Haberler

DHA YURT ÖZEL GÜNDEMİ -TEKRAR

Ameliyatta unutulan gazlı bez nedeniyle ölüme soruşturma izni ANTALYA Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 5 yıl önce olduğu açık kalp ameliyatı sırasında unutulan gazlı bez nedeniyle geçen ay yaşamını yitiren Mehmet Demirci'nin (65) ölümüyle ilgili Antalya Valiliği'nin soruşturma izni vermeme...

Ameliyatta unutulan gazlı bez nedeniyle ölüme soruşturma izni

ANTALYA Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 5 yıl önce olduğu açık kalp ameliyatı sırasında unutulan gazlı bez nedeniyle geçen ay yaşamını yitiren Mehmet Demirci'nin (65) ölümüyle ilgili Antalya Valiliği'nin soruşturma izni vermeme kararı, Bölge İdare Mahkemesi tarafından bozuldu. Antalya Savcılığı, hastanede görevli 5 doktor ve diğer sorumlular hakkında soruşturma başlattı.

Zonguldak'ın Kilimli ilçesinde oturan inşaat ustası evli ve 2 çocuk babası Mehmet Demirci, Ağustos 2015'te Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde açık kalp ameliyatı oldu. Mehmet Demirci, 7 Ocak 2019'da evden çıktıktan sonra işe giderken fenalaşınca ambulansla Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi'ne kaldırıldı. Vücudundaki bir damardan kan sızıntısı olduğu tespit edilen Mehmet Demirci, ameliyata alındı. Doktorlar, ameliyat sırasında Demirci'nin aort damarının arkasında yarım metre uzunluğunda gazlı bez olduğunu tespit etti. Ameliyatta çıkarılan gazlı bezin aort damarına zarar verdiği belirlendi. Demirci, ameliyatın ardından tedavi gördüğü yoğun bakım ünitesinde yaşamını yitirdi. Mehmet Demirci, Kilimli ilçesinde toprağa verilirken, oğlu Eray Demirci, babasından gazlı bez çıktığını öğrenince büyük şok yaşadı.

İDARE MAHKEMESİNDEN 'SORUŞTURMA İZNİ' KARARI

Babasının ölümünün ardından hukuk mücadelesi başlatan Eray Demirci, avukatıyla birlikte savcılığa giderek Antalya'daki ameliyatı yapan doktorlardan şikayetçi oldu. Antalya Valiliği, 3 Temmuz 2019'da verdiği kararda sorumlu doktor ve sağlık personeli hakkında soruşturma izni vermedi. Demirci, Konya Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurarak Valiliğin kararına itiraz etti. Demirci'yi haklı bulan mahkeme, Valiliğin 'soruşturma izni verilmemesi' kararını kaldırdı. Kararda, alınan bilirkişi raporunda Mehmet Demirci'nin vücudunda gazlı bez unutulduğunun sabit olduğu ve soruşturma izni verilmesi için gerekli belgelerin sabit olduğuna vurgu yapıldı. Kararda; Şikayet konusu olayda, ilgililerin kusuru bulunup bulunmadığının Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılacak olan adli tahkikat ve ayrıntılı araştırma ile ortaya çıkacağından konu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca araştırma yapılabilmesi için ilgililer hakkında soruşturma izni verilmesi gerekirken, verilmemesinde hukuken isabet görülmemiştir." denildi.

SORUŞTURMA AÇILDI

Kararın ardından ameliyatta görev alan sorumlular Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanları M.E., M.Y., genel cerrahi uzmanı C.Ö.E., anestezi uzmanı A.S.K., asistan doktor F.Y., anestezi teknisyeni V.A. ve hemşire A.K. hakkında soruşturma izni verildi. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı, kararın ardından başlatılan soruşturma kapsamında sorumlu doktor ve diğer sağlık görevlilerinin olayda ihmali olup olmadığı tespit edilecek.

SORUMLULARIN CEZALANDIRILMASINI İSTİYORUM

Mehmet Demirci'nin Antalya'nın Alanya ilçesinde oturan oğlu Eray Demirci, sorumluların cezalandırılmasını beklediğini söyledi. Babasının ihmal nedeniyle yaşamını yitirdiğini öne süren Eray Demirci, şöyle dedi:

"Gazlı bez, babamın aort damarını arkasında sarılı vaziyette unutulmuş. Biz istiyoruz ki, bu gazlı bez hangi hastanede, hangi ameliyat, hangi operasyon sırasında kimler tarafından unutuldu bunlar tespit edilsin, sorumlular cezasını çeksin. Ben şu an kendimi babama karşı borçlu hissediyorum. Buna sebep olanlar bu cezayı aldıktan sonra benim içim ancak o zaman rahatlayacak. Bu gazlı bez, aort damarını çürütmesiyle damarın patlamasına sebep oluyor. Bu son vefat ettiği operasyon sırasında aort damarına defalarca dikiş atılıyor, ama bu damar çürüdüğü için dikiş tutmuyor. Babamı kaybetme sebebimiz bu. Babamın ölümüne sebep olan hastane ve sorumluların belirlenip cezasını çekmesini istiyorum. Babama karşı içimdeki hissettiğim borç bundan dolayı ve inşallah soruşturma neticesinde sorumlular cezasını çeker."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Eray Demirci ile röp.

-Zonguldak hastane detayı

-Antalya Araştırma Hastanesi görüntüsü

-Ölem Mehmer Demirci'nin fotoğrafları

Haber-Kamera: Gürkay GÜNDOĞAN/ZONGULDAK,

Haber Kodu : 200219058

==================================

İzmir'de iki feribot için açılan isim anketinde 'Fethi Sekin' tartışması

İZMİR Büyükşehir Belediyesi'nin bünyesine dahil edeceği 2 yeni feribota isim vermek için internet sitesi üzerinden başlattığı kampanya devam ediyor. Bazı vatandaşlar ankette oylanan 7 isim arasında olan şehit polis memuru Fethi Sekin'in isminin tartışmaya dahi açılmadan feribota verilmesi gerektiğini belirterek, bu duruma tepki gösterdi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İZDENİZ'in filosuna dahil edeceği 2 yeni feribotun isminin belirlenmesi için başlatılan kampanya sürüyor. Büyükşehir Belediyesi, kendi web sitesi üzerinden 'Haydi İzmir! Seçimini yap, yeni gemilerin isimlerini sen belirle' kampanyasıyla 3 Mart tarihine kadar halkı oy kullanmaya davet ediyor. Ankette Barış 35, Kadifekale, Pagos, Fazıl Say, Nazım Hikmet, Uğur Mumcu isimleri yer alırken, MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin'in itirazı üzerine İzmir Adliyesi'nde 5 Ocak 2017 tarihindeki terör saldırısında şehit düşen Fethi Sekin'in de ismi ankete eklendi. Böylece anket 7 isimle devam ederken, bazı vatandaşlar şehit Fethi Sekin'in ödüllendirilmesi gerektiğini ve bu ismin tartışmaya açılmadan vapura verilmesi gerektiğini savundu.

'TARTIŞMAYA GEREK YOK'

İzmirli Güler Uluseri, "Vapura direkt olarak Fethi Sekin'in isminin verilmesini tercih ederdim. Bu konuyla ilgili anket yapılmasında büyük bir sakınca görmüyorum ama şahsi düşüncem, Fethi Sekin'in isminin verilmesidir" dedi.

İzmir'e misafir olarak gelen ve sık sık vapur kullandığını söyleyen Artur Saroyan ise, "İsimle ilgili kamuoyunun düşüncesine katılıyorum. Fethi Sekin'in adının ankete dahil olmasına gerek yok. Bu ismin direkt olarak vapura verilmesi gerekirdi. Bu durum çok büyük bir rahatsızlık uyandırmasa da vatandaşa sormaya gerek duymadan konulabilirdi ve ankete gerek yoktu" diye konuştu.

'SORULMAMASI GEREKEN KONULARDAN BİRİ BU'

Fethi Sekin'in ankete dahil edilmemesi gerektiğini söyleyen vatandaşlardan Nihat Yıldırım, "Bence hiç sorulmadan vapurun adı Fethi Sekin yapılmalıydı. Zübeyde Hanım ve Fethi Sekin isimleri vapurlar için uygun olur diye düşünüyorum. Bence bunun vatandaşa sorulmaması gerekiyor. Fethi Sekin ve ailesinin ödüllendirmesi gerekiyor. Sorulmaması gereken tek konulardan bir tanesi bu" dedi.

'VATANDAŞA SORULSA DAHİ FETHİ SEKİN ÇIKACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM'

Tepkilere hak verdiğini söyleyen Zeki Şahin, "Vatandaşa sormaya gerek yok bence Fethi Sekin ismi bunun için uygundu. Fethi Sekin adliyede yaşanan olayda bizler için kendini feda etti. Fethi Sekin çok iyi tanıdığımız ve kişiliğinden şüphe duymadığımız bir şehidimizdir. Onun isminin yaşatılmasında büyük fayda var. Listede olan diğer isimlere de bir sözüm yok ama Fethi Sekin olması bana göre daha makbul. Vatandaşa sorulsa dahi sonuçların çok fazla yüzdeyle Fethi Sekin çıkacağını düşünüyorum" şeklinde konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Vapurlardan genel detay görüntüler

Vatandaşlarla röportaj

Muhabir anonsu

Haber: Hande NAYMAN Kamera: Melis KARAKUZULU / İZMİR,

Haber Kodu : 200219045

======================

Alanya'da, teleferikle 3 milyon turist kaleye taşındı

ANTALYA'nın Alanya ilçesinde, 37 yıl önce projelendirilen ve 2017'de yapımı tamamlanan teleferiği 2,5 yılda yaklaşık 3 milyon kişi kullandı. Geçen yıl 1 milyon 50 bin misafirin taşındığı teleferikle ilçeyi ziyaret eden her 4 turistten 1'i, Alanya Kalesi'ne çıktı.

İlk olarak 40 yıl önce belediye meclisinde gündeme gelen ancak çeşitli gerekçelerle yapılamayan teleferik projesi 11 Ekim 2017 tarihinde tamamlandı. Damlataş Plajı'ndan 1'inci derece arkeolojik sit olan Alanya Kalesi'ne uzanan 850 metrelik hattan oluşan teleferik, 9 milyon euroya mal oldu. Kısa sürede turistler ve halkın ilgi gösterdiği teleferikle 2,5 yılda yaklaşık 3 milyon kişi taşındı. İlçenin ünlü Kleopatra ve Damlataş Plajı'ndan yaklaşık 300 rakımdaki Alanya Kalesi'nin içerisinde bulunan Ehmedek bölgesine çıkışı sağlayan teleferik 17 kabinle hizmet veriyor. Gidiş- dönüş normal bilet fiyatı 28 TL olarak işlem görürken, öğrenciler, 65 yaş üstü kişi ile engellilerden 17 TL ücret alınıyor.

TARİHE ULAŞIM KOLAYLAŞTI

İlçenin 40 yıllık hayali olan teleferik projesi, Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel'in göreve geldiği 2014 yılında tekrar raftan indirildi. Teleferik için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve UNESCO'nun şartlarına uygun proje hazırlanması kararlaştırıldı. Hazırlanan proje tarihi ve doğal yapıya zarar vermeyeceği onayını aldıktan sonra ihaleye çıkarıldı. İhaleyi Teleferik Holding, üst kullanım hakkıyla 1 yılı inşaat, 19 yılı işletme modeli olarak 9 milyon euroya aldı. Yapılan proje kapsamında teleferiğin zirve durağına yerleştirilen yürüyüş yolları ile iç kale ve diğer bölgelerine ulaşılırken, yürüyüş yolunun bitimine kurulan alanda ise 14 kişi kapasiteli 'shatter' olarak bilinen büyük golf araçlarıyla ziyaretçiler, Süleymaniye Camii mevkisinden iç kaleye kadar tüm alanları yürümeden gezebiliyor. Alınan belediye kararlarıyla teleferiğin hizmete girmesiyle birlikte büyük tur otobüslerinin kalenin belirlenen alanlarına girişi yasaklandı. 'Shatter' araçlarla yapılan geziler sayesinde otobüsler ve büyük araçların oluşturduğu trafik karmaşası ile tarihi Alanya Kalesi'nin dokusuna verdiği zararın önüne geçiliyor.

'ÇOK ŞÜKÜR BİZE NASİP OLDU'

Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel, turistlerin teleferik sayesinde ilçeyi kuş bakışı izlemesinin ilginç bir tatil deneyimi ve Alanya tanıtımı olduğunu belirterek, "Turizm denildiğinde Alanya akla geliyor. Alanya halkının 37 yıllık bir hayali vardı. Alanya ulaşım, Alanya'nın trafiği yani Alanya'nın teleferiği. Çok şükür bize nasip oldu bunu yapmak ve faaliyete geçirmek. Biliyorsunuz ki bir şehrin marka değerini artırmak, cazibe merkezine dönüştürmek, kalitesini artırmak için olağanüstü çalışmalarımız var. Bu projelerden birisi de Alanya teleferiğiydi. Dünyanın en güzel kültür miraslarından birisi. Bu vesileyle hem gayretlerimiz hem de çalışmalarımız neticesinde Alanya'daki tüm ziyaretçilerimizi güzelim teleferikten, Alanya Kalesi'ni görmelerini istiyoruz. Biz dünümüzü, bugünümüzü bilerek yarınlarımızı ona göre planlıyoruz. Kültür mirasımızı, Alanya'mızın rengine renk katmak şartıyla bu yatırımımızı Alanya'ya kazandırma mutluluğundayız" dedi.

4 TURİSTTEN 1'İ KALEYİ ZİYARET EDİYOR

Teleferiğin Alanya Kalesi'ne yapılan ziyaretleri artırdığını vurgulayan Başkan Yücel, "Aralıksız günde 3 bin- 5 bin kişi arasında sirkülasyonla Alanya'mıza yolcu kapasitesi olan ve gayretimiz bu kapasiteyi daha da fazla artırmak. Temenni ediyoruz ki ileriki yıllarda da 1,5 milyon kişi Alanya Kalesi'ne çıkarmak istiyoruz. Alanya'ya yıllık 4 milyona yakın turist geldiğini düşünürsek, 1 milyon kişinin de kaleye çıktığını hedef alırsak Alanya'ya gelen 4 turistten birisi kaleye çıkıyor. Biz Alanya'ya gelen turistin en az yarısını kaleye çıkarmak istiyoruz. Bu tarihten herkesin yararlanmasını istiyoruz" diye konuştu.

'EN ÇOK RUS TURİSTLER BİNİYOR'

Teleferiğin ilçe turizmine yeni bir nefes getirdiğini belirten Alanya Teleferik A.Ş. Genel Müdürü Muhtar Kurt da teleferiğin kısa sürede şehrin siluetinde yerini aldığını söyledi. Kurt, "İşletmemizi 2017 tarihinde ilk kazı temel inşaatıyla beraber 6- 7 ay gibi kısa bir süre içerisinde açtık. Ağustos 2017'de işletmemizi açtık. O günden beri yolcuları Damlataş bölgesinden kaleye, Ehmedek Kapısı'nın oraya taşımaktayız. 2018'de yaklaşık 800 bin yolcu taşıdık, 2019'da ise 1 milyon hedefine ulaştık. Tesisimizin uzunluğu 850 metre, 14 tane kabinimiz var. Saatte 1200 kişi taşıyabiliyoruz. Yolculuğumuz hızına göre 3 ile 5 dakika arasında değişir. Kalabalık olduğu zaman daha çabuk taşıyoruz. Olmadığı zaman insanlar daha güzel seyir yapsınlar diye cihazı daha yavaş kullanıyoruz. Şu ana kadar da 20'nin üzerinde ülke bu tesisi kullanmakta. Birinci derecede gelen Rusya. Rusya'dan gelen turistler en fazla yoğunluğu oluşturmakta" dedi.

