Haberler

Cuma namazı farz mı? Cuma namazı kılmak kimlere farz?

Gündem Haberleri

Cuma namazı, İslam dininde cuma günü öğle vakti cemaatle kılınması farz olan iki rekatlık bir namazdır. Müslüman alemin için önemli olan Cuma gününün gelmesiyle beraber arama motorlarında Cuma namazı farz mı? Cuma namazı kılmak kimlere farz? soruları aratıldı. Peki, Cuma namazı farz mı? Cuma namazı kılmak kimlere farz?

Cuma namazı farz mı? Cuma namazı kılmak kimlere farz? soruları merak ediliyor. Cuma ibadetinin İslam'dan önce de Araplarda bulunduğu hususunda bazı araştırmalar yapılmıştır. Genel inanca göre Cuma Suresi'nin inmesi ile hicret sırasında Müslümanlara farz kılınmış olan bir ibadettir. Cuma gününe başlamamızla beraber ise cuma namazı farz mı? merak edildi. Peki, Cuma namazı farz mı? Cuma namazı kılmak kimlere farz?

Cuma namazı; Kitap, Sünnet ve icma ile sabit olup, hutbeyi de içeren, cemaatle kılınan iki rekatlı ve diğer namazlardan farklı özellikler taşıyan ve her mükellefin yerine getirmesi gereken farz-ı ayın bir namazdır (Mevsıli, el-İhtiyar, I, 271-272).

Allah Teala, cuma namazı vaktinde çalışma ve alışveriş yapma ile ilgili olarak, "Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, alışverişi bırakıp hemen Allah'ı anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın, Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz." (Cum'a, 62/9-10) buyurmaktadır. Ayetten anlaşıldığına göre, cuma namazından önce ve sonra çalışmak ve alışveriş yapmakta bir sakınca yoktur. Ancak cuma namazı kılmakla yükümlü olanların cuma saatinde alışverişi terk etmeleri ve camiye gitmeleri gerekir. Bu itibarla cuma namazı kılmakla yükümlü olmayanlar, alışveriş yapabilirler.

Cuma namazı farz mı? Cuma namazı kılmak kimlere farz?

Cuma namazı kılmakla yükümlü olanların cuma saatinde alışveriş ile meşgul olmaları tahrimen mekruhtur; ancak yapılan alışverişle elde edilen kazanç helaldir. Ayrıca cuma namazı ile mükellef bir tüccarın, işyerinde cuma namazıyla mükellef olmayan bir kimseyi çalıştırmasında ve bu şekilde kazanç elde etmesinde bir sakınca yoktur (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, III, 41).

Zuhr-i ahir, son öğle namazı demektir. Bazı İslam bilginleri, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde cuma namazı kılınmasının sahih olmayacağı ihtimaline binaen, o günkü öğle namazının ihtiyaten kılınmasını önermişlerdir. Zuhr-i ahir adıyla dört rekat olarak kılınan bu namaz, cuma namazına dahil değildir. Hz. Peygamberden (s.a.s.) ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında bu isimle kılınmış bir namaz yoktur. Zuhr-i ahir, İslam coğrafyasının genişlemesi ve şehirlerde nüfusun kalabalıklaşması sonucu, cuma namazının, Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminde olduğu gibi, bir şehirde bir tek camide kılınmasının mümkün olmaması, birden fazla camide cuma namazının kılınması zorunluluğunun ortaya çıkması ile gündeme gelmiş bir namazdır. Gerekçesi de, birden fazla camide kılınan cuma namazlarından ilk önce kılınanın geçerli olacağı, diğer camilerde kılınan namazın ise geçersiz olabileceği varsayımıdır. İşte bu şüpheli durumdan kurtulmak için, içinde bulunulan cuma vakti kastedilerek ihtiyaten, zuhr-i ahir yani "vaktine ulaşılıp da eda edilemeyen son öğle namazı" niyeti ile dört rekatlık bir namaz kılınması bazı alimlerce uygun görülmüştür (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, III, 16-18; Karafi, ez-Zehira, II, 354-355; İbn Kudame, el-Muğni, III, 212; Şirbini, Muğni'l-muhtac, I, 420-422). Fakat böyle bir varsayıma mahal yoktur. Çünkü cuma namazının tek camide kılınması, cumanın anlamına uygun olmakla birlikte, nüfusu milyonlara ulaşan büyük şehirlerin ortaya çıktığı günümüzde bunun yerine getirilmesi mümkün değildir. Zaten Hanefi mezhebinde fetvaya asıl olan görüşe göre, herhangi bir kayıt olmaksızın bir şehirde birden çok camide cuma namazı kılınabilir (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, III, 15-16). İmam Şafii de Bağdat'a gittiğinde cuma namazının birden fazla yerde kılındığını görmüş ve buna karşı çıkmamıştır (Nevevi, el-Mecmu', IV, 585; Şirbini, Muğni'l-muhtac, I, 420-422). Böyle olunca, her bir camide kılınan cuma namazının ayrı ayrı geçerli olması, bu yönden aralarında bir fark gözetilmemesi esas olup cuma namazı kılanların ayrıca zuhr-i ahir (son öğle namazı) kılmaları gerekmez. Ancak cuma namazına dahil olmadığını bilerek, bu namazı kılmak isteyenler için de bir sakınca söz konusu değildir.

