Şanlıurfa İçişleri Bakanı Atalay: ´Chp, Mhp Ve Bdp Statükonun 3 Atlısı´

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 12 Eylül'de yapılacak referandum öncesi anayasa değişikliğine karşı çıkan muhalefet partileri CHP, MHP ve BDP'yi statükonun üç atlısı olarak niteledi ve "Bir araya gelmeyecek 3 parti seferber olmuş, statüko için bir araya gelip kara bir kampanya yürütüyorlar" dedi.

Şanlıurfa'da bir dizi toplantı gerçekleştiren İçişleri Bakanı Beşir Atalay, iftar yemeği öncesi sivil toplum örgütü temsilcileri ile bir araya geldi. Dedeman Otel'de düzenlenen toplantıda STK temsilcilerine hükümetin çalışmalarını ve anayasa değişiklik paketini anlatan Atalay, herkesin 12 Eylül'de yapılacak oylamada demokratikleşme için hür iradesini ortaya koymasını istedi.

Referandum sürecinin huzur ve güven içerisinde geçmesi için yoğun şekilde çalıştıklarını ve şu ana kadar herhangi bir sorunla karşılaşılmadığını vurgulayan Bakan Atalay, "Demokratikleşme sürecine leke getirmek isteyenlere asla izin vermeyeceğiz" diye konuştu.

AK Parti hükümetinin iktidara geldiği günden itibaren Türkiye'nin daha güçlü, büyük ve demokratik ülke olması için çalıştıklarını ve bu konuda önemli mesafeler kat ettiklerini kaydeden Bakan Atalay, "Bugün ekonomimiz ile çok önemli bir noktadayız. Dünya ekonomik kriz ile çalkalanırken, biz istikrarlı bir dönemden geçiyoruz. Dış politikada da, dünyanın sorun olan köşelerine müdahale eden ülke konumuna geldik. Ortadoğu'da, Kafkas'larda, Balkanlar'da ecdadın bıraktığı mirasın da temsilcisi olarak etkili, gayet sorun çözücü, düzen kurucu bir politika izliyoruz. Türkiye artık tartışmasız bölgede en etkin ülkedir. İçeride de demokratikleşme sürecini ilk günden beri yürütüyoruz. İlk göreve geldiğimizde Türkiye'nin demokrasi açığını kapatacağız dedik ve o günden bu yana adım adım bu yönde çok büyük mesafeler aldık. 12 Eylül'de halk oyuna sunulacak Anayasa paketi son adımlardan birisidir. Yine göreve geldiğimiz günden itibaren AB üyeliğini de ana hedeflerden birisi yaptık" dedi.

İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE TAMAMEN BİTTİ

18 Kasım 2002'de iktidara gelen AK Parti hükümetinin ilk icraatının OHAL uygulamasını kaldırmak olduğunu, geçmişte işkence, kötü muameleden onlarca kez AİHM tarafından mahkum edilen Türkiye'de işkence ve kötü muameleyi tamamen ortadan kaldırdıklarını anlatan Bakan Atalay, şöyle konuştu:

