Haberler

TBMM'de 60. Hükümet Programı Müzakereleri

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, "Genelkurmay, Aslında Askeri Olarak Yapılacak Her Şeyin Zaten Yapıldığını, Asıl Görevin Siyasilerde Olduğunu Defalarca Tekrarladı. Ancak Siyaseten Gösterilen Yetmezlikler ve Cesaretten Uzak Yaklaşımlar Nedeniyle Maalesef Ki Bu Sorundan Kaynaklı Acı Sonuçlar Yüzünden Halen Yüreklerimiz Yanmaya, İçimiz Acımaya Devam Ediyor. Yeni Hükümet Programında Bu Konuya Hiç Değin...

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, "Genelkurmay, aslında askeri olarak yapılacak her şeyin zaten yapıldığını, asıl görevin siyasilerde olduğunu defalarca tekrarladı. Ancak siyaseten gösterilen yetmezlikler ve cesaretten uzak yaklaşımlar nedeniyle maalesef ki bu sorundan kaynaklı acı sonuçlar yüzünden halen yüreklerimiz yanmaya, içimiz acımaya devam ediyor. Yeni hükümet programında bu konuya hiç değinilmemiş olması, sorunun adını ne koyarsak koyalım sadece güvenlik penceresinden bakılmış olması

partimizin bir grupla Meclis'te temsil ediliyor olmasının da oluşturduğu fırsatın görmezden gelinmesi büyük talihsizliktir. Türkiye'nin bütünlüğünü tartışmaya açmadan, üniter devlet yapısı içinde, birlik ve kardeşliği esas alan bir anlayışla çözüm arıyoruz" dedi.

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin ardından kürsüye geldi. Türk, konuşmasının başında Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yaşananlara ve yapılan seçimlere değinerek, bütün engellemelere rağmen DTP'nin parlamentoda grup kurma çoğunluğunu yakaladığını belirtti. "Farklılıkların, çeşitliliğin bir arada yaşayabileceği bir kültürü geliştirmek, sağlıklı bir demokrasi tesis etmenin koşuludur. Karşılıklı sevgi ve saygı içinde hoşgörü, tolerans ve empati duygularımızı geliştirmek zorundayız. Biz

buna hazırız" diyen Türk, 60. hükümet programının bir faaliyet raporu olduğunu ve 59. hükümetin yaptıklarının anlatıldığını ifade etti. Türk, "Oysa 58 ve 59. hükümet programlarındaki vaatlerin büyük bölümü yerine getirilmediği gibi, uygulamaya konulan politikalar da Türkiye'yi hak ettiği yere taşımaktan çok uzaktır. AB üyelik süreciyle ivme kazanan demokratikleşme yolundaki reformların askıya alındı" diye konuştu.

Ekonomik büyüme iddialarına rağmen vatandaşların hayat şartlarında hiçbir değişim olmadığını savunan Türk, başta sivil Anayasa olmak üzere birçok sözün tutulmadığını öne sürdü. 60. hükümet programında 58 ve 59. hükümet programlarına kıyasla özellikle demokratikleşme ve sosyal politikalarda bir geriye dönüş olduğunu iddia eden Türk, "AK Parti hükümeti, 60. hükümet programında iddia ettiği gibi ülkeyi kalkışa geçirmek yerine, yerinde saymaya adaydır. Açıklanan hükümet programı AK Parti'ye oy veren

seçmenlerde bile hayal kırıklığı oluşturmuştur. Renksiz, heyecansız, iddiasız, ülkenin temel sorunlarını görmezden gelen bu program ile ülkenin yönetilmesi kabul edilemez" şeklinde konuştu.

Açıklamalarında özellikle son 2 yılda AB düzenlemelerinde geri gidildiğini ileri süren Türk, hükümetin 'işkenceye sıfır tolerans' demesine rağmen son 4 yıl içinde işkence şikayetlerinde artış olduğunu ve bunlara karşı yürütülen ve sonuçlandırılan soruşturmaların sayılarının yetersiz olduğunu söyledi. "Temel hakların anası ve vazgeçilmezi düşünce ve ifade özgürlüğüdür" diyen Türk, şöyle konuştu:

"Ancak önceki hükümet bu konuda son derece sayısız bir pratik sergilediği gibi mevcut programda da başta TCK 301. maddesi olmak üzere, TCK'da ve diğer yasalardaki düşünce ve ifade özgürlüğünü engelleyen maddelerin değiştirilmesine yönelik somut öneri yoktur. Demokratik, laik sosyal bir hukuk devleti olmanın en önemli yöntemi özgürlüklerin genişletilmesidir. Hiçbir vatandaşın dini inançlarından ya da felsefi görüşlerinden dolayı ayrımcılığa tabi tutulmadığı, horlanmadığı bir sistem oluşturmaya dönük

anlayış, mevcut hükümet programında somut ifadelerle tarif edilmemiştir. İnançları gereği başörtüsü takan vatandaşlarımızın karşılaştığı insan hakları ihlallerinden tutalım da, Alevi yurttaşlarımızın ya da gayri müslim yurttaşlarımızın inanç özgürlüklerinin nasıl garanti altına alınacağına değinilme gereği dahi duyulmamıştır."

