Haberler

Develi: "Sahnede Küfür Etmek Hiç Doğru Değil"

Stand up yapma fikriniz nasıl gelişti?

Stand up yapma fikriniz nasıl gelişti?

Hep öyle derler ya, ben zaten çocukluğumda, gençliğimde arkadaş gruplarımda komik hikayeler anlatıyordum. Üniversitede de tiyatro oyunlarında, komedilerde oynuyordum. Almanya'da doğduğum için Almanca biliyordum, üniversiteyi de Almanca öğretmeni olarak bitirdim. Fakat mesleğimi yapmak istemedim. Çünkü babam vefat etmişti. Üniversitede okurken de kendi geçimimi, İngilizce ve Almanca'yı iyi bildiğim için yazları Antalya, Side, Manavgat'da kuyumcularda tezgahtarlık yaparak sağlıyordum. Bu şekilde okulda beni idare edecek parayı kazanabiliyordum. Okuldan mezun olunca yine bu işe devam ettim. Hayatımın altı yılını kuyumcuda tezgahtarlık yaparak geçirdim. Fakat 2005 yılında stand upa niyet ettim.

İlk gösteri nasıl oldu?

Bildiğim bütün komik hikayeleri alt alta yazdım. Sonra da Manavgat'ta halk eğitim merkezinde ders veren bir dramaturg varmış, onu buldum. Ona böyle bir şey yazdık sahnelemek istiyoruz, yardımcı olur musunuz dedim. Bu arada kuyumcuda çalışmaya devam ediyorum. Matbaada bilet bastırdık, bütün sülalemi davet ettim. Bir özel okulun salonuna topladım ve onlara özel gösteri yaptım. Video kaydı aldık. Oynadım, herkes güldü, eğlendi, dağıldı.

Belli bir yaşa gelmiş, meslek edinmiş bir yetişkin olarak birden hayatınıza yeni bir yön vermenizi üstelik stand up gibi pek az bilinen bir alanda sahneye çıkmanızı aileniz nasıl karşıladı?

Ben ailenin en küçük ferdiyim zaten, benden böyle işler bekliyorlardı. Küçüklerin özgüveni biraz daha fazla oluyor. Bir de ailem yaptığım işin İslami çerçevede olduğunu, saçma sapan bir şey yapmayacağımı bildiği için destekliyorlardı.

"Küfür caiz değil"

Sonra ne oldu? İlk gösteriden sonra, bu alanda bir gelişme oldu mu?

Gösteriden sonra amatör bir programla, hikayeleri yan yana getirip bir stand-up videosu yaptık. medyadan 40 ayrı isim belirleyip, 40 kişiye o gösterinin videosunu kargoyla kırk kişiye, 'Biz küfürsüz, argosuz bir çalışma yaptık, ilginizi çekeceğinizi umuyoruz' notuyla yolladık. Sadece Ahmet Taşgetiren, 'Başarılar dilerim çocuklar, çok güzel bir iş yapmışsınız' dedi, ama döndü sağ olsun en azından. Hiçbir şey olmadı. Sonra Adana Büyükşehir Belediyesi'nde, araya tanıdıkları sokarak 600 kişilik bir salon tahsis ettik. Çarşamba günü öğlen 13.30'a yer verdiler. Yine bütün sülaleyi çağırdık ama dedik ki herkes yanında birkaç kişi getirsin ve daha hetorejen bir grup olsun. Orayı da doldurduk, gösteri yaptık, kaydettik, oradan da bir şey olmadı. İşimden ayrılıp, elimdeki son parayla Milli Gazete, Yeni Şafak ve Vakit gazetelerine argosuz, küfürsüz stand up yapıyoruz diye reklam verdim.

Neden özellikle 'argosuz, küfürsüz' ibaresini vurguladınız?

Çünkü küfür caiz değil, birinci nedeni bu. İkincisi de sahnede küfür etmek hiç doğru değildir. Çünkü sizi izlemeye gelen çoluk çocuk, bayan, karışık bir kitle var. Kimisi bundan rahatsız olmayabilir ama küfürsüz, argosuz eğlenmek isteyen insanlar var bu ülkede. Mizah bir sofraysa eğer, herkese ayrı bir tat sunuyorsa, isteyenler buyursun buradan yesin dedik.

İlandan sonra ne oldu? Talep gördü mü tarzınız?

Yine bir şey olmadı, kimse aramadı. Bir süre sonra Dalaman, Beyobası'ndan bir abi aradı. Kendimizi tanıttık. 'Siz Müslüman çocuklara benziyorsunuz ama ne iş yapıyorsunuz tam olarak?' diye sordu. Çünkü bilinmiyor o zaman daha stand up, biz de anlattık. 'Gelin iki defa gösteri yapın bize' dedi. Oraya gittik, bu bizim ilk profesyonel gösterimiz oldu.  Traktör römorku getirmişler, kapaklarını açmışlar, üstüne bir pvc halı serip sahne yapmışlar bizim için. Bir okul bahçesinde akrabasız ilk gösterimi yaptım.

Peki ne zaman 'bir şey' oldu?