GÜNDE 5 BİN YOLCU

Yaz sezonunda yüksek yoğunluk yaşadıklarını aktaran Kurt, "Günlük sayı süreye göre ve sezona göre değişiyor. Haziran, temmuz ve ağustos dediğimiz yoğun aylarda 5 bin civarında olabiliyor. Daha sonra 4 bin, 3 bin, 1000, 500'e kadar düşebilir. Dolayısıyla sezon içinde 4- 5 bin civarında günlük yolcumuzu taşıyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

Teleferikten genel ve detay görüntüler

Teleferiğin içinden görüntüler

RÖP 1: Muhtar Kurt

RÖP 2: Başkan Adem Murat Yücel

HABER- KAMERA: Engin  ANAK/ALANYA (Antalya),

Haber Kodu : 200219079

==============================

25 milyonluk Şangay'da, koronavirüs endişesiyle sokaklar boşaldı

ÇİN'in Vuhan kentinde ortaya çıkan 'koronavirüs' nedeniyle dünyanın en kalabalık şehirlerden biri olan yaklaşık 25 milyon nüfuslu Şangay kentinde, karantina olmamasına karşın, sokaklar boşaldı. Şangay Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde Yüksek Lisans yapan Necati Demircan, alışveriş için gidilen dükkanlarda bile ateş ölçümü yapıldığını ifade ederek, "Bize ikamet kartları verildi. Bu kartlar, bizim bu bölgede yaşadığımızı ve şehir değiştirmediğimizi gösteriyor. Bu karta sahipseniz dilediğiniz saatte giriş çıkış yapmakta serbestsiniz" dedi.

Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan 'koronavirüs', dünyanın en kalabalık şehirlerden biri olan Şangay'ı hayalet şehre dönüştürdü. Virüs nedeniyle karantina olmamasına rağmen zorunlu olmadıkça halkın büyük çoğunluğu dışarı çıkmadığı için normal zamanlarda dolu olan sokaklar, boş kaldı. Bilecik'ten yüksek lisans eğitimi için 1,5 yıl önce Şangay'a giden ve Şangay Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde eğitim gören Necati Demircan, kentteki durumu DHA ile paylaştı. Karantina uygulanmadığı için kentte sokağa çıkma yasağı olmadığını ifade eden Demircan, 10 Şubat'tan itibaren önem sırasına göre dükkanların yeniden açılarak hizmet vermeye başladığını söyledi.

Çin halkının normal hayatlarına devam ettiğini, ancak çok gerekmedikçe sokağa çıkmadığını anlatan Necati Demircan, alışveriş için gidilen dükkanlarda bile ateş ölçümü yapıldığını anlattı. Girdiği bir dükkanda da kendisine yapılan ateş ölçümünü kamerayla görüntüledi. Okula günlük olarak sağlık raporu verdiklerini ve kentte dolaşabilmek için ikamet kartlarını kullandıklarını belirten Demircan, "Koronavirüs nedeniyle yaşamın durduğu sanılıyor. Şu an bildiğimiz 66 bin vaka var. Bu vaka sayısının 55 bine yakını Vuhan şehrinde. Burada en tehlikeli bölge Vuhan, onun dışında yerlerde hayat oldukça normal. Hastalığın başladığı günden bu yana Şangay'da çok sıkıntı yaşamadık. İnsanlar işlerine ya da evlerine gidiyor. Sokağa çıkma yasağı yok, taze meyve ve sebzeye ulaşmakta sorun yaşamadık. Ancak yine de gerekmedikçe insanlar sokağa çıkmıyor" dedi.

'OKULLAR ONLİNE EĞİTİME GEÇİYOR'

Virüs nedeniyle şehirde büyük panik yaşanmadığını ve alışveriş yapabildikleri çok sayıda iş yeri olduğunu ifade eden Demircan, "Çinliler panik halinde alışverişe yönelmedi, normal hayatlarına devam ediyor. Okulda günlük kontrollerimiz yapılıyor. Okula her gün rapor veriyoruz. Şu anda okullar tatil, yakın bir zamanda okullar online eğitim sistemine geçiyor. Virüs tehlikesi tamamen ortadan kalktığında da normal eğitime geçilecek. Çin'de sokağa çıkma yasağının olduğu söyleniyor. Bize ikamet kartları verildi. Bu kartlar, bizim bu bölgede yaşadığımızı ve şehir değiştirmediğimizi gösteriyor. Bu karta sahipseniz dilediğiniz saatte giriş çıkış yapmakta serbestsiniz. Çok tehlikeli bölgeler için dışarı çıkma yasağı var. Önem sırasında göre dükkanlar 10 Şubat'tan itibaren açılmaya başladı. Girdiğiniz dükkanlarda ateş ölçümü de yapılıyor. Dükkanlarda çalışanlarda sağlık kontrolünden geçiriliyor ve çalışmaya devam etmeleri böyle sağlanıyor" diye konuştu.

Şangay'da halkın büyük çoğunluğunun zorunlu olmadıkça dışarı çıkmadığını belirten Necati Demircan, bu nedenle kentin sokaklarının da boş olduğunu sözlerine ekledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

----------------

-Şangay sokakları

-Necati Demircan'ın anlatımları

-Dükkanlara girmesi

-Ateş ölçümü yapılması

-Meyve ve sebze pazarı

-Şangay'daki boş sokaklar

-Trafikteki araçlar

-Maskeli insanlar

-Genel görüntüler

Haber-Kamera: Cafer ELMAS/BİLECİK,

Haber Kodu : 200219049

==========================

90'ıncı yaş gününde ilk resim sergisini açacak

ANKARA'da ev kadını Vedia Lokman, 8 yıl önce başladığı resim kursunda şimdiye kadar 40 esere imza atarken, ilk sergisini 14 Nisan'da 90'ıncı yaş gününde açacak. Lokman, "Resim yapmanın bana çok katkısı oldu. Yaşamanın zevkini aldım" dedi.

Altındağ ilçesinde oturan, eşini yıllar önce kaybeden 3 çocuk annesi Vedia Lokman, 8 yıl önce kızının isteği üzerine Altındağ Belediyesi bünyesinde yer alan Seyfi Demirsoy Kadınlar Eğitim Kültür Merkezi'nde açılan resim kursuna kayıt yaptırdı. Lokman, burada aldığı eğitimden sonra tek başına resim çizmeye başladı. Haftada 1 gün kursa gitmeye devam eden Vedia Lokman, 40 yağlı boya resim yaptı. Lokman'ın, daha çok doğa, insan ve hayvan üzerine yaptığı çalışmalar beğeni topladı. Lokman, ilk sergisini Altındağ Belediyesi'nin de desteği ile 90'ıncı yaş gününde 14 Nisan'da açacak.

'ÇOK SEVDİM VE YAPABİLDİĞİMİ GÖRDÜM'

Vedia Lokman, uzun süre eşinin rahatsızlığıyla ilgilendiğini, kızının yönlendirmesiyle resim kursuna başladığını anlatarak "Kızıma 'bu yaştan sonra resim kursunu ne yapayım?' dedim. 8 senedir resim kursuna geliyorum. Kursa başladığımda 82 yaşındaydım, şimdi 90. Bu kursu da çok sevdim. Doğayı çok seviyorum. Önceden 'Bob Ross' adlı ressamın televizyondaki programını takip ederdim. O programı çok seviyordum, o ressam resim yaparken, sanki bende resim yapıyormuşum gibi geliyordu. Kursa başladığımda 'yapamam' diye düşünüyordum; ama daha sonra çok sevdim ve yapabildiğimi gördüm. Bu kurslara açtığı için belediyemize çok teşekkür ediyorum" dedi.

'HAYATIM GENÇLEŞTİ'

Kursa başladığı günden bu yana 40 civarında resim yaptığını belirten Lokman, "Arada resimlerimden satış oldu. Şimdi ilk sergimi açacağım. Sergilenecek resimlerim satılırsa memnun olurum, satılmazsa eşe dosta armağan edeceğim. Bu kurslara katılmamın bana çok katkısı oldu. Kendime geldim. Yaşamanın zevkini aldım. Evde otursam ihtiyarlayıp, çökerdim. Kurslara katıldıkça hayatım daha da gençleşti. Benim yaş grubumdakilere sesleniyorum; evde hiç oturmasınlar. Ben evde de oturmuyorum, resim yapıyorum. Kısacası kendimi geliştiriyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-Vedia Lokman röp.

-Vedia Lokman resim yaparken görüntü

-Vedia Lokman'ın yaptığı birkaç resimden görüntü

-Kızı Tülay Lokman röp.

-Detaylar

Haber-Kamera: Gizem KARADAĞ-Fatih POYRAZ/ANKARA,

Haber Kodu : 200219047

======================================

2020 yılının ilk Van Kedileri dünyaya geldi

VAN'ın bir gözü mavi, bir gözü sarı dünyaca ünlü Van kedileri, 2020 yılının ilk yavrularını doğurdu. Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya, bir Van kedisinin 4 yavru yaptığını söyledi.

Farklı göz renkleri, bembeyaz tüyleriyle ünü ülke sınırlarını aşan Van kedileri, koruma altında oldukları Van Kedi Villasında özenle bakılıyor. Her mevsim ziyaretçisi bulunan Van kedileri, sevecenlikleriyle gelen konukları etkiliyor. Van Kedi Villasında özenle bakılan ve gebe olan Van kedileri doğum yapmaya başladı. Bir Van Kedisi bir ay önce 4 yavru dünyaya getirirken 2020 yılının da ilk kedileri doğmuş oldu. Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya, doğumların Ekim ayına kadar devam edeceğini söyledi.

Prof. Dr. Abdullah Kaya, Van Kedi Villasında şartların her yıl daha da iyileştiğini belirterek, "Bir kedimiz doğum yaptı ve 4 yavru dünyaya getirdi. Yani 2020 yılının ilk kedileri doğmuş oldu. Doğumlar tabi ki devam edecek. Biz Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak her sene bir önceki seneye göre daha iyileştirilmiş şekilde giriyoruz. Bizim umudumuz odur ki 2020 yılının daha verimli geçeceğini düşünüyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Van Kedi evindenden detaylar

-Van kedilerini ziyaret eden ve kedileri seven vatandaşlardan detaylar

-2020 yılının ilk yavru kedilerinden detaylar

-Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya ile röportaj

-Yavru kedilerden detaylar

-Van kedi evinden genel görüntü

Haber: Gülay KUYUCU- Orhan AŞAN/VAN,

Haber Kodu : 200219016

=============================

Afganistan'dan tedavi için geldi

AFGANİSTAN uyruklu 3 çocuk annesi Arzu Rasa (27) yakalandığı siroz hastalığına Türkiye'de çare bulunabileceği umuduyla Bolu'ya yerleşti. Aldıkları geçici oturma izniyle 5 aydır Bolu'da oturan aile maddi zorluklar yaşamaya başlayınca komşuları ve hayırseverler destek verdi. Arzu Rasa, Türkiye'de karaciğer nakli olup sağlığına kavuştuktan sonra ülkesine geri dönmeyi istiyor.

Afganistan uyruklu Arzu Rasa'ya 4 yıl önce Afganistan'da siroz teşhisi konuldu. Arzu Rasa, eşi Mohammed Ramin Rasa ve çocuklarıyla birlikte tedavi için Pakistan'a gitti. Ancak Pakistan'da hastalığına çare bulunamadı. Pakistan'daki doktorlar Rasa ailesine Türkiye ve Hindistan'da sağlık sektörünün daha gelişmiş olduğunu, bu ülkelerdeki hastanelerde hastalığın tedavi edilebileceğini söyledi. Mohammed Ramin Rasa, yaptığı araştırmada Türkiye'de sağlık sisteminin daha gelişmiş ve yaşamın daha ucuz olduğunu öğrendi. Rasa ailesi 3 çocuğu ile birlikte 5 ay önce Türkiye'ye geldi. Bolu'ya yerleşen aile 6 aylık geçici oturma izni aldı. Türkiye'de yapılan tetkiklerde genç kadının siroz hastalığı nedeniyle karaciğerinin büyük zarar gördüğü ve nakil olması gerektiği ifade edildi. Genç kadına ayrıca yüzde 95 engelli raporu verildi.

Bolu'da 5 aydır yaşayan aile hazırda bulunan paralarının bitmesiyle zorluk yaşamaya başladı. Ülkesinde oto elektrik işleri yapan baba Mohammed Ramin Rasa iş bulamadı ve aile maddi zorluklar çekmeye başladı. Ailenin yaşadığı zorlukları gören komşuları ve hayırseverler onlara yardım etti. Eve halı, perde, çamaşır makinesi, buzdolabı ve çeşitli eşyalar getirildi. Aileye ayrıca erzak yardımı yapıldı. Bolu Belediyesi de aşevinden aileye sıcak yemek sağladı. Afgan aile şimdi 6 aylık aldıkları oturma izni dolmadan, evin annesi Arzu Rasa'ya uygun karaciğer naklinin sağlanmasını istiyor.

EŞİMİN AMELİYAT OLMASI LAZIM

Baba Mohammed Ramin Rasa, eşinin ilaçlarını almakta zorlandığını ifade ederek, "Eşim hasta. Siroz hastalığı var. Onun ameliyat olması lazım. Ben burada iş bulamıyorum. 3 çocuğum okula gidiyor. İlaç parası çok ona da yetişemiyorum. Alamıyoruz ilaç" dedi.

SAĞLIĞINA KAVUŞUP, ÜLKESİNE DÖNMEK İSTİYOR

Arzu Rasa da hastalığının çok ilerlediğini ve çocuklarına annelik yapamadığını ifade etti. Genç kadın, karaciğer nakliyle sağlığına kavuşabileceğini ancak yabancı uyruklu olmaları nedeniyle kendilerine nakil yapılamadığını söyledi. Türkiye'de sağlığına kavuşup, ülkesine dönmek istediğini belirtti.

