Haberler

Dha yurt bülteni - 3

Sümela Manastırı'nda, 2'nci etap restorasyon sürüyorTrabzon'un Maçka ilçesi Altındere Vadisi'nde bulunan Sümela Manastırı'nda sürdürülen restorasyon ve yamaç ıslah çalışmalarında 2'nci etaba geçildi.

Sümela Manastırı'nda, 2'nci etap restorasyon sürüyor

Trabzon'un Maçka ilçesi Altındere Vadisi'nde bulunan Sümela Manastırı'nda sürdürülen restorasyon ve yamaç ıslah çalışmalarında 2'nci etaba geçildi. İlk etabı mayıs ayında tamamlanan manastırın tamamının gelecek yıl yaz döneminde ziyarete açılması planlanıyor.
Türkiye'nin önemli tarihi, turistik ve inanç mekanlarından olan, yerli ve yabancı binlerce turistin ziyaret ettiği Maçka'daki Karadağ eteklerinde bulunan tarihi Sümela Manastırı'nda, 4 yıl önce restorasyon ve yamaç kaya ıslah çalışması başlatıldı. Manastırda, kaya ve buz kütlelerinin düşerek kazalara yol açmaması için endüstriyel dağcılardan oluşan özel ekiple sürdürülen yamaç ıslah çalışmasının ilk etabı mayıs ayında tamamlandı. 79 bin metrekare alanda yürütülen çalışmalarda, ziyaretçilerin can güvenliğinin sağlanması amacıyla yaklaşık 4 bin ton ağırlığındaki kayaların temizliği yapıldı. Sümela Manastırı'nda riskli görülen yaklaşık 360 tonluk kaya kütlesi de, çelik ağla bohçalama yöntemiyle bulunduğu alana sabitlendi.
Sümela Manastırı'nda 20 kişilik endüstriyel dağcılardan oluşan özel ekiple, 2'inci etap restorasyon ve yamaç ıslah çalışması sürüyor. Manastır içerisine kurulan iskele yardımıyla yamaçlarda tehlike oluşturan kaya kütleleri düşürülüyor. Manastırın tamamının gelecek yıl yaz döneminde ziyarete açılması planlanıyor.
BELEDİYE BAŞKANI: TAŞ DÜŞME PROBLEMİ VAR
Manastırın taş düşme problemin olduğunu anlatan Maçka Belediye Başkanı Koray Koçhan, Sümela Manastırı'nda özellikle kapının üzerindeki büyük kayanın tehlike oluşturduğunu sürekli dile getirdiklerini söyledi. Koçhan, "Gelen ziyaretçilerimiz de o büyük kayayı gördüler. Bohçalanmış bir şekilde çelik kafesler halinde bir yere tutturulup güvenlik sağlandıktan sonra kısmı bir güvenlik çemberinin içinde manastırının içerisinin görülmesi sağlandı. Yaklaşık 3 aylık bir zaman zarfında 200 bine yakın ziyaretçisi oldu. Maçka ilçemizden Sümela Manastırı yaklaşık 18 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen uzun araç kuyrukları yaşandı. Bir kısım ziyaretçiler yukarıya çıkamadılar. O yukarıya çıkamayanları da hesaba kattığımızda en az 300 bin kişi Maçka ilçemizdeki Altındere Vadisi'nde bulunan Sümela Manastırı'mınızı ziyaret ettiö dedi.
'DAHA HIZLI TAŞ DÜŞÜRÜLMESİ SAĞLANIYOR'
Kaya temizlik çalışmasının hız kazandığını anlatan Koçhan, "Bu dönem bakanlığımız çalışmaları yeni firmaya verdiğinden dolayı çalışma tekniği değişti. Eskiden üstten aşağıya dağcıların iplerle sarkmasıyla çalışmalar devam ederken şimdi iskele kurarak bu çalışma sürdürülüyor. Geliştirilen yeni teknik daha hızlı taşların düşürülmesini sağlayacak. Benim öngörüm önümüzdeki yıl haziran ayı gibi o çalışmanın biteceğini düşünüyorum. Çok daha hızlı bir çalışma yapılıyor şu an. Bu çalışmalar bizlere ne kazandıracak? Eskiden kaya kilisesine kadar olan kısım ziyarete açıktı. Ama 2021'e gelindiğinde manastırın tamamını ziyaret edebilecekler. Maçka'da yarım saatte gezilen manastırda 2 saate yakın zaman geçirilecek. Patika yollarının da iyileştirilmesi ve kullanıma açılması ile bir turistin manastır içindeki vadide geçirdiği süre 4 saate kadar çıkacak" diye konuştu.
