Haberler

Türk-iş'ten Hükümete IMF İçin "Copacabana" Çağrısı

–türk-iş, Hükümetten IMF ile Yollarını Ayırmasını İsteyerek, Brezilya ve Arjantin'in Yapığı Copacabana Deklarasyonu'nun Türkiye İçin de Uygulanmasını Önerdi. Türk-iş Bu Anlaşma ile IMF İkna Edilerek, Borçların Ödenebileceğini ve IMF Programının Sona Erdirilebileceğini Bildirdi.

–Türk-İş, hükümetten IMF ile yollarını ayırmasını isteyerek, Brezilya ve Arjantin'in yapığı Copacabana Deklarasyonu'nun Türkiye için de uygulanmasını önerdi. Türk-İş bu anlaşma ile IMF ikna edilerek, borçların ödenebileceğini ve IMF programının sona erdirilebileceğini bildirdi.

ANKARA (ANKA) – Türk-İş, hükümetten IMF ile yollarını ayırmasını isteyerek, Brezilya ve Arjantin'in yapığı Copacabana Deklarasyonu'nun Türkiye için de uygulanmasını önerdi. Türk-İş bu anlaşma ile IMF ikna edilerek, borçların ödenebileceğini ve IMF programının sona erdirilebileceğini bildirdi.

Türk-İş, konfederasyonun hükümetten beklentileri ile hükümet programında ortaya konulanların karşılaştırmasının yapıldığı bir rapor hazırladı. "Türk-İş'in Öncelikli Talepler Bildirgesindeki Beklentileri ile 60. Hükümet Programının Karşılaştırılmalı Çözümlenmesi ve Değerlendirilmesi" çalışmasında özetle şu değerlendirmelerde bulunuldu:

Mayıs 2008'de sona erecek olan mevcut IMF-Dünya Bankası patentli programın devam edip etmeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılmıyor. Saydamlık iddiasındaki bir programın ve hükümetin ekonominin yol haritasını belirleyecek olan stand-by anlaşmasının geleceği konusundaki siyasal tercihini ortaya koyup bunu kamuoyu ile paylaşmaması düşündürücüdür.

Ancak programda öngörülen politikalardan anlaşılıyor ki, yeni bir stand-by anlaşması olsun ya da olmasın (IMF ile yola devam edilsin ya da edilmesin) IMF-Dünya Bankası ikilisinin politikaların şekillendirilmesindeki etkisi varlığını sürdürecektir. Ne yazık ki, IMF-DB patentli politikaların terk edilmesi çağrımız yanıtsız kalmıştır.

-FDF YÜZDE 3.5'A ÇEKİLSİN-

6.5'luk faiz dışı fazlaya (FDF) kilitlenmiş bir bütçede sosyal harcamalar lehine bir kaynak tahsisi gerçekleştirilmesi mümkün gözükmüyor. Bu iki şekilde mümkün; ya FDF'nin tanımını değiştireceksiniz, yani sosyal harcamaları dışarıda tutacaksanız ya da FDF'yi aşağıya (örneğin 3.5 gibi) çekeceksiniz. Hatırlanacaktır, ilkini 2004 yılının Martında Brezilya ve Arjantin IMF'yi razı ederek Copacabana Deklarasyonu ile başarılı bir şekilde gerçekleştirmiştir. Ardından da bu iki ülke borçlarını ödeyerek IMF ile yollarını ayırmışlardır.

-SICAK PARA SORUNU GÖZARDI EDİLDİ-

Ekonomide yeni hükümeti bekleyen sıcak paranın yol açtığı risk, yüksek cari açık, ağır borç yükü, kronik işsizlik gibi çok temel sorunlar var. Ancak, bunların çözümüne yönelik ortaya konmuş hiçbir somut öneri yok. Bu sorunlar kronikleşirken, bazı makro ekonomik göstergelerde parlak sonuçlar alındığı da bir başka gerçektir. Ancak bu parlak sonuçların alınmasında, dünya ekonomisindeki olumlu konjonktürün katkısını unutmamak gerekir. Bu olumlu konjonktürün olumsuza dönmesi ve kalıcı olması durumunda, söz konusu göstergelerde ciddi bir bozulmanın gerçekleşme olasılığı bir hayli yüksektir. Nitekim bunun işaretleri de görülmeye başlamıştır.2007 Ağustos ayında Amerika'da konut piyasasında ortaya çıkan düşük nitelikli konut kredisi ve yüksek riskli yatırım fonları krizleri, Amerikan ekonomisinden başlayarak tüm küresel ekonomide bir durgunluğun kaçırılmaz olduğunu göstermektedir. Bu farklı olumsuz dünya konjonktüründe "Yola Devam" diyerek AKP'nin aynı politikaları sürdürebilmesi mümkün gözükmüyor. Çünkü yol, aynı yol değil; yolda karşılaşılacak olası risklere göre politikaların değiştirilmesi ve gözden geçirilmesi gerekiyor.