Ben orada sahneye çıkarken belediye başkanının oğlu kamerayı açmış, beni ablasına izletmiş. O da Kanal 7'de staj yapıyormuş. Arkadaşıyla beraber izlemişler, gülmüşler. Yanındaki arkadaşı o zamanlar Vatan Gazetesi'nde muhabirlik yapan Seyhan Sevinç'e benden bahsetmiş. Demiş ki, 'dün, şu köyde böyle biri İslami stand up yapıyor' demiş. Aslında 'islami stand up' tanımı o zaman kullanıldı bizim için, biz böyle demiyorduk. Bu tabir de Seyhan Sevinç'e çok ilginç gelmiş. O arada biz bütün parayı tüketmiştik, Antalya'da yeniden iş aramaya başlamıştım kendime, evliyim, çoluk çocuk var. Bitmişim yani artık. O sırada telefon çaldı, 212'li kod, biz taşradakileri bu kod heyecanlandırırdı. Açtım, 'Vatan Gazetesi'nden Seyhan Sevinç. Sizinle röportaj yapmak istiyorum' dedi. Manavgat'ta olduğumu söyledim. 'Buraya gelemez misiniz?' dedi. Otobüse binecek param yoktu, bunu söyleyemediğim için, bizim çok yoğun bir turnemiz var, maille yapalım dedim. 'Ama biz fotoğraf da çekecektik. Turneden bol bol fotoğraf çekip bize yollarsanız olur' dedi. Yanıma üç dört farklı ceket, gömlek aldım. Antalya'da bir yer buldum. Orada sahnede izleyiciye oynar gibi fotoğraflarımı çektirdim, yolladım. Aradan bir hafta geçmedi Vatan Gazetesi'nde 'Muhafazakar Stand-upçı Kapalı Gişe Oynuyor' diye beni sür manşet yaptı.

"Rahmetli babam referansım oldu"

Haberin etkisi nasıl oldu?

Ondan sonra sürekli telefonum çalmaya başladı, 5N1K'dan, ATV'den, Flaş TV'den arıyorlar. Seyhan ile sonradan arkadaş olduk. Bunu hiç konuşmadık ama, kişisel tahminim iyi bir şey yapmaya çalıştığımı düşündüğü için bize o desteği verdi. Benim hayatımı kurtaran insandır. Sürekli telefonlar geldi sonra, sahnelere çıkmaya başladım. Bu esnada İslam Topluluğu Milli Görüş Teşkilatları benimle görüştü. Başkanı Mesut Gülbahar, 'Biz hassasiyetleri olan insanlarız, bize bir referans gösterebilir misiniz?' dedi. Ben de dedim ki, Almanya'da bir cami var, diskotekten bozma, onu bilir misiniz, rahmetli babam iki arkadaşıyla aldı o camiyi, benim babam Halil Develi dedim. Mesut bey bana sarıldı. Rahmetli babam referansım oldu. Ardından Mustafa Cihat, Dursun Ali Erzincanlı ve ben üçlü bir grup olduk, sekiz ülkede kırkbir gösteri yaptık.

Tanındıkça yaptığınız işe eleştiriler oldu mu?

Başlarda 'bu caiz mi?' diyenler vardı, 'bu kadar gülmek kalbi karartır' gibi sözler edildi. Ama benim oyunlarım öyle bir oyun değildir. Hazırladığım gösteriler çok komiktir, gülersiniz elli dakika boyunca. Salt güldürüdür. Muhafazakar insanların hayatlarından alınan argümanlarla, eleştiriler de olan, kafaya vurulmadan, kendimi de içine dahil ederek kara mizah yaptığımız oyunlar. Son yirmi dakika ise başka bir şey anlatırım, bütün hikayeleri bir yere bağlarım, ağlayarak çıkar insanlar. Eleştirenlere olayı izah ettik. Sonrasında eleştiri almadım.

Diğer stand up yapanlar, sizin tarzınızın dışındakiler, sizin gösterilerinize yönelik ne dediler?

Diğer camia, çok blok bir şekilde bahsetmedi, görmezden geldi beni. Çünkü bahsettiklerinde gündeme gelirim. Biz bir taşın altına elimizi koyuyoruz, ben fikrini serdeden de bir adamım sosyal medyada. Kim olduğu belli biriyim. Dolayısıyla bana ne iş, ne paye verirler. Bunu çok iyi biliyorum. Çok umurumda da değil elhamdülillah. Bizim mahallede, bu işi yapan iki kişiyiz biz. Recep Demirkaynak ve ben. Hatta ben yokken de Recep abi vardı.

Mutlu musunuz sahneye çıkmaktan?

Mutluyum ama sahne gösterilerine, insanların futbola duyduğu ilginin dörtte birini stand upa duymalarını isterdim çok. Çünkü bu çok büyük bir gelişmişlik. İnsanlar bazı hocaların hutbede veremediği bir mesajı biz beş dakika içerisinde hutbeyi hiç dinlemeyecek onlarca insana verebiliyoruz. Gönül isterdi ki daha büyük kalabalıklara çıkabilelim ve derdimizi anlatabilelim o insanlara.

Yeni bir oyun var mı?

13 Kasım'dan itibaren Gençlik ve Spor Bakanlığı için 81 ilde, gençlere yönelik yazdığım yeni oyunum Ünlü Mamüller'i oynayacağım. Onlara kendi yaşamımdan örneklerle, kariyer planlaması ve hayata dair hikayeler anlatacağım.

Kaynak: AA / Kültür Sanat

Manavgat Almanya Antalya Develi Kültür Sanat Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title