"İktidarımızın yaptığı ilk işlerden birisi 2002 Aralık ayında olağanüstü hal uygulamasına son vermek oldu. Bu bölgede 30 yıldır süren OHAL uygulaması vardı. Ama biz Türkiye'yi normalleştireceğiz, her açıdan dünyadaki demokratik ülkelerden birisi yapacağız dedik. İlk işimizden birisi OHAL'i uzatmayarak kaldırmak oldu. OHAL'in ne olduğunu bölgede yaşayanlar çok iyi bilir. OHAL; hukukun askıya alınması, sorgusuz, yargısız infazlar, faili meçhuller, işkenceler demekti. Hatırlayın 90'lı yıllar Türkiye'nin bunlarla anıldığı yıllardı. AİHM'de, uluslararası kuruluşlarda Türkiye bu faili meçhuller ve işkencelerle çok anıldı. OHAL'in kalkmasıyla tekrar normal hukuk sistemi işlemeye başladı. Peşinden 2003 yılı başında Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni kaldırdık. DGM'ler çok eleştiri alıyordu, kendine göre üyeleri ve uygulamaları vardı. Onun peşinden insan haklarıyla ilgili önemli adımlar atıldı. Peşinden yine Türkiye'de tartışılan ana dil ve lehçelerin kullanılması konusunda adım attık. 2003 yılında bu konudaki tartışmaları bitirdik ve 'Herkes ana dilini öğrenebilir, öğretebilir. Bunun için kurslar açabilir, gidebilir' dedik. Bu da o dönem çok tartışıldı ama gergide kaldı, unutuldu. Bu konularda hiçbir sıkıntı kalmadı. Hatta 2004 yılında ben Devlet Bakanlığı görevindeyken bana bağlı olan TRT'de günde 45 dakikalık bölgesel dilde yayın yaptık. 45 dakikalık yayını çıkarmak için bürokrasiyle çok uğraştım, öyle engeller çıkardı ki kurullarımız, Kürtçe, Zazaca, Boşnakça 45 dakikalık yayın için çok zorlanmıştık. Ama sonra TRT 6 kuruldu ve 24 saat yayına başladı. Yine 24 saat Arapça yayın yapan TRT kanalı açıldı. Şimdi giderek biz bu demokratik açılım sürecinde tüm yönetmelikleri değiştirdik ve özel TV'lere de yetki verdik. Bakın artık bu konu hiç tartışılmıyor. Geçen ay RTÜK'e bu konuda 14 başvuru oldu ve hepsine izin verildi. Bu konular artık gündemden düştü, Türkiye hızlı şekilde normalleşiyor. AK Parti döneminin Türkiye'ye getirdiği normalleşme ve demokratikleşmedir. Bakın geçmişte ülkemiz işkenceyle anılıyordu. İktidara gelince 'İşkenceye sıfır tolerans' sloganı ile yola çıktık. Türkiye AİHM'de bu konuda birçok kez mahkum olmuştu. Biz bunun için çalışma başlattık önemli düzenlemeler yaptık. İşkence ve kötü muamelenin ceza kanunlarındaki kapsamını genişletip, cezasını artırdık, para cezasına çevrilmesi ve tecilini de ortadan kaldırdık. Çok ağır cezalar getirildi ve bu konuda bazı görevliler uzun yıllar ceza aldı. Böyle olunca da bu söylemlerin kökü kazandı. Şunu söyleyeyim artık vatandaşımıza güvenlik birimlerimiz polis veya jandarmanın işkence kötü muamelesi diye bir şeyi söz konusu değildir. Geçen yıllarda bir elin parmakları kadar sayıda kötü muamele şikayeti geldi. Ama 2010 yılının Ağustos ayına kadar daha bir tane bile işkence veya kötü muamelede bulunduğu iddiasıyla hiçbir güvenlik görevlisi aleyhine dava açılmadı. Bunu da sevinerek söylüyorum. Tabi bu duruma gelene kadar, polis ve jandarmamıza da önemli eğitimler verdik. Bugün eski adı karakol olan bin 300 polis merkezimiz 2 bin civarında jandarma karakolumuzun hepsi pırıl pırıl ve kamera sistemi ile donatılmıştır. Yani şeffaf bir ülke haline geldik."