-TOPLU SÖZLEŞME HAKLARI YOK-

Programda yalnızca, sivil toplum örgütlenmesinden ve onun güçlendirilmesinden söz ediliyor. İş yasalarında, sendikalar yasasında, toplu sözleşme, grev ve lokavt yasasında ne tür düzenlemeler yapılacağına dair net ifadelere yer verilmeyişi dikkat çekiyor.

Mevcut istihdamsız büyüme sürecini istihdam odaklı hale getirmeye yönelik hiçbir somut öneriye yer verilmiyor.

Mevcut IMF-Dünya Bankası programı devam ederken, işgücü üzerindeki yüklerin azaltılmasının istihdama katkısı sınırlı düzeyde kalacaktır. Bu katkının daha yüksek olabilmesi için ya mevcut IMF-Dünya Bankası programı terk edilmeli ya da mevcut program sosyal harcamaların ve yatırımların önünü açacak yeni düzenlemelere gidilmelidir.

İşgücü üzerindeki yükler derken bunun kapsamına kıdem tazminatı, işçi ve işverenin ödediği vergiler ve sosyal güvenlik primleri giriyor. Ancak bunlardan sadece işverenin ödediği SSK prim tutarından kaynaklanan yükle ilgili bir indirim (yükü azaltma) takvimi veriliyor ve ayrıca özürlü istihdamın da söz konusu prim tutarının Hazine tarafından karşılanacağı ifade ediliyor. Diğer yüklerin olası indirimleriyle ilgili bilgi edinebilmek ise, ne yazık ki mümkün olmuyor.

-İŞSİZLİK SİGORTASI AMACINA AYKIRI OLARAK KULLANILACAK-

Esnek istihdam biçimlerinin artırılması ve esneklik-güvence ilişkisinin korunması öngörülüyor. Bu yöndeki bir uygulama, beklentilerin tersine hem çalışanların güvencesini hem de örgütlenme çabalarını daha da zayıflatabilecektir.

İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının Fon'un amacına aykırı bir şekilde istihdamın artırılmasında kullanımı sağlanıyor.

İstihdamı artırmaya yönelik olarak getirilen önerilerin büyük bir çoğunluğunun işverenlerce daha önce dile getirilmiş olması ve bunların hiçbir değişikliğe uğramaksızın Program'a aktarılması, programın ve hükümetin sermaye yanlısı tercihini çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Böylece hükümet, işverenlerin seslendirdiği tüm düzenlemeleri yapmaya hazır olduğunu göstermiş oluyor.

-KAYIT DIŞIYLA MÜCADELE GEÇİŞTİRİLDİ-

Kayıtdışılıkla mücadele adeta geçiştirilmiştir. Nasıl bir mücadele yapılacağı konusunda somut hiçbir öneriye yer verilmiyor. İstihdam üzerindeki yüklerin hafifletilmesiyle kayıtdışı istihdam arasında bir bağlantı kurulmayışı dikkat çekiyor.

Gelir vergisinin yaklaşık yarısını ücretliler ödüyor. Öte yandan adaletsiz vergiler olarak nitelendirilen dolaylı vergilerin payı her geçen yıl artıyor. Programda bu tabloyu değiştirecek herhangi bir düzenlemeye yer verilmeyişi, gelinen noktadan Hükümet'in bir rahatsızlık duymadığı anlamına geliyor.

-SOSYAL GÜVENLİKTE SÖZDE REFORM-

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hükümlerin sosyal tarafların taleplerini dikkate almadan yeniden düzenlenerek yürürlüğe konulacak olması, sosyal güvenliğin IMF-DB direktifi doğrultusunda bir rotaya gireceğini gösteriyor.

Sosyal güvenlik reformunun tamamlandığı ifade edilirken, daha sonra sosyal güvenlik, sosyal yardım ve sosyal hizmetin aynı organizasyon eliyle yürütüleceğinin ilan edilmesi çelişkili bir tutum olmuştur. Çünkü, tamamlandığı söylenen sözde reformda sosyal yardım ve sosyal hizmetler dışarıda bırakılmıştı. Anlaşılan, yarıda kalmış olan sözde reform önümüzdeki dönemde tamamlanmış olacaktır.

-ANAYASA'DA İYİ BİR BAŞLANGIÇ YAPILMADI-

Yeni Anayasa hazırlığını olumlu bir girişim olarak değerlendiriyoruz. Taslak üzerindeki çalışmalara ilişkin kamuoyuna bilgi verilmemesi ise şeffaflık açısından iyi bir başlangıç olmamıştır. Anayasa hazırlık süreci Anayasa'nın içeriği kadar önemlidir. (ANKA)

Kaynak: ANKA / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title