Haberler

İNTERNET VE SOSYAL MEDYADA ÖNE ÇIKAN YURT HABERLERİ

Yunan polisi, darp ettiği göçmenleri çıplak geri gönderdiEDİRNE'den Yunanistan'a geçen bir grup göçmen Yunan polisi tarafından üzerindeki paraları ve değerli eşyaları ve kıyafetleri alınıp darp edilerek, Türkiye tarafına çıplak gönderildi.

Yunan polisi, darp ettiği göçmenleri çıplak geri gönderdi

EDİRNE'den Yunanistan'a geçen bir grup göçmen Yunan polisi tarafından üzerindeki paraları ve değerli eşyaları ve kıyafetleri alınıp darp edilerek, Türkiye tarafına çıplak gönderildi.

Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden Yunanistan'a gitmek için Edirne'ye akın eden düzensiz göçmenlerin geçişi sürüyor.  Meriç Nehri üzerinden geçen göçmenlerden bazılarını yakalayan Yunan polisi, kamp yerine Türkiye'ye geri gönderiyor.

'ÇIPLAK GÖNDERİYORLAR'

Yunanistan tarafına geçen Afganlı bir grup göçmen, Yunan polisi tarafından darp edildiği söyledi. Yunan polisinin üzerindeki paraları ve kıyafetleri çıkarıp darp ettikten sonra zorla bota bindirip Türkiye tarafına itildiğini anlatan Muhammed Elhadar, "Ben ailem ve arkadaşlarımla birlikte dün karşıya geçmeyi başardım. Burada bizi Yunan polisi yakaladı. Bizi alıp bir yere götürdü. Bu sabah erken saatlerde Meriç Nehri kıyısına getirip üzerimizdeki para, telefon ve değerli eşyalarımızı aldı. Sonra bizi elindeki sopalarla döverek Türkiye tarafına itti. Türk askeri bize sahip çıkıp battaniye verdi, yemek verdi. Allah Türk askerinden razı olsun" dedi.

Üzerindeki kıyafetleri ve değerli eşyaları gasp edilen Afgan Ali Haskani de, "Yunan polisi bize çok kötü davrandı. Sopayla her yerimize vurdu. Kadın çocuk dinlemeden dövüyorlar. Üzerimizdeki kıyafetleri soyarak bizi zorla gönderdiler"  şeklinde konuştu.

Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden Edirne'ye gelen binlerce kişi geceyi Edirne Otogar'ında geçiriyor. Edirne Otogar işletmecisi Mustafa Altunhan, iş yerinin kapalı bölümünü mültecilerin gece kalması için açarken bazı göçmenlerde banklarda uyuyarak sabahladığı görüldü.

Görüntü dökümü:

----------------------

Çıplak göçmenler

Çıplak ayak detayı

Göçmenler ile röp.

Bataniye sarılmaları

Detay görüntü

Muhabir Ali Can Zeray'ın anonsu

Uyuyanlar

Otogar içinden detay

Banklarda uyuyanlar

Farklı açılardan detaylar

Haber-Kamera: Ali Can ZERAY-Resul ORUÇOĞLU/EDİRNE,

=================================

Edirne'ye göçmen akını sürüyor

TÜRKİYE'nin çeşitli illerinden Avrupa'ya gitmek için yola çıkan göçmenlerin Edirne'ye gelişleri bugün de sürüyor. Yunanistan sınır kapılarını kapatmasına karşın göçmenler, tüm engelleri aşarak bu ülkeye geçişlerini sürdürüyor.

Türkiye'nin çeşitli illerinden Avrupa'ya gitmek için yola çıkan göçmenlerin, Edirne'ye gelişleri sürüyor. İstanbul'dan taksi, otobüs ve trenlerle Edirne'ye gelen göçmenlerin sayısı her geçen saat artıyor. Yunanistan'ın Pazarkule Sınır Kapısı'nı kapatmasının ardından en büyük yoğunluk sınır kapısının çevresinde yaşanıyor. Yunanistan'ın TOMA'dan sıkılan su ve gaz bombaları ile sert müdahalede bulunup, dağıtmaya çalıştığı göçmenler, engellemelere rağmen Yunanistan'a geçmeyi sürdürüyor. Meriç Nehri üzerinden lastik botlarla binlerce kişi Yunanistan'a geçti.

