Haberler

Güneydoğu'da Aile Planlaması

Mardin Kadın Doğum Hastanesi ve Çocuk Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Adem Özden, Aile Planlamasının Ailedeki Kişi Sayısını Sınırlama, Çocuk Yapmama ya da Nüfusu Azaltma Anlamına Gelmediğini Söyledi.

Mardin Kadın Doğum Hastanesi ve Çocuk Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Adem Özden, aile planlamasının ailedeki kişi sayısını sınırlama, çocuk yapmama ya da nüfusu azaltma anlamına gelmediğini söyledi.

Türkiye'de kadınlar arasında istenen çocuk sayısıyla ilgili olarak yapılan araştırma hakkında bilgi veren Dr. Adem Özden, aile planlamasının ailedeki kişi sayısını sınırlama, çocuk yapmama ya da nüfusu azaltma anlamına gelmediğini belirtti. Mardin'de ve bölgede yapılan araştırmalar sonucunda, istenen çocuk sayısıyla sahip olunan çocuk sayısı arasında belirgin bir fark olduğunun tespit edildiğini kaydeden Dr. Özden, "Kadınlar arasında bölgemizde ortalama istenen çocuk sayısı 1-3 iken, sahip olunan çocuk sayısı ise ortalama 7 civarında. Ülkemizin batısında ise ortalama istenen çocuk sayısı 2-3 iken, ortalama sahip olunan çocuk sayısı 3-4'tür. Aslında istenen çocuk sayısı, Türkiye'nin her yerinde hemen hemen aynı iken, sahip olunan çocuk sayısı arasında belirgin fark bulunmaktadır. Bununda en önemli nedeni eğitimsizliktir. Bayanların eğitim seviyesi arttıkça 'aile planlaması' bilincinin arttığı görülmüştür. Ülkemizde üniversite mezunu bayanların sahip olduğu çocuk sayısı 1-2 iken, okur yazar olmayanlarda bu rakam 6-7'dir" dedi.

Aşırı nüfus artışının eğitimsizliği beraberinde getirdiğini savunan Dr. Özden, eğitimsizliğin de aşırı doğurganlığı beraberinde getirdiğine dikkat çekerek, bu kısır döngünün eğitimsizlik ayağında kırılması gerektiğini dile getirdi. "Ailelerin istedikleri zaman, istedikleri sayıda ve bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmaları" olarak tanımlanan aile planlamasında amacın, anne ve doğacak bebeğin sağlıklı olması ve sağlıklı çocuklar yetiştirilmesi olduğunu kaydeden Dr. Özden, kontrolsüz olarak birbirini takip eden doğumlar ve düşüklerin anne ve çocuk sağlığını ciddi boyutlarda tehdit ettiğini ve planlamanın ailedeki kişi sayısını sınırlama, çocuk yapmama ya da nüfusu azaltma anlamına gelmediğini, hatta bir amacının da çocuk sahibi olmayan ailelere yardım ve yol göstermek olduğunu açıkladı.

Ülkemizdeki nüfus artış oranının Avrupa'da ilk sıralarda olduğuna dikkat çeken Dr. Özden, "Yüksek oranlarda çocuk nüfusu, eğitimsizlik ve yoksulluk kıskacındadır. Aile planlaması yöntemlerine karşı 'toplumda kısırlık, kilo artışı, adet düzensizliği, tüylenme, cinsel isteksizlik, suni hormon içerdiği için zararlı' gibi önyargılar mevcuttur. Bunlar bilgi eksikliğinden kaynaklanmakta olup, bu önyargılar ciddi anlamda aile planlaması yöntemlerinin kullanılmasını engellemektedir. Bu nedenle aile planlamasının amaçlarından biri de, aileleri üreme sağlığıyla ilgili konularda bilgilendirmektir" şeklinde konuştu.

"HIZLI NÜFUS ARTIŞININ EKONOMİK GELİŞİM ÜZERİNE OLUMSUZ ETKİSİ BÜYÜK"

Dr. Adem Özden, aile planlamasının aile ve toplumsal açıdan yararları hakkında şu bilgileri verdi:

"- Doğum sayısının fazla olması anne-bebek sağlığını bozar. Özellikle 4. doğumdan sonra istenmeyen durum gelişme olasılığıyla anne ve bebeğin ölüm riski artar. Sık doğum, annenin sağlığını bozar. En sağlıklı annede bile iki doğum arasında en az 2-3 yıllık bir süre olmalıdır. Aile planlaması, iki doğum arasındaki süreyi ayarlamak için en iyi yöntemdir.

- Bir ailenin en büyük sorumluluğu; çocuklarını sağlıklı büyütmek, onların geleceklerini güvenceye almaktır. Aile, bakabileceği kadar çocuk sahibi olursa onların maddi manevi ihtiyaçlarını daha iyi bir şekilde karşılar. Aile planlaması yöntemiyle bedenen ve ruhen sağlıklı çocuklar yetişir.

- Hızlı nüfus artışının ekonomik gelişim üzerine olumsuz etkisi çok büyüktür. Aile planlamasıyla hızlı nüfus artışını yavaşlatarak toplumun eğitim, beslenme, konut ve çevre koşullarının iyileştirilmesi sağlanır. Bütün bunların sonucunda nüfusun niteliği iyileştirilerek sağlıklı bir toplum oluşturulur.

- 20 yaşından önce ve 35 yaşından sonra yapılan doğumlar, anne ve bebek açısından risklidir. Özellikle 35 yaşından sonra yapılan doğumlarda sakat ve hastalıklı bebek doğurma riski artmakta, erken doğum ve düşük kilolu bebek doğumları artmaktadır. Aile planlaması bu riskli gebelikleri önleyerek ana çocuk sağlığını korumayı amaçlar ve bebek ölüm hızı azaltılır.

- Aile planlaması çalışmalarının bir diğer yararı da çocuk sahibi olmayan ailelere yardım etmek, yol göstermek ve tıbbi olanaklardan yararlanmalarını sağlamaktır.

- İstenmeyen gebelikler, çoğunlukla isteyerek yapılan kürtajla ya da düşükle sonlandırılır. Anne sağlığını tehlikeye sokan çok sayıda düşükler, özellikle sağlıksız koşullarda yapıldığında anne ölümlerine kadar gitmektedir. Aile planlaması, istenmeyen gebelikleri önleyerek eşlerin ne zaman çocuk yapacaklarına karar vermelerini sağlar ve kürtaj oranı azalır."

Türkiye'de aile planlaması hizmetlerinin Sağlık Bakanlığı'na bağlı olan hastaneler, sağlık ocakları, ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezlerinde, üniversite hastaneleri ve özel sağlık merkezlerinde verildiğini anlatan Dr. Özden, sağlıklı toplumun ruhen, bedenen ve sosyal olarak sağlam olan bireylerden oluştuğunu ve bu unsurların sağlanmasının belli ekonomik imkanlara ve eğitime bağlı olduğunu vurguladı.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Adem Özden, daha sağlıklı bir nesil için vatandaşlar arasında "Aile Planlaması" bilincinin oluşturulabilmesi konusunda devlet başta olmak üzere toplumun her kesimine görev düştüğünü sözlerine ekledi.

(MNG-EST-NÇ-NÇ-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title