AB'nin Kurtların Koruma Statüsünü Düşürmesi: Doğa Politikalarında Paradigma Değişikliği
WWF Biyoçeşitlilik Uzmanı Sabien Leemans, AB'nin kurtların koruma statüsünü düşürmesinin çevre politikalarındaki değişimi ve aşırı sağın etkisini vurguladı. Kurtların ekosistem dengesine katkısı ve avlanma izinlerinin tehlikeleri üzerinde durdu.
Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın (WWF) Avrupa Temsilciliğinden Kıdemli Biyoçeşitlilik Politikası Uzmanı Sabien Leemans, Avrupa Birliği'nin (AB) önerisiyle Bern Sözleşmesi kapsamında kurtların koruma statüsünün düşürülmesi kararının çevre politikalarında değişen paradigmayı gösterdiğini ve buna aşırı sağın yükselişinin etkili olduğunu söyledi.
Leemans, doğanın korunmasına yönelik en eski uluslararası sözleşmelerden biri olan Bern Sözleşmesi Daimi Komitesi'nin 3 Aralık'ta "kurtların koruma statüsünün düşürülmesi" kararı ve AB Komisyonunun karardaki etkisine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Kararla birlikte kurtların statüsünün "sıkı korunan türden" "korunan türe" düştüğü bilgisini paylaşan Leemans, bu durumun kurtların avlanma yöntemiyle popülasyonlarının kontrolüne olanak tanıdığını belirtti.
Leemans, kararı "kurdun ekosistemdeki kilit role sahip olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesi" nedeniyle eleştirerek, kurtların yabani geyik popülasyonlarının düzenlenmesine yardımcı olarak ormanların yenilenmesine ve ekosistem dengesinin korunmasına katkıda bulunduğunu anlattı.
Soyların tükenmesini hızlandırabilir
AB'nin koyun gibi çiftlik hayvanlarını korumak için kurtların popülasyonunun düşürülmesi ihtiyacı argümanına işaret eden Leemans, bu gerekçeye ilişkin şu eleştirilerde bulundu:
"Tüm bilimsel çalışmalar, tüm kurtları öldürmediğiniz sürece, kurtların av olmasına izin vermenin çiftçilerin hayvanlarını korumalarına yardımcı olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla eğer hayvanlarınızı korumak istiyorsanız önleyici tedbirler almanız gerekir. Elektrikli çit, bekçi köpekleri, çobanlık. Kurtların avlanmasına izin vermek çiftçiler için bir çözüm olmayacaktır."
Leemans ayrıca, Avrupa'da bulunan 9 kurt popülasyonundan sadece 3'ünün şu anda tehlike altında olmadığına dikkati çekerek, avlanmalarına izin verilmesinin "soyların tükenmesi sürecini hızlandırabileceği" uyarısında bulundu.
2 yıl içinde AB'nin tutumu "tamamen değişti"
AB Komisyonundan gelen teklif doğrultusunda bu kararın alındığını söyleyen Leemans, İsviçre'nin aynı kararın alınması için 2 yıl önce öneride bulunduğunda, AB'nin bunu "bilimsel dayanağı olmadığı" gerekçesiyle reddettiğini hatırlattı.
Leemans, AB'nin duruşunun "tamamen değiştiğine" işaret ederek, "2 yıl içinde koşullar değişmezken, şimdi AB birdenbire tam tersini söylüyor. Bu da AB Komisyonu ve en üst düzeyde Ursula von der Leyen tarafından başlatılan önerinin hiç de bilimsel temellere dayanmadığını açıkça göstermektedir." şeklinde konuştu.
Söz konusu değişikliğin von der Leyen'in AB Komisyonu Başkanlığına yeniden aday olduğu süreçte aşırı sağın güçlendiği Avrupa Parlamentosundan (AP) destek arayışıyla ilişkili olduğu değerlendirmesinde bulunan Leemans, değişen güç dengelerinin bu karar gibi çevre politikalarında etkili olmaya başladığını kaydetti.
"Yeşil Anlaşma siyasi gündemde daha az yer alıyor"
AB Komisyonu ve AP'deki aşırı sağa kayışın bilimsel kanıtları göz ardı eden siyasi tartışmalara yol açabileceği yorumunda bulunan Leemans, bu kararın diğer türlerin koruma statüsünün değiştirilmesine "emsal oluşturmasından" endişe duyduğunu dile getirdi.
Leemans, "Şu an için AB'deki siyasi ortam doğa karşıtı bir yapıya sahip. Parlamentoda, AB seçimlerinden sonra, muhafazakar siyasi partiler ve ne yazık ki aşırı sağ çok büyüdü. Bu nedenle, AB Komisyonu sadece kurdun statüsünü değiştirmeyi teklif etse bile AP'den boz ayının, kunduzun veya vaşağın koruma statüsünün düşürülmesi gibi başka teklifler gelmesi büyük bir olasılıktır." ifadelerini kullandı.
Yeni AB Komisyonunda, Birliğin iklim kriziyle mücadele ve çevreyi korumayı amaçlayan düzenlemeleri içeren Yeşil Anlaşma (Green Deal) dahil çevre politikalarının önceliğinin azaldığını dile getiren Leemans, "Çok açık bir şekilde, Yeşil Anlaşma siyasi gündemde daha az yer alıyor ve özellikle de doğa siyasi gündemde daha az öne çıkıyor." dedi.
Leemans, son dönemde çevre düzenlemelerini erteleme veya zayıflatma girişimlerine dikkati çekerek, "Şu anda sahip olduğumuz çevre ve iklim konusundaki kararlılık düzeyini korumamız ve hatta arttırmamız gerekiyor, ancak kesinlikle çıtayı düşürmemeliyiz." diye konuştu.