Haberler

Davutoğlu Canlı Yayında

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara'daki terör saldırısının ardından bazı emniyet müdürlerinin görevden uzaklaştırılmasına ilişkin, "Bakın biz hukuk devletiyiz, nasıl vatandaşlarımız için hukuk geçerliyse bürokrasi için de geçerli. Vatandaşlarımızı nasıl suçlayamazsak bürokrasiyi de hemen suçlama, kültürümüzde olamaz" dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara'daki terör saldırısının ardından bazı emniyet müdürlerinin görevden uzaklaştırılmasına ilişkin, "Bakın biz hukuk devletiyiz, nasıl vatandaşlarımız için hukuk geçerliyse bürokrasi için de geçerli. Vatandaşlarımızı nasıl suçlayamazsak bürokrasiyi de hemen suçlama, kültürümüzde olamaz" dedi.

Show TV canlı yayınında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, kendisinin milleti temsil ettiğini ve ihmal varsa hiçbir zaman bunu örtme, hata yapanları koruma gibi bir çabanın içinde olmayacağını söyledi.

Ankara'daki terör saldırısının ardından yapılan güvenlik zirvesinde öncelikle "Bomba taramasından geçirdiniz mi?" sorusunu yönelttiğini belirten Davutoğlu, "Miting meydanını bomba taramasından geçirdik ama insan araması miting meydanının başlangıç noktasında oldu, yani Sıhhiye'de" şeklinde yanıt aldığını ve bunun üzerine saldırıda yerleştirilen bir bomba değil de canlı bomba kullanıldığını düşündüklerini dile getirdi.

Yetkililere "miting yapma kültürünü ve uygulamalarını yeni bir konseptle değiştirilmesi" konusunda talimat verdiğini aktaran Davutoğlu, "Beş gündür benim için tek şey var. Anket, iktidar, seçim onlar sonra konuşulacak konular. Can derdimiz varken ben onunla ilgilenirim. Bu anlamda siyasi hiçbir toplantı, miting yapmadım" ifadesini kullandı.

"Yeni güvenlik konseptinde rutin olmayacak"

Eskiden bu yana rutin bir uygulama olarak mitinge katılanların Ankara Garı önünde toplanıp mitingin gerçekleştirileceği asıl yer olan Sıhhiye'ye yürüdüğünü anımsatan Davutoğlu, "Rutin bir uygulama, ihmal mi? Değil ama ne eksik? Proaktif diyebileceğimiz önleyici bir tedbir" ifadelerini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, yetkililere de bu konuda "Sizin bildiğiniz rutini terör örgütleri de bilir. O, rutinin dışına çıkar ve eylemini yapar. O zaman rutin olmayacak. Bu yeni güvenlik konseptinde rutin istemiyorum. Rutin hiçbir uygulama olmayacak. Sürpriz uygulamalar, beklenmedik uygulamalar olacak. Terör örgütünün hesap edemeyeceği kontroller olacak" şeklinde talimat verdiğini aktardı.

"Mitinge katılanlar polise yardımcı olmalı"

Mitinge katılan vatandaşların polise yardımcı olması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Vatandaşlarımız polisi düşman gibi görürse, düşman demeyeyim, hasım gibi, her an 'bana gaz sıkacak ben de direneceğim' diye görürse polisle iş birliği o anlamda yapmazsa, mitingde hatta polis aleyhine tezahürat yaparsa birlikte hem o polise hem de göstericiye kastedecek olan teröristleri engellememiz imkansızlaşır" diye konuştu.

Patlamanın ardından polisin gaz kullandığı yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine Davutoğlu, terör saldırısının ardından 11 polisin linç edilme girişimi sonucunda hastaneye kaldırıldığını belirterek, "Bir tanesi baya linçten kurtulmuştu ama ne elini silahına attı ne de polis bir gaz bombası attı. Bir kere şey oldu o da kalabalıkla ilgili, birbirlerine girecek iki grubu dağıtmak için" dedi.

Olayın öncesinde, olay sırasında ve sonrasında ne yapılması gerektiğini tekrar tekrar değerlendirdiklerini aktaran Davutoğlu, "8 bin kişinin olduğu yer miting meydanıdır benim için. Artık orada insan araması yapılacak. Şimdi yapacağız. Arkadaşlara da söyledik, Bakanlar Kurulu'nda. Dedektör köpeklerin denetiminde bomba araması. İnsanları çünkü tek tek bir şeye sokamıyorsunuz orada. Burada da vatandaşlarımızın 'üzerimize köpek saldılar' dememesi lazım" ifadesini kullandı.

