Murat Emir: Başsavcı Hem Siyasi Dosyaların İçinde Yer Alıp Hem de Kamuya Ait Milyonlarca Avroluk Ticari Ağın Yönetiminde Olamaz

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıkladığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in Türkiye Varlık Fonu’na bağlı Eti Maden İşletmeleri’nin Lüksemburg merkezli iştiraki ETIMINE S.A.’nın yönetim kurulunda görev yaptığına ilişkin belgelerle ilgili “Gürlek’in oturduğu koltuk, sembolik veya fahri bir pozisyon değil. Bu, kamunun bor gelirini yöneten, ticari faaliyet yürüten bir şirketin yönetim kuruludur. Bir başsavcı hem siyasi dosyaların içinde yer alıp hem de kamuya ait milyonlarca avroluk ticari ağın yönetiminde olamaz. Bu, hukuk devleti açısından kabul edilemez bir durumdur” dedi.

(ANKARA) - CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıkladığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in Türkiye Varlık Fonu'na bağlı Eti Maden İşletmeleri'nin Lüksemburg merkezli iştiraki ETIMINE S.A.'nın yönetim kurulunda görev yaptığına ilişkin belgelerle ilgili "Gürlek'in oturduğu koltuk, sembolik veya fahri bir pozisyon değil. Bu, kamunun bor gelirini yöneten, ticari faaliyet yürüten bir şirketin yönetim kuruludur. Bir başsavcı hem siyasi dosyaların içinde yer alıp hem de kamuya ait milyonlarca avroluk ticari ağın yönetiminde olamaz. Bu, hukuk devleti açısından kabul edilemez bir durumdur" dedi.

Emir, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in Türkiye Varlık Fonu'na bağlı Eti Maden İşletmeleri'nin Lüksemburg merkezli iştiraki ETIMINE S.A.'nın yönetim kurulunda görev yaptığına ilişkin belgelerle ilgili yazılı açıklama yaptı. İstanbul ETIMINE S.A.'nın yapısının "kağıt üzerinde duran bir uluslararası ortaklık" olmadığını, aksine Türkiye'nin en stratejik maden gelirlerinden biri olan borun küresel pazar yönetimini üstlenen fiili bir ticaret ve lojistik merkezi olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

"ETIMINE S.A., Lüksemburg merkezli bir anonim şirket. Resmi belgelerde, Eti Maden İşletmeleri'nin yurt dışı iştiraki olarak tanımlanıyor. Eti Maden ise doğrudan Türkiye Varlık Fonu'na bağlı bir kamu kuruluşu. Bu şirketin faaliyet alanı son derece açık: Türkiye'de üretilen bor ve bor kimyasallarını Avrupa, Amerika ve Asya pazarlarına ulaştırmak, depolamak, dağıtmak ve satışını gerçekleştirmek.

Şirketin Avrupa'da lojistik merkezleri, ABD'de bağlı kuruluşları, Asya'da dağıtım kanalları bulunuyor. Bu yapı, doğrudan Türkiye'nin kamu gelirinin uluslararası satışına aracılık eden aktif bir ticari organizasyon. Dolayısıyla Gürlek'in oturduğu koltuk, sembolik veya fahri bir pozisyon değil. Bu, kamunun bor gelirini yöneten, ticari faaliyet yürüten bir şirketin yönetim kuruludur. Bu görevin doğrudan gelir üreten bir kamu ticaretiyle ilişkili olduğu ortadadır."

Emir, Türkiye'de bor ve türevlerinin ihracatının devlet tekeli altında olduğunu hatırlatarak, "Böyle bir yapıda görev almak, özel sektörle değil, doğrudan devletin ekonomik faaliyetiyle iç içe olmak anlamına gelir. Bu da hakim ve savcılar için yasaklanmış bir durumdur" dedi.

"Lüksemburg belgeleri, Gürlek'in görev sürecini gün gün ortaya koyuyor"

Emir, Lüksemburg'daki RESA (Recueil Électronique des Sociétés et Associations) ve RCS (Registre de Commerce et des Sociétés) sistemlerinde yer alan belgelerin, Gürlek'in görev sürecini net biçimde ortaya koyduğunu belirtti ve şöyle devam etti:

"12 Ağustos ve 18 Eylül 2024 tarihli belgelerde ETIMINE S.A.'nın yetkili imza sahipleri listesi yayımlanıyor. Burada Akın Gürlek, açıkça 'Yönetim Kurulu Üyesi' olarak yer alıyor. Aynı belgede, şirketin imza ve temsil rejimi ayrıntılı şekilde düzenlenmiş. Yönetim kurulu üyelerinin çift imza ile işlem yapacağı, 5 milyon avroya kadar finansal işlemlerde özel yetki tanımlandığı belirtilmiş. Bu, sembolik bir unvanın değil, doğrudan mali ve idari sorumluluk içeren bir yöneticilik görevidir.

