2026 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda... Dem Partili Hüseyin Olan: Esnafın Borç Yükünü Hafifletecek Mikro Finansman Modelleri Uygulanmalıdır
DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, Ticaret Bakanlığı'nın bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda; "Vergi ve SGK borçları faizsiz yeniden yapılandırılmalıdır, esnaf kefalet kredilerinin limitleri artırılmalıdır, zincir marketlerin yerel esnaf yoğunluğu dikkate alınarak açılış kriterleri belirlenmelidir, esnafın borç yükünü hafifletecek mikro finansman modelleri uygulanmalıdır; bu adımlar atılmadan bütçe kalemleri rakamsal birer satırdan ibaret kalacaktır" dedi.
(TBMM) - DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, Ticaret Bakanlığı'nın bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda; "Vergi ve SGK borçları faizsiz yeniden yapılandırılmalıdır, esnaf kefalet kredilerinin limitleri artırılmalıdır, zincir marketlerin yerel esnaf yoğunluğu dikkate alınarak açılış kriterleri belirlenmelidir, esnafın borç yükünü hafifletecek mikro finansman modelleri uygulanmalıdır; bu adımlar atılmadan bütçe kalemleri rakamsal birer satırdan ibaret kalacaktır" dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Ticaret Bakanlığı, Helal Akreditasyon Kurumu ile Rekabet Kurumu'nun bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporları görüşülüyor.
DEM Parti Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, Türkiye genelinde milyonlarca esnaf ve sanatkarın son dönemde artan maliyetler, düşen alım gücü ve dijital dönüşümün yarattığı yeni rekabet koşulları nedeniyle zorluklarla karşı karşıya kaldığını belirtti. Son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, teknolojik dönüşümün hızlanması ve piyasa koşullarındaki rekabet baskısının esnafın sürdürülebilirliğini tehdit ettiğini belirten Olan, şöyle konuştu:
"Türkiye'de 2,5 milyonun üzerinde iş yeri faaliyet gösteriliyor. Bu iş yerleri kazandıkları her bin liranın yaklaşık 450 lirasını vergi olarak kamuya aktarıyor. Esnafa ortak olan devlet, ticarette oluşacak maliyet, risk, zararla ilgilenmemektedir. KDV oranları yüzde 20, gelir ve kurumlar vergisi yüzde 25 seviyesinde. Küçük esnaf vergi yükü altında eziliyor. Büyük sermaye gruplarının aldığı vergi istisnaları ve teşvikler neden aynı oranda küçük esnafa yansıtılmıyor? Gelir vergisi diliminde adalet sağlanmadan, denetim ve cezalarla kayıt dışılığı önleyebilir miyiz? Ticaret Bakanlığı verilerine göre Ocak-Eylül 2025 döneminde 426 bin 474 işletme ve 26 milyon 865 bin 521 ürün denetlenmiş; toplam 2 milyar 99 milyon TL idari para cezası uygulanmıştır. Bu denetimlerin muhatapları ya da 426 bin işletmenin kaçı büyük firmadır? Küçük esnaf, vergi kaçırmak için değil, ayakta kalmak için gelirini düşük göstermeye mecbur kalıyorsa bunun sorumlusu kimdir; birey mi yoksa sistem mi? Sık sık vergi affı veya yapılandırma yasası çıkarmak zorunda kalan Bakanlık, vergilendirme modelinin sürdürülebilirliğini neden sorgulamıyor? Bu bir çözüm müdür yoksa sistemin adil işlemediğinin itirafı mıdır?
"Ticaret Bakanlığının fiyat istikrarı ve girdi maliyetlerine yönelik hangi somut müdahale araçları var"
Krediye erişim oranları düşmüş, esnaf kefalet kredi limitleri yetersiz kalmıştır. KOSGEB ve Halkbank üzerinden sunulan destekler ne kadar hedef odaklı çalışıyor, ne kadar rantabl çalışıyor? Kredilerin faiz oranını düşürmek ne kadar önemliyse daha da önemli olan, krediye erişim kanallarının tıkalı olmamasıdır. Aksi takdirde, bu destek, söylemden öteye gitmiyor. BDDK verilerine göre KOBİ kredileri toplamı 10 Ekim 2025 itibarıyla 5,614 trilyon TL'ye ulaşmıştır. Bu tutar, son iki yılda 2 kat artış anlamına gelmektedir. Kredi Garanti Fonu aracılığıyla kamu kefaleti altında 936 milyar TL'lik kredi hacmi sağlanmıştır ancak bu krediler yapısal çözümler sunmaktan çok, borç döngüsünü uzatan geçici desteklere dönüşmüştür. Elektrik, doğal gaz, kira, ham madde ve işçilik maliyetleri artarken kar marjları eriyor, sermaye birikimi mümkün olmuyor. Böyle bir tablo karşısında Ticaret Bakanlığının fiyat istikrarı ve girdi maliyetlerine yönelik hangi somut müdahale araçları var?
"Vergi ve SGK borçları faizsiz yeniden yapılandırılmalıdır"
4/A kapsamında çalışan 7200 günle emekli olurken 4/B kapsamındaki esnaf 9000 gün prim ödemek zorunda. Bu fark artık sosyal güvenlik sisteminde bir adaletsizlik değil, yapısal bir hata haline gelmiştir. Esnafın 25 yıl boyunca kesintisiz iş yürütmesi mevcut ekonomik koşullarda neredeyse imkansızdır. Bu nedenle 4/B prim gün sayısının 4/A'yla eşitlenmesi hem hakkaniyet hem de sürdürülebilirliğin gereğidir. Ayrıca, prim borcu nedeniyle sağlık hizmetinden yararlanamayan esnaflar bulunmaktadır. Altmış günlük borç sınırı sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Prim borcu olsa bile sağlık hizmetine erişim temel insan hakkı olarak korunmalıdır.
