Haberler

Üniversiteye Girişte Yeni Sistem Belli Oldu

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nın Temel Yeterlilik Testi'ne ilişkin, "Türkçe dil hakimiyeti, onu kullanma, okuduğunu anlama ve kavrama, muhakeme, bunları sorgulama burada ön planda.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nın Temel Yeterlilik Testi'ne ilişkin, "Türkçe dil hakimiyeti, onu kullanma, okuduğunu anlama ve kavrama, muhakeme, bunları sorgulama burada ön planda. Matematikte de lisedeki ileri matematik konuları değil, daha temel bilgilerin sorgulanması önemli." dedi.

Saraç, üniversiteye giriş sistemine ilişkin düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nın haziran ayında okullar kapandıktan sonra mı yapılacağının sorulması üzerine Saraç, kendilerinin de tercihinin bu istikamette olduğunu ancak ÖSYM'nin bir sınav takvimi olduğunu ve merkezin sadece YÖK'ün sınavlarını yapmadığını, bu nedenle sınavın okulların kapanmasından sonra yapılması konusunu ÖSYM Başkanı ile müzakere edeceklerini söyledi.

Temel Yeterlilik Testi puanı 200 ve üzeri olan adayların bu puanlarını, istedikleri takdirde bir sonraki yıl için de kullanabilmelerine ilişkin de değerlendirmede bulunan Saraç, Temel Yeterlilik Testi'ne ilişkin yurt dışındaki başarılı örnekleri masaya yatırdıklarını, bu çerçevede bu kararı aldıklarını anlattı.

Son sınavda 180 üzerinde puan alan 1,5 milyon aday öğrenci bulunduğu bilgisini veren Saraç, 1 milyon 400 bin dolayında da 200 puanı aşan aday olduğuna işaret etti.

Temel Yeterlilik Testi 2 yıl geçerli

Sınavların önündeki yığılmaları da hafifletmek istediklerini dile getiren Saraç, ikinci oturumdaki skorun ikinci defa kullanılmayacağını belirtti. Saraç, şu açıklamayı yaptı:

"Temel yeterlilikleri, yani zeminin sağlam olduğunun ispatı halinde ikinci yıl yani müteakip sene aday bu puanını kafi görüyor ise o sınava girmeyebilir, önceki yıl aldığı puanı kullanabilir. İyi uygulamaları örnek almanın yanı sıra sınav stresini de azaltıcı çok önemli bir karardır bu. Öğrenci kendini denemek istiyorsa girer ama 'Girdiği takdirde peki ne olacak?' sorusu da gündeme gelir. Daha düşük bir puan aldı diyelim, o zaman istediği puanı ile müracaat eder. Mümkün olduğunca ebeveynleri ve öğrencileri rahatlatan bir sistem getiriyoruz."

Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nı ilk sınavda uygulayacaklarını açıklayan Prof. Dr. Saraç, "Kararlarımızı aldık. Bütün risk analizleri yapıldı. Uzun müddetten beri çalışıyoruz. Mevcut sistemi koruyarak sınav yapmaktan çok daha rahat, riski, mevcut sisteme göre çok daha az olan yeni bir sisteme geçiyoruz, öğrenci ve bu sınavı yönetenler açısından. Bunun için hiç vakit kaybetmeden bu sene uygulamaya başlıyoruz." dedi.

1998 ile 2005 arasında üniversite giriş sisteminin tek aşamalı olduğunu, daha sonra iki aşamalıya dönüldüğünü hatırlatan Saraç, şöyle konuştu:

"Mevcut sistem kurgulanırken 'İnsan hayatı hiç o kadar dakikaya sığar mı?' denilmişti. Bunun üzerine böyle bir tercihte bulunulmuştu. O dönemde ben de vardım Yükseköğretim Kurulu'nda. Hatta bu sistemi getiren komisyonun da bir üyesiydim. O esnada dile getirilen endişelerin aslında eski sistemden daha fazla artması sonucunu sahadan, alandan verilerle gördük. Lise sondaki öğrencilerimizin birinci sınavdan sonra o sınavdaki başarı durumlarına, hissiyatlarına bağlı olarak bütünüyle derslerini bırakmaları söz konusu oldu. Bu geri bildirimler de bu kararı almamızda etkili oldu."

"Güvenlik ile sınav konforu arasında bir denge oluşturulacak"

Prof. Dr. Saraç, şunları kaydetti:

"Sınavı gevşeterek, yayarak, gün içerisine soru sayılarını, dakikalarını yayarak, ilk aşamasını daha kısa tutarak gerçekleştiriyoruz. Dünya üzerinde en mükemmel sistem diye bir sistem yok. Yükseköğretim dinamik, üniversitelerimizin önündeki öğrencilerimizin, adaylarımızın beklentileri, birikimleri yıldan yıla da değişiyor. Bu değişkenler dikkate alındı. Bu sistem o şekilde kurgulandı."