Pazarkule Sınır Kapısı'nda tampon bölge çevresindeki göçmenler, Yunanistan'a geçiş yapmak için bekleyişlerini sürdürüyor.

İPSALA SAKİN

Yunanistan'a açılan ve kapalı olan Pazarkule Sınır Kapısı'nın ardından diğer gümrük bölgesi olan ve Kipi Sınır Kapısı'na açılan İpsala Sınır Kapısı'na yönelen göçmenler, bu kapının da açılmaması üzerine buradan ayrılmaya başladı. Göçmenler, Yunanistan'a geçiş yapmak için farklı noktalara giderken, İpsala Sınır Kapısı önünde sessizlik hakim. Gümrük kapısında ise bir polis otobüsü ve TOMA hazır bekletiliyor.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------

İPSALA

Sınır kapısından görüntüler

Sınır kapısının çevresinden görüntüler

Polis otobüsünden görüntüler

TOMA'nın görüntüsü

Detaylar

EDİRNE

-Pazarkule sınır kapı noktasında bekleyenler

-Uyuyanlar

-Ailelerin ve çocukların ateş başında ısınmaları

-Genel ve detaylar

Haber-Kamera: Gülseli KENARLI-Mehmet YİRUN-Uğur CAN-Harun UYANIK/EDİRNE,

=============================

Hastanelerle ilgili şikayetler pes dedirtti: Asansörde parmak izi var

İZMİR'de, hastane ve sağlık çalışanlarına yönelik gün içinde yüzlerce şikayet yağdığını belirten Demokratik Sağlık-Sen İzmir İl Başkanı Ahmet Doğruyol, şikayetlerin bazılarının çok ilginç olduğunu belirterek, 'Asansörde parmak izi var', 'Hastanede çalışan herkesin üniversite mezunu olması gerekir' gibi şikayetlerle karşılaşıyoruz. Bu şikayetlerin hastaneye kadar gelerek konuyla ilgili dosya açılması, bize göre zaman kaybıdır. Şikayetlere yönelik bir eleme mekanizması olmalı" dedi.

Türkiye'deki kamu kurumları arasında en fazla memnuniyet oranına sahip olan kurumun sağlık kuruluşları olduğunun bilinmesine rağmen, hastane ve sağlık çalışanlarına yönelik gün içinde yüzlerce şikayet yağıyor. İlginç şikayetlerin meydana geldiği İzmir'de bulunan küçük bir hastane bile günde ortalama 14 kez CİMER'e şikayet ediliyor. Bu şikayetlerin içinde çok ilginç örneklerin olduğunu söyleyen Demokratik Sağlık- Sen İzmir İl Başkanı Ahmet Doğruyol, memnuniyet oranının yüzde 95 olduğunu vurguladı. Doğruyol şikayetlerin bazılarının çok ilginç olduğunu ve anlam veremediklerini anlatarak "Hastanelerin memnuniyet oranları yüzde 95'leri bulmasına rağmen bu şikayetlere anlam veremiyoruz. Bu şikayetlerin içerisinde çok çarpıcı ve ilginç olanları da var. İzmir'de son birkaç gün içindeki örneklere baktığımızda; 'Asansörde parmak izi var', 'Üniversiteden sevk edilen hastanın ilacının damar yolundan verilmesi gerekir','Hastanede çalışan herkesin üniversite mezunu olması gerekir' gibi şikayetlerle karşılaşıyoruz. Bu şikayetler bize göre yersiz ve gereksiz. Bunları söylerken vatandaşın mağdur olmasını istemiyoruz. Haklı olan vatandaş, gerçekten sağlık personeli tarafından mağdur ediliyorsa vatandaşımızın hakkını korumak bizim görevimizdir. Ancak bir vatandaşın 'Asansörde parmak izi var' diyerek yaptığı şikayetin hastaneye kadar gelerek konuyla ilgili dosya açılması, bize göre zaman kaybıdır" diye konuştu.