Miting ve gösteri alanlarında dışarıdan gelecek tehlikeye karşı bir bilincin oluşturulması gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, "Göstericinin hakkı gösteri yapmaktır ama polisin görevi de onu korumaktır. Orada polisin mevcudiyeti göstericiyi cezalandırmak değil göstericiyi korumaktır" diye konuştu.

Avrupa'da bazı gösterilerde polisin, herhangi bir tehlike anında "Şu anda herkes yerinde duracak" dediğinde insanların buna uyduğunu belirten Davutoğlu, "Bunları bizde yapmaya kalktığınızda 'polis gösteri hakkına engel oluyor' diye bakılıyor" dedi. Davutoğlu, bu konuyla ilgili çalıştığını ve bilgilendirildiğini söyledi.

"Soruşturma devam edecek"

İstihbari ya da güvenlik zaafı varsa soruşturma başlatılacağını kaydeden Davutoğlu, "İlk toplantıdan sonra İçişleri Bakanına söyledim, 'İdari bir soruşturma yapacaksınız, bütün bu olayın arka planını çıkaracaksınız ve bu yeni güvenlik konseptini bana sunacaksınız en kısa zamanda'. Bunu yaptıktan sonra idari soruşturmanın selameti için Ankara Emniyet Müdürü, Ankara İstihbarat Şube Müdürü, Ankara Güvenlik Şube Müdürü açığa alındı. Soruşturma devam edecek" dedi.

Cizre'deki olayın ardından da "Hemen soruşturma başlatın" dediğini kaydeden Davutoğlu, "Video geldiği anda 'Bunlarla ilgili her türlü işlemi yapacaksınız' dedim. Bakın biz hukuk devletiyiz, nasıl vatandaşlarımız için hukuk geçerliyse bürokrasi için de geçerli. Vatandaşlarımızı nasıl suçlayamazsak bürokrasiyi de hemen suçlama, kültürümüzde olamaz. Bu eskidendi hani Osmanlı'da Yeniçeri ayağa kalkar, bir iki kelle vererek o Yeniçeriyi teskin edilmeye çalışılırdı. Hukuk devletinde bu olmaz. Aman halk talep ediyor diye herhangi bir bürokratı cezalandırdığınızda ondan sonra cesur olacak bürokrat bulamazsınız ama ne yapılır? Alırsınız, incelersiniz, o zaman da bir karar verdiğinizde gereğini yaparsınız. İşte Cizre'de, 2 polis, art niyetli olarak bunları yaptıkları, bu görüntüleri çektikleri, bu görüntüye sebebiyet verdikleri, sürükledikleri için görevden alındı. Bunun da farkı şu, onların suçu tespit edildi ve hukuka sevk edilecekler" diye konuştu.

Türkiye'nin hava sahasına müdahale edildiğinde yapılan güvenlik zirvesinde de bu konunun gündeme geldiğini kaydeden Davutoğlu, devletin tüm güvenlik birimlerinin o toplantıya katıldığını ve hiçbirinin Cizre'deki olaya ilişkin "Bunlara bir şey yapmayalım. Kol kırılır yen içinde kalır" şeklinde bir görüş bildirmediğini ifade etti.

Bu toplantıda Kara Kuvvetleri Komutanının "Biz Tunceli'de bir operasyonda 1 hafta önce 5 teröristi öldürmüştük. Kırsalda, dağda yani, orada bırakılsa o terörist cenazeleri kimsenin haberi olmayacak. O 5 terörist cenazesi alındı, Malatya'ya getirildi. Adli Tıp'ta bütün hukuki işlemleri yapıldı ve ailelerine teslim edildi" şeklinde bilgi verdiğini aktaran Davutoğlu, savaştığınız düşman dahi olsa cenazesinin kutsal olduğunu vurgulayarak, "Oradaki bütün güvenlik birim başkanları yani Kuvvet Komutanları, Emniyet Müdürü, İstihbarat dediler ki bu tür eylemlere karşı, Cizre'de olan o cenaze sürükleme gibi, en sert ve kararlı tutumu alalım çünkü bizim verdiğimiz haklı mücadeleye gölge düşürüyor' dediler ve gereğini yaptık" şeklinde konuştu.