YATACAK YATAKLARI, OTURACAK KOLTUKLARI YOKTU

Aileye yardımcı olan hayırseverlerden Selahattin Demir ise bir çok kişinin eşya ve erzak yardımı yaptığını belirterek, "Türkiye'ye gelen Afgan Türkü bir aile. Bizim durumlarından yaklaşık 1 hafta önce haberimiz oldu. Arkadaşlarımızla, eşlerimizle beraber elimizde avucumuzda ne varsa yardımda bulunduk. Yatacak yatakları, oturacak koltukları yoktu. Evde yiyecek, içecek yoktu. Biz yardımcı olduk. Görenin içi sızlardı. Şu anda ev yaşanabilecek hale geldi. Çocukların kıyafetlerini, okul giderlerini, anne ve babaların ihtiyaçlarının bir kısmına yardımcı olduk. Babaya iş aramaya başladık. Elimizden geldiği kadar yardımcı oluyoruz. Yakacak yardımı da yapıyoruz." diye konuştu. Demir karaciğer nakli yapılmasını isteyerek, şöyle devam etti:

"Anne siroz hastası ve 27 yaşında. Fakat imkanları olmadığı için yapılamıyor ameliyat. Hatta yüzde 95 engelli raporu bile var. Çocukların okulları ile ilgileniyoruz. Her gün buraya gelip gidiyoruz. İlaç masrafları oluyor. Ev kira. Biz anne için karaciğer nakli yapılmasını istiyoruz. Buradan yetkililere çağrımız olsun. Buraya sadece tedavi amaçlı gelmişler. Sadece Mohammed eşinin hastalığı için çarenin Türkiye'de olduğunu öğrenmiş. Onun için buraya gelmişler. Anne haftanın 7 gününün 5 gününü hastanede geçiriyor. AŞ evinden sıcak yemek geliyor. Anne büyük zorluklar yaşıyor, ağzından burnundan kanlar geliyor. Durumu çok acil."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Ailenin görüntüsü

-Yazım sırasıyla röportajlar

-Yardımcı olan kişinin görüntüsü

-Evden görüntüler

-Detaylar

Haber-Kamera: Murat KÜÇÜK/BOLU,

Haber Kodu : 200219041

==============================

Veterinerin bulduğu 7,5 milyon yıllık fosil, file ait çıktı

KAYSERİ'nin Kocasinan ilçesi Çevril Mahallesi'nde geçen yıl Kasım ayında veteriner Mustafa Çimen'in (42) bulduğu fosilin, 7,5 milyon yıl önce yaşayan file ait olduğu ortaya çıktı.

Veteriner hekim Mustafa Çimen, geçen yıl Kasım ayında Kocasinan ilçesi Çevril Mahallesi'nde büyükbaş hayvan muayenesinden dönerken yol üzerindeki yamaçta bir kısmı açığa çıkmış cisimleri fark etti. Daha önce de bölgede fosillerin bulunduğunu duyan veteriner Çimen, fosil olduğunu düşündüğü cisimlerin fotoğraflarını çekip, Uzman Antropolog Ömer Dağ ile paylaştı. Dağ'ın bölgede yaptığı ilk incelemede bu cisimlerin, 7,5 milyon yıllık fosil olduğu belirlendi. Ardında fosiller özenle bulunduğu yerden çıkarılarak, Kayseri Bilim Merkezi'ne taşındı. Yapılan çalışmalar neticesinde fosilin file ait olduğu tespit edildi.

'FİLE AİT ALT VE ÜST ÇENE BULUNDU'

Fosili temizleme çalışmalarının devam ettiğini belirten Uzman Antropolog Ömer Dağ, "Son bulunan fosiller bir vatandaşımızın ihbarı üzerine eski Çevril denilen mekanda gerçekleştirilen bir kazıdır. Oradan çıkan fosilleri Bilim Merkezimizin laboratuvarımıza getirdik. Bu fosili gördüğümüzde ilk başta ufacık uçları gözüküyordu. Bizi neyin beklediğini gerçekten bilmiyorduk. Bölgenin yapısı sert olduğu için ilk olarak kara toprağı kaldırmak için kepçe kullandık. Daha sonra biz burada file ait bir alt çene bulduk. 2 tane de üst çene olabileceğini düşündüğümüz defans dişini bulduk. Kayseri çok zengin bir coğrafya. Hakikaten çok güzel örnekler bulduk" dedi.

BELEDİYE BAŞKANI: BİLİM İNSANLARI GELİYOR

Fosillerin bulunması konusunda destek verdiklerini belirten Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, "Daha önce Koramaz Vadisi'nde fosilleri görüyor ve buluyorduk; ancak daha sonraki süreçte Kızılırmak nehrimizin kenarına Yamula barajı bölgesinde bulunan fosillerle beraber gündem tamamen değişti. Çünkü burada bulunan fosiller fillerin atası olan mamutlardır. 7,5 milyon yıl önce yaşamış olan fosiller bilimsel olarak değerlendiriliyor. Başı bütün 3 metre büyüklüğündeki dişleri ile olan kafasının yanında 25 metreye kadar olan gövdeyi bulan fosiller şeklinde değerlendirilmesi sonucu yurt içi ve yurt dışından bu konularla ilgilenen bilim insanları Kayserimizi aşındırmaya başladılar" diye konuştu.

'DAHA FAZLA FOSİL BULMAYI ÜMİT EDİYORUZ'

Başkan Büyükkılıç, daha fazla fosil bulmayı ümit ettiklerini anlatarak "Bu bölge tropikal iklimin gündemde olduğu bir geçmişi çağrıştırıyor. Kayserimizin jeolojik yapısının alt tarafında denizlerin olduğu geçmişten beri bilinmektedir. Kayseri'de milyonlarca yıl önce tropikal ormanların ve çok farklı altyapısının olduğu yönünde değerlendirilmeler yapılmaktadır. Bütün bunları gündemimize taşıyacak ve Kayserimizin bu manada konuşulmasını sağlayacak çalışmalarımızı hızla sürdürüyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Çıkarılan ve Bilim Merkezi'ne götürülen fosilden görüntü

-Uzman Antrapolog Ömer Dağ ile röportaj

-Büyükşehir Beediye Başkanı Memduh Büyükkılıç ile röportaj

-Genel detay

Haber-Kamera:  Olcay DÜZGÜN-Yasin DALKILIÇ/KAYSERİ, -

Haber Kodu : 200219015

====================================

Depremde bacaklarını kaybeden Ufuk'un hedefi Kilimanjaro Dağı'na tırmanmak

KOCAELİ'nin Gölcük ilçesinde 17 Ağustos 1999 depreminde enkaz altında kalıp, iki bacağını kaybeden, spor ile hayata tutunarak dünya serbest dalış rekoru kıran Ufuk Koçak (43), tüm engelli bireylerin sesi olmak için Kilimanjaro Dağı'na tırmanmak istediğini söyledi.

Gölcük'te, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen depreme, oturduğu Güven Apartmanı'nda yakalanan Ufuk Koçak, enkaz altında kaldı. Binanın enkazından 3 gün sonra kurtarılan Koçak'ın her iki bacağı da kesildi. Gördüğü tedavinin ardından Koçak, spor ile yeniden hayata tutundu. Tekerlekli sandalyeyle basketbol ve tenis oynayan, doğa sporları yapan Ufuk Koçak, ayrıca aldığı dalış eğitiminin ardından değişken ağırlık dünya serbest dalış rekorunu kırdı. Engellilerle birlikte sörf yapmasını sağlayacak tandem sörf tahtaları tasarlayıp, kendisi gibi engelli bireylere eğitim verdi. Ufuk Koçak ayrıca 'Sınırsız' isimli bir de kitap yazdı.

Sosyal yaşantısına döndükten sonra, iki bacağı da kesilmesine rağmen umudunu kaybetmeden yaşamına devam ettiğini ve çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Koçak, kendi gibi engelli bireylere yardımcı olmak için çeşitli sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirdi. Özel bir televizyon kanalında yayınlanan 'Kim Milyoner Olmak İster' adlı yarışmaya katılan Koçak, yarışmadan 7 bin 500 lira para ödülüyle ayrıldı. Yarışmaya katılmasının asıl amacının engelli bireyler için sürdürdüğü sosyal sorumluluk projelerine dikkat çekmek olduğunu ifade eden Koçak, engelli bireylerin sesi olabildiği için son derece mutlu olduğunu ifade etti.

'PES ETMEYECEĞİME İNANDIM'

Enkaz altından çıktıktan sonra çok zorlu bir süreç geçirdiğini ve yeniden normal yaşantısına dönmek için çok çaba gösterdiğini söyleyen Ufuk Koçak, "17 Ağustos 1999 depremi bizim ülkemiz için bir kırılma noktası oldu. O fay kırığı yaşadığımız ya da planladığımız bütün değerlerin hepsinin ortasından geçti. Birçok insanı etkilediği gibi tabii ki bu deprem beni de etkiledi. Depremde ben 3 gün boyunca enkaz altında kaldım. 3 gün sonra enkazdan çıktığım zaman 22 yaşındaydım ve ne yapacağımı bilmiyordum. Enkaz altından geç çıktığım için iki bacağım kesilmişti. Ben de her şeye rağmen hayat devam ediyorsa yaşamak zorundasın dedim ama bunu nasıl yapacağım, nasıl bir yol izleyeceğimle ilgili bir fikrim yoktu. Yaşadığımız topraklar her zaman hep zorluklarla mücadele eden bir gelenekten geliyor. Anadolu'nun tamamında böyle bir gelenek vardır ve bende o direnen asla pes etmeyen bir neslin torunu olarak asla böyle bir şeyin karşısında pes etmeyeceğime inandım. Tabii ki ilk başta 22 yaşında yeniden yürümeyi öğrendim daha sonra yürümeyi başardıysam yeniden dağlara çıkabilirim yeniden kayaya tırmanabilirim ve yeniden hayatın içerisine karışabilirim diye yola çıktım ve bunların hepsinde başarılı oldum." dedi.

'SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNİ FİNANSE ETMEK İSTİYORUM'

Yarışmadan elde ettiği geliri kendisi gibi engelli bireyler adına yürüttüğü sosyal sorumluluk projelerinde kullanacağını ifade eden Koçak şunları söyledi:

"Kim Milyoner Olmak İster adlı programda yarıştım. Gerçekten Kenan Bey çok mütevazı bir insan ve bana yarışma öncesinde ve sonrasında çok yardımcı oldu. Genel ulaşım açısından büyük kolaylık sağladılar. Yarışmadaki ilk hedefim mutlaka ve mutlaka engellenen kardeşlerimle ilgili bir farkındalık yaratmaktı. Engelli bireylere fırsat eşitliği sağlandığı zaman neler yapılabileceklerini anlatmak istedim. İkinci derdim de oradan kazanacağım gelirle sosyal sorumluluk projelerimi finanse edebilmek gibi bir arzum vardı. İstediğimiz kadar yüksek rakamlara ulaşamadık ama gerçekten orada olmak, orada yarışmak, o atmosferi solumak benim için bambaşka bir deneyimdi."

'SOSYAL MEDYADAN ÇOK GÜZEL TEPKİLER ALDIM'

Yarışmanın yayınlanmasının ardından sosyal medya üzerinden yüzlerce mesaj aldığını belirten Koçak, "Yarışma yayınlandıktan sonra sosyal medya üzerinden çok güzel tepkiler aldım. İnsanların negatif olan bir şeyine bakmadan pozitif taraftan bakmalarına neden oldum. En çok gelen mesajlardan biri 'Ben kendimi sorguladım' ya da 'Ne kadar küçük şeyleri dert ediniyormuşuz' diyenler oldu. İnsanlara umut olabildiysem ve engellenen kardeşlerimin sesine ses olabildiysem bence bu yarışma amacına varmıştır." ifadelerini kullandı.

'AFRİKA'NIN ÇATISI KİLİMANJARO'YA TIRMANMAYI DÜŞÜNÜYORUM'

Fırsat eşitliği sağlandığı zaman engelli bireylerin de her şeyi başarabileceğini söyleyen Koçak, "Ağustos ayında Kilimanjaro'ya çıkmayı planlıyorum, orayla ilgili bir dosya hazırlıyoruz. Eğer onunla ilgili bir sponsorluk yakalayabilirsek dünyanın en büyük sessiz azınlığı olan engellenen insanlar yani dünya genelindeki yaklaşık 1 milyar bireyin sesini duyurmak istiyorum. Ülkemden tekrar çıkıp dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan engellenen insanların da sesi olmak için böyle bir projeyi gerçekleştireceğim. Yarışmaya katılırken Türkiye'deki 8 milyon engelli kardeşim için oradaydım, onları temsilen orada bulundum şimdi de yapacağım projede de dünya genelinde olan 1 milyar engelli bireyin sesi olmak için Kilimanjaro'ya tırmanmayı düşünüyorum." dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Ufuk Koçak'ın sahilde gezmesi

-Ufuk Koçak'ın denizi seyretmesi

-Ufuk Koçak ile röportaj

-Detaylar

Haber-Kamera: Alişan KOYUNCU/İZMİT(Kocaeli),

Haber Kodu : 200219026

===============================

Ayda 100 ton mantar üretiyorlar

KARABÜK'te bulunan 60 kişinin çalıştığı bir mantar üretim tesisinde ayda 100 ton mantar üretimi gerçekleştiriliyor. 400 ve 800 gramlık paketler halinde mantarlar satışa sunuluyor.

Merkeze bağlı Cemaller köyünde 5 bin metrekare alana kurulu bulunan mantar üretim tesisinde ayda 100 ton mantar üretimi gerçekleştiriliyor. 28 üretim odasından elde edilen mantarlar 400 ve 800 gramlık paketler haline getirilerek satışa sunuluyor. Tesiste 60 kişi çalışırken, önümüzdeki zamanlarda aylık üretimin 150 tona çıkarılması hedefleniyor.

İşletme Müdürü Kazım Maraz, 2018 yılında kurulan tesislerinde yılın 365 günü aralıksız kültür mantarı yetiştirdiklerini, hedeflerinin aylık 150 ton olduğunu belirterek, "Her geçen gün üretim kapasitemizi arttırarak devam ediyoruz. Aylık şu anda kapasitemiz 100 ton. 100 tonu büyüyerek 150 tonlara çıkartmak için uğraşıyoruz" dedi.

Ürünleri İstanbul'a pazarladıklarını ifade eden Maraz, "Bu ürünleri 800 gram ve 400 gram paketli çeşitlere ayırarak İstanbul'a sevk ediyoruz. Şu anda burada 60 tane personel ile çalışıyoruz, şu anki mevcut olarak personelimizle 100 tonu devam ettiriyoruz. Kapasitemiz arttığı zaman personel sayımızı daha arttıracağız" diye konuştu.

Yaklaşık 5 bin metrekare alan üzerine kurulan tesiste 28 üretim odası olduğunu açıklayan Üretim Müdürü Raif Atasoy ise, "Tesisimiz 5 bin metrekare alan üzerine kurulmuş bir tesis. Toplamda 28 tane üretim odamız var. Üretim odalarımızın her birisi 25'er ton kompost kapasiteli. Aylık 100 ton civarında üretim kapasitesine sahibiz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

-Mantar tesislerinden görüntü

-Mantarlardan detay

-Mantarların toplanması ve paketlenmesi

-Röportajlar

HABER-KAMERA:  Yasin ALDEMİR/KARABÜK,

Haber Kodu : 200219020

==============================

Komşuları ve sınıf arkadaşları kayıp Didem'i anlattı: İçine kapanık biriydi

ERZURUM'un Aşkale ilçesinde, ailesiyle tartışıp 10 gün önce evden çıkan ve geri dönmeyen lise öğrencisi Didem Turan'a (17) ulaşılamadı. İlçe merkezi, kırsal ve çevre köylerde aranan Didem'in bulunması için dua ettiklerini söyleyen komşuları ve sınıf arkadaşları, genç kızın içine kapanık biri olduğunu söyledi.

Aşkale ilçesine bağlı Meydan Mahallesi'nde oturan Nermin-Yüksel Duman çiftinin 5 çocuğundan en büyüğü, Aşkale İMKB Anadolu Lisesi 11'inci sınıf öğrencisi Didem Turan, 10 Şubat Pazartesi günü saat 12.30'da annesi ve üvey babası ile tartışıp evden ayrıldı. O günden beri her yerde aranan Didem'in bugüne kadar izine rastlanmadı. Polis ekipleri genç kızın anne, üvey baba, okul, mahalle arkadaşları, komşuları, akrabaları, öz babası, dayıları ile o tarihte yoldan geçen şehirlerarası otobüs ve kamyon şoförlerini tespit edip, ifadesine başvurdu.