'MOTİVASYONU ETKİLİYOR'

Doğruyol, memnuniyet oranlarının yüksekliğine rağmen şikayetlerin de fazla olduğunu belirterek, bunu hasta psikolojisine bağladıklarını söyledi. Ahmet Doğruyol konuşmasını şöyle sürdürdü:

"En küçük hastanelerimizin bile yüzde 90'ların üzerinde memnuniyet oranları bulunuyor. Bu yüksek oranlara rağmen, İzmir'de sağlık kuruluşlarına yönelik çok fazla şikayet var. Bu durumu biraz da hasta psikolojisine bağlıyoruz. Evladını, yakınını hastaneye getiren bir vatandaşın psikolojisinin çok normal olamayacağını biliyoruz. Allah korusun, hepimiz aynı şeyleri yaşayabiliriz. Bunun yanında çok çarpıcı şikayetler yapılıyor. Bu şikayetlerin de 4483 sayılı kanuna göre ön incelemeye geçmesinden dolayı, hastanedeki idareci arkadaşlarımızın çalışma motivasyonları bozuluyor ve bunlara cevap verme amacıyla çok uzun zamanlar harcıyorlar. Aynı zamanda hastanede çalışan hemşire ve doktorların da motivasyonlarında düşüş meydana geliyor. Sağlık personelleri hastayı en iyi düşünen kişilerdir. Burada konunun uzmanı olmayan vatandaşların şikayetçi olması ve her şikayetin dikkate alınması maalesef moral ve motivasyon açısından sağlık çalışanlarını olumsuz etkiliyor. Burada şikayetlere yönelik bir eleme mekanizmasının olması gerektiğini düşünüyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Ahmet Doğruyol ile röp.

Hastanelerden genel detay görüntü

Hastane asansörlerinden görüntü

Muhabir anonsu,

Haber: Hande NAYMAN Kamera: Ahmet Turhan ALTAY/ İZMİR,

==============================

Kıvanç bebek öldü, ailenin hukuk mücadelesi sürüyor

ESKİŞEHİR'de, Neriman (33)- Ersin (37) Çınkıt çiftinin 3 yıl önce yüzde 98 engelli olarak dünyaya gelen çocukları Kıvanç, şubat ayında hayatını kaybetti. Acılı aile, hatalı doğum yaptırdığını öne sürdükleri doktor hakkında 'taksirle ölüme sebebiyet vermek'ten suç duyurusunda bulundu. Eskişehir 2'nci İdare Mahkemesi'nce kusurlu bulunduğu gerekçesiyle doğumun olduğu devlet hastanesinden aileye 60 bin lira tazminat ödenmesine karar verildi.

Ersin ve Neriman Çınkıt çiftinin 24 Mart 2017'de Eskişehir Devlet Hastanesi'nde dünyaya gelen bebekleri, iddiaya göre, doğum sırasında doktor ihmali nedeniyle yüzde 98 engelli oldu. Kıvanç bebeğe yapılan kontrolleri sonrası 'serebral palsi' ve 'epilepsi' tanısı koyuldu. Kıvanç bebek, 3 Şubat'ta hayatını kaybetti. Anne Neriman Çınkıt, kendisinin sezaryen doğum yapmak istediğini ancak doktorun zorla normal doğum yapmaya çalıştığı sırada kordon bağının 2 kez bebeğin boynuna dolandığını ve Kıvanç'ın bu nedenle oksijensiz kaldığını öne sürerek, şöyle konuştu:

"Doktor beni normal doğuma zorladı ve ben saatlerce bekletildim. Ben sezaryen doğum istememe rağmen sezaryene alınmadım ve işkence gibi bir doğum yaptım. Çocuğum doğduğunda mosmordu ve ağlamayarak dünyaya geldi. 'Bebeğim niye ağlamıyor, niye mosmor?' diye sordum. Bunlar telaşla apar topar beni bırakıp, çocuğu alıp gittiler. Sonrasında ne müdahale yapıldı bilmiyorum. Açıkçası ölü doğum yaptırdılar. Ölü doğan bebeği cihazlarla kendine getirmeye çalıştılar ama beyin fonksiyonlarını yitirdi zaten. Hiçbir şeyi gerçekleştiremiyordu Kıvanç. Ne gözler ne kulaklar. Hiçbir şey duymuyor, motor becerileri yok. Yani düşünün bir et yığını, sadece nefes alıyordu. Nefes almayı bile normal şekilde gerçekleştiremiyordu açıkçası. Biz 3 yıldır hem hukuk mücadelesi hem çocuğumun hayat mücadelesiyle uğraştık. Bir umutla iyi olacağını düşünüyorduk ama olmadı, kaybettik onu."

'BAŞKA CANLAR YANMASIN'

Baba Ersin Çınkıt ise başka canların yanmaması için doktorun ceza almasını istediklerini dile getirerek, "3 yıl önce Kıvanç bebeğimiz doktor hatasından dolayı engelli olarak dünyaya geldi. Serebral palsi ve epilepsi tanısı konuldu. Doğum öncesi ultrasonuna bakılmadığı için 2 kez kordon bağı boynuna dolanmış bebeği normal doğuma zorladılar ve doğum anında bebeğin beyni oksijensiz kaldı. 3 yıldır yaşam mücadelesi veren Kıvanç bebeğimizi 3 hafta önce kaybettik. Evlat acısı çok büyük, çok zor. Ölümüne sebep olan, tamamen doğum anında yaşanan olaylardan kaynaklıdır. Doğumda çocuğun beyni oksijensiz kaldığı için hiçbir fonksiyonunu kullanamıyordu. Bir ay sonra Kıvanç 3 yaşına girecekti. Melek geldi, melek gitti. Yavrumuz için gereken her şeyi yaptık. Başka canlar yanmasın, diye bu doktorun ceza almasını istiyoruz, görevden alınsın istiyoruz. Bulunduğu devlet hastanesini bırakıp özel hastaneye geçmiş. Yetkililerden önlemlerin alınmasını rica ediyoruz" diye konuştu.

DOKTOR HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Acılı aile, 26 Ocak 2018 tarihinde doktor ve hastane hakkında Eskişehir 2'nci İdare Mahkemesi'ne 'görevi kötüye kullanma' davası açtı. Bu davanın sonucunda hastane kusurlu bulundu ve aileye 60 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verildi. Aile, Kıvanç'ın ölümünün ardından Eskişehir Cumhuriyet Savcılığı'na da doktor hakkında 'taksirle ölüme sebebiyet vermek'ten suç duyurusunda bulundu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Neriman-Ersin Çınkıt çifti

-Hastane önündeki görüntüleri

-Kıvanç bebeğin doğum ve ölüm raporu

-Kıvanç bebeğin görüntüleri

-Neriman-Ersin Çınkıt ile röp.

-Bebeğin görüntüleri

-Şehir Hastanesi görüntüsü

-Genel görüntüler

Haber-Kamera: Hakan TÜRKTAN-Caner AKSU/ESKİŞEHİR,-

==============================

Trafik polisi kazanın ardından yolu süpürdü

ADANA'da, trafik polisi kazaya karışan 2 aracın çevreye saçılan parçalarını süpürerek yolu temizledi.