Adalete ayrılan bütçenin arttırılmasından fiziki eksikliklerin ve personel ihtiyacının yeterli hale getirilmeden bağımsız yargıdan söz edilemeyeceğini vurgulayan Türk, "Askeri ve sivil bürokrasinin yargıya karşı dokunulmazlıkları kaldırılmadan, bağımsız yargının etkili olması da mümkün değildir" diye konuştu. Hükümet programında rakamlarla oynanarak pembe tablolar çizildiğini savunan Türk, "2013 yılında milli gelir 10 bin dolara çıksa bile ne AB standartlarına ulaşılmış olacak ne de bölgesel

dengesizlikler giderilmiş olacaktır" diye konuştu.

Bir ülkede ekonominin durumunun iyi olup olmadığının en güzel ölçüsünün sokaklar olduğunu belirten DTP Grup Başkanı Türk, hırsızlık, gasp, kap-kaç olaylarının metropol kentlerde huzur bırakmadığı, çetelerin cirit attığı, çek senet mafyasının kol gezdiği bir ortamda ekonominin iyi olduğunu söylemenin mümkün olmadığını savundu. Türk, konuşmasında ülkenin zenginliklerine değinirken, tarihin hiçbir zaman başka şeylere feda edilmemesi gerekliliğinin altını çizdi. Türk, "Hükümet programında Doğu ve Güneydoğu

Bölgesi için özel kırsal kalkınma planı hazırlanmalı, bölgesel dengesizlik bu yönüyle de giderilmelidir. Bölgenin doğal kaynaklarından ve enerji işletmelerinden sağlanan üretim değerlerinin bir bölümü bölge kalkınmasına ayrılmalıdır" dedi.

Adalet ve özgürlüğün birbirinden ayrılmayacağını ifade eden Türk, "Kişi başına düşen hekim sayısı, çocukların aşılanma oranları, okur yazarlık oranı, yüksek öğrenime katılma oranı, işsizlik oranı, kısaca tüm insanca yaşam göstergeleri, bölge illerinde batıya nazaran en az birkaç kat daha kötüdür. Hane gelirinde bölgeler arası farklara bakıldığında en düşük gelir diliminin yüzde 45'ini Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin oluşturduğu görülüyor. Bölgeyi yüzde 36.38'le Kuzeydoğu Anadolu, yüzde 32.90'la Ortadoğu

Anadolu BBdnda özellikle son 2 yılda AB ölgesi izliyor" diye konuştu.

Konuşmasının son bölümde 'etnisite' ile ilgili görüşlerine yer veren Türk, "Etnisiteye dayalı siyasetin halklar için getirdiği felaketi çok iyi anlıyor ve görüyoruz" dedi. Kafkaslardan, Ortadoğu'dan ders çıkarılması gerektiğini söyleyen Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkler ve Kürtler arasında etnik milliyetçiliği tahrik ederek, ayrımcılık uygulayarak, provokasyonlar oluşturarak, bir çatışmaya dönüştürmek isteyen tehlikeli yaklaşımlar karşısında Meclisimiz tek vücut olmak zorundadır. Farklılıkları zenginlik olarak kabul ettiğimiz zaman bunun yaşamda karşılığını bulması gerekir. Yoksa demagoji ve yanıltmadan öte bir söylem olamaz. Adını ne koyarsak koyalım, hepimizi ilgilendiren önemli bir sorunumuz var. Sayın Baykal'ın da Sayın Erdoğan'ın da geçmişte adını

koydukları Kürt sorunundan söz ediyorum. Genelkurmay aslında askeri olarak yapılacak her şeyin zaten yapıldığını, asıl görevin siyasilerde olduğunu defalarca tekrarladı. Ancak siyaseten gösterilen yetmezlikler ve cesaretten uzak yaklaşımlar nedeniyle maalesef ki bu sorundan kaynaklı acı sonuçlar yüzünden halen yüreklerimiz yanmaya, içimiz acımaya devam ediyor. Yeni hükümet programında bu konuya hiç değinilmemiş olması, sorunun adını ne koyarsak koyalım sadece güvenlik penceresinden bakılmış olması

partimizin bir grupla Meclis'te temsil ediliyor olmasının da oluşturduğu fırsatın görmezden gelinmesi büyük talihsizliktir. Türkiye'nin bütünlüğünü tartışmaya açmadan, üniter devlet yapısı içinde, birlik ve kardeşliği esas alan bir anlayışla çözüm arıyoruz. Yaşananların herkesin, hepimizin ortak acısı olduğu gerçeğinden hareket ediyoruz. Ancak hükümet doğu ve güneydoğudan aldığı emanet oyların ne anlama geldiğini idrak edememiş gibi görünüyor. En azından mevcut hükümet programından bu açıkça

anlaşılmaktadır."

(AU-MAY-NÇ-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title