Cuma namazı farz mı? Cuma namazı kılmak kimlere farz?

Kadınlar ve kendilerine cuma namazı farz olmayan hasta ve benzeri kimseler vakit girdikten sonra, imam cuma namazını bitirmeden önce kendi evlerinde öğle namazını kılarlarsa bu namaz geçerli olur. Kendilerine cuma namazı farz olmayan bu gruptakilerin şehirde veya şehir hükmünde olan bir yerde öğle namazında cemaat yapmaları mekruhtur; kendi başlarına kılmalıdırlar. Kendisine cuma namazı farz olan bir kimse ise özürsüz olarak cumaya gitmez ve imam cuma namazını bitirmeden önce kendi evinde o günkü öğle namazını kılarsa Hanefilere göre bu namaz geçerlidir, fakat cumaya gitmediği için günahkar olur. Diğer üç mezhebe ve Hanefilerden İmam Züfer'e göre ise kıldığı öğle namazı geçersizdir. Bu kimse öğle namazını, cuma namazı kılındıktan sonra tekrar kılmalıdır (Merğinani, el-Hidaye, II, 115-117; Halebi, es-Sağir, s. 321).

Cuma namazının sahih olması için cemaatin şart olduğu konusunda bütün bilginler ittifak etmekle birlikte, gerekli görülen asgari sayının kaç olduğu hususunda farklı görüşler belirtmişlerdir. Cuma namazının kılınabilmesi için, İmam Ebu Hanife ve İmam Muhammed'e göre, imamın dışında en az üç, Ebu Yusuf'a göre ise, iki kişinin bulunması gerekir (İbnü'l-Hümam, Feth, II, 58). Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre, en az kırk kişi bulunmalıdır (Nevevi, el-Mecmu', IV, 487; İbn Kudame, el-Muğni, III, 202-203). Maliki mezhebine göre ise on iki kişinin bulunması şarttır (Haraşi, Şerhu Muhtasar, II, 76-77). Hz. Peygamberin (s.a.s.) Medine'ye hicretinden önce Nakiu'l-Hadamat'ta kılınan cuma namazında kırk kişi hazır bulunmuştu (İbn Mace, İkametu's-Salat, 78). Ancak daha az kişi ile cuma namazı kılındığı da bilinmektedir. Nitekim Hz. Peygamberin (s.a.s.) emri ile Mus'ab b. Umeyr Medine'de 12 kişiye cuma namazını kıldırmıştır (Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra, III, 255). Resulullah (s.a.s.), cuma namazını kıldırırken, ticaret kervanının geldiğini haber alan cemaatten on iki kişi dışında hepsinin dışarı çıktığı rivayeti de sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buhari, Cumua, 38). Öte yandan Hz. Peygamber (s.a.s.), bir yerleşim biriminde sadece dört kişi bulunsa bile, cuma namazının farz olduğunu bildirmiştir (Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra, III, 255). Görüldüğü üzere Hz. Peygamberden (s.a.s.) gelen rivayetler, biri imam olmak üzere en az dört kişinin bulunduğu yerde cuma namazının kılınabileceğini göstermektedir. Bu da cuma namazının kılınabilmesi için gerekli kişi sayısının alt sınırını belirler.

Cuma namazı, akıllı, ergenlik çağına erişmiş, sağlıklı, hür ve misafir olmayan Müslüman erkeklere farz kılınmıştır. Kadınlar, hürriyeti kısıtlı olanlar, yolcular ve cemaate gelemeyecek kadar mazereti olanlar Cuma namazı kılmakla yükümlü değildirler. Cuma namazını terk edenlere yönelik tehditkar ifadeler taşıyan hadisler, Cumanın önemini vurgulamak ve mazeretsiz terk edenlerin cezayı hak edeceklerini bildirmek amacını taşırlar. Bu hadislerden bir kısmında Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Birtakım insanlar ya Cuma namazını terk etmeyi bırakırlar yahut da Allah onların kalplerini mühürler, artık gafillerden olurlar." (Müslim, Cuma, 40); "Her kim önemsemediği için üç Cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler." (Ebu Davud, Salat, 212). Buna göre, özürsüz olarak Cuma namazını terk eden bir Müslüman büyük günah işlemiş olur. Fakat farziyetini inkar etmedikçe ve hafife almadıkça; cumayı üç kez terk etmekle nikahı düşmez.