Kaza, dün akşam üzeri Yüreğir İlçesi Cumhuriyet Mahallesi'ndeki sanayi sitesinde meydana geldi. Ara yolda ilerleyen iki aracın çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldi. Çarpmanın ardından bölgeye gelen trafik polisleri, kaza raporunu tuttuktan sonra otomobillerin yola savrulan parçalarını süpürdü. Parçalardan başka araç ve yayaların zarar görmemesi için dakikalarca yolu süpüren polisin o anları güvenlik kameraları tarafından görüntülendi. Görevli polisin bu anları, sosyal medyada ilgi gördü.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

İki aracın çarpışması

Trafik polisinin yolu süpürmesi

Haber: Çağlar ÖZTÜRK-Kamera: ADANA,

===========================

'Koronavirüs' çocuklar arasında oyun oldu

DÜNYA genelinde binlerce kişinin ölümüne neden olan 'koronavirüs', ilkokul çağındaki çocuklar arasında oyun konusu oldu. Sosyal medya ve televizyonda sürekli salgınla ilgili yapılan paylaşımlara maruz kalan çocuklar, oyunlarında hastalığı 'koronavirüs' yapıyor. İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim görevlisi Dr. Aylin Koçak, ebeveynleri uyarıp, "Çocuklar, yaş izlediklerini veya maruz kaldıklarını yetişkinlerde olduğu gibi belli süzgeçlerden geçiremiyor. Bu durumda ebeveynlerin dikkatli olması gerekiyor. Çocuklar izledikleri şeyin doğruluğunu, yanlışlığını, ahlaki boyutunu düşünme konusunda yetişkinleri modelliyor" dedi.

?Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan 'koronavirüs', dünyanın birçok şehrine yayılarak, binlerce kişinin ölümüne neden oldu. Türkiye'de de koronavirüse karşı uzmanlar, sürekli uyarılarda bulunuyor. Tüm basın yayın organları ve sosyal medyada salgına karşı alınması gereken önlemlerle ilgili bilgi verilirken, bunlar, 7'den 70'e herkesin ulaşabileceği bilgiler oluyor. Teknolojiyi yakından takip eden özellikle ilkokul çağındaki çocuklar da bu bilgileri öğreniyor. Koronavirüs ile ilgili her gün gelen yeni bir bilgi haber olup, salgın gündemden düşmezken, çocuklar da salgını kendi aralarında oyun haline getirdi. İlkokulda eğitim gören birçok çocuk kendi aralarında oyun oynadıkları sırada eskiden 'grip' dedikleri hastalığa 'koronavirüs' demeye başladı.

'ÇOCUĞUN DÜNYASIYLA İLGİLİ DOĞAL SÜREÇ İŞLİYOR'

İzmir'de bazı okullarda çocukların bu oyunu oynadıklarına dair duyumlar aldıklarını anlatan Türk Eğitim Sen İzmir 1 No'lu Şube Başkanı Merih Eyyüp Demir, salgının oyunlaştırılmasının en önemli nedenlerinden birinin sosyal medya ve televizyon olduğunu vurguladı. Bu durumun doğal bir süreç olduğunu söyleyen Demir, "Bu durum basının 7'den 70'e tüm insanlar üzerinde önemli bir etkisinin olduğunun göstergesi. Basın yayın kuruluşları Çin'den dünyanın tamamına yayılmaya başlayan virüsü sürekli gündemde tutmakta. Çocuklarımız da kendi dünyalarında bunu içselleştirerek kendilerince bir oyun haline getirmiş durumdalar. Buradan yola çıkarak televizyonlarda çocukların yanlış bilgilenebileceği durumların önüne geçmek amacıyla kamu spotları artırılabilir. Bir eğitimci olarak bu oyunu oynamanın çocuklar üzerinde olumlu veya olumsuz bir ortam yarattığını düşünmüyorum. Çocuklar gördükleriyle alakalı kendilerince bir tepki veriyorlar. Burada çocuğun dünyasıyla ilgili gayet doğal bir süreç işliyor" diye konuştu.