'MAÇKA TURİZM DESTİNASYONU OLACAK'
Sümela Manastırı'nın bulunduğu Altındere Vadisi ile kentte bulunan diğer turizm mekanlarının da birleşmesi için çalışmalar yaptıklarını anlatan Koçhan, öSadece o bölgede manastır tek başına olmayacak. Çakırgöl kayak merkezi projesi ile Sümela Manastırı arasındaki yol problemi de aşılmış olacak. Bu çalışmalarla Maçka turizm destinasyonu olacak. Sümela'ya gelen ziyaretçiler Maçka ilçemizden geçip Altındere Vadisi, Sümela Manastırı, Cami Boğazı Yaylası, doğal bir buzul göl olan zirvedeki Çakırgöl, Yeşilyol ve Santa Harabeleri'ne kadar giden bir yolla isterse Arsin ilçemizden inecek isterse de Kurt Dereye geri dönüp Çataltepe Şehitliği'ni de görerek Yomra ilçemizden de inebilecek. Sümela Manastırı'nın çektiği turist sayısı artacak. Çünkü tek bir destinasyon için ziyaretçiler buraya gelmeyecek hem doğanın tadını çıkaracak hem de yörenin sosyo-kültürel özelliklerini yaşamış olacakö ifadelerini kullandı.
'DAHA GÜZEL VE DAHA GÜVENLİ'
Tur Rehberi Erdinç Dedeoğlu da, manastırın daha güzel ve güvenli olduğunu belirterek, "Yunanlı gurupları gezdiriyorum. Sümela Manastırı'nı çok merak ediyorlar. Buraya çok heyecanlı geldiler. Tur içerisinde buraya daha önceden gelmiş olanlar var. Eski halini görenler şimdiki halinde yapılan değişimleri daha rahat fark edebiliyorlar. Bir güzelleşme olduğunu daha güvenli olduğunu söylüyorlar" dedi.
Manastırı ziyarete gelen Mehtap Karadere Bolluk ise, "Sümela Manastırı çok görmek istediğim bir yerdi. Eşim sürpriz yapıp buraya getirdi beni. Ordu'dan geliyoruz. Geldiğimiz yola inanın değdi. Manastırın bulunduğu vadi çok güzel. Ama içerisini görmek mümkün değil. Açıldığı zaman çok güzel olacağını düşünüyorum. İskeleler kalktığı zaman buraya tekrar geleceğim. Manastırın içini çok merak ediyorumö diye konuştu.
SÜMELA MANASTIRI
Maçka'da Karadağ'ın Altındere Vadisi'ne bakan eteğinde, yaklaşık 300 metre yükseklikteki ormanlık alanda kayaların oyulmasıyla yapılan Sümela Manastırı, halk arasında 'Meryem Ana' adıyla da biliniyor. Hakkında çeşitli rivayetler de bulunan ve kuruluşu bilimsel verilere göre 13'üncü yüzyıla uzanan tarihi manastırda, hizmet birimleri, misafirhane, mutfak ve ayazmanın dışında toplam 72 oda bulunuyor. 88 yıl aranın ardından, manastırda 2010 yılında binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen ayini, Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos yönetmişti. Restorasyon çalışmaları sırasında, bugüne kadar girilmemiş kuzey çatının üst sağ yamacında gizli geçitle ulaşılan noktalar tespit edilmişti. Hristiyanların tapınak veya kutsal alan kabul ettiği 'şapel' ve 'çile odaları' olduğu belirlenen alanda, bugüne kadar görülmemiş 'cennet ve cehennem, ölüm ve yaşam' tasviri taşıyan fresklerin yer aldığı belirlendi. Restorasyon ve kaya temizlik çalışmasının ardından bu alanlara ulaşım için ayrıca proje yürütülecek.

