önceliklendirme açısından ciddi sorunlar barındırdığına değindi. Yılmaz, "Savunma sanayi yatırımları büyük ölçüde dışa kapalı yürütülüyor, bu doğaldır fakat kapalı kapılar ardında yürütülen süreçler aynı zamanda denetimi de imkansız hale getirmektedir. Hangi proje ne zaman bitecek? Hangi şirket, hangi ihaleyi, hangi yöntemle aldı? Hangi proje maliyetleri neden sürekli artıyor? Başarısız olan projeler neden gizleniyor? SİHA, gemi, tank, füze projelerinde gerçek maliyet fayda analizi kim tarafında yapılıyor" şeklinde konuştu.

"Kaan uçağımızın semada kanatlanması için ABD lisansına ihtiyaç varmış"

Kaan'ın değerli bir proje olduğunu vurgulayan Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ancak projenin maliyeti, takvimi konusunda kamuya açık bir resim yoktur. Siyasi prestij projelerinin kamu kaynaklarını yutan devasa kara deliklere dönüşme riski vardır. Temmuz ayında Endonezya'ya 48 adet Kaan satışı için sözleşme imzalandı haberlerini görünce milli duygularımız kabardı. Ancak burada da şeffaflık olmadığını son Amerika seyahatinde bir diğer sayın Bakanımızın açıklaması ile öğrenmiş olduk. Yine sevincimiz kursağımızda kaldı. Anladık ki, Kaan uçağımızın sadece ülkemiz semalarında değil, dünya semalarında kanatlanması için ABD lisansına yani ABD'nin iznine ihtiyaç varmış. Son olarak bu konunun akibeti nedir, ne tür çözüm getirecektir? Bilmiyoruz. Savunma sanayi hamlesi değerlidir. Ama gerçek değerlilik sadece montajın Türkiye'de yapılması değildir.

Türkiye'nin savunma stratejisi şu sorular üzerinde tartışılmalıdır: Türkiye gerçekten tehditlere karşı doğru stratejiye mi yatırım yapıyor? Daha fazla silahlanma mı yoksa daha güçlü diplomasiye mi ihtiyaç var? Sınır ötesi operasyonların siyasal etkileri hesaplanıyor mu? Askeri hareketliliğin bütçe üzerindeki yükü ne kadar sürdürülebilir? Diplomasiyi zayıflatan her politika askeri harcamayı arttırır. Hükümet dış politikayı güçlendirmek yerine askeri gücü öne çıkaran bir refleks içinde. Bu refleks hem ekonomik hem ulusal güvenlik açısından sürdürülebilir değildir.

"Türkiye'nin F-35 programından çıkarılması ekonomik ve teknolojik açıdan da bir kayıp"

Türkiye'nin S-400 alımı sonucunda F-35 programından çıkarılması yalnızca askeri değil ekonomik ve teknolojik açıdan da ağır bir kayıptır. Türkiye üretim hattından çıkarıldı. F-35 parçalarının imalatından elde edilen yıllık yüz milyonlarca dolarlık gelir kaybedildi. F16 blok 70 paketinin ABD Kongresi'ndeki siyasi şartlara takılması ve 'Yerli mühimmat takamazsın' kısıtları nedeniyle hükümetin Euroifighter'a yönelmesi savunma tedarikini planlı değil, krizlere verilen tepkilerle şekillenen ara çözümlerle yürütüldüğünü göstermektedir."

Kaynak: ANKA / Güncel
title