Ruanda-Kongo krizi neden çıktı? Çözüm mümkün mü?

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Afrika Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mürsel Bayram, Ruanda ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti arasında yaşanan krizin arka planını AA Analiz için kaleme aldı.
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Afrika Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mürsel Bayram, Ruanda ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti arasında yaşanan krizin arka planını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Ruanda ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) arasında yaşanan krizin altında yatan sebepler demografik, etnopolitik ve ekonomik olmak üzere 3 kategoride özetlenebilir. İlk olarak, iki komşu ülke arasında coğrafi ve demografik bir asimetrinin olduğunu belirtmek gerekir. KDC toprakları 90 adet Ruanda'yı ihtiva edecek kadar geniştir ve KDC nüfusu Ruanda nüfusunun 8 katı kadardır. Ruanda'da sınırlı kaynaklara sahip küçük bir alanda yoğun bir nüfusun varlığı, ülkeyi bir tür hayat sahası (Lebensraum) arayışına itmektedir. Bilhassa uluslararası piyasalarda kahve fiyatlarının dalgalandığı dönemlerde artan demografik baskı 1994'te ülkeyi soykırıma götüren faktörlerden biri olduğunu da hatırlamak gerekir.
Krizin tarihi arka planı
Ruanda'daki nüfus baskısını hafifletecek ilk yer KDC'nin verimli doğu bölgesiydi. Nitekim, 1994'te yaşanan soykırımın ardından yaklaşık 2 milyon Hutu, KDC'nin Kivu bölgesine yerleşti. Tutsilere yönelik soykırımın faili olan Hutular KDC'deki mülteci kamplarında Ruanda'nın Kurtuluşu İçin Demokratik Güçler (FDLR) çatısı altında yeniden örgütlenme fırsatı buldu. Buna mukabil Tutsiler de Halkın Savunması için Ulusal Kongre (CNDP) çatısı altında örgütlendiler.
Kısacası, Ruanda'da bitmiş görünen Hutu-Tutsi kavgası KDC'de kaldığı yerden devam etti. KDC ve Ruanda hükümetlerinin etnopolitik yaklaşımları da bu kavgayı büyüttü. Doğu Kongo'daki Hutu milislerine Kinşasa'daki Mobutu Sese Seko rejiminin göz yumduğunu iddia eden Ruanda bahse konu tehdidi bertaraf etme gerekçesiyle sınır ötesi harekat düzenledi. Bu harekat Angola, Burundi ve Uganda'nın da kendi çıkarları doğrultusunda müdahil olmasıyla 1996-1997 yılları arasında yaşanan Birinci Kongo Savaşı'nı tetikledi ve 32 yıllık Mobutu iktidarının yıkılmasıyla neticelendi.
Ruanda'nın Kinşasa'da ve Doğu Kongo'da devam eden siyasi-askeri etkisi Mobutu'nun halefi Laurent-Désiré Kabila'yı rahatsız etti. Nitekim Tutsileri hükümetten uzaklaştıran Kabila, Ruanda'nın Doğu Kongo'daki askeri nüfuzunu zayıflatmak için orada bulunan Hutu milislerin tekrar örgütlenmesine imkan tanıdı. Bunun üzerine Ruanda ordusu, KDC-Ruanda sınır hattında güvenli bir bölge oluşturmak amacıyla 1998'de bir kez daha Doğu Kongo'ya müdahale etti. Böylece 1998- 2003 yıllarında yaşanan İkinci Kongo Savaşı'nda Angola, Namibya ve Zimbabve destekli KDC ordusu ile Ruanda-Burundi-Uganda ittifakı karşı karşıya geldi. Savaş devam ederken Kabila suikaste kurban gitti. Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ile işbirliği halindeki Tutsi subayların ise bu suikastte dahlinin olduğu değerlendirilmektedir.
CNDP örgütü, 23 Mart 2009'da Laurent-Désiré Kabila'nın oğlu olan dönemin Cumhurbaşkanı Joseph Kabila ve hükümetiyle barış anlaşması imzaladı. Silah bırakmayı reddeden bazı Tutsiler, söz konusu anlaşmanın imzalandığı güne atıfla 23 Mart Hareketi'ni (M23) kurdular. Ruanda tarafından komuta edilen M23 örgütü 2012'de 1 milyon nüfuslu Goma şehrini ele geçirecek kadar güçlendi. Bilahare şehirden çıkarılan M23 milisleri 2022'de tekrar örgütlenince KDC yönetimi özel askeri şirketlere yöneldi.