'ÇOCUKLAR İZLEDİKLERİNİ TAKLİT EDİYOR'

İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim görevlisi Dr. Aylin Koçak ise çocukların gördükleri ve izledikleri her şeyi taklit ettiklerini belirterek, bu durumda ebeveynlerin dikkatli olması gerektiğini vurguladı. Koçak, "Bu tarz olaylarda çocuk perspektifinden bakmak gerekiyor. Çocuklar sosyal medyada gördükleri veya televizyonda izledikleri şeyleri taklit ediyorlar. Bu durumu da hayatlarına bu şekilde yansıtıyorlar. Buna biz modelleme diyoruz. Modelleme çocukların izledikleriyle şekilleniyor. Etkilenme süreci, bize çocukların izledikleri içeriğe dikkat etmemiz gerektiğini bize hatırlatıyor. Çocuklar yaş grubuna bağlı olarak izlediklerini veya maruz kaldıklarını yetişkinlerde olduğu gibi belli süzgeçlerden geçiremiyor. Bu durumda ebeveynlerin dikkatli olması gerekiyor. Çocuklar izledikleri şeyin doğruluğunu, yanlışlığını, ahlaki boyutunu düşünme konusunda yetişkinleri modelliyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Merih Eyyüp Demir ile röportaj

Aylin Koçak ile röportaj

Haber: Hande NAYMAN Kamera: Onur ATIŞ / İZMİR,

===============================

Şehitlerin anıları müzede yaşatılıyor

TOKAT'ta Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından kurulan 'Şehit Müzesi'nde, kahramanların anıları yaşatılıyor.

Tokat Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nde 2004 yılında 'Şehit Müzesi' oluşturdu. Müzeye şehitlerin ailelerinden alınan özel eşyaları yerleştirildi. Sergilenenler arasında şehitlerin vatani görevlerini yaparken ailelerine yazdıkları mektuplar, kullandıkları malzemeler ve fotoğrafları da yer alıyor. Müzeyi ziyaret edenler, duygusal anlar yaşıyor.

Şehit Müzesi'ni 2004 yılında kurduklarını belirten Dernek Başkanı İbrahim Demirel, "Tokatlı şehitlerimizin kullanmış oldukları malzemeleri burada sergiliyoruz. Müzemizin içerisinde şehitlerimizin saatleri, kalemleri, bıçakları, botları, palaskaları, ailelerine yazdıkları mektupları var. Bizler de aileleri olarak, şehitlerimizin anılarını bu müzede yaşatıyoruz. Ayrıca 1974 yılında bugüne kadar olan şehitlerimizin resimlerini de sergiliyoruz. Buraya öğrenciler geliyor, özellikle buradaki mektupları okuduklarında duygulanıyorlar" dedi.

Başkan Demirel, Türk Silahlı Kuvvetlerinin İdlib'te düzenlemiş oldukları 'Bahar Kalkanı' harekatının destekçisi olduklarını de belirterek "Şehit aileleri olarak operasyona katılan askerlerimize dua ediyoruz. Her zaman onların yanlarındayız. Bizler de şehit babaları olarak İdlib harekatında şehit evlatlarımızın yarım bıraktığı yerden görev almak istiyoruz" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

-Müzeden görüntüler

-Şehitlerin eşyaları

-Dernek Başkanının konuşması

Haber-Kamera: Fatih YILMAZ-Halil İbrahim YEL/TOKAT,

=========================

Akdeniz foklarını yatak odasında rahat bırakın'

SU ALTI Araştırma Derneği Akdeniz Foku Araştırma Grubu (SAD-AFAG) Koordinasyon Kurulu Başkanı Cem Orkun Kıraç, Akdeniz foklarının Antalya falezlerindeki mağaraları yuva olarak kullandığını belirterek, bölgede denize girenleri uyardı. Kıraç, "Fokların yatak odası olarak görülen mağara ve çatlaklara girmeyin. Siz nasıl yatak odanızda yabancı birini istemezseniz onlar da istemez" dedi.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) tarafından nesli küresel ölçekte tehlikedeki hayvanlar grubu içinde olduğu belirtilen Akdeniz foklarının avlanması 1977 yılında yasaklanırken, 1991 yılından itibaren de yaşam alanlarının korunmasına başlandı. Yaşam alanlarının koruma altına alınmasıyla Akdeniz foklarını sayısında az da olsa artış gerçekleşti.

