"Ulusal Çevre Sempozyumu 2007" Başladı

Ulusal Çevre Sempozyumu Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cengiz Arcasoy, dünyada ısınma problemi yaşandığına dikkat çekerek, "Buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları artıyor ve mevsimler değişiyor. Bu felaket senaryoları korkutucu ama gerçek. Küresel ısınmayla ortaya çıkan felaket senaryolarına göre 2030 yılında Güney Afrika ısınmadan etkilenecek, su sıkıntısı yaşanacak. 2050 yılında 10 milyon kişi iklim mültecisi olacak, kutup ayıları yok olacak. 2070 yılında ise açlık, susuzluk gibi tehlikeler nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşanacak. Tüm bu sorunların çözümü var ama çözümlerle ne kadar ilgiliyiz?" dedi.

Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü tarafından düzenlenen "Ulusal Çevre Sempozyumu 2007", MEÜ Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi A Salonu'nda başladı. Sempozyumun açılışına, Mersin Vali Vekili Ardahan Totuk, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, MEÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Gürol Emekdaş, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Atik, Sempozyum Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cengiz Arcasoy, Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Sempozyum Yürütme Kurulu II. Başkanı Prof. Dr. Halil Kumbur, öğretim üyeleri, Türkiye'deki çeşitli üniversitelerin çevre mühendisliği bölüm başkanları, kamu kurum ve kuruluş temsilcileri ile öğrenciler katıldı.

Sempozyumun açılışında konuşan Vali Vekili Ardahan Totuk, sempozyum kapsamında Türkiye'nin en seçkin üniversitelerinden biri olan Mersin Üniversitesi'nde bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti. İnsan eliyle yürütülen savaşlar, plansız kentleşme gibi olguların çevreyi tahrip ettiğini ifade eden Totuk, bu olumsuzlukların hissedilir hale gelmesiyle ekolojik dengenin öneminin anlaşılmaya başlandığını ve çevrenin gündeme geldiğini söyledi. Totuk, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. maddesiyle çevre hakkını bir hak ve ödev olarak devlete ve vatandaşlara yüklediğini ve Türkiye'nin çevreyle ilgili sözleşmeye taraf olduğunun altını çizdi.

Çevre konusunda yaşanan problemlerin Mersin'i ve Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini ifade eden Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, bu sempozyumda alınan kararların kendisi için büyük önem taşıdığını söyledi. Özcan, Mersin'in öncelikli çevre sorunun atık su ve çöp olduğunu belirtirken, atık su sorununu çözdüklerini, ancak çöp sorunu konusunda çeşitli kurumlarla uzlaşamadıklarını kaydetti.

Prof. Dr. Gürol Emekdaş ise, Türkiye'de sürdürülebilir kalkınmayı temel alan çevre politikalarının genel politikaya yansıtılmaya çalışıldığını belirtti. Çevre politikası kavramıyla bir ülkenin çevre konusundaki ve çevre sorunları alanındaki çözüm arayışlarına yönelik tercih ve hedeflerinin belirlenmesinin anlaşıldığını söyleyen Prof. Dr. Emekdaş, "Çevre politikası, en genel anlamıyla toplumların sağlıklı bir çevrede yaşamalarının sağlanmasını ve doğal varlıkların korunmasını hedef alır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, her yurttaşın sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu, çevreyi iyileştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve kirliliği önlemenin, hem devletin hem de yurttaşların görevi olduğunu belirtmektedir" dedi.

Emekdaş, çevre konusunda uygulanması gereken stratejileri şöyle sıraladı:

"Bedensel, ruhsal, zihinsel ve kültürel gelişme üzerinde olumlu etkileri olduğu bilinen çevresel etmenlerin niteliği ve niceliğinin yanı sıra bu etmenlerden yararlanma biçimiyle yaşam kalitesini iyileştirmek, çevresel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik tutum ve davranışlarla bilinç düzeyini artırmak, çevresel değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik yönetim biçimini oluşturmak, yaşam koşullarının ve bütün yaşama ortamlarının estetik özelliklerinin korunmasını ve daha da geliştirilmesini güvenceye alacak biçimde yükseltilmesi için kalkınma modelini belirlemek."

Prof. Dr. Emekdaş, bu sempozyumda geniş bir perspektifte tartışılacak çevre sorunları ve çözüm önerilerinin Türkiye'de bir taraftan sürdürülebilir kalkınmanın çevre korumayla birlikte düşünülmesine, diğer taraftan çevre politikalarının kalkınma politikalarıyla entegrasyonuna ışık tutacağını vurguladı.

