Haberler

    Türk futbolunun hayıflandığı kritik anlar! ya o toplar gol olsaydı?

    1988'deki Avusturya maçında Rıdvan'ın itilmesine penaltı çalınsa Dünya Kupası'na gidebilirdik.

    1988'deki Avusturya maçında Rıdvan'ın itilmesine penaltı çalınsa Dünya Kupası'na gidebilirdik. 2001'de Jardel'in Real'e attığı gol iptal edilmese, G.Saray belki Devler Ligi'ni alacaktı. 2013'te Benfica karşısında F.Bahçe'nin 3 topu direkten dönmese Avrupa Ligi'nde finale çıkacaktı.

    Liverpoollular için harika başlayan 2020, şu sıralar bir kabusa dönüşmüş görünüyor. 30 yıl beklenen şampiyonluk şimdilik yine ertelenmiş durumda ve Liverpoollular'ın da aklında ister istemez bazı kareler var: ya 3 Ocak 2019 günü, Mane'nin aşırtmasını John Stones, çizgi üstünden çıkaramamış olsaydı? ya da geçtiğimiz 29 Şubat'ta Watford önünde Lallana'nın şutu direkte patlamasaydı? Ufak detaylarda Liverpool biraz daha şanslı olsa, sadece 14 ay içinde müzelerine iki Premier Lig kupası koymuş olabilirlerdi.

    BARCELONA'NIN ŞANSSIZLIĞI

    Futbol böyle bir oyun. Tarih, elbette böyle yüzlerce sahneyle dolu. Guardiola'nın Barcelona'sı da 20 Nisan 2010'da Inter'le Milano'da oynayacağı Devler Ligi yarı final maçına İzlanda'daki yanardağ patlaması nedeniyle karayoluyla gitmek zorunda kalmasa, muhtemelen tarihte üst üste 3 Devler Ligi şampiyonluğu kazanan ilk takım olacaktı. Ben de bugün, Türk futbolunun 'ya o top gol olsaydı' diye yıllarca hayıflandığı kritik anları derlemeye çalıştım...

    RIDVAN DiLMEN (AVUSTURYA-TÜRKiYE, 1988)

    1- Türkiye'nin 36 yıllık Dünya Kupası hasretini bitirmeye çok yaklaştığı ama başaramadığı dönemin sembol anı. tanju'lu, Rıdvan'lı, Ünal'lı, Feyyaz'lı, Oğuz'lu o harika jenerasyonun bir büyük turnuvaya gidememiş olması büyük talihsizlik gerçekten. Eğer Avusturya deplasmanında durum 3-2 iken Rıdvan'ın (bence hafif) itilişine İtalyan hakem Lanese penaltı düdüğü çalmış olsa öykü değişecekti belki de. Zira o beraberlik, Avusturya'yla Türkiye'nin grubu 8'er puanda tamamlamasına ve Dünya Kupası biletini averajla bizim almamıza yol açabilirdi.

    TANJU ÇOLAK (STEAUA-G.SARAY, 1989)

    2- 64 yıllık Şampiyon Kulüpler Kupası tarihinde Türk futbolunun tek yarı final macerası olan eşleşmenin ilk maçı. Galatasaray'ın 4-0 kaybederek final şansını tükettiği maçla ilgili Mustafa Denizli'nin hakemi, Prekazi'nin de ofansif taktiği nedeniyle Denizli'yi suçladığını biliyoruz. Yalnız Bükreş'te durum 2-0'ken tanju'nun attığı gol eğer hassas bir ofsayt bayrağıyla iptal edilmeseydi, bu hikayenin farklı gelişme ihtimali olabilirdi şüphesiz.

    SERGEN YALÇIN (TÜRKiYE-ALMANYA, 1999)

    3- 9 Ekim'de Münih Olimpiyat Stadı'nda oynanan ve 0-0 biten bu maç, bizim Euro 2000 bileti almamızı engellemedi aslında. Sergen Yalçın o golü atsaydı ve Almanya'yı yenseydik direkt olarak turnuvaya gidecektik, maç berabere bitince İrlanda'yla o müthiş gerilimli play-off ayağını oynamak zorunda kaldık. Ancak Sergen'in 38 yaşına geldiği için artık libero oynayan Lothar Matthaeus'u paramparça ederek yaptığı driplingin sonucu gol olsaydı belki de Sergen Yalçın'ın hayatı, turnuvaya direkt bilet alan altın jenerasyonumuzun da rotası değişecekti.

    MARIO JARDEL (G.SARAY-REAL MADRID, 2001)

    4- Türk futbolunun bir Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu hayalini gerçekten kurabileceği bir sezondu o. Zira UEFA şampiyonu Galatasaray kadrosu henüz dağılmamıştı. Jardel'in de eklendiği o ekip, son şampiyon Real'i elemeye çok yaklaştı ve sıradaki muhtemel rakipleri de o sırada pekala geçme hayali kurabileceği Bayern, Leeds, Valencia olacaktı. İstanbul'da 2-0'dan 3-2'ye gelen maçta Jardel'in kafa golü ofsayt nedeniyle iptal edilmeseydi, sarı kırmızılılar için hikaye farklı gelişebilirdi. Benzer bir hayal kırıklığını Galatasaray, 12 yıl sonra yine aynı turda, yine Real'e karşı, bu kez Drogba'nın sayılmayan golüyle de yaşayacaktı.

    CRISTIAN BARONI (FENERBAHÇE-BENFICA, 2013)

    5- Belki de Fenerbahçe kulüp tarihinin en talihsiz günüydü o gün. UEFA Avrupa Ligi yarı final ilk ayağında Benfica'yı ağırlayan sarı lacivertliler karşılaşmayı 1-0'lık skorla kazandı ama üç topları da direkten döndü. Özellikle 45'inci dakikada beyaz noktadan topu direğe nişanlayıp gözyaşlarına boğulan Cristian eğer o penaltıyı atsaydı, belki de Fenerbahçe tarihine bir tane Avrupa kupası finali yazacaktı. Rövanşta da cezalı olduğu için oynayamayan Cristian, hayatı boyunca unutamayacaktır herhalde o anı.

    MATEJ MITROVIC (BEŞiKTAŞ-LYON, 2017)

    Bir nisan akşamı bu yazıyı kaleme alırken fark ettim, Türk futbolu nisanda bayağı talihsizlikler yaşamış meğer: 19 Nisan 1989'da tanju, 3 Nisan 2001'de Jardel, 25 Nisan 2013'te Cristian ve 20 Nisan 2017'de Mitrovic'le ah vah etmesek, bugün futbol tarihimiz bambaşka olabilirmiş sanki. Aslında bu maddeye Vagner Love'ın 21 Şubat 2018'te Münih'te kaçırdığı golü de koyabilirdim, ama bir Avrupa Ligi çeyrek finalinde sekizinci penaltıcı olarak Beck veya Gökhan'ın değil de Mitrovic'in topun başına gelmesinin içimi daha fazla acıttığını fark ettim. Talisca'lı, Cenk'li, Fabri'li o Beşiktaş'ın da final potansiyeli vardı kesinlikle.

    Kaynak: Hürriyet / Spor

    Fenerbahçe Avusturya Haberler

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title