DİDİK DİDİK ARIYORLAR

Polis ilçe merkezinde, jandarma ise kırsalda çalışmalarını 10'uncu günde de sürdürdü. Ağırlıklı olarak Karasu baraj gölü ve çevresinde gece yarılarına kadar arazide çalışmalarını sürdüren ekipler sabahın erken saatlerinde yeniden çalışmalara başladı. Çalışmalara ilçe halkı ve köylüler de zaman zaman eşlik ediyor.

'O GÜN HAVA BUZ GİBİYDİ'

Aşkale'de avukatlık yapan ve aynı zamanda Erzurum Barosu Kadın Hakları Komisyon üyesi Bilge Mutlu Bilge, genç kızın kaybolduğu gece arama çalışmalarına kendisinin de katıldığını söyledi. Didem'in kaçtığı gün Erzurum'un Aşkale ilçesinde hava sıcaklığının eksi 35 derece olduğunu söyleyen Bilge, "Bu konuda bir kriz masası oluşturuldu. 10 Şubat'tan itibaren kızımızı arıyoruz. Şu ana kadar sağlıklı bir bilgi alamadık. Kızımızın son olarak görüldüğü yer bu köprünün üzeri. O gün ilçemiz Türkiye'nin en soğuk yerleşim alanlarından biriydi ve bu nedenle okullar tatil edilmişti. Bana sürekli sosyal medyadan ihbarlar geliyor. Gelen bilgileri kriz masasına iletiyoruz. Didem o soğuk havada yürüyerek fazla uzağa gidemezdi. Biz aramalara katıldığımızda 15 dakikada buz kestik. Maddi durumları iyi değil. Erkek arkadaşı yok. Kendi halinde, kimseye zararı olmayan sessiz biriymiş. Kendi halinde evinden okula, okuldan evine gidin biriymiş. Annesinin söylediğine göre çok içine kapanık hiçbir sosyal aktivitesi yok. Annesine 'kötü niyetli birilerinin eline geçse Didem onlardan kurtulabilir mi?' diye sorduğumda, 'Hayır bunu yapamaz. Birinin mutlaka ona yardım etmesi lazım' dedi. İnşallah ona yardım edecek biri çıkar" diye konuştu.

SINIF ARKADAŞLARI ÜZGÜN

Aşkale İMKB Anadolu Lisesi 11 B sınıf öğrencisi Didem Turan'ın öğretmenleri ve sınıf  arkadaşları da yaşanan olaydan dolayı üzgün olduklarını söyledi. Genç kızın bulunup bir an evvel okula dönmesini arzulayan sınıf arkadaşları, "Çok sessiz ve içine kapanık biriydi. Bildiğimiz kadarı ile erkek arkadaşı yoktu. Ev ve okulun dışında bir yere gitmezdi. Yaşadıklarına çok üzüldük. Umarız kısa sürede bulunur ve tekrar aramıza döner" ifadelerini kullandı.

'İÇİNE KAPANIK BİRİYDİ'

Didem'in yaşadığı Meydan Mahallesi sakinleri ise genç kızın kaybolmasına çok üzüldüklerini belirtti. Genç kızın içine kapanık biri olduğunu söyleyen komşularından Pehlül Koçak, "Kendisini tanırdım biraz içine kapanıktı. Çocuklar yurttaydı. Bilemiyoruz nasıl oluyor, nasıl oldu biz de anlamadık. İnsan duygulanıyor. Kız çocuğu, kız evladı olduğu için biraz ağır geliyor o yüzden üzgünüm. Arıyorlar bakalım kısmet" dedi.

DEDESİ ÖLDÜ

Öteyandan üvey kızının arama çalışmaları sürerken Yüksel Duman'ın babası yaşamını yitirdi. Duman iki acıyı birden yaşadığını söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-Aşkale İMKB okulu ve tabelasına detay

-Didem'in sınıfından detay

-Didem'in boş sırasından detay

-Didem'in sınıf arkadaşlarından detay

-Didem'in oturduğu evden detay

-Didem'in üvey babasının ağlamasından detay

-Mahalle sakinleri ile röp

-Avukat Bilge Mutlu Bilge ile röp

Haber: Turgay İPEK Kamera : Zafer KUMRU ERZURUM,

Haber Kodu : 200219044

===================================

PKK'dan kaçan kızı Pelda için sobanın yanında yer yatağı hazırladı

DİYARBAKIR'da HDP il binası önünde oturma eylemi yapan ailelerden Gevriye Ayhan, önceki gün, terör örgütü PKK barınaklarından kaçıp, güvenlik güçlerine teslim olan kızı Pelda'ya (21), kavuştu. Pelda'nın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nde ifade işlemleri devam ederken, evde ise heyecanlı bir bekleyiş sürüyor. İlk buluşmada kızının sığınaklarda çok üşüdüğünü söylemesi üzerine anne Gevriye Ayhan, 6 yıl sonra tekrar evinde kalacak olan Pelda için sobanın bulunduğu odada yer yatağı yaparak beklemeye başladı.

Diyarbakır'da terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocuklarının bulunması için HDP İl Binası önünde oturma eylemi yapan ailelerin umutlu bekleyişi devam ederken, eylemdeki annelerden Gevriye Ayhan, terör örgütünün barınaklarından kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan kızı Pelda'ya kavuştu. Önceki gün Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nde 6 yıl aradan sonra kızına kavuşan anne Gevriye Ayhan'ın buluşma sırasında baygınlık geçirmesi, duygulu anların yaşanmasına neden oldu. Pelda'nın, emniyetteki sorgusu sürerken, Gevriye Ayhan ise kızı için evde hazırlıklara başladı. Pelda'nın terör örgütü barınaklarında çok üşüdüğünü söylemesi üzerine, anne Ayhan, sobanın yanına yatak sererek eve döneceği günü sabırsızlıkla bekliyor. Anne Ayhan, HDP il binası önünde oturma eylemine çocukların hepsi dönene kadar devam edeceğini de söyledi.

'SON 6 YILI HATIRLAMAK İSTEMİYORUM'

Kızının emniyetteki ifade işlemlerinin ardından evine döneceğini ifade eden Ayhan, şunları söyledi:

"Bizimle yemek yiyecek. Sabah oğlumla uyandık. Aramızda uyuyacağını konuştuk. Oğlum, 'ablama sarılıp uyuyacağım' dedi. Ablalarını ne zaman göreceklerini merak ediyorlar. Sabırsızlıkla bekliyoruz. Çok sevindik. 3 gecedir uyku girmiyor gözüme. Devletimiz sağ olsun. Allah polisimizden, askerimizden razı olsun. Son 6 yılı hiç hatırlamak istemiyorum. Ne gece ne gündüz ne dakika ne saniye aklımdan çıkmadı. Ben evde diğer çocuklarım yüzümden ağlayamadım ama dışarıda bahsedildiği zaman hep ağlıyordum. Hep dua ediyordum. Bir gün kızıma kavuşayım sonra öleyim diye. Çok şükür kavuştuk. Hiçbir anne, baba evlat acısı görmesin. O dağdakilerin hepsi annelerine kavuşsun. Şimdi kızım geldiği zaman ne isterse alacağız, evde iş yaptırmayacağız. Bu sabah abisine 'Elbisesi belki kirlidir. Ona elbise götürelim' dedim. Bana 'bir kaç gün daha bekle. Maaşımı alınca kardeşimi giyim mağazasına götüreceğim. Ne isterse alacağım. Yeter ki kardeşimle kavuşayım' dedi. Kızım çok soğukta kalmış. Sobanın yanına yatağını kurdum. Bekliyorum. Kendi ellerimle üzerini örteceğim."

'DAHA ÖNCE 2 KERE KAÇMAYA ÇALIŞMIŞ'

Kavuşma anında kızıyla konuşma fırsatı bulduğunu söyleyen Ayhan, "Orasının çok zor olduğunu söyledi. Çok işkence yapıldığını ve 2 sefer kaçmaya çalıştığını söyledi. 'Sınır duvarları çok yüksek olduğu için kaçamadım. Beni yakaladılar. Kuyuya atıp kapağını kapattılar. Aç susuz orada kalıyorduk. Umudum kesilmişti' dedi. En sonunda Allah yardım etti, fırsat verdi ona. Allah onu o cehennemden çıkarttı. Oturma eylemine devam edeceğim. Bütün çocuklar gelene kadar o annelere destek olacağım. Dualarım hepsi onlarladır" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

-Gevriye Ayhan'ın kavuşma anının tekrar izlemesi

-Emrah KIZIL anons

-Gevriye Ayhan'ın konuşması

-Kızının yatağını hazırlaması

-Genel ve detay

Haber Kamera: Emrah KIZIL, Elif FİLİZ/ DİYARBAKIR,

Haber Kodu : 200219039

==================

Denizli'de dolandırıcılık şüphelisinin mağdurları, yakınları oldu

DENİZLİ'nin Pamukkale ilçesinde, otomobil alım satım işine girdiğini söyleyerek, başta amcası, dayısı gibi yakın akrabaları olmak üzere birçok kişiyi toplam 4 milyon TL dolandıran Türker S. (37), ortadan kayboldu. Mağdur akrabalar ve arkadaşlar Türker S.'den şikayetçi oldu. Akrabası Sefa S., "Selam verip, aldığı herkesi dolandırmış. Herkes mağdur, ocağımız söndürdü" dedi.

Kayhan Mahallesi'nde ayakkabı mağazası bulunan evli ve 2 çocuk babası Türker S., bir süre önce iş yerini kapattı, daha sonra da otomobil galerisinde ortak olduğu söyleyip, çeşitli lüks araçlarla mahalleye gelmeye başladı. Akraba ve arkadaşlarının güvenini sağlayan Türker S., bu kişilere daire ve otomobil alım- satımı yapacağını söyleyerek, ortak olmalarını isteyip, satıştan kar payı vereceğini söyledi. İddiaya göre, Türker S. bu şekilde başta babası, amcası, teyzesi, dayısı, bacanağı ve yeğenleri olmak üzere birçok akrabası ile yakın arkadaşından 20 bin ila 200 bin TL arası para topladı. Türker S.'nin işine ortak olabilmek için birçok kişi bankadan kredi çekti. Paralarını aldığı kişilere konuyu kimseye söylememeleri için uyarak Türker S., piyasadan yaklaşık 4 milyon TL para toplayıp, ortadan kayboldu. Para veren, birbirlerinden haberleri olmayan akrabaları ve arkadaşları, dolandırıldıklarını Türker S. ortadan kaybolunca anladı. Başta amcası olmak üzere bütün akrabaları ve arkadaşları, emniyete giderek Türker S.'den şikayetçi oldu.

'BU KADAR KİŞİYİ DOLANDIRDIĞINA GÖRE BU PARALAR GERİ GELMEZ'

Türker S.'den şikayet olan dayısı Süleyman Öğmen, "Ben dayısıyım. Oğluma yeni otomobil alacağını söyleyerek, 80 bin TL kredi çektirmiş, Bir de oğlum, elindeki otomobili vermiş. Oğlumu uyardım ama dinlemedi. Şimdi mağdur olduk. Bu kadar kişiyi dolandırdığına göre bu paralar geri gelmez" dedi.

'DOLANDIRILDIĞIMI FARK ETTİĞİMDE ÇOK GEÇTİ'

Türker S.'nin eşinin dayısı Mevlüt Konaç, "Benden 100 bin TL aldı. 2 ayda ödeyeceğini söyledi, ancak ödemedi. Dolandırıldığımı fark ettiğimde çoktan ortadan kaybolmuştu. Tek olmadığımı öğrendim. Güya herkesten para alıp, ortadan kaybolmuş. Bende kredi çekerek vermiştim, şimdi kredinin borçlarını ödeyemiyorum. Zor durumdayım" diye konuştu.

'BANA 'ZOR DURUMDAYIM' DEDİ'

Türker S.'ye kredi çekerek 52 bin TL verdiği belirten bacanağı Ali Dağdaş, "Bana zor durumda olduğunu söyleyerek para istedi bende kredi çekerek verdim. Akrabalıktan dolayı verdim. Böyle olacağını bilsem kesinlikle vermezdim, şimdi ben zor durumdayım. Ben de şikayetçi oldum bulunmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı.

En yakın arkadaşlarından Emin Tuncer ise, "Ben de arkadaşım olduğu için kendisine güvenip, 50 bin TL verdim. Ödeyeceğini söyledi ancak şimdi ortadan kayboldu. Hepimizi mağdur etti" dedi.

'SELAM VERİP, SELAM ALDIĞI HERKESİ DOLANDIRDI'

Yaklaşık 150 bin TL dolandırıldığını ifade eden Türker S.'nin akrabası Sefa S., "Selam verip, aldığı herkesi dolandırmış. Otomobil ve daire alım satım işine ortak yapacağını söyleyerek, paralar toplamış. Dolandırılan kişi sayısı çok fazla. Amcası, teyzesi, dayısı, enişteleri, kuzenleri, yeğenleri kim varsa dolandırmış. Nerede olduğu bilmiyoruz, ulaşamıyoruz. Herkes mağdur, ocağımızı söndürdü. Bulunmasını istiyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Dolandırılan kişilerden detay

Dolandırılan kişilerin senetleri göstermesi

Dolandırılan dayısı Süleyman Öğmen, eşinin dayısı Mevlüt Dağdaş, bacanağı Aliu Dağdaş, arkadaşı Emin Tuncer ve akrabası Sefa Say ile röp.

Haber- Kamera: Ramazan ÇETİN/DENİZLİ,

Haber Kodu : 200219017

==========================

Bu da motosikletli çoban

MUĞLA'da, Kıbrıs Gazisi İrfan Güden (67), emekliliğinin ardından besicilik yapmaya başladı. Güden'i diğer çobanlardan ayıran özelliği ise keçilerini motosikletiyle takip ediyor olması. Bacağındaki rahatsızlık nedeniyle motosiklet kullandığını belirten Güden, Yanıma gelen arkadaşlarım 'motosikletle çobanlık mı oluyor' diyerek şakalaşıyor" dedi.

?Menteşe ilçesine bağlı Kafaca Mahallesi'nde oturan Kıbrıs Gazisi emekli, evli ve 3 çocuk babası İrfan Güden, boş zamanlarını keçilerine çobanlık yaparak geçiriyor. Sabah saatlerinde ağılındaki 25 keçiyi çıkaran Güden, ardından motosikletine binip, hayvanlarını takip ediyor. Diğer çobanlar gibi yürüyerek hayvanlarını otlatmak yerine bacaklarındaki rahatsızlık nedeniyle motosikletiyle keçilerini takip eden Güden'i görenler ise şaşırıyor. Akşam saatlerine kadar keçileriyle vakit geçiren Güden, ardından aynı şekilde evine dönüyor.

Besilik keçilerini satmak için hazır hale getirdiğini belirten Güden "Çobanlık hobi olmaya başladı. Bu kadar az hayvandan büyük paralar kazanılmayacağını biliyorum. Akşama kadar kahvehane köşelerinde oturmaktansa, bu işi yapmak daha iyidir. Ancak yürümek zor geliyor. Bacaklarımdan rahatsızım. Bu nedenle çobanlık yapmak zorunda kalıyorum. Yanıma gelen arkadaşlarım 'motosikletle çobanlık mı oluyor' diyerek şakalaşıyor" dedi.

