İstanbul Afet Yönetim Merkezi Başbakan Erdoğan Tarafından Açıldı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, sorunlarını konuştukça, tartıştıkça, bunların çözümü yolunda mesafe aldıkça rahatlamakta olduğunu, yükünün azaldığını, cesaretinin ise arttığını söyledi.

İstanbul Afet Yönetim Merkezi düzenlenen törenle açıldı. Törene Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve İstanbul Valisi Muammer Güler katıldı. Erdoğan konuşmasına, Türkiye'nin her alanda büyük bir dönüşüm içerisinde olduğunu söyleyerek başladı.

El atılmamış, çözülmemiş hiçbir sorun alanı bırakmamak zorunda olduklarını vurgulayan Erdoğan, "Bizim çözüm için kolları sıvadığımız veya toptan çözdüğümüz pek çok sorunun, 5-10 yıl önce gündeme getirilip tartışılması bile mümkün değildi. Koskoca bir ülke ve toplum, gözünün önünde duran ve her gün yaşadığı sorunları görmezden gelerek, öteleyerek, halı altına saklayarak aylarını yıllarını maalesef harcamıştır. Oysa çözülmeyen her konu, bir süre sonra karşınıza katlanarak büyümüş olarak geliyor. Devletle

toplum arasında var olan mesafenin en önemli sebebi işte bu anlayıştır" dedi.

Hükümet olarak vatandaşları sıkıntıya sokan hangi sorun varsa bunları tartışmaya, katılımcı ve uzlaşmacı bir anlayışla değerlendirmeye, çözmek için çaba göstermeye kararlı oldukları dile getiren Erdoğan, yönelttiği ''Peki, bunca soruna karşı bugüne kadar olmayan neydi?'' sorusuna, ''Siyasi irade, kararlılık, öz güven ve samimiyet. Olmayan plandı. Projeydi, vizyondu. Olmayan kurumlarla toplumun ortak hedefler doğrultusunda mutabakatıydı. Biz öncelikle bu yokları geride bıraktık, istikrarı sağladık, kararlı

bir duruş sergiledik, vizyon ortaya koyduk. Farkımız buydu. Sonraki aşamada var olan sorunları masaya yatırdık. Çözüm yollarını hep birlikte belirledik. Bu yolda adımlarını attık" şeklide yanıtladı.

Çağdaş demokratik toplumlarda tartışılmayan, konuşulamayan hiçbir konunun olamayacağını dile getiren Erdoğan, "Bugün çok şükür demokrasimiz güçlenmiştir. Bugün her konu tartışılıyor, konuşuluyor, çözüm yolunda da çalışılıyor. Bir sorunun varlığını kabul etmek çözümün yarısıdır.Biz tüm bu sorunların varlığını ortaya koyup, hükümetimizin gündemine getirerek zaten en önemli adımı attık. Büyük bir mutluluk ve memnuniyetle belirtmek isterim ki, bu süreçteki en büyük kazanımımız Türkiye'nin sorunlarını

tartışacak, konuşacak ve bunları kırıp dökmeden yapacak demokratik olgunluğa kavuştuğunu görmüş olmamızdır" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin, sorunlarını konuştukça, tartıştıkça, bunların çözümü yolunda mesafe aldıkça rahatlamakta olduğunu, yükünün azaldığını, cesaretinin ise arttığını söyleyen Erdoğan, "Fakat sürekli olarak hakaretlerle eleştirel yaklaşımlarla, çözüm üretmeden sadece konuşmakla bir yere varılmaz. Çözümü olanların projelerini ulaştıracağı yerler belli. Herkese biz ulaşamayabiliriz ama her ilde valiliğimiz var. Valiye ulaşamıyorsan, her ilçede kaymakamımız var, belediye başkanımız var. Buralara ulaşmak suretiyle

dağarcığında ne varsa bunu devletin bilgi kasasına aktarmak mümkün ama sadece böyle televizyonlarda, medyada bu tür şeyleri yapmak çok renkli oluyor" şeklinde konuştu.

Buralarda da bu tür malzemelere ihtiyaç olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bakıyorsunuz birinin söylediğini bir diğeri de nakşediyor, bir diğerinin söylediğini öbürü nakşediyor, ortada net bir şey maalesef görmüyoruz. Her şey bulanık. Sadece kafalar bulandırılıyor, kafalar bulandırıldığı için de halkımızda bu konularla ilgili ciddi bir rahatsızlık meydana geliyor'' dedi.

Erdoğan doğal afetlerin oluşmasının insan gücünü aştığını, ancak bu felaketlerin oluşturduğu olumsuzlukların en aza indirgenmesinin insanın elinde olduğunu belirterek, bunun için felaket öncesi ve sonrasında yapılması gerekenlerin bulunduğunu söyledi.

1999 yılında yaşanan büyük depremde, afetlere karşı yeteri kadar hazır olunmadığının açık bir şekilde ortaya çıktığını söyleyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

''Nüfus yoğunluğu bu denli büyük olan bir şehirde yaşanacak afetler diğer bölgelere göre daha sarsıcı etkileri sahip olacaktır. Kaldı ki, İstanbul diğer afet ihtimallerinin yanında bilimsel çalışmalarla da tespit edilmiş bir deprem riskini taşıyor. Zamanı ve büyüklüğü bilinmiyor olsa da İstanbul'u bir depreme karşı hazırlamak bu ülke ve şehri yönetenlerin en başta gelen görevidir. Böylesine önemli bir konuda çalışmaların afet öncesi ve sonrasıyla koordineli bir şekilde yürütülebilmesi büyük önem

taşıyor. Bu tür durumlarda kargaşa ve düzensizlik en az afetin kendisi kadar zarar verebilecek bir tehlikedir. Bunu yaşadık. Bunu önlemenin yolu ise ciddi bir hazırlığa sahip olmak, kısa, orta ve uzun vadeli tedbirleri geliştirmek. Her türlü iletişim ve yetişmiş personele sahip bir koordinasyon merkezinin varlığı, bu sürecin yönetilmesi için şarttır.''

(CİN-RA-ÖK-Y)

Haberler