Cumhurbaşkanı Erdoğan: 10 Mart Mutabakatının hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecek

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye devrimi, son 1 yılda, en zoru inşallah geride bırakmıştır.
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye devrimi, son 1 yılda, en zoru inşallah geride bırakmıştır. Bilhassa 10 Mart Mutabakatının, altında imzası olanlar tarafından, ahde vefa ilkesi gereğince hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecektir. Mutabakatın suhuletle uygulanması; istikrarsız, bölünmüş ve güçsüz Suriye'ye yatırım yapan şer odaklarının hesaplarını altüst edecektir. Böylece Suriye ; toprak bütünlüğü haiz, müreffeh, muzaffer ve bölgesinin muteber bir ülkesi olarak istikbale yürüyecektir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı tarafından Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabulünün 77'nci yılı nedeniyle düzenlenen 'İnsanlık İçin Güçlü Türkiye' programına katıldı. Erdoğan, 'İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 77 sene önce, 10 Aralık 1948'de büyük teveccühle kabul edildiğini söyleyerek, "30 maddeden oluşan bu beyanname, 2 yıkıcı dünya savaşı sonrasında yeni bir düzen inşa etmeye çalışan insanlık için umut kaynağı oldu" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, beyannamenin ilk 3 maddesini aktararak, "Bütün insanlar özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar. Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Her bir satırı dikkatle okunması, içselleştirilmesi ve uygulanması gereken bu tarihi beyanname, yaklaşık 6 ay sonra Meclis'imizde kabul edilerek, kaderin bir cilvesi olarak, 27 Mayıs 1949'da yürürlüğe girmiştir" diye konuştu.
Erdoğan, beyannamede kayıtlı hususların, özellikle vesayet dönemlerinde ne kadar tatbik edildiğinin üzerinde ayrıca durulması gerektiğini vurgulayarak, "Millete ve milletin değerlerine yönelik husumeti herkesçe bilinen tek parti faşizmi, ilk günden itibaren beyannamenin altını oymuştur. Kimi zaman bürokratik oligarşi, kimi zaman antidemokratik güç odakları olarak kendini deşifre eden bu zihniyet, milletin hafızasında derin yaralar açmış, demokrasimize telafisi uzun yıllar alan zararlar vermiştir. 27 Mayıs'tan 28 Şubat'a kadar her 10 yılda bir tekrarlanan müdahalelerin arkasında bu zihniyetin silueti vardı. Yassıada faciasını, 12 Mart sonrası olanları, 12 Eylül'de adeta işkence kampına dönüşen Mamak'taki C-5'leri, Diyarbakır cezaevlerini, beyaz torosları anlatmaya gerek yok. 2002'den bu yana, mesaimizin mühim bir kısmını bu ihlallerin bıraktığı tortuları temizlemeye, travmaları iyileştirmeye harcadık. Burada saymaya kalksak, saatlerimizi alacak ve adına 'sessiz devrim' dediğimiz reformlarla, hamdolsun, bu yolda önemli mesafeler aldık. Ancak, insan hakları cellatlarının ülkemize, milletimize, demokrasimize ve sosyal barışımıza çıkardığı faturaları halen ödüyoruz" ifadelerini kullandı.
'YA TOPU TACA ATIYOR, YA DA SAÇMALIYOR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son grup toplantısına değinerek, "Orada dile getirmediklerimizi ise başta mağdurlar olmak üzere, milletimizin farklı kesimleri çok çok iyi biliyor. Onları da muhataplarının yüzlerine çarpmaya devam edeceğiz. Beyefendiler, sabıkalı geçmişleriyle hesaplaşmak yerine, işi dedeye, ataya götürseler de biz doğruları konuşmaktan çekinmeyeceğiz. Yeri gelmişken, söylemeden geçemeyeceğim. CHP Genel Başkanı, her köşeye sıkıştığında hep şunu yapıyor, ya topu taca atıyor, ya saldırganlaşıyor ya da saçmalıyor. Yine aynısını yapmış, haddini de aşarak, Sarıkamış'ta şehit düşen rahmetli dedemin 1 asır önce nerede olduğunu sormuş. Gençlik kollarımız da bu siyaset acemisine hak ettiği cevabı vermiş. İstanbul halkının kaynaklarını yağmalayan suç örgütüne posta güvercinliği yapmayı marifet zanneden bu şahıs için daha fazla nefes harcamayı israf görüyor; Allah'tan kendisine akıl ve izan vermesini niyaz ediyorum" diye konuştu.