Güden, besiciliğin iş bulamayanlar için güzel bir uğraş olduğunu, 5 koyun satın alınsa her birinin 2 kuzu doğurduğu söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-------------------------------

-İrfan Güden'in motosiklet kullanırken görüntüsü

-İrfan Güden'in motosiklet ile keçilerini takip etmesi

-Yol kenarında otlayan keçilerden görüntü

-İrfan Güden ile röp.

Haber: Cavit AKGÜN- Kamera: Aykut KURT / MUĞLA,

Haber Kodu : 200219023

================================

Marmarisli turizmcilerden 'hayalet şehir'e yatırım isteği

MARMARİS'teki turizmciler, yapılacak anlaşma ve görüşmeler sonucu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 46 yıldır kapalı olan ve 'Hayalet şehir' olarak bilinen Maraş'ta yatırım yapmak istediklerini ifade etti.

Güney Ege Bölgesi'ndeki turizmciler, KKTC Başbakanı ve Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı Ersin Tatar'ın, 46 yıldır kapalı olan ve 'Hayalet şehir' olarak bilinen Maraş'la ilgili "Bizler bölgeyi açarak insanlığa ve ekonomiye hizmet vermek istiyoruz" sözüyle bölgeye yatırım yapmak için harekete geçti. KKTC'nin Maraş Bölgesi'nin öz Türk toprağı olduğunu vurgulayan Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkan Yardımcısı ve Güney Ege Turistik Otelciler İşletmeciler Birliği (GETOB) Başkanı Bülent Bülbüloğlu, konuyla ilgili düşüncelerini paylaştı. Bülbüloğlu, "Geçen sene nisan ayında hayalet şehrin turizme açılması için KKTC Başbakanı açıklama yapmıştı. Bizler talip olduğumuzu ilettik. 3 gün önce aynı açıklamalar ve gelişmeler doğrultusunda, öz Türk toprağımızı almak için seferber olduk. Bizler, ülkemizin en önemli turizmcileriyiz. Maraş Bölgesi'ne talibiz. Marmaris ve Güney Egeli turizmcilerle birlikte bu bölgeyi alacağız. Bu bölge, 1960 yılında dünya jet sosyetesi ve İngiliz asilzadelerin gözde merkeziydi. Burayı bizlere verdikleri takdirde, dünyada eşi benzeri olmayan bir turizm şehri yaparak jet sosyeteyi tekrar burayı çekmeyi planlıyoruz. Kıbrıs, bu hayalet bölgeyi çalıştıramayacaksa, almaya hazırız. Turizm Bakanlığı ve turizmci meslektaşlarımızla görüşme halindeyiz. KKTC Hükümeti'nin Maraş bölgesi kararına göre harekete geçmeye hazırlanıyoruz" dedi.

DÜNYANIN GÖZDE TURİZM MERKEZİYDİ

Maraş'ın 1960'lı yıllarında dünya jet sosyetesi için 'Akdeniz'in Las Vegas'ı olarak bilindiğini belirten Bülbüloğlu, "1974'ten sonra Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin aldığı karar uyarınca hem yerleşime, hem de iskana kapatılmıştı. KKTC hükümeti yaptığı envanter çalışmasında Maraş'ın eski haline dönüşü için yaklaşık 10 milyar doların yeterli olacağı görüşünde. Maraş'ta 1974'ten önce 10 bin yataklı 45 otel ve 60 apartman tipi otel bulunuyordu. Rum turizminin yüzde 58'i bu bölgedeydi. 3 bin ticari birim, 99 eğlence merkezi, 143 yönetim ofisi, 4 bin 649 özel ev, 21 banka, 24 tiyatro ve sinema, 380 bitirilmemiş inşaat, İngilizce, Yunanca ve Türkçe 8 bin 500 kitabın olduğu bir kütüphane bulunuyordu. Bölgeye talibiz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-TÜROFED Başkan Yardımcısı ve GETOB Başkanı Bülent Bülbüloğlu ile röp.

-DHA muhabirlerinin Maraş Bölgesi'nde çektiği harabe binaların youtube dan indirme videoları(DHA logolu videolar)

Haber- Kamera: Ali GÜNDOĞAN / MARMARİS (Muğla),

Haber Kodu : 200219056

====================================

Fedakar kocalardan eşlerine ikinci hayat

KAN grupları uyuşmadığı için yıllardır diyalize bağlı yaşayan eşlerine organ vericisi olamayan fedakar kocalar, birbirlerinin eşlerine umut oldu. Biri Mardin'de biri İzmir'de yaşayan aileler, çapraz böbrek nakli ile buluştu. Nakilleri başarı ile gerçekleşen aileler, artık büyük bir aile olduklarını, bundan sonra hiç kopmayacaklarını söyledi.

Kan grupları uyuşmadığı için diyalize bağlı yaşayan eşlerine organ vericisi olamayan biri İzmir'de, diğeri Mardin'de yaşayan iki koca, İzmir Kent Hastanesi'nde çapraz nakille birbirlerin eşlerine böbreklerini verdi. Yunus Er (53), 2 çocuk annesi Mülkiye Dişli'ye (35), Vedat Dişli (36) ise 5 çocuk annesi Safya Er'e (54) ikinci hayatın kapılarını açtı. 3 Şubat'ta Opr. Dr. Işık Özgü, Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu ve Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok'tan oluşan Kent Böbrek nakli ekibi çapraz nakli gerçekleştirdi. Yunus Er'in bir böbreği Vedat Dişli'nin eşi Mülkiye Dişli'ye, Vedat Dişli'nin bir böbreği de Yunus Er'in eşi Safya Er'e nakledildi. İki kadın eşleri sayesinde makineli yaşamdan kurtulurken, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, "Kan grubu uyuşmayan canlı vericiler çapraz nakil sayesinde hastalarına nakil şansı yaratıyorlar. Dişli ve Er aileleri de bu şansı yakaladı. Hepsini şifa ile taburcu ettik" dedi.

İKİNCİ KEZ NAKİL OLDU

İzmir'in Menemen ilçesinde oturan 2 çocuk annesi Mülkiye Dişli ile forklift operatörü Vedat Dişli 1999 yılında evlendi. Daha nişanlıyken böbreklerinde protein kaçağı tespit edilip 'nefrotik sendrom' tanısı koyulan Mülkiye Dişli'nin sağlığı ikinci çocuğunu dünyaya getirdikten sonra daha da bozuldu. 2005'te diyalize girmeye başlayan kadın, bir yıl sonra Ege Üniversitesi Hastanesi'nde kadavradan yapılan bağışla böbrek nakli oldu. Ancak Dişli'nin sağlık sorunları bitti denilirken bu kez lenfomaya yakalandı, 7 ay kemoterapi gördü. Lenfomayı atlattı diye sevinen Mülkiye Dişli, bu kez aldığı ilaçlar yüzünden nakil böbreğini kaybetti. 2018'de tekrar diyalize mahkum olan Dişli, ikinci kez nakil olabilmek için İzmir Kent Hastanesi'ne başvurdu. Eşi Vedat Dişli gönüllü verici olurken, kan grubu uyuşmazlığı ortaya çıktı. Bunun üzerine Dişli'nin adı Ekim 2019'da hem kadavra hem de çapraz nakil listesine yazıldı.

'BUNDAN SONRA BİR AİLEYİZ'

Mülkiye Dişli eşinin kendisine çok destek olduğunu vurgulayarak, "Protein kaçağı olduğunu öğrendiğimde eşime ilerde zorluklar olacağını ve kaldıramazsa ayrılabileceğimizi söyledim. 'Ben hasta olsaydım sen beni bırakır mıydın?' dedi ve yanımda oldu, sözünde durdu. Umarım herkes donör bulur. Çok mutluyum. Karşı aile de çok iyi, bundan sonra bir aileyiz biz" dedi.

'BEN ÇOK İYİYİM, İMKANIM OLSA YİNE VERİRİM'

Er çiftiyle aralarında bir aile bağı oluştuğunu, kardeş gibi olduklarını belirten Vedat Dişli ise "Allah nasip ederse gidip geleceğiz, görüşeceğiz. İzmir'den Mardin'e gidip geleceğiz. Bu aileyi bulamasaydık kadavra bekleyecektik, başka seçeneğimiz yoktu. Ben çok iyiyim. İmkan olsa yine veririm. Kardeşime, ailemden herhangi birine veririm. Keşke bu ülkede çocuklara temelden organ nakli ile ilgili bir eğitim verseler. Devletin başında ben olsam ilk temel eğitim olarak bu konuyu veririm" diye konuştu.

ER AİLESİ, 2 ŞANSI DA KULLANAMAMIŞTI

Mardin'de yaşayan Yunus Er ile evli olan Safya Er'e 2005 yılında nedeni belli olmayan böbrek yetmezliği tanısı koyuldu. Er diyalize bağlı bir yaşam sürmeye başlarken, nakil konusunda şansızlıklar yaşadı. Bir kez İzmir'den, bir kez de Adana'dan bağış müjdesi alan Er çifti, aradaki mesafeler yüzünden bu şansı kullanamadı. Son dönemde sağlığı iyice bozulan Safya Er, İzmir'de bir yakınlarına misafir oldu, nakil için İzmir Kent Hastanesi'ne başvurdu. Dişli gibi Yunus Er de eşi Safya Er için gönüllü verici oldu ancak kan grubu uyuşmazlığı çıktı. Yolları aynı hastanede kesişen alıcı ve vericiler eşleşince iki hastaya da çapraz böbrek nakli şansı doğdu.

'EŞİM BEDENEN DÜNYADAYDI AMA RUHEN KOPUKTU'

Eşinin 15 yıldan bu yana diyalize girdiğini, artık bu hastalıktan kurtulduğunu belirten Yunus Er şunları söyledi:

"Mutlaka görüşmeye devam edeceğiz. Vedat benim kardeşimden farklı değil, öyle hissediyorum. 15 sene oldu bu hastalıkla yaşıyoruz. Eşim dünyadan kopuk yaşıyordu, gün aşırı diyalize gidiyordu. Gecenin 3'ünde 5'inde gidiyordu. Bedenen dünyadaydı ama ruhsal olarak kopuktu. Şimdi bizim için başka bir dönem başlayacak. Eşimin en büyük hasreti su içmekti. Buzlu su içmek zorunda kalıyordu ve o da akciğerine etki ediyordu. Ben tek böbrekle yaşarım pek etkisi olmayacak. İnsanın bazı organları bu nedenle çift yaratılmış. Eşim ve Mülkiye Hanım artık hayata bambaşka bakıyorlar" dedi.

'FEDAKAR OLAN KOCALAR'

Kent Hastanesi Nefroloji ve Böbrek Nakli Uzmanı Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok ise, kan grubu uyumsuzluğu nedeniyle sorunlarına çözüm bulamamış hastaların tek çaresinin çapraz nakil olduğunu belirtti. Ok, şunları söyledi:

"Şu anda ülkemizde kan grubu uyumsuzluğu nakli pek yapılmıyor. Daha öncelerden pek çok kereler yapıldı. Ancak bu hastaların kan grupları uymadığı için ailesindeki mevcut vericilerinden böbrek alamıyorlar. Başka arayışlara giriyorlar. Akraba dışı nakil için arıyorlar. ya da akrabalarını tekrar tekrar sorguluyorlar ama yine de hiçbir çözüm bulunamıyor. Çapraz nakil bu durumda hem karşı tarafı çözen yani iki hastayı birden çözüme kavuşturan ve karşılıklı, böbrek dışında hiçbir alışverişin güdülmediği hem çok etik hem de çok başarılı bir tıbbi seçim şansı sunuyor onlara. Böylece kan grubu uyumlu vericiden hatta bazen doku uyumsuzluğuna bile çare olabilecek şekilde, uyumsuz olan dokuları olanlara, uyumlu olan dokuları nakledilecek şekilde böyle çözümler sunuyor. Türkiye ve dünya genelinde daha çok anneler, eşler ve çoğu zaman kadınlar oluşturuyordu. Bu sefer fedakar kocalarla karşı karşıyayız. Daha önce de böyle çapraz nakillerimiz olmuştu. Sonuçta herkes eşini iyi görmek ister. Karısı da olsa kocası da olsa. Bu biraz istatistikten farklı bir durum oluşturdu."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

------------------------------

-Ailelerden detay görüntüler

-Ailelerle röp.

Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Ahmet Turhan ALTAY/İZMİR,

Haber Kodu : 200219025

================================

Yatırım çağrısına otomotivcilerden destek

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan'ın yatırım ikliminin yeniden canlanmaya başladığını söyleyerek girişimcilere yaptığı 'zaman yatırım zamanıdır' çağrısı otomotiv sektöründen destek gördü. Ege Otomotiv Derneği (EGOD) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Akkalay, 2020'nin ilk ayından itibaren yatırımla ilgili olumlu sinyaller aldıklarını söyleyerek "Volkswagen Türkiye'deki ilk yatırımı yapmak için bölgemizi seçti. Bu bizim için bir şans. Bu yatırımın ardından tedarikçi yatırımları olacaktır. Burada bir imalatçı firmanın yatırım yapması imalatçıya tedarik sağlayan firmaların da buraya gelmesini tetikleyecektir" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimcilere yaptığı 'zaman yatırım zamanıdır' çağrısına otomotiv sektöründen destek geldi. Volkswagen firmasının Manisa'ya gelmesini bekleyen otomotivciler, yatırımın geri çekildiği söylentilerine karşın, dünya devi imalatçı firmanın İzmir Limanı'ndan yer tahsisi yapmasıyla rahat bir nefes aldı. Bu yatırımın tüm bölgeyi olumlu etkileyeceğini belirten EGOD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Akkalay, "Uzun süredir Manisa'ya yatırım yapması için Volkswagen firması bekleniyor. Volkswagen İzmir Limanı'ndan büyük bir bölgeyi tahsis etmiş. Bu durum yatırıma devam edecekleri anlamına geliyor. Volkswagen Türkiye'deki ilk yatırımı yapmak için bölgemizi seçti. Bu bizim için bir şans. Bu yatırımın ardından tedarikçi yatırımları olacaktır. Burada bir imalatçı firmanın yatırım yapması imalatçıya tedarik sağlayan firmaların da buraya gelmesini tetikleyecektir" dedi.

'YÜKSEK VERGİ ORANLARI SEKTÖRÜ OLUMSUZ ETKİLİYOR'

İzmir Serbest Bölgesi'nin de firmalara yatırım amacıyla büyük destek verdiğini söyleyen Akkalay, serbest bölgelerin çoğaltılarak yatırımcılara verilen teşviklerin artırılmasını istedi. Bu sayede ekonomiye canlılık gelmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade eden Akkalay, şöyle konuştu:

"Otomotiv sektöründe, 2019 yılı için satış adetlerinde düşüş vardı. Bir önceki yıla göre satışlarda yüzde 20- 25 gerileme olmuştu. 2020'nin başında iyi sinyaller almaya başladık. Ocak ayının adetleri bir önceki yıla göre iyi bir artışla devam ediyor. Otomotive devletin teşvikte bulunması gerekiyor. Yüksek vergi oranları sektörümüzü olumsuz etkiliyor. İzmir bölgesi, yatırım amaçlı biraz dezavantajlı gözüküyor. Manisa ve Uşak daha iyi teşvikler alabildiği için yatırımcılar o bölgeleri tercih ediyor. İzmir'de iyi firmalar var. Yurt dışına ihracat yapan tedarikçi firmalar var. Bu firmaları kaçırmamamız gerekir."

