Kronik Böbrek Hastalığının Belirtileri ve Tanı Yöntemleri
Türkiye'de Her 6-7 Erişkinin Birinde Kronik Böbrek Hastalığı Mevcuttur.
Kronik böbrek hastalığı sık görülen bir hastalıktır. Türkiye'de her 6-7 erişkinin birinde kronik böbrek hastalığı mevcuttur. Hastalığın yaygınlığına karşın, özellikle erken evrelerde belirti ve bulgu vermemesi tanıda geç kalınmasına yol açmaktadır. Evre I ve II'de hastaya ait yakınmalar siliktir veya yoktur. Bu dönemde tanı ancak hastadan alınan iyi bir öykü, fiziki muayene ve laboratuvar incelemeleri ile konulabilir.
Öyküde şeker hastalığı, yüksek tansiyonu olan kişiler ve ailesinde kronik böbrek hastalığı bulunanlar kronik böbrek hastalığı için mutlaka değerlendirilmeye alınmalıdır. Hastanın gece idrara gitmesi şeklinde tanımladığımız noktüri varlığı, idrarın kanlı veya bulanık gelmesi, ayaklarda ve yüzde şişlik, kan basıncında yükselme kronik böbrek hastalığı için önemli ipuçları olabilir.
Basit idrar tetkikinde idrarda kan hücrelerinin ve protein kaybının görülmesi, kan tetkikinde serum kreatinin düzeyinde olan yükselme erken dönem tanı için önemli bulgulardır. Serum kreatinin tayini böbrek fonksiyonlarını değerlendirmede çok değerlidir. Örneğin serum kreatinin düzeyinin iki kat artması böbrek fonksiyonunda % 50 azalmayı gösterir.
Böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek için glomerül filtrasyon hızının ölçülmesi ile hastalığın tanısı ve evresi saptanır. Görüntüleme yöntemleri ile (ultrasonografi) böbreklerin büyüklüğünün ve yapısının ortaya konması tanıya yardımcı olur. İdrarla aşırı protein kaybı olanlarda nedeni bulmak ve tedaviyi planlamak için böbreklerden iğne ile biyopsi alınır.
Hastalık ilerledikçe kansızlık ortaya çıkar ve hastalarda solukluk, halsizlik, çabuk yorulma, çarpıntı gibi yakınmalar başlar. Pek çok hasta kansızlık nedeniyle doktora başvurmakta ve tetkikler sonucunda kronik böbrek hastalığı tanısını almaktadır. Kan basıncı yüksekliği daha da belirgin hale gelir ve buna bağlı olarak özellikle ensede yoğunlaşan baş ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı gibi şikayetler görülür.
Hastaların önemli bir bölümü hipertansiyon nedeniyle hekime gitmektedir. İdrar miktarı normal hatta artmıştır. Bu dönemde kansızlığı gösteren kan hemoglobin düzeyi düşüklüğü, serum fosfor ve paratiroid hormon düzeyinde olan artış, bikarbonat düzeyinde azalma, böbrek boyutlarında küçülme tabloya eklenir. Serum kreatinin ve üre değerleri daha da artmıştır.
Son dönem böbrek yetmezliği evresinde ise üremi yakınmaları dediğimiz bulantı, kusma, nefeste idrar kokusu, bilinç bulanıklığı, vücutta oluşan sıvı fazlalığına bağlı nefes darlığı, ayaklarda ve yüzde şişme gibi bulgular ortaya çıkar ve acil olarak diyaliz tedavisi uygulanması gerekir. Bu dönemde idrar normal veya azalmış olabilir.
Bir kısım hastada ise idrar çıkımı tamamen durmuştur. Bu dönemde yukarıdaki laboratuvar bulgularına ek olarak kanda sodyum düşüklüğü, potasyum yüksekliği ve metabolik asidoz saptanabilir. Serum kreatinin ve üre düzeyleri çok yükselmiştir. Böbrekler nadir durumlar dışında iki taraflı olarak küçülmüştür.
Özetle; özellikle şeker hastalığı, kan basıncı yüksekliği, kalp damar hastalıkları, taş hastalığı, ailesinde kronik böbrek hastalığı öyküsü bulunan kişiler ile sigara içen, şişman, 50 yaşın üstünde olan kişilerde basit idrar tetkiki, kanda hemoglobin, kreatinin ve şeker düzeyi tayinleri yapılmalıdır. Unutmayalım ki, erken tanı ile kronik böbrek hastalığının ilerlemesi engellenebilir veya yavaşlatılabilir.