Sınavın sahibi olan Yükseköğretim Kurulu olarak ÖSYM Başkanıyla da bu hususu masaya yatırdıklarını aktaran Saraç, "Zannedersem geçen sene yaşanan sıkıntılı durumların örnekleri bu sene yaşanmayacak ya da daha asgari düzeyde yaşanacak. Elbette ki güvenlik endişelerini dikkate almak durumundayız ama bu güvenlik endişesiyle sınav konforu arasında denge tutturmamız lazım. Az sayıdaki muhtemel sıkıntının, kanun dışı muhtemel olaylar dolayısıyla 2 milyon 200 bin kişinin sınavını da sıkıntılı hale getirmememiz lazım. Güvenlik ile sınav konforu arasında bir denge oluşturulacağı hususunu ben ÖSYM Başkanımızdan duydum ve bundan da tabii ki mutluluk duyduk." ifadelerini kullandı.

"Bu, saat uygulamasından vazgeçiliyor anlamına gelir mi, 09.45 mağdurları için?" sorusu yöneltilen Prof. Dr. Saraç, sınavın başlama saatinin ayrı bir husus olduğunu, başladıktan sonra gelişen ve olumsuzlukları doğuran örneklerin farklı olduğuna işaret etti. Saraç, ikinci hususta bir iyileştirme olacağını düşündüğünü söyledi.

"Daha iyiye kavuşma maksadıyla yeni sistemi kurguladık"

Temel Yeterlilikler Sınavı'nın dünyadaki en yaygın kullanılan sistemle benzerlik gösterdiğini dile getiren Saraç, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Türkçe dil hakimiyeti, onu kullanma, okuduğunu anlama ve kavrama, muhakeme, bunları sorgulama burada ön planda. Matematikte de lisedeki ileri matematik konuları değil, daha temel bilgilerin sorgulanması önemli. İki hususun yükseköğretim sistemimizde, hatta bütün eğitim sistemimizde bütün konular önemli olmakla birlikte öne çıkarılmasında yarar vardır diye düşünüyoruz. Birincisi anadili yetkin bir şekilde kullanma ve bütün bilimlerin temeli olan matematikteki yetkinlik. Bunlar önemli. Fakat üniversitede 4 yıllık programlara yerleştirmek tabii ki temel yeterlilik ve yetkinliklere sahip olmakla sınırlı değil, lise düzeyindeki bütün derslerin de sorgulanması, oradaki müfredatın esas alınması da önemli."

Üniversiteye girişte daha iyiye kavuşma maksadıyla yeni sistemi kurguladıklarını anlatan Saraç, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bununla birlikte çok farklı puan türleri ile kurallar, kararlar, sistemin yönetilebilir olmasını da zorlaştırdı. Dolayısıyla zaman zaman, bu sene de yaşandı. ÖSYM'deki hesaplamalardaki birtakım hataların olmasını, biraz da bu sistemin karmaşık yapısıyla da ilişkili diye düşünüyoruz. Onun için daha sade, daha anlaşılır hatta bizim için de daha kolay anlatılabilir bir sisteme geçiyoruz. Testlerin ağırlıklarına baktığımızda bunu görüyoruz, oturumların yayılışına baktığımızda bunu görüyoruz. Dolayısıyla daha sade, daha yalın, anlaşılabilir bir sisteme geçtiğimizi ifade edeyim. Bu daha çağdaş, yükseköğretimde ileri ülkelerde uygulanan bir sistemin bir kısmını buraya nakletmiş oluyoruz."

Saraç, bir başka soru üzerine de hukuk özelinde bir değişiklik olmayacağını, bu programa eşit ağırlık puanı ile girileceğini söyledi.

Çeşitli programlarda sözelden eşit ağırlığa doğru bir talep söz konusu olduğuna işaret eden Saraç, şu açıklamalarda bulundu:

"Matematiksel düşünme, sözel puanı ile girilecek programlar için de önemli. Bu temel yeterlilikte matematiğin yer alması, diğer bütün programlar için de bir katkısının, payının bir ölçüde artması anlamına geleceği için bu türdeki talepleri de karşılayacaktır. Dolayısıyla bu sistemi bir ay içerisinde toparladığımız anlamında anlaşılmaması lazım. Bir yıldır geçen senelerdeki verilerin, şikayetlerin ve taleplerin hepsi değerlendirildi. Netice olarak da bu sistemi kurguladık. Sistemin özelliği pek çok kısıtın ortadan kaldırılması."