Vergi ve SGK borçları faizsiz yeniden yapılandırılmalıdır, esnaf kefalet kredilerinin limitleri artırılmalıdır, zincir marketlerin yerel esnaf yoğunluğu dikkate alınarak açılış kriterleri belirlenmelidir, esnafın borç yükünü hafifletecek mikro finansman modelleri uygulanmalıdır; bu adımlar atılmadan bütçe kalemleri rakamsal birer satırdan ibaret kalacaktır."
DEM Parti Komisyon Sözcüsü Saruhan Oluç ise ithalat rakamları üzerinden iktidarın ticaret politikasını eleştirdi. Ekonomi politikasının ihracatı zor duruma düşürdüğünü belirten Oluç, TL ve döviz bazında pahalılaşmanın ihracatçıyı çok etkilediğini söyledi. Oluç'un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Hep ihracatı konuştunuz, bu ithalatı yapanlar başkaları herhalde, buradaki sorunlara yine değinmediniz. Türkiye'nin mal ihracatının neredeyse yüzde 95'i civarı sanayi ürünlerinden oluşuyor yani demek ki ihracatçının sorunu ile sanayicinin sorununda büyük bir örtüşme var. İhracat kalemlerine baktığımızda yüksek teknolojili ürünler grubunda istediğimiz noktanın çok çok uzağında olduğumuzu biliyoruz.
Son döneme bakacak olursak Türkiye ekonomisinin geneli açısından uygulanan ekonomi politikası ihracatı zor duruma düşürdü yani yoksa baktığımızda, bu yüksek teknoloji ürünler dışında baktığımızda rekabetçi ve ürün çeşitliliği yüksek ve dünyada bir çok pazara ulaşabilen bir ihracat politikasına sahibiz; bu konuda bunu da söylemek lazım ama son yıllarda ciddi bir baskı yaşıyor ihracatçı çünkü yanlış ekonomi politikaları sizin alanınızı da kaçınılmaz olarak etkiledi yani işte faiz indirimiyle başlayan, yüksek enflasyon döneminin getirdiği maliyet baskısı ve enflasyonu indirmek için kur politikasının devreye sokulduğu ve reel olarak Türk lirası değerlendi, kaçınılmaz olarak TL bazında pahalılaşma, döviz bazında da pahalılaşma yaşandı ve bu tabii ki ihracatçıyı çok etkiledi ve bu bir sorun olarak önümüzde duruyor.
"Yanlış ekonomik politikaların yarattığı kriz nedeniyle fiyat rekabetinde çok ciddi sorun yaşıyoruz"
Şimdi, yüksek teknoloji ürünleri ihracatı kadar önemli olan ihracatta bir başka konu, siz de biliyorsunuz, fiyat rekabeti meselesi yani dünya piyasalarına baktığımızda ve biz bugün döviz kurları ve bu yaşanan yanlış ekonomik politikaların yarattığı kriz nedeniyle fiyat rekabetinde çok ciddi sorun yaşıyoruz yani yüksek teknoloji ürünler bir sorun, fiyat rekabetinde adım atacak halimizin olmaması ikinci sorun. Halbuki baktığımızda yani mesela Çin, karşılaştıracak olursak, çok ciddi yüksek teknoloji ürünler ihraç eden bir ülke ve o yönde de planları var baktığımızda ama Çin buna rağmen fiyat rekabetine girebilmek için yuanı düşük tutma gayretini sürdürüyor yani sadece yüksek teknoloji ürün ihracı yetmiyor, bir de fiyat rekabetini de sürdürebilmek gerekir. Biz bu iki açıdan da olumsuz bir noktadayız.
Dört yılda yaklaşık 20 milyar dolarlık bir artış gerçekleşti, ihracat açısından söylüyorum. Bütün dünya ekonomisine baktığımızda yaklaşık 108 trilyon dolarlık bir büyüklüğü var dünya ekonomisinin ve bunun içinde ihracat da yüzde 25 paya sahip, 25 trilyon dolar civarında bir pay. Şimdi, önümüzdeki yirmi beş yıl için bir projeksiyon yapıyor olsak şöyle bir durum karşımıza çıkıyor: Yani küresel ekonomi yaklaşık 232-240 trilyona doğru yükselir, bunun içinde yine yaklaşık dörtte 1 ihracat olacaksa 60 trilyon dolar civarında bir şey olur. Peki, bunun içinde biz yaklaşık yüzde 1 paya sahibiz Türkiye olarak, bu durumda yirmi beş yıl sonra bu payı koruyabilmek için Türkiye'nin 600 milyar dolarlık bir ihracat seviyesine yükselmesi gerekiyor. 25 yıllık projeksiyon açısından olması gerekenin epey uzağında duruyoruz. Yüzde 1'i koruyabilmek için gerçekten buna ihtiyaç var. Yüksek teknolojili ürün ihracatı, başka bir yolu yok bu meselenin; çok net olarak konuşalım bu durumu korumak ve geliştirmek istiyorsak.
Rekabet Gücü Endeksi'nde yılın ikinci çeyreğinde sınırlı bir iyileşme gerçekleşmiş, yüzde 3 civarında bir artış olmuş ama bakıldığı zaman hala 2015 değerinin altında bir durum var, tablosunda da bu çok net olarak görünüyor. Dolayısıyla, son verilere baktığımızda da bu konunun ne kadar yakıcı olduğu bir kez daha görülüyor, ben bunlara işaret etmek istedim. Gelecek projeksiyonu açısından yapılması gereken çok net ve bu yapılmazsa, hızlı bir şekilde adım atılmazsa bu konuda ekonomide çok büyük sorunlar yaşayacağız."





















