2026 Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda... Çelenk: Milliyetçi ve Kriz Odaklı Dış Politika, Türkiye'nin Diplomasideki Rolünü Zayıflatıyor

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, “Milliyetçi, kırılgan ve kriz odaklı dış politika Türkiye’nin bölgesel barış ve diplomasideki rolünü zayıflatıyor. Kürt sorununun demokratik çözümüne yönelik umudu azaltıyor. Barışçıl diplomasi esas olmalıdır” dedi.

Haber: Melis YILDIRIM

(TBMM) - Dem Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, "Milliyetçi, kırılgan ve kriz odaklı dış politika Türkiye'nin bölgesel barış ve diplomasideki rolünü zayıflatıyor. Kürt sorununun demokratik çözümüne yönelik umudu azaltıyor. Barışçıl diplomasi esas olmalıdır" dedi.

AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplanan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu ve AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı'nın ( Türkiye Ulusal Ajansı) 2026 bütçesi, kesin hesabı ve Sayıştay raporları görüşülüyor.

CHP İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir, uluslararası sistemin hızla yeniden şekillenirken Orta Doğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan jeopolitik rekabetin Kıbrıs'ı stratejik bir deniz üssüne ve enerji geçiş noktası haline getirdiğini söyledi. Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son dönemde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Amerika arasında gerçekleştirilen askeri anlaşmalar artık tesadüf değildir. Amerika Başkanı'nın Güney Kıbrıs'ın yabancı askeri satışlar programına dahil etmesi, Güney Kıbrıs limanlarının Amerikan birliklerine açılması, ortak çıkarma tatbikatlarının yapılması, Temsilciler Meclisi'nde silah ambargosunun kalıcı olarak kaldırılmasına yönelik yasa tasarısı ve Türkiye'ye yönelik CAATSA yaptırımları Kıbrıs meselesinde Amerika'nın artık açık biçimde taraf olduğunu göstermektedir. Fransa'nın Baf'taki hava üssünü kullanması, İngiltere'nin adadaki üslerini genişletmesi de bu tablonun parçasıdır. Buradan soruyorum: garantör ülke olarak Türkiye'nin hakları ve statüsü bu planlamalarda neden yok sayılmaktadır? Bakanlığınız bu gelişmelere karşı hangi diplomatik ve askeri caydırıcılık stratejilerini geliştirmiştir?"

"Türkiye olmadan Doğu Akdeniz'de güvenlik sağlanabilir mi"

Mart ayında Cenevre'de yapılan Birleşmiş Milletler toplantısında Kıbrıs ile ilgili hiçbir ilerleme kaydedilmediğini söyleyen Özdemir, "Aksine Yunanistan'ın çok uluslu tatbikatlarına Güney Kıbrıs dahil edilirken NATO üyesi Türkiye'nin dışlanması Doğu Akdeniz'de bir güç mühendisliği yapıldığını göstermektedir. Türkiye olmadan Doğu Akdeniz'de güvenlik sağlanabilir mi" dedi.

Türk Cumhuriyetlerinin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıyarak Büyükelçi atamalarının kaygı verici bir gelişme olduğunu kaydeden Özdemir, "Bu durum karşısında nasıl bir devlet politikası izlenmektedir" sorusunu yöneltti.

"Ülkemizden Pedro Sanchez gibi bir duruş beklerdik"

CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın, Gazze'de kullanılan silahların yüzde 70'ini ABD'nin verdiğini belirterek, "Trump tipi liderler sizi övdüğünde bundan ülkemizin ne kadar etkili bir aktör olduğu sonucunu çıkarmanız aslında son derece trajikomik. Onlar için yararlı olduğunuzda övgü alıyorsunuz. Ülkemizden tıpkı İspanya Başbakanı Pedro Sanchez gibi dünyamızın demokrasi güçlerinin vicdan sahibi sıradan yurttaşlarının yanında bir duruş beklerdik ama göremedik. İktidarımızda o duruşu biz inşa edeceğiz" diye konuştu.

AB Komisyonu'nun 2025 yılı Türkiye raporuna değinen Taşkın, "Raporda AB'nin demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile temel haklar konusunda geriye gidişle ilgili kaygıların giderilmediği tekrar tekrar kayda geçirildi. Her yıl bu yapılıyor. Korkarım ki 2026 yılının ülke raporunda Türkiye raporunda şu olacak. Türkiye'de bu sene HSK seçimlerini kaybeden İsmail Ergüneş'i AK Parti İlçe teşkilatının bir tanesinin başına atadınız" ifadelerini kullandı.

