Haberler

Tüsiad: "Genel Sağlık Sigortası Sürdürülebilir Yapıda Olmalı"

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği, Sosyal Güvenlik Alanında Türkiye'nin Temel Yapısal Reform Gerçekleştirmesi Gerektiğini Belirterek, Yeni Tasarıda, Sosyal Güvenlik Reformunun Temel Parametrelerinin Korunması ve Genel Sağlık Sigortasının Sürdürülebilir Bir Yapıda Olmasını İstedi.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), sosyal güvenlik alanında Türkiye'nin temel yapısal reformu gerçekleştirmesi gerektiğini, yeni tasarıda, sosyal güvenlik reformunun temel parametrelerinin korunması ve Genel Sağlık Sigortasının sürdürülebilir bir yapıda olmasını istedi.

TÜSİAD, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasa Tasarısına ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada, sosyal güvenlik sisteminin, derin finansman sorunlarına işaret edildi. Açıklamada, sosyal güvenlik alanında Türkiye'nin temel yapısal reform gerçekleştirmesi gerektiği belirtilerek, 2006 tarih ve 5510 sayılı SSGSS Kanunu'nun, açıkları kapamaya yönelik düzenlemeleri, farklı sosyal sigorta kurumlarına tabi sigortalıları tek bir yasa kapsamına alması ve Genel Sağlık Sigortasını getirmesi bakımından önem taşıdığı vurgulandı. Kanunun 1 Ocak 2007'de yürürlüğe girmesinin beklendiği hatırlatılarak, kanunun bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi'nce iptali ve 2007'de yeni düzenlemenin tamamlanamamasının, reformda ciddi bir gecikmeye yol açtığı kaydedildi.

-"KAYIT DIŞI İLE MÜCADELE POLİTİKASIYLA DESTEKLENMELİ"-

"Yapılan çalışmalar ve sosyal taraflarla görüşmeler sonucunda TBMM Genel Kurulu'nda bugün ele alınması beklenen yeni tasarıda, sosyal güvenlik reformunun temel parametrelerinin korunması ve Genel Sağlık Sigortasının sürdürülebilir bir yapıda olması önem taşımaktadır" denilen açıklamada, tasarının, emeklilik açısından, sosyal güvenlik sisteminin "yaş, aylık bağlama oranı ve aylıkların artışı" gibi temel parametreleri bakımından olumlu olduğu belirtildi.

Açıklamada, halen çalışmakta olan kamu görevlilerinin ve emeklilerinin kapsam dışı tutulmasının, öngörülen norm ve standart birliği, yönetim etkinliğini ve mali dengelerde beklenen iyileşmeyi öteleyeceği bildirilerek, "Diğer yandan ise, SSK mensupları için prim ödeme gün sayısının kademeli olarak 9000 yerine 7200'de sabitlenmesinin aktüeryal açıdan sakınca doğurmaması için, emeklilik yaşının kademeli olarak 65'e yükseltilmesi maddesinin muhafaza edilmesi önemlidir" denildi. Sosyal güvenlik reformunun, istihdam üzerindeki yükleri hafifletme ve kayıt dışılık ile mücadele politikasıyla desteklenmesi gerektiğinin altı çizilen açıklamada, hükümetin üzerinde çalıştığı "istihdam paketi"nin, işgücü üzerindeki prim, vergi gibi mali ve idari yükleri hafifletecek ve kayıtlı çalışmayı teşvik edecek şekilde bir an önce gündeme getirilmesinin gerekliliğine değinildi.

-"SOSYAL GÜVENLİK REFORMUNDA "ÇOK AYAKLI' YAPIYA GEÇİLMELİDİR"-

Açıklamada, sosyal güvenlik reformunda bir sonraki adımın "çok ayaklı' bir yapıya geçilmesi olduğu kaydedilerek, "Birinci ayak, mevcut "dağıtım esaslı' sistemin daha düşük prim oranları ile daraltılması, ikinci ayak, "zorunlu bireysel hesaplara' dayanan emeklilik kurumlarının yer alması, üçüncü ve son ayakta ise halen mevcut olan "gönüllülük esaslı bireysel emeklilik kurumları' ile sistemin tamamlanması üzerinde çalışılmalıdır" denildi. Bu modelin, hem köklü bir sosyal güvenlik reformu anlamına geleceğini, hem de istihdam üzerindeki prim yüklerinin hafifletilmesi yaklaşımı ile uyumlu olacağı ifade edilen açıklamada, modelle aynı zamanda, bireysel hesaplarda biriken tasarrufların sermaye piyasalarının gelişip derinleşmesine yol açması ve primlerdeki düşüşün kayıtlı çalışmayı teşvik etmesi gibi olumlu ekonomik etkiler yaratılacağı vurgulandı.

-"SAĞLIK HİZMETİNİN FİNANSMANININ HİZMETİ TALEP EDEN ESAS ALINMALI"-

Genel Sağlık Sigortası'nın da değerlendirildiği açıklamada, sağlıktaki finansman açığının da mercek altında tutulması gerektiği dile getirilerek, bu harcamaları kontrol edecek gerekli düzenlemelerin yapılması ve sürekli takip edilecek bir gündem maddesinin olması gerekliliği kaydedildi. Açıklamada, sağlık hizmetinin finansmanının sağlanmasında hizmeti sunan kurum değil, hizmeti talep eden ve prim ödeyen sigortalının esas alınmasının gerektiğine işaret edilerek, "Sosyal Güvenlik Kurumu ile sözleşme yapmamış sağlık kurumlarından hizmet alınması durumunda, acil haller dışında sigortalıya ödeme yapılmaması kuralı, yüzde 12.5 oranında zorunlu sağlık primi ödeyen sigortalıların haklarını sınırlayıcı olacaktır. Bu hallerde, 5510 sayılı kanunda olduğu gibi, sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucusundan alınan hizmetin yüzde 70'i oranında sigortalıya geri ödeme yapılabilmesi sağlanmalıdır" denildi.

Açıklamada, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu'nca belirlenen sağlık hizmetleri bedelinin üzerinde ilave ücret alınması ile ilgili kuralların, 5510 sayılı kanunda olduğu gibi, kamu ve özel ayrımı yapılmaksızın sağlık kurumları arasında eşit uygulanması gerektiğine dikkat çekildi. Fiyatlandırma Komisyonu'nun tüm sağlık hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu'nca ödenecek bedellerinin tavanını belirlemesi sonucunda, hizmet satış fiyatlarında sağlık hizmeti sunucularının belirleyici hale geleceği söylenen açıklamada, "Tavanı aşan hizmet fiyatları söz konusu olduğunda ise, kurumun ödeyeceği bedeller üzerinde artış baskısı oluşabilecektir. Bu nedenle, gerek kurumla sözleşme yapmayan hizmet sunucularından hizmet alan sigortalıya geri ödeme koşulunda, gerekse sağlık hizmetlerinin tavan bedelleri konusunda 5510 sayılı kanundaki düzenlemeye geri dönülmelidir" denildi.

Açıklamada ayrıca, sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesinde ilgili kesimlerden görüş alınması ve 5510 sayılı kanunda olduğu gibi zorunlu tutularak sosyal diyalog geliştirilmesinin gerekliliğine işaret edildi. (ANKA)

(DG/NB/ZG)

Kaynak: ANKA / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title