TARIM VE HAYVANCILIKTAN ÜRETİM ATAĞINA DESTEK

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üretim ve yatırım çağrısını çok yerinde ve değerli bulduğunu dile getiren İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli de iş dünyası olarak küresel ekonomide yer almak istediklerini kaydetti. Kestelli, "Bugünkü küresel düzende bizi güçlü kılacak en büyük silah, hiç şüphesiz nitelikli üretim ekonomisini egemen kılmaktır. Faizlerdeki düşüşe paralel olarak hukuktan eğitime, teknolojiden finansmana, lojistikten insan kaynağına, nitelikli üretim ekosistemini yeşertecek tüm girdileri terzi titizliğiyle ülke ekonomisinin üzerine oturtmamız şart. Yeni bir başarı hikayesi yaratmaya dönük işleri yaptığımız zaman sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi yakaladığımızı, yatırımların arttığı, işsizliğin azaldığı, risk priminin düştüğü bir Türkiye'ye ulaştığımızı inşallah hep birlikte göreceğiz. Bu noktada tarım ve hayvancılığı nitelikli üretim atağının tam ortasına yerleştirmemiz gerektiğinin altını çizmek şart" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-EGOD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Akkalay ile röp,

-EGOD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Akkalay ile detay görüntü.

Haber: Nevra UÇKAÇ - Kamera: Kadir ÖZEN  / İZMİR,

Haber Kodu : 200219030

===============================

Filenin 'çiçek' sultanları

ANTALYA'da çiçek serasında, ev işlerinde, kardeşlerinin bakımında yardımcı olması için ailelerinin voleybol oynamalarına izin vermediği 15 yaşındaki Zilan Çerik ile aynı yaştaki Saadet Yağuzdoğan, ailelerini ikna ettikten sonra başladıkları spor hayatında Berlin Döner Antalyaspor formasıyla profesyonel sporcu olma gururunu yaşadı. İki arkadaşın hayali milli takımda oynamak.

Antalya'da oturan Zilan Çerik ile Saadet Yağuzdoğan, 6 yıl önce eğitim gördükleri Ahmet- Leman Baydar İlk ve Ortaokulu'nda beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle voleybolla tanıştı. Beden eğitim dersi ve okul saatleri dışında antrenmana katılan Zilan ile Saadet'in aileleri, voleybol oynamalarına izin vermedi. Aileler, çalıştıkları çiçek serasında ve ev işlerinde kızlarının kendilerine yardım etmesini istedi. Beden eğitimi öğretmenin de çabasıyla ailelerini 6 aylık çaba sonrası ikna eden iki arkadaş, okul takımında forma giymeye başladı. Okulun voleybol takımıyla 2 kez birincilik kazanan iki arkadaş, Antalyaspor alt yapısında 3 yıl forma giydi.

HAYALLERE İLK ADIM

Başarılarıyla dikkati çeken Zilan ile Saadet, bu yıl profesyonel sporcu olma gururunu yaşadı. Türkiye Kadınlar Voleybol 1. Lig ekiplerinden Berlin Döner Antalyaspor formasıyla ilk resmi maçlarına 9 Şubat Pazar günü PTT karşılaşmasında çıkan iki arkadaş, profesyonel spor kariyerine ilk adımı attı. Ev ve bahçe işlerinde, kardeşlerine bakımda, serada çiçek toplamada ailelerine yardım ederken sporla tanışan Zilan ile Saadet, filedeki başarılarıyla hayallerine ulaşmanın mutluluğunu yaşadı.

SERADA ÇİÇEK TOPLUYORDU

Ailesinin voleybola ilk başladığına kendisine karşı çıktığını ve başarılı olacağına inanmadığını anlatan Zilan Çerik, "Ailem serada çalışıyor, çiçek toplayarak geçimini sağlıyor. Onlara yardım etmemi istiyorlardı. Benden voleybolcu olmayacağını düşünüyorlardı. Onları ikna ettim. Voleybola başladık ve okul takımında şampiyonluklar yaşadım. Antalyaspor'un alt yapısına seçildim. 3 senedir Antalyaspor'un alt yapısında oynuyordum ve bu sene ilk defa profesyonel oldum. Hayallerimi gerçekleştirdiğim için çok mutluyum, hedefim milli takımda forma giymek" dedi.

EV İŞLERİNE YARDIM EDİYORDU

Takım arkadaşları arasında Zilan ile kendisinin 'Çiçek Sultan' olarak tanındığına değinen Saadet Yağuzdoğan ise şöyle konuştu:

"Babam inşaat işçisi, annem ev hanımı ve 7 kardeşiz. 2 küçük kardeşim, annemin de bazı rahatsızlıkları var. Kardeşlerime bakıp, anneme ev işlerinde yardım edip, derslerimi yapmak zorundayım. Spor da yapmak istiyordum. Ailem, hepsini bir arada götüremeyeceğimi düşünerek spor yapmamı istemedi. Derslerimden geri kalacağımı düşündü ve voleybola göndermedi. Onları ikna ettim. Okul takımında oynadım sonra da Antalyaspor alt yapısına seçildim. Bu sene profesyonel sporcu oldum. Başarılı olacağıma inandım ve başardım. Hedefim ve hayalim milli takımda oynamak. Antalyaspor'da başarılı voleybolcu olmak istiyorum."

BAŞARILARIYLA ÖRNEK OLMA DİLEĞİ

Antalyaspor Voleybol Şube Sorumlusu Alp Özel, 3 yıl önce tesadüfen tanıştıkları beden eğitimi öğretmeni Sinem Levent ile sohbetleri sonrası öğrencilerin başarı için azminden haberdar olduklarını anlattı. Minik takımdaki şampiyon sporculara destek vermek ve Antalyaspor alt yapısında voleybolda başarılarına katkı sağlamak amacıyla pilot takım uygulaması yaptıklarına değinen Özel, şöyle konuştu:

"Okul şehir merkezinin uzak noktasında yer alıyordu. Okul, çevresi çiçek serasıyla, ailelerin bahçede ve serada yaşadığı bir mahallede bulunuyor. Okulun şampiyon olan minik sporcularla voleybol takımı vardı. Okulun voleybol takımını pilot takım olarak düşündük. Şampiyonluk kazanan sporcuları servislerle tesise götürüp, antrenman imkanı ve antrenör desteği verdik. Spor malzemesi yardımı yaptık. Çocuklarımızın aileleri, voleybol oynamasına izin vermiyordu. Sinem öğretmen ile aileleri ikna ettik. Bu çocuklarımız büyüdü ve başarıları arttı. Bizi sevindiren, Antalya'da voleybol oynayan çocuklarımızı umutlandıran bir işe imza attık. Bu okulda yetişen iki kızımızı Antalyaspor'un A takımına dahil ettik. Maçlarda süre aldı ve bu bizi gururlandırdı. Şimdi A takımla antrenmanlar yapıyor ve kendilerini geliştirerek başarılı olacaklarına inanıyorum. Antalya'da voleybolun gelişmesi, voleybol seven kızlarımızın hayaline ulaşmasına Zilan ile Saadet'in örnek olmasını hedefliyoruz."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

--------------

Sporcu kızların okul bahçesinde görüntüleri

Kızların bahçe içinde yürürlerken görüntüsü

Çiçek serası içinde görüntüleri

RÖP 1: Ziran Çelik

RÖP 2: Saadet yavuzdoğan

RÖP 3: Antalyaspor Voleybol Şube Sorumlusu Alp Özer

Kızların takım ile antrenmanından görüntü

HABER: Tolga YILDIRIM -KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN /ANTALYA,

Haber Kodu : 200219022

======================================

Ameliyat korkusunu yenince böbrek nakliyle sağlığına kavuştu

ANTALYA'da, 18 yaşından beri kronik böbrek yetmezliğiyle mücadele eden Durmuş Şahbaş (29), ilk seferinde korkudan kaçtığı ameliyathaneden bu kez mutlu ayrıldı. Doktorları sayesinde korkusunu yenen Durmuş Şahbaş, kadavradan nakledilen böbrekle yaşama tutundu.

Manavgat ilçesinde oturan özel güvenlik görevlisi Durmuş Şahbaş, yaklaşık 11 yıldır, kronik böbrek yetmezliği nedeniyle periton ve hemodiyaliz tedavisi gördü. Bu süre içinde kalbinde sorunlar başlayan Şahbaş, iki kez kalp kapağı ameliyatı geçirdi. Artık diyalize yanıt vermeyen Şahbaş, organ nakli olması gerektiğini söylenince önce Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde, ardından Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde organ nakil bekleme listesine yazıldı. 5 yıl içinde böbrek nakli için 7 kez hastaneye çağrılan Şahbaş'ın kalp fonksiyonlarının ameliyat için yeterli olmadığı görülünce 5 kez hastaneden geri dönmek zorunda kaldı. 3 ay önce nakil için 6'ncı kez hastaneye çağrıldığında kalp fonksiyonlarında düzelme olduğu görülen Şahbaş, kadavradan böbrek nakli için ameliyata hazırlandı. Ameliyat giysileriyle masaya yatan Şahbaş, narkoz verilmek üzereyken korkup ameliyat olmak istemediğini söyleyerek kaçtı. 20 gün önce 7'nci kez nakil için çağırılan Durmuş Şahbaş, doktorlarının da desteğiyle bu kez korkusunu yenerek, ameliyata girdi. Kadavradan nakille sağlığına kavuşan Şahbaş, şimdilerde yeni bir hayata başlamanın keyfini yaşıyor.

DİYALİZE GİRDİĞİ SÜREDE İKİ KEZ DE KALP KAPAĞI AMELİYATI GEÇİRDİ

Hala kalbinin yüzde 50 çalıştığını aktaran Durmuş Şahbaş, kadavradan böbrek nakli için önce Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde, ardından Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi organ nakil listesinde beklediğini belirterek, "Yaklaşık 5 yıldır Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde listedeydim. Bu sürede nakil için 7 kez çağrıldım" dedi.

Nakil için 6'ncı çağrılışında tam ameliyat başlarken ameliyat korkusu nedeniyle masadan kalkıp kaçtığını anlatan Şahbaş, "Kadavranın yaşlı olması nedeniyle de tedirgin olmuştum, böbreği almak istemedim. Aslında ameliyattan korktum. Nakilden vazgeçip ameliyathaneden kaçtım" diye konuştu.

Şahbaş, 7'nci kez çağrıldığında ise korkusunu yendiğini ve ameliyata girdiğini söyledi. Yaşadığı zor günleri geride bıraktığını söyleyen Şahbaş, kadavradan böbrek nakliyle yaşama yeniden tutunurken, kendisini sağlığına kavuşturan doktorlarına teşekkür etti.

3 AY ÖNCE KORKUP AMELİYAT MASASINDAN KALKMIŞTI

Nefroloji Kliniği Sorumlusu Dr. Üstün Yılmaz, Durmuş Şahbaş'ın kronik böbrek yetmezliğinin yanı sıra, kalbinde sorun olduğunu belirterek, "Kalp kapaklarından ameliyat olmuş bir hastaydı. Sürekli sorunlar yaşayan, acil servislere başvuran genç bir insandı" dedi.

Durmuş Şahbaş'ın üç ay önce uygun böbrek bulunması üzerine ameliyatına karar verildiğini, ancak hastanın korkup ameliyat masasından kalktığını anlatan Dr. Yılmaz, "Ama 7'nci kez çağırdığımızda artık korkmadı ve nakil oldu" diye konuştu.

Dr. Üstün Yılmaz, hastanın değerlerinin artık normale döndüğünü ve sağlığına kavuştuğunu söyledi.

'ZOR BİR HASTAYDI, ONA BİR ŞANS VERMEK İSTEDİK'

Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi ve Organ Nakli Merkezi Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Tuğrul Çakır ile birlikte gerçekleştirdikleri ameliyat sonunda hastanın sağlığına kavuştuğunu belirten Dr. Murat Kazım Kazan ise şunları söyledi:

"Durmuş aslında bizim için zor bir hastaydı. Çünkü iki kez kalp kapağı ameliyatı geçirmişti. Kalp fonksiyonlarında sıkıntı olduğu için daha önce nakil için çağırdığımız dönemlerde ameliyatı yapmak istemedik. Ancak çok şükür kalp fonksiyonları nispeten düzelince biz de ekip olarak kendisine bu şansı vermek istedik. İşler rast gitti ve şu anda sağlığı iyi. Böbreği gayet iyi çalışıyor. Kalp fonksiyonları da aşama aşama daha iyi gidiyor. Ümit ediyoruz ki uzun yıllar bu böbrekle sağlıklı bir yaşama kavuşmuş olur."

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Durmuş Şahbaş'ın hastane odasında yatağında yatarken görüntüsü

Doktorların Durmuş Şahbaş'ın odasına girip muayene etmeleri

Doktorların Durmuş Şahbaş ile diyalogları

Durmuş Şahbaş ile röp.

Dr.Üstün Yılmaz ile röp.

Dr.Murat Kazım Kazan ile röp.

Detay görüntüler

HABER: Selma KUNAR -KAMERA: Mehmet KILIÇASLAN/ANTALYA,

Haber Kodu : 200219027

===============================

Günde 60 lirayla 3 çocuk okutuyor

ANTALYA'da, astım hastası olan ve engelli raporu bulunan Zehra Deligözoğlu (51), birlikte yaşadığı 3 oğlunu okutabilmek için 60 TL'ye pazarlarda mısır satıyor. Yaşam mücadelesiyle örnek olan Deligözoğlu en büyük isteğinin çocuklarının okullarını bitirdiğini görebilmek olduğunu söyleyerek, "Bütün hemcinslerime sesleniyorum. Korkmasınlar, ayaklarının üzerinde dursunlar. Kadınlar güçlü ve kuvvetli durduktan sonra hiçbir şey olmaz" dedi.

Yaklaşık 30 yıl önce ailesiyle İran'dan gelip, Antalya'ya yerleşen Zehra Deligözoğlu, burada evlendi. Evliliğinden 3 çocuğu olan Deligözoğlu, 7 yıl önce boşandı. Çocuklarıyla birlikte Santral Mahallesi'nde kiralık bir eve yerleşen ailenin oturduğu bina, kentsel dönüşüm projesi nedeniyle bir süre sonra yıkıldı. Aile, Antalya Yardımlaşma Platformu üyelerinin yardımıyla yeni bir eve yerleşti. Astım ve hipertansiyon hastası olan, bu nedenle engelli raporu bulunan Deligözoğlu, yaşadığı tüm zorluklara rağmen 3 çocuğuna bakabilmek için pazarlarda günlük 60 TL yevmiye ile mısır satmaya başladı.

Pazarlarda çoğu zaman zabıtalardan kaçmak zorunda kalan Zehra Deligözoğlu'nun müşterileri ve pazar esnafıyla arası oldukça iyi. Yazları günlük 120 TL kazanabilmek için başka şehirlere çalışmaya giden Deligözoğlu, 3 çocuğuna hem annelik hem babalık yapıyor. Deligözoğlu'nun en büyük oğlu Cihan (21) üniversitede okuyor. Hüseyin (18) üniversite sınavına hazırlanıyor, en küçük oğlu Efe (13) ise ortaokulda okuyor. Kazandıklarıyla çocuklarına bakmaya çalışan Zehra Deligözoğlu'nun en büyük isteği ise 3 oğlunun da okullarını bitirdiğini görebilmek.

