Haberler

Sel mağduru İstanbul'a uzman yorumu: İstanbul'un yağmur suyunu yönetmeyi öğrenmesi gerek

Güncelleme:

Yeşil Bina ve Kentleşme Uzmanı Emre Ilıcalı, İstanbul gibi büyük kentlerde sorunun çözümü için alt yapıyı iyileştirmenin tek başına yeterli olamayacağına dikkat çekerek, kentin yağmur suyunu yönetmeyi öğrenmesi gerektiğini söyledi.

Megakent İstanbul'da 17 Ağustos 2019 tarihinde gerçekleşen sel baskınları kentte, altyapı sorunlarını su yüzüne çıkardı.

Emre Ilıcalı, binalarda etkin bir sürdürülebilir yağmur suyu yönetimi yapılmasının şebekenin yükünü en az yüzde 20 azaltacağını, bunun yolunun da çevreye dost binaların kriterlerini uygulamaktan geçtiğini açıkladı.

İstanbul bu defa da 19 Ağustos 2019 tarihinde yaşanan ani yağış ve sel felaketinin neden ve sonuçlarını tartışıyor. Megakentte yaşanan sel baskını, altyapı sorunlarını su yüzüne çıkarırken, sürdürülebilirlik ve çevre dostu politikalar yönetim uzmanları, altyapıyı iyileştirmek kadar şebekenin yükünü azaltmanın önemine işaret ediyor.

Altensis Kurucu Ortağı, Yeşil Bina ve Sürdürülebilirlik Danışmanı Emre Ilıcalı, sorunlu bölgelerdeki binalarda etkin bir sürdürülebilir yağmur suyu yönetimi yapılması gerektiğini ve buu önlemin şebekenin yükünü en az yüzde 20 azaltacağını söyledi.

Bunun yolunun da çevreye dost binaların kriterlerini uygulamaktan geçtiğini açıklayan Ilıcalı, İstanbul'un yağmur suyu yönetimini öğrenmesinin şart olduğunu vurguladı.

Emre Ilıcalı, "Mevcut binaları yağmur suyu yönetimine teşvik etmek, kentsel dönüşüm fırsatını kullanarak da yeni yapılacak binalarda bunu zorunlu hale getirmek, çözüme önemli katkı sağlayacaktır. Özetle İstanbul'un yağmur suyunu yönetimini öğrenmesi gerekiyor" dedi.

İstatistiklere bakıldığında yeşil binaların standart binalara oranla şebekeye getirdiği yağmur suyu ve atık su yükünü en az yüzde 20 azalttığı , ayrıca toplam su tüketimini de ortalamada% 30 oranında düşürdüğü görülüyor.

AB Direktifleri gereğince, İstanbul'un taşkın riskini yönetebilmek amacıyla risk haritalarını hazırlamakta olduğunu da hatırlatan Emre Ilıcalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

İSTANBUL'UN TAŞKIN RİSK HARİTALARI HAZIRLANIYOR

"Avrupa Birliği tarafından 2007 yılında yürürlüğe sokulan direktife göre üye ülkeler ve aday ülkelerin üç aşamalı bir plan uygulayarak taşkın riski yönetim sistemi kurmaları gerekmektedir. Bu Direktif çerçevesinde ülkemizde şu anda başta İstanbul olmak üzere Büyükşehirlere ait Taşkın Risk Haritaları hazırlanmaktadır. Bu haritalarda düşük ve yüksek taşkın riskine sahip alanlar belirlenmektedir.Bunun bir sonraki adımı ise ortaya çıkacak risklere cevap vermek üzere Taşkın Riski Yönetim Planlarının hazırlanması olacaktır. Bu çalışmaların bir an önce tamamlanması özellikle kentsel dönüşüm sürecinin daha planlı yapılabilmesi adına önemli bir adım olacaktır…"

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK UZMANI EMRE ILICALI, SEL FELAKETLERİNE KARŞI KALICI ÇÖZÜMLER OLARAK ŞU ÖNERİLERDE BULUNDU:

Yeni yapılan veya kentsel dönüşüme giren alanlarda binaları ve yerleşkeleri tasarlarken özellikle şebekeye iletilecek yağmur suyu miktarını azaltacak ve kalitesini arttıracak önlemlerin alınması gerekiyor.

Sert zemin oranının azaltılması, geçirgen yüzeylerin ve yeşil alanların arttırılması önem taşıyor. Özellikle kentsel tasarım süreçlerinde bu konu ön planda tutulmalı, yeşil ve açık alan zorunlulukları imar planı ve ilgili notlara işlendikten sonar sıkı bir denetlemeye tabii tutulmalıdır. Bu konu sadece yağmur suyu yönetimi değil, aynı zamanda betonlaşmanın beraberinde getirdiği ısıadası etkisi için de önem arzetmektedir.

Sert Zemin olacak yerlerde ise geçirgenlik özelliği yüksek olan, yüzey akış katsayısı (Runoff Coefficient) düşük malzemelerin öncelikli tercih edilmesi zorunlu hale gelmelidir.Özellikle Türkiye gibi yapı malzemeleri sektörünün çok gelişmiş olduğu bir ülkede, belli özelliklere sahip, yeşil çözümler sunan tasarımların ve inşaat malzemelerinin tercih edilmesi bir kültür haline gelmelidir. Geçirgen betonlar, geçirgen asfaltlar ve kaplama malzemeleri birçok ülkede artık standart uygulama haline gelmiştir.

Sert zeminlere düşen yağmur sularının toplanarak gerikazanılması, veya bu suların bitkisel alanlara kontrollü bir şekilde yönlendirildiği bioswale gibi uygulamalarla artan yapılaşmanın şebekeye getirdiği yük en aza indirilebilir. Bu sayede hem taşkın riski azaltılmakta hem de çok değerli bir kaynak olan su yeniden kazanılarak, ekolojik ve ekonomik bir tasarruf sağlanmaktadır.Ancak maalesef görüyoruzki, en yetkin kişiler arasında bile yağmur suyunun geri kazanımıyla ilgili ciddi ön yargılar var. Düz mantık yürüterek "yazın yağmur yağmıyor,o yüzden yağmur suyunu toplamak çok verimli olmuyor"şeklinde itiraz etmeden önce, kolaylıkla sağlanabilen aylık yağmur suyu verileri mutlaka incelenmelidir.Özellikle İstanbul'un 20 yıllık yağış verilerine baktığımızda, Yaz döneminde ciddi yağış aldığı görülebilir. Zaten geçtiğimiz senelerde ve bu sene yaz döneminde yaşadığımız yoğun yağışlar ve taşkınlar yağmur suyu geri kazanımının önemini her seferinde acı bir şekilde vurgulamaktadır. Özellikle İstanbul için yağmur suyunun tüm yeni yapılacak binalarda sert zemin alanları esas alınarak toplanılması ve geri kazanılmasının zorunlu hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. İlgili imar plan notlarına veya Yenilenen Planlı alanlar tip imar yönetmeliğine bu madde eklenebilir. Böylece bu iş gönüllülük esasına bırakılmamış olur.

Şebekeye iletilecek yağmur sularının, mutlaka belli filtrasyon sistemlerinden geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle yoğun hafriyat ve inşaat çalışmalarının olduğu bölgelerde ortaya çıkan kirletici malzemelerin yağmur suyuyla birlikte sistemi tıkamaması için gerekli önlemlerin alınması mutlakaruhsat sürecinin bir parçası haline gelmelidir.

Kaynak: Bültenler / Güncel

İstanbul Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title