SAD-AFAG Koordinasyon Kurulu Başkanı Cem Orkun Kıraç, Akdeniz foklarının hassas, ürkek ve utangaç canlılar olduğunu söyledi.

Akdeniz fokunun son günlerde Antalya'nın falezler bölümünde sıkça görülmesinden  mutluluk duyduğunu aktaran Kıraç, "O bölgede 4 Akdeniz foku olduğunu biliyoruz. Bu foklar kış aylarında falezlerdeki mağara ve çatlaklarda yaşıyor. Yaz aylarında ise Olympos, Adrasan ve Gelidonya bölgesine göçüyor. Belki birkaçı orada kalıyor olabilir" dedi.

Akdeniz foklarının insanlara zarar vermeyeceğini vurgulayan Kıraç, şöyle konuştu:

"İnsanlardan şunu istiyoruz. Bir mağara ve yaşam alanı olan çatlaklara girmeyin. İkincisi, tur teknelerini mağaralar önünde demirleyip gürültü yapmayın. Bunun dışında Akdeniz fokunun yaşadığı çevrede denize girmenin, dalış yapmanın, balık tutmanın ve kano yapmanın hiçbir sakıncası yok. Onları rahatsız eden mağaralarına girilmesi ve hemen evlerinin önünde yapılan gürültü. İnsanlar bu iki unsura dikkat ettiği takdirde, Akdeniz fokları ürkmez ve korkmaz. Evinde yaşamaya devam eder. Aslında mağaralar onların yatak odası. Siz nasıl yatak odanızda yabancı birini istemezseniz, onlar da istemez."

Akdeniz foklarının boylarının 2 ila 2.30 metre arasında değiştiğini, yetişkinlerinin 300 kilograma kadar ağırlaştığını hatırlatan Kıraç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Falezlerde yaşayan foklar yetişkin diyebileceğimiz büyüklükteler. Dünya üzerinde 33 tür fok arasında tek ve çift yaşamayı seçmiş tek tür Akdeniz fokudur. Onlar sürü olarak yaşamak yerine tek ve çift olarak yaşamayı seçti. Son 20 yılda yaşam alanlarının daralması, evlerinde rahatsız edildikleri için yaşam alanlarından çekilmeleri bu türü tehdit eden başlıca unsur. Çünkü burada yavruluyor, burada yavrusunu büyütüyor. Neslin devamı için betonlaşmamış, el değmemiş alanlar bırakmamız lazım. İnsanların onların mağaralarına girmesi kaçmalarına neden oluyor. Tur teknelerinin, kanocuların bunlara çok dikkat etmesi lazım. Etik olarak, vicdanen mağaralara girmek doğru değil zaten. Mağaralara girildiğinde yaşam alanını terk etmek zorunda kalıyorlar ve neslini devam ettiremiyor. Bu çatlak ve mağaralar Akdeniz foklarının yatak odası. Dolayısıyla yatak odalarına kimse girmesin."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

--------------------------------

-Falezlerin dibindeki foklarından yakın plan

-Falezlerden görüntü

-Plaj ünitesinden foklara pan

-Fokların yakın plan yüzerken

HABER: İbrahim LALELİ- KAMERA: ANTALYA,

=========================

Litre fiyatı 150 lira olan eşek sütüne yoğun ilgi

ADANA'da bir besici tarafından üretilen eşek sütü, litre fiyatı 150 TL olmasına rağmen yoğun ilgi görüyor.

Seyhan ilçesindeki bir küçükbaş hayvan ve eşek çiftliğinde üretilen eşek sütü, özellikle kanser hastaları tarafından yoğun ilgi görüyor. Adana Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse,  eşek sütünün anne sütüne en yakın süt olması nedeniyle tercih edildiğini belirterek, alerjiye neden olma ihtimalinin de çok az olduğunu kaydetti. Eşek sütünün akciğer hastalıklarına ve kansere iyi geldiği yönünde araştırmalar olduğuna değinen Köse, eşekler az süt verdiği için bu sütün değerli olduğunu belirtti.