'ÇOCUKLARIMI OKUTABİLMEK İÇİN ÇALIŞACAĞIM'

Eski eşiden 7 yıl önce boşandığını söyleyen Deligözoğlu, "Çocuklarımı okutabilmek için mücadele ediyorum ve okullarını bitirmelerini istiyorum. Pazarlarda yevmiye ile bardakta mısır satıyorum. Bazen arkadaşlarım çağırıyor, onların yanında simit satıyorum. En büyük hayalim 3 oğlumun da okullarını bitirip ülkeye yararlı işler yapmaları. Allah bana kuvvet verdiği sürece onları okutabilmek için çalışacağım" dedi.

'KADINLAR AYAKLARI ÜZERİNDE DURSUN'

En büyük başarısının çocukları olduğunu belirten Deligözoğlu, "Ben astım hastayım, engelli raporum var ama hiçbiri önemli değil, ayakta durmaya çalışıyorum. Bütün hemcinslerime sesleniyorum. Korkmasınlar, ayaklarının üzerinde dursunlar, çocuklarını okutsunlar. Kadınlar güçlü ve kuvvetli durduktan sonra hiçbir şey olmaz. 7 senedir eski eşimden ne bir yardım ne nafaka alıyorum. Çocuklarımı okutmaya çalışıyorum, en büyük oğlum üniversiteye başladı" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Zehra Deligözoğlu pazarda çalışırken görüntüleri

Mısır tezgahından detaylar

Zehra Deligözoğlu evde görüntüleri

Zehra Deligözoğlu ve oğlunun görüntüleri

Zehra Deligözoğlu Röp.

HABER -KAMERA: Semih ERSÖZLER/ANTALYA,

Haber Kodu : 200219029

===============================

Demre'ye bahar erken geldi

ANTALYA'nın Demre ilçesinde, şubat ayının ortasında baharı andıran görüntüler yaşandı. Bir süre önce etkisini gösteren soğuk hava ve yağış, yerini sıcak ve güneşli havaya bırakırken, ilçenin bazı noktalarında badem ağaçları ve yabani laleler rengarenk çiçek açtı. Öğrenciler de bahar havasında okul yerine çiçeklerin arasında ders yaptı.

Demre'ye bağlı Gürses Mahallesi'nde son günlerde baharı andıran görüntüler ortaya çıktı. Mahallede normalde mart ayı sonunda açan badem ağaçları, bembeyaz çiçek açtı. Bal arıları badem çiçeklerinden polen toplarken, daha 3- 4 gün önce geceleri hava sıcaklığının eksi 7-8 derece olduğu bölgede, yabani laleler de rengarenk açtı. Dağların zirvesinde kar varken, doğayı süsleyen laleler arasında çocuklar oynayıp, çiçek topladı. Demre ilçe merkezinde eğitim öğretim yapan bazı okullardaki öğrenciler de bölgeye doğa gezisine çıkıp, çiçekler arasında ders yaptı.

Yabani lalelerin ortasında ders yapan öğrencilerden Ceylin Su Kıvrak, "Kışın ortasında doğa çiçeklerle doldu. Doğayı seviyorum. Doğayı koruyalım" dedi.

Öğrenci Umut Topakçı, "Dağlarda kar var. Burası çiçeklerle dolu. Biz bu çiçekleri görmeye geldik. Doğayı seviyorum. Doğayı koruyorum" diye konuştu.

Lale toplayan öğrenci Kadir Karaçalık, "Mahallemize kışın ortasında bahar geldi. Rengarenk çiçekler açtı. Kışın ortasında baharı yaşıyoruz" dedi.

Ayşe Karaçalık da "Burası Demre'nin Gürses Mahallesi. Denizden 400 metre yükseklikteyiz. Badem ağaçlarımız, lalelerimiz rengarenk çiçek açtı. Bir ay sonra açması gereken çiçeklerimiz, şu an her yer rengarenk olmuştur. Bu da Demre'mizin bize verdiği bir güzellik" diye konuştu.

Minik İkra Buğlen Karaçalık, "Çiçekler çok güzel. Kırlarda çiçek topluyorum" dedi.

Mahallenin en yaşlılarından Ali Karaçalık da "80 yaşındayım. Bu badem ağacının şubat ortasında çiçek açtığını hiç görmedim. Bu çiçekler ölecek. Meyve de olmaz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Mahalle tabelasından görüntü

Açan çiçeklerden detaylar

Çiçek toplayanlardan detay

Röportajlar

(HABER- KAMERA: Ahmet ACAR/DEMRE (Antalya),

Haber Kodu : 200219028

===========================

'Çin ve diğer ülkelerde, maske ve hava temizleme cihazları yok satıyor'

ÇİN'de şirketlere ticari danışmanlık yapan ve hava temizleme cihazları pazarlayan, ancak Vuhan kentinde ortaya çıkan 'koronavirüs' nedeniyle bir süre önce Türkiye'ye dönen iş insanı Bora Aykut, "Şu an hem maskeler, hem de hava temizleme cihazları yok satıyor. Kullanıcılar faydasını çok görüyorlar. Çin'de çok yaygın olarak kullanılıyor. Virüsün ardından hem Çin'de hem de diğer ülkelerde bu cihazların kullanımı artmış durumda" dedi.

Çin'de şirketlere ticari danışmanlık hizmeti veren ve İsviçreli bir firmanın hava temizleme sistemlerinin satış ve pazarlamasını yapan iş insanı Bora Aykut, Vuhan kentinde ortaya çıkan, hem ülkeye hem de dünyaya hızla yayılan 'koronavirüs' nedeniyle birçok şirketin geçici olarak faaliyetlerini durdurduğunu söyledi. Yılın 3-4 ayını Çin'de geçirdiğini ancak virüs nedeniyle bir sür önce Türkiye'ye döndüğünü belirten Aykut, uzun süredir hava kirliliği ile mücadele eden ülkede, 'koronavirüs' sonrası ise hava temizleme cihazı satışlarında ciddi artış yaşandığını kaydetti.

Koronavirüs ile ilgili söylentileri ilk olarak alışveriş yaptığı balık pazarında duyduğunu ifade eden Aykut, "5 yıl Çin'de yaşadım. Çin siyaseti ve ekonomisi üzerine yüksek lisans yaptım. 1 yıl da bir şirkette çalıştım. Yaklaşık 4 yıldır Türkiye'de yaşıyorum. Şirketim Türkiye'de. Ancak iş için halen Çin'e gidip, geliyorum. Yılın 3- 4 ayını Çin'de geçiriyorum. İki sektörde çalışıyorum. Biri Çin'de şirketlere danışmanlık hizmeti veriyorum. Ayrıca İsviçreli bir firmanın hava temizleme sistemlerinin satış ve pazarlamasını yapıyorum. Çin'e 15 Aralık'ta gitmiştim. Virüsü bir balık pazarından alışveriş sırasında duydum. Balık pazarına gittiğimde böyle bir hastalık olduğunu söylediler. Ama o zaman 'koronavirüs'ü olduğunu bilmiyorduk. Ben Pekin'de yaşıyordum. 16 Ocak'ta Türkiye'ye döndüm. Ben ordayken bu kadar sıkıntılı bir durum yoktu. Ağabeyim, yengem ve 2 yeğenim Çin'de yaşıyor. Onlardan öğrendiğim kadarıyla dışarıya mecbur kalmadıkça çıkmıyorlar. Herhangi bir sağlık sorunları da yok. Virüsün ciddi boyutlara ulaştığı yer Wuhan şehri" dedi.

'TÜRKİYE'DE GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMIŞ'

Bora Aykut, Çin'de ticari danışmanlık hizmetlerine ara vermek zorunda kaldığını belirterek, "Vuhan şehrinde çalıştığım bir şirket şu an kapalı. Şu an ithalat ve ihracat durdurulmuş durumda. Özellikle oradan mal çıkışında şu an sıkıntılar var. Umarız en kısa sürede açılır. Öncelikle virüsün tamamen engellenmesi gerekiyor. Çin gördüğüm kadarıyla tüm tedbirleri almış. Umarız kısa sürede virüs tamamen kontrol altına alınır. Türkiye'de de gerekli önlemler alınmış. Havalimanında özellikle kontroller artırılmış durumda. Ayrıca o bölgede yaşayan Türkler de Türkiye'ye getirildi ve karantina süresinin ardından ailelerine kavuştu" diye konuştu.

'HEM MASKELER, HEM DE HAVA TEMİZLEME CİHAZLARI YOK SATIYOR'

'Koronavirüs' nedeniyle hava temizleme cihazlarına talepte ciddi artış olduğunu kaydeden Aykut, "Virüs nedeniyle özellikle hava temizleme cihazlarına olan talep oldukça arttı. Hatta şu an talebe yetişemiyoruz. Cihazlar havadaki zararlı partikülleri büyük oranda temizlediği için daha hijyenik bir ortam sağlıyor. Özellikle zamanımızın 3'te 2'sini kapalı alanlarda geçirdiğimizden dolayı sağlık için insanlar bu cihazları kullanmayı tercih ediyorlar. Şu an hem maskeler hem de hava temizleme cihazları yok satıyor. Kullanıcılar faydasını çok görüyorlar. Çin'de çok yaygın olarak kullanılıyor. Virüsün ardından hem Çin'de hem de diğer ülkelerde bu cihazların kullanımı artmış durumda" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

-Bora Aykut aktüel gör.

-Bora Aykut röp.

Haber-Kamera: Ünsal YÜCEL/KEŞAN(Edirne),

Haber Kodu : 200219032

=============================

30 yıldır cep telefonu biriktiriyor

SAMSUN'da, telefoncu Adnan Alparslan (53), 25 yıldır cep telefonu biriktiriyor. Alparslan, dünyanın en eski cep telefonlarının da yer aldığı koleksiyonu için yaklaşık 35 bin TL harcadı.

İlkadım ilçesinde, telefon tamir dükkanı bulunan Adnan Alparslan, 30 yıldır cep telefonu biriktiriyor. Alparslan geçen sürede yaklaşık 35 bin TL harcayarak 850 adet cep telefonu topladı. Dünyada kullanılan ilk cep telefonlarının da yer aldığı koleksiyonunda her teknik özellikte telefon bulunuyor. 30 yıldır telefon tamir işiyle uğraştığını anlatan Adnan Alparslan, "Zaman içinde bu koleksiyon oluştu. Vatandaşlar, eş dost telefon getirmeye başladı, ben de bunun bir koleksiyon olabileceğini düşündüm. Gençlerin, geçmişte kullanılan cep telefonlarını görmesini ve o zamanın teknolojiyle, günümüz teknolojini kıyaslamasını istedim. Bu koleksiyon için yaklaşık 35 bin lira para harcadım. Aslında halen telefon almaya devam ediyorum, koleksiyonda 850 tane cep telefonu var ama birkaç tane eksik parçam var, onları da bulmaya çalışıyorum" dedi.

'ESKİ CEP TELEFONLARI KOLEKSİYONDA VAR'

Koleksiyonda tüm markalara ait cep telefonunun olduğunu ifade eden Alparslan, "Dünyada kullanılan ilk cep telefonu, Türkiye'de kullanılan ilk cep telefonu, dünyanın en ağır cep telefonu ve ilk dokunmatik cep telefonu koleksiyonda mevcut. Dükkana gelen vatandaşlar, bu telefonları görünce 'Ne kadar değişik bir cep telefonu, bunu nasıl kullanmışlar' şeklinde tebessümle tepki veriyor. Eski cep telefonlarının yüzde 90'u bu koleksiyonda var. Almış olduğumuz bu telefonların her birinin de farklı farklı hikayeleri var. Yaklaşık 20 yıl önce bu telefonları kiralıyorduk. Müşterilerimizin büyük çoğunluğunu askerler oluşturuyordu. Yaklaşık 100 asker, cep telefonu kiralamak için dükkanın önünde sıraya girerdi. Hafta sonları cep telefonlarını alıp, aileleriyle ve sevdikleriyle görüşürlerdi. Bu koleksiyon benim için çok değerli ve asla satmayı düşünmüyorum. Birçok kişi bu koleksiyonu istedi ama vermedim. Hedefim ise daha da biriktirmek, daha güzel bir koleksiyon oluşturmak" ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

-Muhabir Zeynep Irmak Öcal'ın anonsu

-Dünyanın en ağır cep telefonundan detaylar

-Son model bir cep telefonundan detaylar

-Koleksiyonda yer alan cep telefonlarıdan detaylar

-Türkiye'de kullanılan ilk cep telefonundan detaylar

-Çalışır durumda olan telefonlardan detaylar

-Dünyada kullanılan ilk dokunmatik cep telefonundan detaylar

-Detaylar

-Adnan Alparslan ile röportaj

Haber-Kamera: Zeynep Irmak ÖCAL, Tayfur KARA/ SAMSUN,

Haber Kodu : 200219036

=============================

Zihinsel engelli 5 kardeş için seferber oldular

GÜMÜŞHANE'nin Tekke köyünde, zihinsel engelli 5 çocuğu ile birlikte kalan Soydaş ailesine Gençlik Merkezi gönüllüleri el uzattı. Gönüllüler evlerinden aldıkları kardeşleri ahşap boyama ve sportif faaliyetler yaptırıyor, eğlenceli vakit geçirmelerini sağlayarak yeniden evlerine bırakıyor.

Merkeze bağlı Tekke köyünde oturan Rabia (68) ve Muhammet Soydaş (73) çiftinin çocukları Nebi (42), Ali (41), Uğur (40), Münir (38) ve Muhsin Soydaş (37) doğuştan zihinsel engelli olarak dünyaya geldi. Çift yıllardır devlet desteği ile çocuklarının bakımını yapıyor. Kış şartları nedeniyle evden çıkmayan zihinsel engelli kardeşlere Gençlik Merkezi lider ve gönüllüleri yardım eli uzattı. Evlerinden alınan kardeşler, gençlik merkezinde ahşap boyama ve sportif faaliyetlere katıldı. Kardeşler burada günlerini eğlenceli vakit geçirerek yeniden evlerine götürüldü. Rabia Soydaş, çocuklarının bakımlarını güçlükle yaptığını belirterek, "Belli bir yaşa geldim, yemelerini içmelerini yapıyorum bazı konularda sıkıntı çekiyorum. Maddi olarak bir sıkıntı çekmiyoruz, hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Havaların sıcak olduğu günler ben onları gezmeye çıkartıyorum. Kış nedeniyle dışarı çıkamıyorlar, hepsi pencerelerde bekliyor. Çocuklarım gençlik merkezlerinde eğlendiler" dedi.

Gençlik Merkezi Lideri Yusuf Yıldırım ise kardeşlerin enerjilerini atmalarına yardımcı olmaya çalıştıklarını belirterek, "Gönüllü gençlerimiz ile birlikte kardeşlere resim, ahşap boyama ve birtakım sportif faaliyetler yaptırarak çeşitli etkinliklerden faydalanmalarını sağladık" diye konuştu.

Gençlik Merkezi gönüllüsü Arifcan Doğan da, "Dezavantajlı arkadaşlarımızı evlerinden alarak güzel aktiviteler gerçekleştirebilmeleri için yardımda bulunduk. Amacımız hepsinin daha mutlu vakit geçirmesini sağlayabilmek" dedi.