Görüntü Dökümü
-------------
-Kayalardan ARŞİV detaylar
-Sümela ARŞİV drone görüntüleri
-Sümela detayları
-Kayalara örülen tel görüntüsü
-Manastır içinde iskele görüntüleri
-Ziyaretçi görüntüleri
-Röpler ve genel detaylar
-Muhabir anonsu (Aleyna KESKİN)

HABER: Aleyna KESKİN KAMERA: Selçuk BAŞAR/TRABZON-DHA

=============================

Ahtapotu tavşan yerken görüntüledi, gözlerine inanamadı

Çanakkale'de büyük balıkları avlamasıyla tanınan rekortmen dalgıç Müjdat Turan (46), halk arasında Tavşan Adası olarak bilinen Mavriya Adası'nda levrek avı için yaptığı dalışta, bir ahtapotun kendisinden 4 kat büyüklükteki tavşanı yediğini görünce büyük şaşkınlık yaşadı. Su kenarına gelen tavşanı, ahtapotun ani bir hareket ile avladığını düşündüğünü söyleyen Turan'ın, sualtı kamerası ile çekip sosyal medya hesabından paylaştığı görüntü, takipçilerini de şaşkına çevirdi.
Çanakkale Boğazı'nda büyük balıkları avlamak ve görüntülemek için serbest dalışlar yapan Müjdat Turan, Bozcaada ilçesi açıklarında bulunan ve halk arasında Tavşan Adası olarak da bilinen Mavriya Adası'nda zıpkın ile levrek avlamak için suya girdi. Turan, deniz içerisinde avını bulmak için gezdiği sırada sıradışı bir olay ile karşılaştı. Bir ahtapotun yuvasının yanında kendinden 4 kat büyüklükteki bir tavşanı yediğini gördü. Turan, serinlemek için su kenarına geldiğinde ahtapot tarafından ani bir hareket ile avlandığını düşündüğünü söylediği tavşanı koluyla sararak yiyen ahtapotu sualtı kamerası ile saniye saniye görüntüledi. Turan, tavşanı tutup çekerek almak isterken, ahtapotun kollarıyla sardığı tavşanı bırakmamak için mücadele ettiği görüldü. Tavşan yiyen ahtapot, bir süre sonra da yüzerek uzaklaşıp gözden kayboldu.
Sualtında görüntülediği ilginç anları anlatan Müjdat Turan, "Tavşan Adası'nda levrek avı yapıyordum. Deniz dibinde bir tane henüz çürümemiş ölü bir tavşan gördüm, ilgimi çekti. Yanına yaklaştığımda tavşanın altında bir ahtapot olduğunu ve onu yediğini gördüm. Yaklaşık 15-20 yıl önce yaşadığım bir olay aklıma geldi. Birgün teknemdeyken kıyıda bir tavşanın ahtapot tarafında suya çekilip, avlandığını görmüştüm. Aklıma bu olay geldi. İlginç bir olay olduğu için görüntüleri kaydettim. Bir deniz canlısı, bir kara canlısını karada yakalayıp, denize çekip avlıyor. Bu çok nadir görülen bir olay. Denizlerde, karadaki canlılarla beslenen çok nadir sayıda canlı var. Bunlardan birisi de ahtapot. Bu anları görüntüleyip, takipçilerimle paylaştım. Çünkü bu tür olaylar insanlar tarafından bilinmiyor. Onların da bilmesini istedim. Denizin altında yaşanan bu doğa olayını herkesin görmesi için böyle bir görüntü çektim" dedi.
Görüntüleri çektiği sırada, tutup tavşanı asıldığını, fakat ahtapotun tavşanı bırakmadığını da ifade eden Turan, şunları söyledi:
"Ahtapot yiyeceği olduğu için tavşanı bırakmadı. Sonra kendi haline bıraktım. B uda doğanın bir olayı. Tavşanla beslenen bir ahtapotu görüntülemiş oldum. Tavşan Adası'nda tavşanla beslenen ahtapotlar var. Bir çok kişi tarafından bilinmiyordu, herkes öğrenmiş oldu."
Müjdat Turan'ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım, takipçileri tarafından kısa sürede çok sayıda beğeni ve yorum aldı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
------------
-Tavşan yiyen ahtapotun görüntüleri.
-Müjdat Turan'ın çektiği görüntüleri anlatmasından detay görüntü.
-Müjdat Turan ile röp.