Dünyada ısınma problemi yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Cengiz Arcasoy da, karbondioksit oranının arttığına ve okyanusların ısındığına dikkat çekerek, "Buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları artıyor, göller küçülüyor ve mevsimler değişiyor. Bu felaket senaryoları korkutucu ama gerçek. Küresel ısınmayla ortaya çıkan felaket senaryolarına göre 2030 yılında Güney Afrika ısınmadan etkilenecek, su sıkıntısı yaşanacak. 2050 yılında 10 milyon kişi iklim mültecisi olacak, kutup ayıları yok olacak. 2070 yılında ise açlık, susuzluk gibi tehlikeler nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşanacak ve hayvan türleri azalacak. Tüm bu sorunların çözümü var ama çözümlerle ne kadar ilgiliyiz?" diye konuştu.

Prof. Dr. Halil Kumbur ise, sempozyumla Türkiye ve Mersin'de ortaya çıkan sorunların incelenmesi ve tartışılması, teknik ve bilimsel gelişmelerin geniş kitlelere aktarılmasıyla kamu ve üniversite temsilcileri, araştırmacı, sanayici, işletmeci ve meslek odaları ile sivil toplum kuruluşlarını aynı platformda buluşturmayı amaçladıklarını vurguladı. Sempozyumla "Çevre Bilimleri ve Teknolojileri", "Denizler ve Hava Kirliliği", "Çevre Politikaları ve Yasaları", "Enerji ve Çevre" gibi çok çeşitli konularda 107 sözlü ve 63 adet poster olmak üzere 170 bildiri sunumunun yapılacağının altını çizdi.

Açılış konuşmalarının ardından bir açılış oturumu gerçekleştirildi. Açılış oturumunun başkanlığını Gebze Y fcrkiye'de sürdürülebilir kaüksek Teknoloji Enstitüsü Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Karpuzcu, oturum eşbaşkanlığını ise MEÜ Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Şener yaptı. Oturuma; Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Aydın Yıldırım, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Esat Karakaya, TBMM Çevre Komisyonu Eski Başkanı ve Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ediz Hun konuşmacı olarak katıldı.

Dr. Aydın Yıldırım, çevre yönetimi ve problemleri konusunda bir sunum yaptı. Çevre konusunda bir kalitenin olabilmesi için yasal düzenlemelerin gerektiğini ifade eden Yıldırım, çevre ve insan sağlığını tehdit eden unsurlara karşı yaptırımların olduğunu, yaptırımların standart üretime bir ceza getirmediğini söyledi. Çevre konusunda Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde 300 direktifin olduğunu, Türkiye'nin bunlardan yüzde 40'ını ulusal mevzuata uyumlaştırdığını belirten Yıldırım, Türkiye'nin AB uyumu için 68 milyar euro yatırıma ihtiyacı olduğunu, bunun için de 2014'ten itibaren 6-14 yılı bulunduğunu sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Ali Esat Karakaya ise, "Çevre standartlarının oluşturulmasında toksisite verileri ve risk değerlendirme" konusunda görüşlerini aktardı. Dünyada 30 bin kimyasal maddenin yüzde 86'sı konusunda hiçbir bir bilgi bulunmadığını kaydeden Prof. Dr. Karakaya, çevre standartlarının oluşturulmasında başlangıç noktasının toksisite değerleri olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Karakaya, "Toksikolojinin temeli, 'Her madde zehirdir. Zehir olmayan bir madde yok. Zehir ve şifayı oluşturan dozdur' sözüne dayanıyor. Toksikoloji ve çevre mühendisliği paraleldir. Her kimyasalda, doza bağlı olarak bir toksit etki var. Madde bu etkiden bir ya da birkaçını gösteriyor" diye konuştu.

Ediz Hun da, küresel ısınmanın çevre konusunun gündeme gelmesinde etkili olduğunu söyledi. Çağın global değerler sisteminde demokratikleşme, insan hakları ve çevre koruma kavramı gibi 3 temel unsurun ön plana çıktığını ifade eden Hun, çevrenin olmadığı yerde yaşamın olamayacağını savundu. Hun, "Çevre bir kaynak kullanımıdır. Ülkenin çağdaşlık simgesidir. Çevre, insanları ortak bir amaç etrafında birleştiren, insan haklarının yeniden gündeme gelmesini sağlayan çok önemli evrensel bir değerdir" dedi.

Sempozyum, 21 Nisan Cumartesi günü sona erecek.

(ÖT-MT-NÇ-NÇ-Y)

Haberler