Haberler

Doğader: Uludağ Turizm Alanı Değil, Milli Parktır

AKP iktidarının, Uludağ'daki sorunları çözme maskesi altında, Mart 2006'da milli park alanın daraltarak turizm alanı ilan etme kararı, DOĞADER, Bursa Barosu ve diğer bazı kişi ve kurumların ortak girişimleri sonucu, açılan mahkemenin verdiği karar ile durdurulmuştu.

Buna rağmen, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 2009 yılının ilk günlerinde, Uludağ'daki otel işletmecileriyle görüşmelerde bulunmak için Uludağ'a gelmiştir. Milli Park olduğu için kendi doğallığına bırakılması gereken Uludağ'da, yasalara aykırı olarak yapımlarına ve kullanılmasına izin verilen otellerden büyük çoğunun ruhsatlarında, yapı niteliği, kayak odası, tuvalet, odun deposu olarak gözükmektedir. Yasadışı olduğu halde halen varlığını sürdüren 1. bölgedeki bu otel ve kamu tesislerinin ellerinde bulunan sözde izin belgelerinin kullanım sürelerinin dolmasına 4-5 yıl kaldığı bilinmektedir. Yapı alanı her yıl biraz daha genişleyen bu oteller için uygulanabilecek en iyi çözüm, bunları tümüyle ortadan kaldırarak, Uludağ'ı gerçek Milli Park niteliğine kavuşturmak olacaktır. Vatandaşın üç kuruş biriktirerek yaptığı binaları, ruhsatsız olduğu gerekçesiyle yıkan belediyeler, neden Uludağ'daki, otellere aynı yasaları uygulanmamaktadır?

Bakan Günay'ın, 4 Ocak 2009'da basına yaptığı açıklamada, otellerin öngörülen plana aykırı fazlalıklarının bulunduğunu, bu fazlalıkların ve bazı kamu tesislerinin tümüyle yıkılmasının gündeme geleceğini bildirmiştir. Korunması gereken doğal bir miras olan Uludağ Milli Parkı'nı, Davos yapma saçmalığının bir uzantısı olan bu plana karşı DOĞADER olarak, Bakan Günay'a soruyoruz; "Söz ettiğiniz alan bir turizm alanı değil, bir Milli Park'tır. Hükümetinizin 2006'daki turizm alanı ilanınızı, DANIŞTAY durdurmuştur. Milli Park yasasına aykırı oldukları için tümüyle ortadan kaldırılması gereken bu yapıları daha fazla korumayı, hangi yasal duruma dayanarak gerçekleştireceksiniz?"

Uludağ'ın sahip olduğu "Milli Park" niteliğini yok ederek turizm alanına çevirme planları, 2008'in son ayında sonuçlandırılan bir proje yarışması ile yeniden alevlendi. Uludağ'daki otellere yasal kılıf uydurma planının bir parçası olarak, Çevre ve Orman Bakanlığı, Uludağ Milli Parkı 1. ve 2. Gelişim Bölgeleri Peyzaj Planlama, Kentsel Tasarım ve Mimari Proje Fikir Yarışması düzenlendi. Yarışmaya katılan projeler, yarışma şartnamesinden aldıkları cesaretle, Uludağ Milli Parkı'nı bir turizm ve cazibe merkezi durumuna getirmişlerdir.

Peyzaj Planlama, Kentsel Tasarım ve Mimari Proje Fikir Yarışması olarak adlandırılan yarışmanın adı içinde geçen "kentsel tasarım" ile Uludağ'ın ne şekilde ilişkilendirilebildiği merak konusudur.

Uludağ Milli Parkı gibi, doğal varlığını çok değerli bir bölge için hazırlanan yarışmanın jürisinde, orman mühendisi, botanikçi, zoolog ve hukukçuya yer verilmemiş olması, yarışma düzenlemedeki amacının zaten korumak olmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Milli park sınırları içinde ticari etkinliklerin tümüyle yasaklanmış olduğu bilindiği halde, yarışma şartnamesinde, Uludağ 1. ve 2. Gelişim Bölgeleri için kentsel tasarım çalışmasının istenmiş olması, hukuksal bir skandaldır. Yarışma şartnamesinde, tümüyle yasadışı ve keyfi bir yönelişle, 1. ve 2. Gelişim bölgelerini, Milli Park sınırları dışında değerlendirmesi, hukuk devleti ilkelerini yok saymaktan başka bir anlam taşımamaktadır.