'MAHCUBİYET DUYACAĞIMIZ HİÇBİR LEKE YOKTUR'
Erdoğan, "Bizim ne tarihimizde ne de kültür ve medeniyet kodlarımızda insan hakları konusunda mahcubiyet duyacağımız hiçbir leke yoktur. Bugün bize hak ve özgürlük dersi verenlerin hepsinden daha temiz bir sicile, daha kuşatıcı bir zihniyete sahibiz. Nerede bir zulüm varsa, mazlumun yanında, zalimin karşısında dimdik durduk. Hakkı, adaleti, barışı, insanlık onurunu sadece bölgemizde değil, tüm dünyada cesaretle savunuyoruz. Gururla söylemek isterim ki Türkiye denince akla, sınırlarını korumakla kalmayıp, artık barışı kuran ve diplomasiyi de şekillendiren bir ülke geliyor. 'Düzen inşa edici' bir devlet olarak Türkiye'nin varlığı, başta dost ve kardeş ülkeler olmak üzere, Orta Doğu'dan Kafkasya'ya, Afrika'dan Güney Asya'ya kadar birçok bölgede yüz milyonlara güven aşılıyor. Tıpkı yüzyıllar önce Vistül'de sulanan Türk atları gibi, bugün de ay yıldızlı al bayrağımız dünyanın dört bir yanında nazlı nazlı dalgalandıkça, dost, soydaş ve kardeşlerimiz kendilerini daha bir emniyette hissediyor. Biz de Gazze'den Suriye'ye, Rusya-Ukrayna savaşından Doğu Afrika'daki gerilimlere birçok kriz bölgesinde insanlık için güçlü Türkiye şiarıyla üzerimize düşenleri layıkıyla yapmaya çalışıyoruz" dedi.
'YENİ DÖNEMDE DE YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye ve Gazze'de yaşananlar karşısındaki vicdanlı duruşunun tek başına insan hakları dersi, insan hakları destanı olduğunu söyledi. Suriye devriminin 1'inci yıl dönümünü hatırlatan Erdoğan, 60 yıllık dikta rejiminin sadece 7-8 gün içinde yerle yeksan olduğunu belirterek, "Kendi halkını acımasızca katleden diktatör korkakça kaçmış, mazlumların sabrı, mücadelesi ve kıyamı zaferle neticelenmiş, Suriyeli kardeşlerimiz uğrunda yüz binlerce şehit verdikleri hürriyetlerine hamdolsun sonunda kavuşmuşlardır. Suriye halkının son 1 yılda, onca zorluğa, sıkıntıya, Esad diktatörünün bıraktığı enkaza rağmen hayata dört elle sarıldığını, ülkelerini yeniden ayağa kaldırma mücadelesi verdiklerini memnuniyetle görüyoruz. Başkan Şara, Emevi Camisi'nde hem sabah namazını kıldırıyor, hem de geleceğe yönelik müjdesini irat ediyordu. Rabb'im Şara'ya ve Suriye halkına bu müjdeye kavuşmayı nasip etsin. Türkiye ve Türk milleti olarak, Suriye'nin ve Suriyeli kardeşlerimizin inşa, ihya ve toparlanma çabalarını tüm imkanlarımızla destekliyoruz. Şunu gönül huzuruyla ifade etmek istiyorum. Suriye devrimi, son 1 yılda, en zoru inşallah geride bırakmıştır. Bir daha eski kötü günlere dönüş olmayacaktır. Bilhassa 10 Mart Mutabakatının, altında imzası olanlar tarafından, ahde vefa ilkesi gereğince hayata geçirilmesi önemli bir düğümü çözecektir. Mutabakatın suhuletle uygulanması, istikrarsız, bölünmüş ve güçsüz Suriye'ye yatırım yapan şer odaklarının hesaplarını altüst edecektir. Böylece Suriye; toprak bütünlüğü haiz, müreffeh, muzaffer ve bölgesinin muteber bir ülkesi olarak istikbale yürüyecektir. Biz de nasıl Suriye'den gelen mazlumlara ensar ruhuyla sahip çıktıysak, nasıl Suriye'nin kuzeyinde mazlumlar için güvenli alanlar inşa ettiysek, nasıl 13,5 yıl boyunca bir yandan uluslararası baskılara, diğer yandan içeride, Türkiye'nin her köşesini 'Suriyelileri göndereceğiz' afişleriyle donatan 5'inci kol aparatlarına karşı sabırla direndiysek, yeni dönemde de kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız" diye konuştu.