Sınavın isminin kısaltılmasını kamuoyu belirleyecek

Prof. Dr. Saraç, Yükseköğretim Kurulu Sınavı'nın isminin kısaltmasını kamuoyunun belirleyebileceğini belirterek "Biz Yükseköğretim Kurulları Sınavı yapıyoruz. Lafızdan ziyade mazrufa önem veren birisiyim. Mazrufun iyi olarak oluşturulduğunu düşünüyorum. Bu sınavın kısaltılması 'Y' diye de başlayabilir, YKS'de olabilir. Bu kendiliğinden kamuoyunda oluşur. Önemli olan sistemin doğru olması ve doğru sonuçlar üretebilmesi ve gelişmeye de açık olması." dedi.

Daha önceki yıllara bakıldığında bu tür bir sınavın ara verilmeden yapıldığını vurgulayan Saraç, oturumların arasına fasıla koyduklarını, isterse adayın ikinci oturuma girmeyebileceğini söyledi.

"Meslek liselerini de teşvik edici bir sistem"

Saraç, MYO'lara girişte de önemli çalışmalar yapacaklarına dikkati çekerek MYO'lara daha önceden tek bir puanla girilmediğini, önlisanstaki boşlukların önemli bir kısmını bu ilgili programların önündeki aday havuzunun daralmasından kaynaklandığını söyledi. Saraç, şöyle devam etti:

"Öğrencilerin girdi esaslı başarıları da önemli. Ama sisteme dahil olduktan sonra gösterecekleri performans da önemli. Onun önünü kesmemek lazım. Adaylar kendi aralarında yarışacaklar. Sıralama olacak. Sistemin bütün değerlendirmesini yaptık. Bu sistemin, MYO'lardaki niteliği arttıracağı düşüncesine sahibiz. Tabii ki meslek liselerini de teşvik edici bir sistem olduğunu da düşünüyoruz."

"Çalışma yöntemlerini değiştirmesinler"

YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Milyonlarca öğrenciye ve ailelerine belirtmek isteriz ki ailelerimiz ve öğrencilerimiz, asla tedirgin olmasınlar, endişeye kapılmasınlar. Yükseköğretim Kurulunun asli görevi, bilimde kalite çıtasını yükseltmek ve eğitim öğretimin niteliğini artırmak olmakla birlikte bu gayeyi tahakkuk için gayret sarf ederken toplumu sarsmayacak, endişeye sevk etmeyecek bir üslup ve yöntemi benimsemesi de lazımdır. Biz, bu üslubu benimsiyoruz. Eğitim ve öğretimdeki her bir değişiklik, anne ve babaların canlarına yani çocuklarına dokunmak demektir. Bu durumun farkındayız ve azami dikkatle hareket ediyoruz.

Yöntem olarak da tedriciliği esas alıyoruz. Öğrencilerimiz, çalışma yöntemlerini değiştirmesinler, sadece sıkı sıkıya derslerine sarılsınlar. YÖK olarak toplum için doğru olanı tespit ve tatbik etmemiz icap ettiğinden bu yeni düzenleme ile dünyadaki iyi uygulamaları da dikkate alarak sınavı öğrencilerimiz, aileleri, rehber hocaları ve bu sistemi yöneten bizler için daha yalın, daha sade ve daha sistemli, yönetilebilir hale getirmeyi hedefliyoruz."

Saraç, gelecek günlerde doçentlikle ilgili düzenlemeye ilişkin de basın açıklaması yapılacağını kaydetti.

Açık uçlu aynı şekilde devam edecek

Yükseköğretim Kurumları Sınavı'nda, geçen yıl yapılan sınavda olduğu gibi aynı nitelikte, aynı sayıda açık uçlu soru sorulacağı ve açık uçlu soruların kelime bazlı olacağı bildirildi.

Temel Yeterlilik Testi'nden sonra verilecek aranın ise 2 saate yakın olarak planlandığı, bu sürede öğrencilerin istediği gibi hareket edebileceği aktarıldı. Yeni sistemde, sayısal derslerde Türkçe'nin etkisinin, sözel derslerde ise matematiğin etkisinin artacağı kaydedildi.

Sözel, Sayısal, Eşit Ağırlık ve Dil puanları hesaplanırken Temel Yeterlilik Testi'nin etkisi yüzde 40 olacak. 5 puan türünün ağırlıkları ise şöyle belirlendi:

SÖZ: [Temel Yeterlilikler Testi (yüzde 40)] + [Sözel Test (yüzde 60)]

SAY: [Temel Yeterlilikler Testi (yüzde 40)] + [Sayısal Test (yüzde 60)]

EA: [Temel Yeterlilikler Testi (yüzde 40)] + [Eşit Ağırlık Testi (yüzde 60)]

DİL: [Temel Yeterlilikler Testi (yüzde 40)] + [Yabancı Dil Testi (yüzde 60)]

(Bitti)

Kaynak: AA / Güncel

Yekta Saraç Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title