Proje şartnamesinde, Milli Parklar Yasası'na aykırı biçimde katılımcılardan, "koruma" ilkesini, "koruma-kullanma" olarak ele almaları istenmiş ve yeni yapılaşmalara, otoparklara, kırsal yerleşimlere ve tarımsal kullanım alanlarına projelerde yer verilebileceği belirtilmiştir.

Yarışma şartnamesinin yönlendirmeleriyle hazırlanan projelerin, düştükleri yasadışı duruma şaşırmamak gerekir. Yarışma şartnamesine getirilen içerikle yarışmayı düzenleyen Çevre ve Orman Bakanlığı, içine düşülen bu durumun başlıca sorumlusudur.

Projeyi hazırlayan mühendisler, şartname gereği üzerine düşen görevi yerine getirmişlerdir. Düzenlenen yarışma aracılığıyla, bir yandan yasa dışı durumu gözden kaçırarak, toplum üzerinde kanıksama yaratılmak istenirken, diğer yandan bazı mühendislik odalarını, Uludağ üzerinde oluşturulan rant bataklığına çekme amacı sezilmektedir. Bu güne kadar gösterdikleri duyarlılıkla, TMMOB bileşeni mühendislik odalarının bu oyuna gelmeyeceği açıktır.

1. Gelişim Bölgesindeki otel ve kamu tesislerinin birçoğunun yapı ruhsatında, otelle ilgisi olamayan basit nitelikler bulunmaktadır. Tüm yasa dışılığına karşın, işbaşındaki hükümetler, bu kaçak yapıları ortadan kaldırmadığı gibi, 1/1000 ölçekli planlarda yasalara aykırı biçimde değişiklik yaparak tesisleri koruma altına almışlardır. Bu otellerin kaçak olarak yapı ve telesiyej alanlarını sürekli genişletmelerine göz yuman hükümetler, 1988, 1990 ve 1994 yıllarında, planları revize ederek kaçak yapılaşmaya göz yummuş, başka bir deyişle teşvik etmişlerdir.

Aradan geçen 14 yıllık süreçte bu otel ve tesisler, her türlü denetimden uzak biçimde kaçak yapılaşmayı sürdürmüşlerdir. Son olarak, basın açıklamamıza konu olan projeleri inceleyen Uludağ Turizmini Geliştirme Derneği Başkanı Serdar Yazıcı, basına yaptığı bildiride; 1994 revize planına göre "otellerin yüzde 10'un altındaki inşaat fazlalıklarının da yıkılmasının planlandığını" söyleyerek bunu çözüm olamayacağını dile getirmiştir. Bu açıklama, otellerin halen %10'un çok üzerinde çıkan fazlalığı bulunduğunu gözler önüne sermekte, Uludağ'ın kimsesizliğini sahipsizliği herkesin anlayacağı bir duruma sokmaktadır.

Dünya'da %6, AB ülkelerinde %12 olan koruma altındaki doğal alanların ülkemizdeki oranı yalnızca %1'dir. Bu derece az korunan ülkemizdeki doğal yaşamın yıkıma uğramasına DOĞADER olarak izin vermeyeceğiz.

Biz DOĞADER olarak diyoruz ki; Milli Parklar Yasası'nda olduğu gibi,

Milli parklar, tümüyle kendi doğallığına bırakılmalıdır.

Milli parklar üzerinde yapılan her türlü iş ve işlemler engellenmelidir.

Dünyada olduğu gibi milli parklarda yalnızca çadır kamp yada günübirlik insan etkinliklerine izin verilmelidir.

Su başta olmak üzere doğal kaynakların ve olası madenlerin kullanımı ve işletilmesi engellenmelidir.

Milli Parklar üzerinde doğal yaşamın canlandırılması için projeler üretilmelidir.

Milli Parklar, "Milli Park" olarak kalmalıdır.

DOĞADER

Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği

Kaynak: Haberler.Com / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title