'SABRETTİK, ZAFERE ŞAHİTLİK ETTİK'
Ana muhalefetin 'Biz Suriyelileri geldikleri gibi göndereceğiz' dediğini söyleyen Erdoğan, "Bu kardeşiniz ne diyordu? 'Asla gönderemezsiniz, göndermeyeceğiz.' ve savaşta onlara sırtımızı dönmedik, barışta da daima yanlarında olacağız. Türkler, Araplar, Kürtler, Türkmenler, Sünniler, Nusayriler omuz omuza verecek, Suriye'yi birlikte ayağa kaldıracak, imar ve inşa edeceğiz. Bunu da korkarak, birbirimizden şüphe ederek, hele hele kavga ederek değil, birbirimize güvenerek, inanarak gerçekleştireceğiz. Eğer biz korkaklara kulak verseydik, korkunun esiri olsaydık, şimdi yanı başımızda bir kan gölü vardı. Hatırlayın. Devrimden önce bize neler söylediler? 'Orta Doğu bataklığına girmeyin' dediler, 'Size ne Suriye'den' dediler, 'Akan kana sırtınızı dönün' dediler. Buradan tur düzenlediler, gittiler, Esad'ın elini sıktılar, sırtını sıvazladılar. En son ana kadar, Baas diktatörlüğünün muhipliğini yaptılar. Eğer biz, bu vizyonsuz ve vicdansızlara kulak assaydık, bugün çok ciddi güvenlik tehditleriyle yüzleşiyor olurduk. Ama biz kendimize inandık, güvendik, cesaretle hareket ettik ve tuzakları, kumpasları, oyunları bozduk. Sabrettik, Allah'ın lütfuyla zafere de şahitlik ettik. İşte, sizler de görüyorsunuz, şimdi yeni bir Suriye kuruluyor. Şam'ın, Halep'in, Hama'nın, Humus'un caddelerinde, Türkiye'de yaşamış, Türkiye'de doğmuş gençler cıvıl cıvıl Türkçe konuşuyor. 13,5 yıllık hasretin ardından evlerine dönen kardeşlerimiz bizim için dualar ediyor, 'Allah Türkiye'den ve Türk milletinden razı olsun' diyor" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi, kardeş bir devletin küllerinden yeniden doğduğuna işaret ederek, "Milletçe bizler de alnımız ak, başımız dik bir şekilde bu muhteşem dirilişe, bu yeniden doğuşa sevinç gözyaşlarıyla tanıklık ediyor, kardeşlik ve komşuluk sınavından başarıyla çıkmanın haklı kıvancını yaşıyoruz. Rabb'imizin daha nice müjdelerine nail olacağımıza yürekten inanıyoruz. Bir defa bizim şuna inancımız tam. Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur. Bunu, elhamdülillah Suriye'de bizzat gördük. Şimdi sıra inşallah Filistin'de. Filistin'de de mazlumların sabrı zaferle taçlanacak, oraya da özgürlük ve barış gelecek, 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan egemen bir Filistin Devleti mutlaka Allah'ın izniyle kurulacak. Bunun önünü hiçbir kirli, kanlı ve sinsi plan kesemeyecek. Herkesin bir planı varsa, elbette Kadir-i Mutlak olan Allah'ın da bir planı var. Umudumuzu asla kesmedik, kesmeyeceğiz. Katliamların en kesif günlerinde Suriyeli kardeşlerimize bir söz vermiştik. Allah'ın izniyle uzak olmayan bir tarihte o sözümüzü tutacağız" ifadelerini kullandı.


