Cuma namazı hür, mazereti olmayan ve mukim olan her müslüman erkeğe, farz-ı ayındır (Cum'a, 62/9). Ayrıca hadis kaynaklarında cuma namazının fazileti, kuvvetli bir farz olduğu ve bu namazı özürsüz olarak terk etmenin büyük günah sayıldığı konusunda sahih hadisler bulunmaktadır: "Önemsemeyerek üç cumayı terk eden kimsenin kalbini Allah mühürler." (Ebu Davud, Salat, 212; İbn Mace, İkametü's-salat, 93; Tirmizi, Salat, 247; Nesai, Cumua, 2) "Birtakım kimseler, ya cuma namazını terk etmekten vazgeçerler ya da Allah onların kalplerini mühürler ve artık onlar gafillerden olurlar." (Müslim, Cumua, 40; Nesai, Cumua, 2) Bu hadis-i şerifler, cuma namazını terk etmenin bir müslüman için ne kadar sakıncalı olduğunu ifade etmeye yeterlidir. Dinimize göre hasta ve yolcu olanlarla, stratejik önemi haiz yerlerde hizmet verenler hariç, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş her müslüman erkeğe cuma namazı kılmak farzdır. Hürriyeti kısıtlanmış veya namaza gitmesi nedeniyle işinden olma ihtimali olan kimse için bu durum geçici bir mazeret sayılır.

Cuma namazı, akıllı, ergenlik çağına erişmiş, sağlıklı, hür ve mukim (misafir olmayan) erkeklere farzdır. Kadınlar, hürriyeti kısıtlı olanlar, yolcular ve cemaate gelemeyecek kadar mazereti olanlar cuma namazı kılmakla yükümlü değildirler. Ancak kılmaları halinde bu namazları geçerli olup ayrıca öğle namazı kılmaları gerekmez. Hz. Peygamber (s.a.s.) , "Cemaatle Cuma namazı kılmak, her Müslüman'a farzdır. Ancak, köle, kadın, çocuk ve hastaya farz değildir." (Ebu Davud, Salat, 217; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, II, 550; Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra, III, 246) buyurmuştur. Asr-ı saadetten günümüze kadar bütün alimler, cuma namazının kadınlara farz olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir (İbnü'l-Hümam, Feth, II, 59; Nevevi, el-Mecmu', IV, 483-484; İbn Kudame, el-Muğni, III, 216). Cuma namazının kadınlara farz kılınmamış olması, onlar hakkında bir mahrumiyet değil, muafiyettir. Diledikleri takdirde, camiye gidip cemaatle cuma namazı kılmalarında dinen bir engel yoktur. Hatta hutbe ve vaazlardan istifade etmeleri için cuma namazlarına devam etmeleri tavsiye edilebilir.

Cuma namazı farz mı? Cuma namazı kılmak kimlere farz?

Cezaevindeki mahkumlar cuma namazı kılmakla mükellef değildir (İbn Abidin, Reddü'l-muhtar, III, 28-29). Cezaevi şartlarında cuma namazı kılma imkanı bulamayan kimseler, cuma namazı kılmadıkları için günahkar olmazlar. Ancak öğle namazını kılmakla yükümlüdürler. Cuma namazı kılma imkanı bulmaları halinde, mahkum olan bir şahsın cuma namazı kıldırması caizdir. Şafii mezhebine göre Cuma namazı kılınan yerin herkese açık olması (izn-i am) şartı bulunmadığından (Gazzali, el-Vasit, II, 65) cezaevindekiler kırk kişi olmaları ve imkan bulmaları halinde cuma namazını kılmakla mükellef olurlar. Bu durumda da içlerinden birinin imamlık yapması caizdir (Remli, Nihayetü'l-muhtac, II, 287).

Cuma namazında hutbe, namazın sahih olmasının şartlarından biridir. Hutbe okunmadan kılınan bir cuma namazı sahih değildir. Bu nedenle hutbe okunurken en az bir erkeğin hazır bulunması gerekir. Ancak cuma kılabilmek için hutbeye yetişmek ve dinlemek şart değildir. Buna göre, mazeretine binaen okunan hutbeye yetişemeyen veya hutbeyi duymayan kişinin kıldığı cuma namazı sahih olur. Hutbeyi dinlemeye yetişemeyen kimse, cuma namazının ikinci rekatına bile yetişse, imam selam verdikten sonra ayağa kalkıp bir rekat daha kılarak cuma namazını tamamlar (İbnü'l-Hümam, Feth, II, 63).

Sadece Cuma günleri nafile oruç tutmak, tenzihen mekruh görülmüştür. Resul-i Ekrem (s.a.s.), "Sizden hiç kimse Cuma günü oruç tutmasın. Ancak bir gün önceden veya sonradan oruç tutuyorsa, bu takdirde Cuma günü de oruç tutabilir." (Ebu Davud, Savm, 50) buyurmuştur. Cuma günü kazaya kalan farz veya adak gibi vacip bir oruç tutmakta sakınca bulunmamaktadır. Cuma günü nafile oruç tutmak isteyenlerin, bir gün önce veya sonrasında da oruç tutması uygun olur. Oruç tutmak için özellikle Cuma gününü seçmenin mekruh oluşu bu günün müslümanların haftalık bayram günü kabul edilmesindendir.

Haberler.com / Sumru Tarhan - Gündem

Dini Gündem Haberler

title