"Hangi partiye oy verdiklerini bilmem, sormam da"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Adalet ve İçişleri Bakanlarının istifa etmesi gerektiği yönünde ifadeler kullandığının hatırlatılması üzerine Davtoğlu, şunları kaydetti:

"Adalet ve İçişleri Bakanımız partili bakanlar değildir. İçişleri Bakanımız göreve yeni geldi biliyorsunuz yani 1 ay önce bu seçim hükümeti kurulduğu zaman ve terör konusunda son derece tecrübeli bir bakanımızdır, İstanbul'da terörle mücadelede olağanüstü başarılar elde etmiştir. Güvenimiz kendisine vardır. Adalet Bakanımız da müsteşarlığı döneminden bu yana, bakın ben AK Parti Genel Başkanıyım ama şu anda seçim hükümetine Başbakanlık yapıyorum, bu arkadaşların hangi partiye oy verdiklerini bilmem, sormam da. Çünkü partili değil ve Adalet Bakanı müsteşarıyken de Bakanımız herkesin objektif tutumuyla takdir ettiği bir isimdir. Şimdi o olaylar silsilesi içinde neler cereyan ettiğinin ortaya çıkması lazım. Hemen 'kelle isterük' gibi bir ifadeyle böyle bir şeyi yaptığınızda bu doğru olmaz. Bir sorumluluk varsa ben dahil hepimiz hukuk önünde gereken hesabı veririz. Hiçbirimiz layüsel değiliz. Hiçbirimiz soru sorulamaz değiliz. Onun için gecemizi gündüzümüze katıp, halkımızın önüne çıktığımızda açık alınla çıkabilmek için gayret sarf ediyoruz. Daha biz can derdindeyken, yaralıları taşırken, Sağlık Bakanımız yaralıların peşindeyken, Adalet Bakanı savcıları oraya göndermekle uğraşırken İçişleri Bakanı bütün bir emniyet mekanizmasını sadece Ankara'da değil o gece ben, gece boyu birçok kritik vilayetimizin valisiyle defaatle görüştüm. Çünkü o gece bu olay üzerine bir sürü olay olabilirdi. O gece, birtakım yerlerde isyana kalkışma olabilirdi. Kobani olayını yaşadık, Gezi olaylarını yaşadık. Siz böyle bir kritik vakitte Türkiye can derdinde, siz 2 bakanı görevden almak suretiyle kelle isteyen bazı insanları tatmin etmek için yola geçerseniz, devlet idare edilmez. O zaman trafik kazası olduğunda İçişleri Bakanını, bir hastanede bir şey olduğunda Sağlık Bakanını... Halbuki önce bir yangını söndürelim, önce acıyı dindirelim, önce bir süreci işletelim sonra hepimiz için geçerli olan, hesap verme makamı itibariyle geçerli olan şeyi yaparız."

Olay olduğunda çok kısa zamanda bilginin kendisine geldiğini belirten Davutoğlu, "O olay 10.04'te oldu, 10.07 ya da 10.09'da bana haber geldi. Birinci önceliğim ne? Oradaki yaralıları hastaneye götürmek, cenazeleri kaldırmak. İkinci önceliğimiz, bu olayın yayılarak Türkiye'de bir domino etkisiyle birtakım sonuçlar doğurmasını engellemek. Üçüncü önceliğimiz, Türkye genelinde hayatı normalleştirmek. Dördüncü önceliğimiz de seçimlere Türkiye'yi suhuletle götürmek. Bunu yaparken İçişleri ve Adalet Bakanının görevden ayrılması, olumlu bir etki mi yapar, olumsuz bir etki mi? Bunu bir siyasi tartışma haline getirmemek lazım" ifadesini kullandı.

"Bu seçim, hepimizin seçimi"

Emniyet müdürleriyle ilgili bir idari soruşturmanın yürüdüğünü ve gereğini yaptıklarını kaydeden Davutoğlu, şöyle dedi:

"Benim bir hatam varsa bu anlamda hesap sorulamaz değilim. Hepimiz buradayız ama bizim kadar hesap sorulması gereken kimler biliyor musunuz? Bu seçim hükümetine, bakan vermeyerek bu ağır sorumluluğu taşımaktan kaçanlar. Çok açık söylüyorum, Sayın Kılıçdaroğlu'na da söyledim, tekrar söylüyorum. Koalisyon hükümeti demiyorum koalisyon kurulur kurulmaz o partilerin iradesidir, eğer bu kadar kritik bir dönemde Türkiye'yi hükümetsiz bırakmamak için gerekli çabalar gösterilecek idiyse ben şunu isterdim sağ tarafımda bir CHP Başbakan Yardımcısı, sol tarafımda MHP Başbakan Yardımcısı, Türkiye'yi seçime götürmek, bu seçim AK Parti'nin seçimi değil bu seçim hepimizin seçimi."

