Haberler

"Pandemi Döneminde Sanat ve Covidoscope Projesi" söyleşisi

Güncelleme:

Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen "Yeniden Düşünmek Yeniden Yorumlamak" programında "Pandemi Döneminde Sanat ve Covidoscope Projesi" konulu söyleşi gerçekleştirildi.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından düzenlenen "Yeniden Düşünmek Yeniden Yorumlamak" programında "Pandemi Döneminde Sanat ve Covidoscope Projesi" konulu söyleşi gerçekleştirildi.

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş'in moderatörlüğünü üstlendiği söyleşiye İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Müdürü Görgün Taner, Psikiyatrist-Yazar Prof. Dr. Kemal Sayar, Arkeolog-Tarihçi Yazar Saadet Özen ve Müzisyen Derya Türken konuk oldu.

Enstitünün Instagram, Facebook ve Twitter kanallarından eş zamanlı olarak canlı yayınlanan etkinlikte, pandemi döneminden kültür ve sanatın nasıl etkilendiği konusu ve YEE'nin Covidoscope Projesi konuşuldu.

İKSV Müdürü Görgün Taner, pandemiden en erken etkilenen ve normale en son geri dönecek alanın kültür sektörü olduğunu ifade etti.

"Artık çok daha büyük bir çerçevede düşünmeye başladık"

Pandemi sürecinin başında herkesin online işlerin büyüsüne kapıldığını belirten Taner, "Müzeler açıldı, çizgi filmler, kitaplar... Yepyeni buluşlar da oldu benim de katıldığım. Mesela YouTube'dan sahaflar mezat yapmaya başladılar. Her hafta mezat yaptıkları yere 25-30 kişi gelirken YouTube'dan 300-500 kişiye kitap satmaya başladılar. Bu dönemden sahaflar işlerini yüzde 30-40 arttırarak çıktılar." dedi.

Taner, birdenbire ortaya çıkan online içeriklerle herkesin hemhal olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:

"Sonra görüldü ki kültür ve sanat denilince aslında duygu, fiziksel temas, bir arada olma, kendini böyle ifade etme, eğer tiyatrocuysan sahneye çıktığın zaman oradaki alkışı duymak, müzisyensen güzel bir solo yaptığın zaman yine beraber çaldığın arkadaşının o güzel ifadesini hissetme gibi şeyler çok önemli. Her ne kadar eski kuşak olsam da şunu görüyorum önümüzdeki dönem için: Artık ne tamamen eskiye dönülecek ne de yepyeni bir dünya var. Önemli bir ölçüde bu hibrit dediğimiz hem online hem de fiziki - tabii ne zaman fiziki şeye dönülecek bir muamma ama- artık yan yana gidecek. İkisi birbirinden etkilenecek."

Bu süreçten sonra arşivlemenin de önem kazandığının altını çizen Taner, "Eskiden çok düşünmeye alışık olmadığımız sadece belirli bir çizgi üstünde düşündüğümüz 'nasıl bir kültür sanat faaliyetini hayata geçiririz?' sorusunu artık çok daha büyük bir çerçevede düşünmeye başladık. Artık şu gözümüzün önünde bizim: Burada bir şey oluyorsa bunu bütün dünyaya nasıl yayarız?" diye konuştu.

"Ruhlarımızı yıkamamız gereken bir dönemdeyiz"

Psikiyatrist Kemal Sayar ise pandemi döneminde insan psikolojisinin sanata nasıl yansıdığından bahsederek, "Şu anda ruhlarımızı yıkamamız gereken bir dönemdeyiz. Çünkü türlü vesveselerle, korku ve kaygılarla dolmuş durumdayız. Ruhu besleyecek etkinliklere her zamankinden çok ihtiyacımız var. Sürekli kulağımız kirişte kötü haberleri bekliyoruz. Sanat tam da buradan ruhu yıkamak, arındırmak ve güzel olanla buluşturmak için bize lazım olan şey." dedi.

Sanatın insanlara tahammül pencereleri açtığını söyleyen Sayar, "Sanat sayesinde daha önce göremediğimiz bazı şeyleri görmeye ve fark etmeye başlıyoruz." ifadesini kullandı.

Sayar, sanatın insanın içinde adlandıramadığı bazı duyguları isimlendirmesi için de bir vasıta sunduğunu dile getirdi.

"Sanat bize duygudaşlığın nasıl olabileceğini gösteriyor"

Pandemi gibi kriz dönemlerinde sanatın insanlar arasında konuşma fırsatı yarattığını belirten Sayar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başka kültürlerin birbirini anlamasını, aradaki duvarların geçirgenleşmesini sağlıyor sanat. Bu pandemi bana göre bir hususiyetiyle çok önemli. İnsanlık yüz yıldan sonra, bir evvelki pandemiden sonra ilk defa ortak bir kader duygusu etrafında kenetleniyor. Brezilya'daki Amazon Ormanları'ndan Hindistan'ın gettolarındaki insana kadar herkes ortak bir tehlikeye karşı bir duygudaşlık gösteriyor. Sanat aslında bize bu duygudaşlığın nasıl olabileceğini, birbirimizi nasıl anlayabileceğimizi, nerelerde daha iyi anlayabileceğimizi, ortak duygularımızın neler olabileceğini, nasıl bu krize karşı direnebileceğimizi çok güzel gösteriyor."

Saadet Özen de YEE'nin Covidoscope Projesi hakkında bilgilendirmelerde bulunurken Derya Türken ise pandemi sürecine sanatçı bakış açısıyla yorumda bulunarak kendisinin bu dönemde neler yaptığını anlattı.

-Covidoscope Projesi hakkında

Yunus Emre Enstitüsü, tüm dünyada, salgın döneminde üretilmiş farklı alanlardan ilgi çekici sanatsal ifadelerin özel bir seçkisini yapıyor. İsmi kaleidoskoptan (çiçek dürbünü) ilhamla Covidoscope olarak belirlenen proje, ortak duygulara vurgu yapan özel bir kurguyla bir araya getirilen dijital bir koleksiyon, global bir arşiv ve bir kültürel hafıza çalışması işlevi görüyor.

Yurt içinden ve yurt dışından danışmanların katkı sunduğu projeye Saadet Özen ve Prof. Dr. Kemal Sayar da danışmanlık yapıyor.

Proje seçkisi karikatürlerden, animasyonlara, çevrimiçi konserlerden dayanışma hareketlerine en beğenilen, en çok paylaşılanlardan yapılan özel seçkiyle, dünyanın dört bir yanında her gün hızlıca tüketilen güzel ürünlerin kayıt altına alınmasını; bunların farklı bir bakış açısıyla yorumlanmasıyla birlikte bu dönemde farklı coğrafyalardaki insanların birbirine benzeyen duygusal yolculuklarına ayna tutulmasını sağlıyor.

Kaynak: AA / Güncel

Kemal Sayar Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title