MUHALEFET, STATÜKONUN ÜÇ ATLISI

Hükümetin demokratikleşme konusunda yaptığı çalışmaları anlatan ve referandumda oylanacak anayasa değişikliğinin içeriği hakkında bilgiler veren Bakan Atalay, Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin en büyük yardımcısı olduğunu ifade edip muhalefet partilerinin 'Hayır' demelerinin sebebini de statükocu olmalarına bağlayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün gelinen noktada insanlar siyasi tartışmalardan dolayı neyi oylayacaklarını bilmiyor. Paket biri geçici 27 maddeden oluşuyor. Paketin özünde insan hakları, özgürlüğü artıp, bireyi daha güçlü hale getiriliyor. İkinci temel özelliği ise paket ile millet iradesi daha güçlü hale getiriliyor. Bakın mecliste bile 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazılıdır. Ama hepimizde biliriz ki öyle egemenlik kayıtsız şartsız milletin falan değildir. Açıkça konuşuyoruz bir sürü vesayet makamı ve mekanizması vardır, egemenlik oralarda paylaşılır. Mesela seçime gidersiniz milletvekilini gönderirsiniz. 550 mevcudumuz bir konu 550 oyla kabul edilsin ama Anayasa mahkemesine gittiğinde 7 kişi 'Olmaz' dediğinde o konu olmuyor. Türkiye böyle bir ülke. Geçmişte bunun örneğini de yaşadık. Anayasa'nın iki maddesi 411 oyla değiştirildi. Kız çocuklarının üniversitede kılık kıyafetiyle ilgili konuyu CHP, Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Zaten CHP'nin işi gücü Anayasa Mahkemesi'dir. CHP'nin tek korkusu bu, millete gitmesin de vesayet makamlarından birine gitsin diyerek Anayasa Mahkemesi'ne götürür. CHP'nin en büyük yardımcısı da Anayasa Mahkemesi'dir. Orada 7 kişi 'Olmaz' diyince 2 madde geri döndü. Yeni Anayasa ile Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısını artırıyoruz, süresini de sınırlıyoruz. Anayasa Mahkemesi artık bireysel başvuruları da kabul edecek ve tıpkı bir İnsan Hakları Mahkemesi gibi hizmet verecek. Bakın geçmişte AİHM, Türkiye aleyhine çokça karar verdi. Şu anda da bu mahkemede Türkiye aleyhine açılmış 16 bin dava var. İşte insanlar yeni düzenleme ile AİHM yerine Anayasa Mahkemesi'ne gidecek. Yani Anayasa Mahkemesi'nin statüsünü yükseltiyoruz, insan hakları mahkemesi haline getiriyoruz. Bu değişikliklere niye karşı çıkıyorlar. CHP'nin karşı çıkması normal, o millet iradesi dışında tüm mekanizmaların daha güçlenmesini ister. MHP neye karşı çıkıyor anlamış değilim. BDP güya özgürlükçü geçiniyor, en çok parti kapatmasından şikayet ederken, mecliste parti kapatmayı zorlaştıran maddeye bile destek vermediler. Bunlar statükonun üç atlısı. Statükoyu korumak için öyle seferber oldular. CHP, MHP, BDP bu konuda birbirlerinden farkı yok. Normalde bir araya gelmeyecek üç parti bir araya geldi ve kampanya yürütüyorlar. Tam bir kara kampanya. Yanlış anlatan hiç doğruları söylemeyen bir kampanya yürütüp, Anayasa yerine siyaset konuşuyorlar."

DARBECİLER YARGILANACAK

Anayasa değişiklik paketindeki geçici 15. maddenin 12 Eylül ihtilal yönetiminin yargılanıp, sorgulanmasını sağlayacağını ifade eden Bakan Atalay, "O dönem, ihtilal yönetimi kendi döneminin sorgulanmasının yolunu tıkamış. 30 yıl dokunulmamış bu maddeyi kaldırıyoruz. Kimler yargılanır veya yargılanmaz o tartışma ayrı bir konu ve hukuk yolu açılınca savcılar hakimler karar verir. Ama Türkiye'de bir daha böyle hareketler olamaz. Türkiye'de bir daha demokrasi kesintiye uğratılamaz. Bir daha böyle yollara gidenler ciddi şekil yargılanır, değişiklik bunun mesajı ve kararıdır. Artık hiç bir şey gizli kapılar ardında kalmayacak, her şey açık olacak. Faili meçhul olmayacak, biz kendi dönemimizde faili meçhul bırakmayıp aksine geçmiş dönemlerin faili meçhullerini aydınlatma çabası içindeyiz. Artık işkence olmayacak, asla böyle şeye müsaade etmiyor ve geçmişi aydınlatıyoruz."

Bakan Atalay konuşmasının ardından STK temsilcilerinin Anayasa değişikliğine ilişkin bazı sorularını cevaplandırdı. STK temsilcileri ile birlikte iftarını açan Bakan Atalay, Balıklıgöl Platosu'ndaki Dergah Camii'nde namaz kıldıktan sonra kentten ayrıldı.

Haberler