"Gelin siyasi kararları jüristokrasiye değil, millete bırakalım, milletin hakimiyetine başvuralım" diyen Taşkın, Bakan Fidan'a, "AB üyeliği halen stratejik önceliğiniz ise hangi somut adımları atıyorsunuz" sorusunu yöneltti.

"Ülkemizin ulusal çıkarlarını göz ardı eden bu inadınızı kınıyorum"

AİHM kararlarının uygulanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre hukuki bir zorunluluk olduğunu dile getiren Taşkın, şöyle konuştu:

"Bunu çok duyuyorsunuz, daha da çok duyacaksınız, duymaya da alışmanız lazım. Çünkü hiçbir şey yapmıyorsunuz. Maalesef şu anda Avrupa Konseyi'nin İnsan Hakları Sözleşmesi'ni en fazla ihlal eden ülkelerden biriyiz. Kavala, Demirtaş ve Yüksel Yalçınkaya kararlarının gereğini bir an önce yerine getirmeniz gerekmektedir. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu, Osman Kavala'nın hukuksuz bir şekilde mahkum edildiği gerekçesiyle iki kez serbest bırakılması çağrısında bulundu ve ihlal prosedürü başlattı. Demirtaş için de benzer çağrılar yinelendi. Bu davaların hukuki değil siyasi oldukları apaçık bir gerçek. Ülkemizin ulusal çıkarlarını göz ardı eden bu inadınızı kınıyorum. Demirtaş'ı hukuki bir sürecin doğal gereği olarak tahliye etmeyin. Siyasi dengeler nedeniyle tahliye ettiğinizde o da eğer edebilirseniz bu, ülkemiz adına rencide edici olmayacak mı? Bu durum Demirtaş'ın siyasi rehini olarak tutulduğunun dolaylı bir itirafı olmayacak mı?"

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, dış politikayı savunma sanayinin şekillendirdiğini belirterek, bunun aynı zamanda küresel bir eğilim olduğuna değindi. Çelenk, "Nitekim geçtiğimiz ay sonunda İngiltere Başbakanı ve Almanya Şansölyesi'nin Türkiye ziyaretleri özellikle İngiltere ile yapılan Eurofighter anlaşması da bunun göstergesi. Avrupa'nın önde gelen ülkeleri zaten Türkiye ile ilişkilerinde mülteci krizi sonrası demokratik öncelikleri bir yana bırakarak, göç kontrolüne ve Rusya'nın Ukrayna işgali ile birlikte de giderek daha çok savunma iş birliğine odaklanmış durumda" dedi.

"Türkiye saatlerce hak ihlalleri ile konuşuluyor"

Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ndeki konumunun tartışmalı hale geldiğine dikkat çeken Çelenk, "Türkiye buralarda saatlerce ağır hak ihlalleri, muhalefeti hukuk dışı yollarla tasfiye girişimleri, kayyum uygulamaları, medya ve ifade özgürlüğü üzerindeki tahayyül ötesi baskılarla konuşuluyor" diye konuştu.

Çelenk, AİHM önünde bekleyen 61 bin 300 dosyadan 21 bin 400'e yakınının Türkiye aleyhindeki davalar olduğunu kaydederek, "AİHM Demirtaş ve Kavala hakkındaki kararlarında Türkiye'nin siyasi saiklerle hareket etmesi sonucuna varmış, ihlal kararı vermişti. Türkiye bu kararları uygulamadığı için Avrupa Konseyi ihlal prosedürü başlattı. Bu Konsey tarihinde çok nadir kullanılan ağır bir yaptırımdır" dedi.

Çelenk, "Biz bu uluslararası mekanizmaları terk etmek istemiyoruz. Ancak içeride ve dışarıda sürdürülen bu rehine siyaseti ve pazarlıkçı politikalar üzerine de itibarlı bir dış politika inşa etmek mümkün değil. Bu bizimle birlikte uluslararası adalet düzenini ve hukukun üstünlüğünü aşağıya çekiyor. Kısacası milliyetçi, kırılgan ve kriz odaklı dış politika Türkiye'nin bölgesel barış ve diplomasideki rolünü zayıflatıyor. Kürt sorununun demokratik çözümüne yönelik umudu azaltıyor. Barışçıl diplomasi esas olmalıdır" diye konuştu.

Kaynak: ANKA / Güncel
title