Haber-Kamera: Burak GEZEN-Mustafa SUİÇMEZ/ÇANAKKALE, -

=====================

Prof. Dr. Ceylan, definecileri uyardı: Taşın içinde altın olmaz

Erzurum Atatürk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, kısa yoldan zengin olmak isteyenlerin defineciliği meslek haline getirdiğini söyledi. Ceylan, "Tahrip edilen tarihi eseri geri döndürmek mümkün değil. Defineciler, zannediyorlar ki taşı kırarsak içinden altın çıkacak. Öyle teknoloji henüz dünyada olmadı. Bunların içinde altın yok. Artık tarihimize zarar vermekten vazgeçin" dedi.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Çağ Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaklaşık 25 yıldır tarihi ve arkeolojik araştırmalar yaparak, tüm canlıları fotoğraf ve video kaydına aldıklarını söyledi. Prof. Dr. Ceylan, Doğu Anadolu'da başlayan ve Orta Asya'da devam eden çalışmalar sırasında yaklaşık 400 bin kilometre yol katettiklerini belirtti. Bu araştırma sürecinde yaklaşık 500 binin üzerinde envantere sahip olduklarını kaydeden Ceylan, Türkiye tarihinin yazılmasında öneme sahip yerlerin defineciler tarafından yok edilmesinin, geçmiş ve geleceğe yönelik tahrip süreci olduğunu vurguladı.
Prof. Dr. Ceylan, "Herkes bir efsanenin peşinden koşuyor. Defineciler; keçi bezemeli kaya üstü resimleri, koyun, koç gibi mezar taşlarını içinde altın olabileceğini düşünüp, kırarak, tarihimize zarar veriyorlar. Buradan tekrar söylüyorum; bunların içinde altın yok, artık tarihimize zarar vermekten vazgeçin" diye konuştu.
'TAHRİP EDİLEN ESERİ GERİ DÖNDÜRMEK MÜMKÜN DEĞİL'
Definecilerin tarihçileri zor durumda bıraktığını belirten Prof. Dr. Ceylan, "Biz bir tarihi eseri, tarihe mal etmek için kilometrelerce yolu katediyoruz. Yetişemediğimiz yerler tahrip ediliyor, kırılıp, dökülüyor. Erzurum'un bir bölgesinde kaya resimleriyle ilgili bir duyum almıştık, tam kışa girmek üzere olduğumuz için gidemedik. Kaya resimleri yüksek bir dağın güney yamacına kazınmıştı. Duyunca oldukça heyecanlanmıştık; ancak karın yağmış olması, çalışmamızı erteledi. Bahar geldiği vakit harekete geçtik. Gittiğimizde taş üstünde taş kalmamıştı. Maalesef 4 bin yıllık eserler tamamen tahrip edilmişti. Bunlar çok çok önemli belgeler. Artık tarihi taştan okuma dönemine geçtik. Tahrip edilen tarihi eseri geri döndürmek mümkün değil" dedi.
'İNSANLAR DEFİNECİLİK HASTALIĞINDAN KURTARILMALI'
Kısa yoldan zengin olmak için tercih edilen defineciliğin, son 10 yıl içinde 'bulaşıcı hastalık' haline geldiğini dile getiren Prof. Dr. Ceylan, şunları söyledi:
"Defineciler, efsanelerle dolaşıyor. Günümüzde kendisini 'araştırmacı' diye tanımlayanlar var. Bu gibi kişiler araştırma izni olmadığı halde çeşitli yerlere gidip, gördükleri tarihi bir yeri 'İlk defa bulduk' diye haber yapıyor. Bunların 'Yeni bulduk' dediği şeylerin çoğu kayıt altında. Onlar gittikten sonra böyle haberler de çıkınca defineciler orayı delik deşik ediyor. Bu tip çalışmaların bilimsel boyutta yapılmasının faydası var. Doğu'da araştırma yaptığımız bölgelerdeki okulları ziyaret ediyoruz ve yeni neslin böyle bu işlere tevessül etmemesi gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Yeni nesil için tarihi eserlerimiz ortak mirastır, korunması gereklidir. Halkımız elinde kazma kürekle dolaşmaya başladı. İnsanlar bu definecilik hastalığından kurtarılmalıdır. Halkı bilinçlendirmek için çalışmalar yapılması önemlidir. Bu konu sadece üniversitelerin görevi değil bütün kurumların görevi olmalı, insanlar aydınlatılmalıdır. Tonlarca ağırlığındaki taşların içinde altın olmadığı bilinmelidir. Defineci, koyun, koç heykelini kırıyor, içinde altın arıyor. Bu heykeller mezar geleneğidir. Mezar taşlarında altın olması mümkün değildir. Düşünün ki insanlar artık dedelerine ve atalarına ait mezarları kırmaya başladılar. 'Köyün mezarlığında yatan kim?' diye sorduğumuzda 'Dedelerimize ait' diyorlar. Mezarlığa gidip gördüğümüzde kaçak kazılar var. Bakıyorsunuz; atalarına ait koyun ve koç heykellerini kırıyorlar, türbe ve kümbetleri tahrip ediyorlar. Çalışmak yerine kolay yoldan zengin olma hayalleriyle uğraşıyorlar. Herhangi bir köyden veya şehirden biri zengin olduğunda 'Gömü buldu, zengin oldu' diye dedikodu ortaya çıkarılıyor. Bu gibi teşvik edici unsurlara insanlarımız inanmamalı, çalışarak emeği karşılığını alma durumunda olmalı ve geçmişimize, geleceğimize zarar vermekten vazgeçmeliler."
Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, kültür varlıkları envanterine giren yerleşmelerde yapılan kaçak kazılara direkt ceza uygulandığını belirterek, definecilik yapanlara karşı cezaların artırılmasının önemine dikkat çekti.