29 Temmuz 2025 tarihli kayıt ise çok daha çarpıcı: Gürlek burada 'A sınıfı hissedarları temsilen yönetim kurulu üyesi' olarak tanımlanıyor. Atama tarihi 29 Kasım 2024, görev süresi 2027'de yapılacak olağan genel kurula kadar. Yani görev, üç yıllık olarak verilmiş. Ancak 6 Ağustos 2025 tarihli kayıtta 'Radiation' yani silinme ibaresiyle Gürlek'in adı yönetim kurulundan çıkarılıyor. Bu tablo açık: Kasım 2024'te göreve girmiş, Ağustos 2025'te fiilen görevden ayrılmış. En az sekiz ay boyunca aktif yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış. Dolayısıyla 'mesleğe başlar başlamaz istifa etti' denilen kişi, resmi kayıtlarda aylar boyunca bu şirkette faal olarak görünmektedir. Bu sadece yorum farkı değil, somut belgelerle çelişen bir savunmadır."

"Avukatın savunması hukuken temelsizdir"

Emir, Gürlek'in avukatının "genel kurul onayı bekleniyordu" ve "yabancı hukuka tabi" şeklindeki açıklamalarının da geçersiz olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Oysa hem Türk Ticaret Kanunu hem de Lüksemburg anonim şirket hukuku bu konuda açıktır. Yönetim kurulu üyeliğinden istifa, tek taraflı bir irade beyanıdır; şirket organına ulaştığı anda yürürlüğe girer. Genel kurulun istifayı 'kabul etmesi' veya 'onaylaması' gibi bir zorunluluk yoktur. Bu, hukuk fakültesi birinci sınıf düzeyinde dahi bilinen bir ilkedir. Genel kurul isterse bir üyeyi azledebilir, bu ayrı bir süreçtir. Ama istifa eden bir üye için genel kurulun beklenmesi gerekmez. Dolayısıyla, 'genel kurul yılda bir toplanıyor, o yüzden listede görünüyor' anlatısı teknik olarak da siyaset olarak da gerçek dışıdır."

Emir, Avrupa anonim şirketlerinde yönetim kurulu üyelerine "jetons de présence" adıyla huzur hakkı ödemesi yapıldığını hatırlatarak, bu konunun etik ve mali yönüne ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"Lüksemburg ve AB uygulamalarında, yönetim kurulu üyeleri toplantılara katıldıkları ve şirketin faaliyetini gözetledikleri için ücret alırlar. Bu ücret genel kurulca belirlenir ve şirket gideri olarak kaydedilir. ETIMINE S.A.'nın resmi kayıtlarında yönetim kurulu ve tasfiye görevlilerinin ücretlerinin genel kurulca kararlaştırılacağı belirtiliyor. Akın Gürlek'in ne kadar huzur hakkı aldığına dair somut rakam kamuya açıklanmadı. Ancak burada mesele para miktarı değil; bu görevden 1 avro bile alınmış olsa, bir yargı mensubunun doğrudan gelir getirici bir görevde bulunması 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na aykırıdır. Bu durum aynı zamanda kuvvetler ayrılığı ilkesine vurulmuş bir darbedir."

"Yargı mensubunun ticari alanda görev alması hukuk devletine gölge düşürür"

Emir, "Bir hakimin gölgesi bile tarafsızlığına şüphe düşürmemelidir" diyerek yargının güvenilirliğinin bu tür ilişkilerle zedelendiğini vurguladı ve şunları kaydetti:

"Bir yanda Türkiye'nin en kritik siyasi soruşturmalarını yürüten başsavcı, diğer yanda devletin bor gelirini yöneten bir ticari ağın yöneticisi. Bu tablo, hukuk devletinin değil, yargının yürütmeye eklemlendiği bir sistemin göstergesidir. Üstelik bu görev gizli tutulmuş, kamuoyuna ancak aylar sonra belgeler ortaya çıkınca yansımıştır. Ardından da 'istifa etti, sembolik görevdi' denilerek kamuoyuna gerçeği tersyüz eden bir hikaye anlatılmıştır. Bu, halkı yanıltan bir savunma çizgisidir. Yargı mensuplarının uyması gereken temel ilke, görevleri sırasında hiçbir menfaat çatışmasına girmemeleridir.

Bu konu artık basit bir etik tartışması değildir. Hem devletin ticari şirketinde görev alacaksınız hem de yargı gücünü kullanarak siyasi dosyaların tam merkezinde yer alacaksınız. Üstelik bu durum belgelerle kanıtlandığı halde 'yabancı hukuka tabi, genel kurul bekliyordu' gibi açıklamalarla geçiştirilmeye çalışılacak. Hakimler ve Savcılar Kurulu derhal inceleme başlatmalı, Adalet Bakanlığı da kamuoyuna net açıklama yapmalıdır.Bu ülkede hukuk devleti hala ayakta kalacaksa, kimse 'başsavcı' unvanının ardına sığınarak etik dışı bir görevi meşrulaştıramaz."

Kaynak: ANKA / Güncel
title