Güney Afrika menşeli Wazalendo grubu ile çoğu Bulgaristan, Belarus ve Gürcistan'dan gelen Agemira RDC şirketinin paralı askerleri Doğu Kongo'da Kinşasa adına savaştı. Ayrıca, Asociatia RALF şirketinin topladığı Romanya vatandaşı 300 kadar eski asker ve polis Goma'da konuşlandı. KDC askerleri 100 dolar civarında maaş alırken yabancı paralı askerlerin 3 bin ila 8 bin dolar arasında aylık ücret almaları doğal olarak KDC ordusunun motivasyonunu düşürdü. Bundan güç alan M23 örgütü 2025 yılı başında yabancı paralı askerleri teslim alarak Goma'da kontrolü ele geçirdi. M23 milislerinin şehre girişi sırasındaki tepkilere bakıldığında örgütün yerel halktan kısmen destek bulduğu anlaşılıyor.
Ekonomik sebepler
Doğu Kongo'daki isyan hareketlerini ve Kigali-Kinşasa gerilimini besleyen temel ekonomik motivasyon bölgedeki madencilik faaliyetleridir. KDC, elektronik cihazların üretiminde kullanılan metaller ve nadir toprak mineralleri bakımından çok zengindir. Şarj cihazları ve elektrikli araçların bataryaları için hayati önem arz eden koltan madenlerinin yaklaşık yüzde 70'i KDC'de bulunuyor. Altın, elmas ve kobalt gibi kıymetli madenler açısından da zengin olan ülkede bu zenginliğin kayda değer bir kısmı Goma merkezli Kuzey Kivu vilayetinde yoğunlaşıyor. Burada yasal ve yasadışı maden faaliyetlerinden elde edilen gelirin yüksek olması gerek yerel silahlı grupları gerekse de kaynak fakiri komşu ülkeleri risk almaya teşvik ediyor. Nitekim Kinşasa'ya göre Ruanda, isyancı hareketleri kullanarak Doğu Kongo'daki maden zenginliğini yağmalıyor. KDC'de çıkarılan altının yüzde 90'ı Ruanda'ya ve diğer komşu ülkelere kaçırılıp Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) ihraç ediliyor. KDC Maliye Bakanı Nicolas Kazadi, maden yönünden fakir olan Ruanda'nın son yıllarda milyarlarca dolar değerinde altın, kalay, tantal ve tungsten ihraç ettiğini, bunların KDC menşeli madenler olduğunu ifade etti. Ruanda ise KDC'nin bölgedeki otorite zafiyetine atıf yaparak "100'ü aşkın silahlı grubun Kongo ekonomisini yamyamlaştırmış olmasının sorumlusu biz değiliz" şeklinde karşılık verdi.
-Arabuluculuk için muhtemel senaryolar neler?
Paul Kagame liderliğindeki Ruanda hem kendisinden 90 kat büyük KDC'yi hem de ona destek veren Güney Afrika Cumhuriyeti'ni karşısına almış durumda. KDC ile Ruanda arasında 2022'den beri Angola'nın başkenti Luanda'da devam eden barış görüşmelerinde henüz ciddi bir ilerleme kaydedilemezken geçtiğimiz günlerde Ankara'da resmi temaslarda bulunan Kagame, Somali ile Etiyopya'yı bir araya getirmeyi başaran Türkiye'nin Ruanda ile KDC arasındaki krizin çözümü için de aktif bir rol üstlenebileceğini ima etti.
KDC Dışişleri Bakanlığı ise "Afrikalıların sorunlarına Afrikalıların çözüm bulması" gerektiğini belirterek Luanda Süreci'ne bağlı kaldıklarını vurguladı. Dolayısıyla, Türkiye'nin arabuluculuğu konusunda KDC tarafı henüz ikna olmuş değil. Kigali ve Kinşasa barışa ikna edilse dahi Doğu Kongo'daki egemenlik zafiyeti ve talan ekonomisi kolaylıkla bertaraf edilecek gibi görünmüyor.
[Doç. Dr. Mürsel Bayram, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Afrika Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanıdır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.