Görüntü Dökümü
---------
-Kazı çalışmalarından detay
-Koç başı mezar taşlarından detay
-Alpaslan Ceylan'ın kazı çalışmasıdan örnekleri göstermesi
-Alpaslan Ceylan ile röp

SÜRE: 06.12 BOYUT: 694 MB

Haber: Turgay İPEK - Kamera: Zafer KUMRU / ERZURUM,

=====================

Yusufeli'nde ahır yangını; 7 büyükbaş hayvan telef oldu

Artvin'in Yusufeli ilçesinde, ahırda çıkan yangında, 7 büyükbaş hayvan, telef oldu.
Yusufeli'ne bağlı Yokuşlu köyü, Bağlık mevkisinde Hacı Kaya Çakmak'a ait ahırda, dün akşam saatlerinde, henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Ahırdan yükselen dumanları gören çevredekilerin haber vermesiyle bölgeye itfaiye ekibi sevk edildi. Alevlerin, söndürülme çalışmlarına, Orman İşletme Müdürlüğü ekipleri de eşlik etti. Ekiplerin uzun uğraşları sonucu güçlükle söndürülen yangında, 7 büyükbaş hayvanın telef olduğu belirlendi. Jandarma, yangınla ilgili soruşturma başlattı.

Görüntü Dökümü
----------
-Yangın görüntüleri

BOYUT: 92 MB.

Haber-Kamera: Nusret DURUR/YUSUFELİ(Artvin), -

=================

Sırt çantalarındaki 55 kilo eroini, narkotik köpeği 'Kara' buldu

Van'da polisin şüphe üzerine durdurduğu otomobilde narkotik köpeği 'Kara' ile yaptığı aramada, bagajdaki sırt çantalarının içinde 55 kilo 760 gram eroin ele geçirildi. Otomobildeki 2 kişi gözaltına alındı.
İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, Özalp- Van karayolu üzerinde oluşturulan uygulama noktasında durumundan şüphelendikleri otomobili durdurdu. Otomobilde, narkotik köpeği 'Kara' ile arama yapıldı. Aracın bagaj bölümündeki 4 sırt çantasında 55 kilo 760 gram eroin ele geçirildi. Araçtaki 2 kişi gözaltına alındı.

Görüntü Dökümü
----
-Otomobilde narkotik köpeği 'Kara' ile yapılan aramalar
-Eroinin bulunması
-Eroinin otomobilden çıkarılması ve teşhir edilmesi
-Detaylar

Haber-Kamera: Orhan AŞAN/VAN, -

================


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Altındere Maçka Güncel Haberler

title