Haberler

    Karantinadaki bir bisikletçinin günlüğü #3

    *Yazının orijinal hâli için.

    *Yazının orijinal hâli için
    tıklayınız.



    27 Mart


    İtalya’daki karantina başlayalı 20, ben dışarda antrenman yapmayı bırakalı 14 gün oldu. Durum günden güne değişiyor ama iyiye gitmiyor.

    Benim yaşadığım bölgeye oldukça yakın olan Lombardiya’da ölüm sayısı hızla artarken yoğun bakımdaki boş yatakların sayısı da aynı hızla azalıyor. Böyle bir zamanda kendinizle, hatta ailenizle bile ilgilenmek hiç de kolay değil. Bu da kendinizi bencillikle suçlamanıza sebep olabiliyor ama hayır, bunun bencillikle alakası yok. Bu sadece yaşama içgüdüsü.

    Karantinanın ne zaman biteceğini bilmemek de içinde bulunduğumuz durumu zorlaştırıyor. Yine de hayatımıza devam edebilmek için biraz da bardağın dolu tarafına bakmalı, bizi iyi hissettiren şeyleri düşünmeliyiz. Henüz kendimiz, ailemiz ve işimizle ilgili ciddi bir sorunla karşılaşmadığımızı…

    Şimdiye kadar küçük ve mutlu bir adada yaşadığımı düşünerek sakin kalmayı başardım ama ben de her bisikletçi gibi içeride tıkılıp kalmaktan nefret ediyorum. Biz vahşi hayvanlarız; dışarıda yaşamalı, rüzgârı hissetmeliyiz.

    En azından şehir dışında yaşamanız ve bir bahçenizin olması bu konuda size yardımcı oluyor. Sabah uyandığımda etrafımda apartmanlar yerine doğayı görüyorum. Araba sesleri yerine kuş sesleri ve rüzgârın uğultusunu duyuyorum. Bunlar çok küçük detaylarmış gibi gözükebilir ama benim gibi yalnızlığa mahkûm olanlar için her şey demek.

    Bu haftaları sanki tatilmiş gibi değerlendiriyorum, sanki Kasım ayı erkenden gelmiş gibi. Gereksiz derecede iyimser zihnim bana yarışların Haziran’da tekrardan başlayacağını söylüyor*. Bundan da kendimi toparlamak için daha iki ayımın olduğunu çıkarabiliriz. Bu yüzden çalışmalarımın miktarını azalttım, kendimi zorlamıyorum.

    Alternatif günlerde trainerımın üzerinde vakit geçiriyorum, evimde spor yapıyorum ya da köpeğimi dışarı çıkarıyorum (daima evin yakınında dolaşıyoruz, uzağa gidemiyorum). An itibariyle ayağımı gazdan çekmeyi tercih ediyorum, ne olursa olsun zor bir yıl olacak; birkaç aya sıkıştırılmış birçok yarış koşacağımızdan ya da belki hiç yarış olmayacağı için. En iyisi frenlemek, yavaşlamak, ne yapacağını şaşırıp fazla şey yapmamak. Bunlar hiç bu kadar önemli olmamıştı.

    Kendime bir frenleme çalma listesi yaptım. Saat akşam 10 olunca neredeyse bütün ışıkları kapatıyorum, telefonumu sessize alıyorum, rahatlıyorum ve çay ya da bir kadeh şarap eşliğinde bu çalma listesini dinliyorum.

    Artık günlerimde bir rutin yakalıyorum. Kızımla beraberken sabahları onunla zaman geçiriyor, öğle vakti o uyurken de evde antrenman yapıyorum. (Hafif bir antrenman tabi. Onu uyandırmak istemem.)

    Yalnızken ise trainerda bisiklet sürebiliyorum. Çok okuyorum, ay bittiğinde küçük bir yürüyen Vikipedi olacağım. Mutfakta yeni tarifler deniyorum; genellikle sağlıksız, yağlı tarifler olsa da. (Mesela dün karamelli krema yapmayı başardım.) Yakında Friends'i bitireceğim ama tanrıya şükür ki beni bekleyen dokuz sezon Scrubs DVD'si var.

    Aynı zamanda kendi çapımda DJ'lik yapmaya da başladım. Şu an bunu okuyan gerçek bir DJ muhtemelen kalp krizi geçiriyordur ama bu pek de özel bir şey sayılmaz yani. Durum bu. Sağ kalmak zorundayım, bunu atlattığımda daha iyi bir insan olmak gibi bir hırsım yok, yalnızca bunu atlatmak istiyorum. Bu süreçte zaten sabrımı ve hayat dengemi geliştiriyorum, her şey biraz daha bekleyebilir.

    *Haziran'da yarışlara dönmenin hiç gerçekçi bir düşünce olmadığını biliyorum, hele ki Ağustos'taki Olimpiyatlar da ertelenmişken. Ama bazen bir yalan da insana umut verebiliyor.

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    Karantina 27 Mart İtalya Haberler

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title