'POPÜLARİTESİ ARTACAK'

Eşek çiftliklerinin Türkiye'de çok yaygın olmadığını aktaran Köse, şunları söyledi:

"Biz veteriner hekimlere düşen, yetiştiricilere düşen, diğer hayvanlarda süt miktarını artırdığımız gibi seleksiyona giderek yüksek süt verimine doğru ulaşmaya çalışmalıyız. Sanıyorum gelecekte biraz daha popülaritesi artacak bu durumun. İnsanlar öğrendikçe daha fazla kullanmaya başlayacaklar. Eşeklerin gebelik süreleri çok uzun, erkeklerin değerlendirilmesi mümkün değil. Sütü de az olduğu için doğal olarak pahalı oluyor. Ama sağlık için kullanıldığı için önemli."

KENTTE TEK ÇİFTLİK ONA AİT

Kentin tek eşek çiftliğinin sahibi Adana Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Murat Şen, yaklaşık 4 yıldır ticari olarak eşek sütü ürettiklerini dile getirerek, şöyle konuştu:

"Şu anda 60 civarında eşeğimiz var. Bunların 10 tanesi sağılıyor. Yaklaşık 200-300 gram civarında süt veriyorlar. Gelen hastalardan aldığımız bilgilere göre astım ve bronşiti neredeyse tamamen iyi ediyor. Aynı zamanda kanser hastaları da kullanıyor. Fakat ülkemizde ve dünyada henüz kanser türlerinden hangisine iyi geldiği bilimsel bir çalışmayla ispatlanmış değil. Fakat özellikle kemoterapi alan hastalar tahlil sonuçlarını gösterdiler. Süt içildiği süre olumlu sonuçlar görüyoruz. Hastanın direncini artırıyor. Tüm kanser hücreleriyle savaştığına dair bazı söylemler var ve bunu da birçok hastamızda gördük. Tabi umut tacirliği yapmak istemiyoruz, umut satmak istemiyoruz. Biz süt satıyoruz, hasta insanlar normal tedavi sürelerinin yanında bunu da bir yardımcı etken olarak alıp kullanıyorlar. Bu hayvanların yetiştirilmesi ve süt üretimi çok zor. Gebelikleri 12 ay sürüyor, altı aylık bir laktasyon süresi var. 6 ay civarında sağım yapılıyor, daha sonra yaklaşık olarak bir yıla yakın bir zaman tekrar yavrulaması bekleniyor. Bu süre zarfında tekrar yiyor bu hayvanlar. O yüzden maliyeti çok yüksek. Şu anda litre fiyatı 150 lira. Normal şartlarda zaten bu rakamdan aşağı vermek mümkün değil."

3 AYDIR EŞEK SÜTÜ TÜKETİYORLAR

Kanser hastası akrabası için çiftlikten süt alan Ayşe Avcı ise akrabasının 3 aydır eşek sütü tükettiğini belirterek, "Ameliyat oldu ama doktorlar 'yapacağımız hiçbir şey yok' dediler. Gününü saydı doktorlar. Ankara'da ameliyat oldu. Açtılar, kapattılar ondan sonra orada işte dediler eşek sütü kullansın. O günden bugüne çok şükür daha iyi. Yüzde 50 gerileme var. Burada, Adana'da tedavi görüyor şimdi. Hem doktor hem de daha çok biz günde bir bardak bu sütü veriyoruz. Her gün, günlük. Haftada bir de buraya geliyoruz" dedi.

Görüntü Dökümü

-----------------------

Eşeklerden görüntü

Veteriner Hekimler Odası başkanı ile röp.

Eşek sütünün sağılması

Üretici ile röp.

Beslenen eşekler

Süt alan kadın ile röp.

Sütten genel ve detaylar

Kadın eşek sütü alırken

Eşeklerden genel ve detaylar

Haber: Nuri PİR-Kamera: Eser PAZARBAŞI/ADANA,


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Yunanistan Akdeniz Türkiye Haberler

title