"Seçim sonuçlarının getirmiş olduğu, ortaya çıkaracağı resim, hükümet oluşması noktasında tekrar koalisyona işaret ederse, sizin bu süre içinde yaptığınız tespitler, o zaman kazanılan tecrübe ve buradan sonraki beklentileriniz bir koalisyon hükümeti kurulması konusunda sıkıntı olur mu?" şeklindeki soruyu ise Davutoğlu, şöyle cevapladı:

"Biz niye seçime gidiyoruz? Bir daha seçime ihtiyaç olmayacak şekilde, istikrarlı bir hükümet şeklinde bir tablo ortaya çıksın diye. Birinci önceliğimiz kesinlikle tek parti iktidarına imkan sağlayacak bir sonucu elde etmek. Diğer ihtimalleri düşünmüyorum. Hani zihnen teorik olarak düşünürseniz de o ihtimalleri konuşmaya başlasam ve zihnimi de buna alıştırsam esas odağımı kaybederim. Dolayısıyla onları gündemde dahi tutmadan şu anda hedefimize odaklanıp AK Parti'yi tek başına iktidar yapma yolunda çaba sarf etmemiz lazım. Hiçbirimiz reddedemeyiz, demokrasidir, farklı sonuçlar ortaya çıktığında. 7 Haziran bizim için bir şoktu, AK Parti için. Açık söylemek gerekirse, şu anlamda yüzde 41 çok iyi bir oy oranı. En yakın rakibimize yüzde 16 fark atmışız ama tek başına iktidar olamadığımız ilk seçimdi. Peki sonrasında biz hiç böyle bir panik halinde, şok halinde mi davrandık? 7 Haziran'dan bu yana Türkiye bir ekonomik krize kapılmamışsa, yükselen ekonomiler arasında diğer Brezilya gibi çok ciddi türbülanslara girmemişse de - ki Brezilya'nın bu sene bir seçimi yoktu - ülke ekonomisi belli bir istikrar içinde yürüdüyse, teröre karşı mücadele bu kadar etkin yürürken bir taraftan da fikir özgürlüğü, demokratikleşme ve bu anlamda demokratik haklar korunmuşsa, sınır boylarımızda bu riskler varken Türkiye'nin istikrarı ve genelindeki güvenlik kamu düzeni korunmuşsa bunda en büyük pay kimin? AK Parti'nin. Biz kaçmadık görevden."

Kendilerinin "Millet bize tek başına iktidarı vermedi, ne hali varsa görsün" demediklerini de kaydeden Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Çoğunluğa sahip olmamakla birlikte bu sorumluluğa elimizi taşın altına koyarak yerine getirdik. Son derece soğukkanlı, vakur, kendinden emin, herkesle diyaloğa açık, herkesle konuşabilen bir politikayla Türkiye'yi 7 Haziran'dan sonra bir girdaba girmesine engel olacak şekilde yeni bir seçime bizim emeklerimiz taşıyor. 2 Kasım günü ne olursa olsun tekrar aynı taahhütte bulunuyorum. 1 Kasım günü ne çıkarsa çıksın, 2 Kasım sabahı Türkiye neyi ihtiyaç hissediyorsa onu yapacağız. Hiçbir sorumluluktan kaçmayacağız, Türkiye'yi sahipsiz bırakmayacağız, Türkiye'yi hükümetsiz bırakmayacağız, Türkiye'de herhangi bir oyunun oynanmasına izin vermeyeceğiz. Bunu söyleyebilirim. Bunun için en doğru yol bizim tek başına iktidar olmamız ama demokrasi başka şartlar ortaya çıkarırsa 8 Haziran'dan itibaren takip ettiğimiz politika bir senettir, yani soğukkanlı, vakur, demokratik kurallar içinde yapılması gereken neyse onu yaparız."

(Bitti)

Kaynak: AA / Güncel

Ahmet Davutoğlu Ak Parti Türkiye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title