Görüntü Dökümü

----------------------

-Engelli kardeşlerin görüntüleri

-5 Kardeşin ev görüntüleri

-5 Kardeşin araçla yolculuk görüntüleri

-5 Kardeşin Gençlik merkezinde etkinlikleri

-Anne Rabia Soydaş Röportaj

-Genlik Lideri Yusuf Yıldırım Röportaj

-Gönüllü Genç Arifcan Doğan Röportaj

-Genel ve detay görüntüler

Haber/Kamera: Sinan UÇAR/GÜMÜŞHANE,

Haber Kodu : 200219033

===============================

Sivaslı kadınların örnek mutfağı

SİVAS'ta Halk Eğitim Merkezi bünyesinde kurulan Sağlıklı Mutfak Atölyesi'nde protokol eşleri ve ev kadınları yaptıkları ürünlerle hem aile ekonomisine katkı sağlıyor, hem de Sıfır Atık Projesi'ne destek oluyor.

Doğal ürünlerinin yapımını anlatmak, tanıtımını yapmak, kullanımının yaygınlaşmasını sağlamak ve sağlıklı beslenmeye teşvik amacıyla Halk Eğitim Merkezi bünyesinde Sağlıklı Mutfak atölyesi kuruldu. Protokol eşleri ve ev kadınları kurulan atölyede haftanın belirli günlerinde bir araya gelerek doğal ürünleri yapmayı öğreniyor. Unutulmaya yüz tutmuş lezzetleri gün yüzüne çıkaran atölye kursiyerleri hem aile ekonomisine katkı sağlıyor hem de Sıfır Atık Projesi'ne destek oluyor.

Halk Eğitim Merkezi Müdürü Ramazan Baker atölye hakkında bilgiler vererek, "Halk Eğitim Merkezi bünyemizde üç adet mutfağımız bulunmakta. Bu mutfaklarımızda kursiyerlerimiz gelip eğitim görmektedirler. Yalnız vatandaşlarımızın bazıları sürekli gelip kurs göremiyor. Bu vatandaşlarımız bizi telefonla arayıp randevu alıyor. Sağlıklı Mutfak atölyesine katılmak istediklerini söylüyorlar veya 'Biz 10 kişilik grubuz, peynir yapmasını veya sirke yapmasını öğretir misiniz' diyorlar? Biz bu kişilere mutfağımızda uygun bir zamanda randevu veriyoruz. Kursiyerlerimiz bir gün boyunca hangi eğitimi almak istiyorlarsa eğitim veriyoruz. Kendileri de bunu öğrenerek evlerinde yapıyorlar. Bugün de portakal kabuğundan çeşitli yiyecekler yapacağız. Reçel, portakal çayı gibi ürünlerle hem portakal kabuğunu değerlendirmiş olacaklar hem de Sıfır Atık Projesi'ne katkıda bulunacaklar" dedi.

'AMACIMIZ SAĞLIKLI BESLENMEYE TEŞVİK ETMEK'

Vali Salih Ayhan'ın eşi Zeynep Akkiraz Ayhan ise, "Sağlıklı Mutfak Atölyemizi ilimizin protokol eşleriyle başlattık. Hanımlarımızı sağlıklı beslenmeye teşvik etmek, ekonomilerine katkıda bulunmak, bütçelerini düzenlemek ve ayrıca israfın önüne geçmek için bu projeyi başlattık. Hedef kitlemiz, sağlığını ve bütçesini düşünen herkes burada, hayatta unutulan şeylerden birisi de damak lezzetidir. Koku ve tat hafızamız görsel ve işitsel hafızamızdan daha kuvvetlidir. 20 yıl önce yemiş olduğumuz bir yiyeceği bugün yediğimiz zaman tıpkı o günlere gideriz. Annemizin ve anneannemizin yaptığı gibi deriz. Bizler şanslı nesillerdik. Doğal besinlerle daha çok beslenme imkanı bulduk. Ama çocuklarımız maalesef bizler kadar şanslı değiller. Elbette ki her kadın, her anne, her baba sevdiklerine, evlatlarına kendi hazırladıkları mutfakta kendi hazırladıkları yiyeceklerle beslemek ister. Biz bu konuda onları biraz daha cesaretlendirmek istiyoruz. Çünkü modern hayatın kargaşası içinde insanlar çok fazla mutfağa girme fırsatı bulamıyor. Bunları deneyimlemiyorlar. Bunlar onlara hep zormuş gibi geliyor. Biz burada onları cesaretlendirmek, teşvik etmek için buradayız" diye konuştu

Protokol eşleriyle birlikte Sağlıklı Mutfak Atölyesi'ne katılan ev hanımları ise atölye sayesinde ev ekonomisine katkı sağladıklarını belirterek, yöresel lezzetleri yapmayı öğrendiklerini anlattı.

Görüntü Dökümü:

-Atölyeden görüntüler

-Vali eşi ve kadınların mutfaktaki çalışmaları

-Yaptıkları yiyecekler

-Halk Eğietim Merkezi müdürünün açıklamaları

-Vali eşinin açıklamaları

Haber-Kamera:  Uğur YİĞİT- Rahmi MEYVECİ/SİVAS,

Haber Kodu : 200219038

===========================

15 santim karda doğa yürüyüşü

ERZURUM'da Oltulu Doğa Severler Yürüyüş Grubu, sağlıklı yaşam etkinliği için kar kalınlığının yer yer 15 santim olduğu Şendurak Yaylası'nda 12 kilometre boyunca yürüyüş yaptı.

Oltu'da yaşayan çeşitli meslek grubunda çalışan kişilerin bir araya gelerek oluşturduğu Oltulu Doğa Severler Yürüyüş Grubu, sağlıklı yaşam için birçok etkinliğe imza atıyor. Grup üyeleri, yaz-kış demeden ayda iki kez doğada etkinlikler düzenliyor. Grup, olumsuz hava koşullarına rağmen kış aylarında da faaliyetlerini ara vermeden sürdürüyor. Şendurak Mahallesi'nden yürüyüşe geçen grup üyeleri, kar kalınlığının 15 santime ulaştığı yayla yolu boyunca 12 kilometre yürüyerek bolca oksijen depoladı. Karda yürümenin zor ancak zevkli olduğunu söyleyen Dr. İbrahim Hakkı Ekinci, "2016 yılından beri düzenli aralıklarla yürüyüşler yapıyoruz. Kışın çığ tehlikesi olmayan karlı güzergahlarda yürümeyi tercih ediyoruz. Karda yürümek insana ayrı bir motivasyon katıyor" dedi.

Doğa yürüyüşlerinin insana sakinlik verdiğini belirten Avukat Muharrem Kalyon, "Karda bir yürüyüş yaptık. Şu an kuş gibi hissediyorum kendimi herkese öneririm" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

----------------

-Yürüyüşten detaylar

-Doğa severlerle röp.

Murat AYDIN / OLTU (Erzurum),

Haber Kodu : 200219031

============================

At sırtında kuşlar için doğaya yem bıraktılar

MUŞ Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ile Bulanık Avcılar Kulübü, zorlu geçen kış mevsiminde karla kaplanan doğada yiyecek bulmakta güçlük çeken kuşlar için at sırtında doğaya yem bıraktı.

Kenti etkisi altına alan kar yağışı hayatı olumsuz etkiliyor. Kış mevsiminde, karla kaplanna doğada, yiyecek bulmakta güçlük çeken kuşlar da unutulmadı. Bulanık İlçe Avcılar Kulübü Başkanı Adem Şamiloğlu ve yönetim kurulu üyelerinin desteğiyle Muş Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri, karın etkili olduğu yerlere kuşlar için 500 kilo buğday bıraktı. Yemleme çalışması çerçevesinde özellikle kar yağışının yoğun olduğu bölgelere 4×4 araçlar ve at kullanarak giden ekipler, hayvanlarının yaşama hakkı olduğuna dikkat çekti. Araç üzerindeki yemleri at sırtına yükleyip yemleme çalışması yapan ekipler, çalışmaların aralıksız sürdürüleceğini belirtti.

Kulüp Başkanı Adem Şamiloğlu, bölgede kış şartlarının sert geçtiğini aktararak, "Bölgemizde kuşların ölmemesi için, doğada yem bulamıyorlardı, buğday aldık. 500 kilo yem aldık ve doğayı yemliyoruz. Kuş türlerimizin devamlılığı için yemlemelere devam edeceğiz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------

-Yem torbalarının sırtlarda taşınmasından detay

-Ekiplerin kar üzerinde ilerlemesinden detay

-At sırtında yem torbasının taşınmasından detay

-Ekiplerin yemlemesinden ve açıklamasından detay

Haber ve Kamera: Muhammed Sami MARAL/MUŞ,

Haber Kodu : 200219034

===============================

Fenomen Simitçi Ahmet dişlerine kavuştu, patent peşine düştü

SİVAS'ta yöresel şiveyle söylediği 'Sabaha kadar buradayız' sözü ile fenomen olan Simitçi Ahmet Yaşin(40) dişlerine kavuştu. Eskiden yemek yemekte güçlük çektiğini belirten Yaşin "Dişlerim çok güzel oldu. Eskisinden çok daha güzel oldu. Eskiden çok zorluk çekiyordum, şimdi ise çok rahatım" dedi. Yaşin, kullandığı 'Sabaha kadar burdayız' sözünün patentini alacağını söyledi.

Beşiktaş galibiyetini kutlarken amatör videoya yansıyan yöresel şiveyle 'Sabaha kadar buradayız' sözleri ile sosyal medyanın gündemine düşen Demir Grup Sivasspor taraftarı Ahmet Yaşin'in dişleri yaptırıldı. Sivaslı iş insanı Erdoğan Bozatlı tarafından Suşehri ilçesindeki özel bir klinikte dişleri yaptırılan Simitçi Ahmet'in mutlu olduğu görüldü. Sabah saatlerinde implant yöntemiyle yapılan dişlerine kavuşan Ahmet Yaşin, il merkezine gelerek yeniden simit satışına başladı. Kent meydanında simit satan Ahmet'e vatandaşların ilgisi de devam etti. Simitçi Ahmet'i görenler yanına gelerek simit alıp, fotoğraf çektirdi.

'DİŞLERİM ÇOK GÜZEL OLDU'

Üst dişlerinin olmaması nedeni ile zorluk çektiğini belirten Yaşin, "Erdoğan başkanıma dişlerimi yaptırdığı için teşekkür ederim. Dişlerim çok güzel oldu. Eskisinden çok daha güzel oldu. Eskiden çok zorluk çekiyordum, şimdi ise çok rahatım. Görenler de memnun oluyor. Fenomen olduktan sonra simit satışlarım da çoğaldı. Ayriyeten geliyorlar, benimle fotoğraf çektiriyorlar. Dişlerimin yapılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" dedi.

'PATENTİNİ ALACAĞIM'

'Sabaha kadar buradayız' sözüyle ilgili çeşitli yapımcılardan teklif aldığını ve klip çekimlerine katıldığını belirten Ahmet Yaşin, "Bu söz sadece bana ait. Benim arkamdan kimse bu sözle ilgili birşey söylemesin. Patent başvurusunu da yapacağım. Dizilerde ve televizyonlarda izinsiz kullanılmasını istemiyorum" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-Simit tezgahındaki görnütüleri

-Yeni yaptırdığı dişlerini göstermesi

-Konuşmaları

Haber-Kamera:  Hüsnü Ümit AVCI/SİVAS,

Haber Kodu : 200219037

==============================

Mezarlıkta bulunan 'Fındık' okulun maskotu oldu

TOKAT'ın Turhal ilçesinde mezarlıkta bulunan ve 'Fındık' adı verilen yavru köpek, 37 öğrencili Kayacık Köyü Şehit Haluk Yılmaz İlkokulu'nun maskotu oldu. Okulun bahçesinde yapılan kulübede yaşayan ve forma giydirilen Fındık, zaman zaman derslere de katılırken, öğrencilere keyifli zamanlar geçiriyor.

İlçeye bağlı Kayacık köyündeki Kayacık Şehit Haluk Yılmaz İlkokulu Müdürü Ahmet Aktürk ve öğretmenlerden Mustafa Önlen, evlerine giderken mezarlık içerisinde sokak köpeklerin, yavru bir köpeğe saldırdıklarını gördü. Müdahale eden Aktürk ve Önlen, av köpeği melezi olan erkek yavru köpeği kurtararak okula getirdi. Okulun bahçesinde bir köşeye yavru köpek için küçük bir kulübe yapıldı. Yavru köpeği ilk günden itibaren okulun öğrencileri de yoğun ilgi ve sevgi gösterdi. Okulun maskotu haline gelen köpeğe öğrenciler 'Fındık' adını verdi. Öğrencilerin peşini bırakmayan Fındık ders saatlerinde de öğrencilerle birlikte sınıfa girmeye başladı. Okul Aile Birliği Başkanı Bedriye göçer, öğrencilerle sırada oturan Fındık'a forma dikti. Formayla öğrenciler arasında dolaşan sevimli yavru köpek ilgi çekti.

'BAKANIMIZIN PAYLAŞIMI AKLIMIZA GELDİ'

Sınıf öğretmeni Mustafa Önlen, Fındık'ın okulun maskotu haline geldiğini belirterek, "Okul çıkışı eve doğru giderken yavru köpeğin büyük köpekler tarafından sıkıştırıldığını gördük. Önce onu korumaya aldık. Sonra Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk'un 'Müfredattaki kitaplara istediğiniz kadar hayvan sevgisi ile ilgili paragraf koyun. Hiçbir şey bir köpek sevgisi, bir çocuğun okula geldiğinde köpeğe günaydın demesinin yerini alamayacaktır" paylaşımı aklımıza geldi. Ondan esinlenerek köpeğimizi okula getirdik. Ondan itibaren çocuklarda inanılmaz derecede değişimler fark ettik. Çocuklar köpeği besleyerek sorumluluk sahibi oldular. Okula devam etmeye başladılar. Birbirlerine zorbalık yapmamaya başladılar. Köpeğin hikayesini de biliyorlardı. Hatta teneffüslerde dışarıda köpeğin üşüdüğünü görüp, içeriye alarak sobanın yanında ısıtıyorlar" dedi.

'ÖNLÜK GİYMESİ ESPRİ İLE BAŞLADI'

Öğrenci ve velilerde büyük bir değişim olduğunu ve Fındık'a önlük diktiklerini anlatan Önlen "Konu, madem sınıfa geliyor o zaman önlük giymesi gerekiyor diye espri ile başladı. Okul aile birliği başkanımız hemen bir önlük dikip okulumuza getirdi. Köpeğe giydirdik ve inanın veliler de bile değişim oldu. Velilerimiz köpeği gördü, okuldan gitmek istemediler. Velilerimiz köpekle fotoğraf çektirdi, onunla oynadı ve sevdiler. Onlar da aslında köpeğin bir can olduğunu fark ettiler. Bu da bizi inanılmaz mutlu etti. Çocuklarımız resim derslerinde ev, anne ve baba çizer. Fındık sınıfa girdiğinden belli çocuklar mutlaka resmin bir kısmına köpek de çiziyorlar. Köpeğin ismini ise çocuklar koydu. Her şeyleri ile çocuklar ilgileniyorlar" diye konuştu.

Öğrenciler ise 'Fındık'ı çok sevdiklerini ve onu kendi elleriyle beslediklerini söyledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

----------------

-Okuldan görüntüler

-Önlük giydirilen köpeğin görüntüsü

-Sınıfta öğrencilerle görüntüleri

-Öğrencilerin ilgisi ve sevgisi

-Sınıf öğretmeninin açıklamaları

Haber-Kamera:  Fatih YILMAZ-Yaşar Erkan İÇEN/TURHAL(Tokat),

Haber Kodu : 200219040


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Cep Telefonu Antalya Haberler

title