Darbeci Komutan "Karşı Çıkan Olursa Vurun" Emri Vermiş
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgal edilmesine ilişkin hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgal edilmesine ilişkin hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz bölgelerinde yaşananlar ve Çengelköy Polis Merkezi'nin işgal edilmesi ile burada çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin yürütülen soruşturma sonunda hazırlanan, bin 318 sayfalık iddianamede müşteki beyanlarına yer verildi.
İddianamede ifadelerine yer verilen, bir kısmı mahalle esnafı, bir kısmı vatandaşlardan oluşan müştekiler, askeri darbe girişimine tepki göstermek amacıyla Çengelköy Caddesi üzerinde toplandıklarını, eski Albay Mürsel Çıkrıkçı ve emir komutası altındaki diğer şüpheliler tarafından rehin alındıklarını, Çengelköy Polis Merkezi önüne getirildiklerini, ellerine plastik kelepçe takıldığını, bir süre bekletildikten sonra, Kuleli Caddesi üzerindeki benzin istasyonunun önüne götürülerek, ayakları da bağlı halde sabah saatlerine kadar bekletildiklerini ifade etti. Yine bazı müştekiler de kendilerini rehin alan askerler tarafından darbedildiklerini, küfürlü hakaretlere maruz kaldıklarını söyledi.
İddianamede, Kuleli Askeri Lisesi'nden çıkış yaparak Çengelköy istikametine yaya olarak ilerleyen askeri birliğin, Çengelköy Polis Merkezi Amirliği'ne yakın bir noktaya ulaştığında uzun namlulu silahlarla kendilerine tepki gösteren ve müdahale eden sivillere, kolluk görevlilerine ve çevrede bulunan konut ve iş yerlerine doğru ateş açtıkları anlatıldı.
Bu olaylar esnasında, 7 sivilin ateşli silahla vurularak öldüğü, 84 vatandaşın kasten öldürmeye teşebbüs suçuna maruz kaldığı bildirilen iddianamede, 62 kişinin silahla yaralandığı, birçok vatandaşın hürriyetinin kısıtlandığı, 24 müştekinin bu kapsamda müracaatta bulunduğu, 4 müştekinin kasten yaralama suçuna maruz kaldığı, 52 sivilin aracında, konutunda ve iş yerinde hasar oluştuğu, 5 kamu aracında ve Çengelköy Polis Merkezi Amirliği binasında hasar meydana geldiği aktarıldı.
"Çıkrıkçı, ateş edilmesi talimatını verdi"
İddianamede, elde edilen ve incelenmek üzere teslim edilen kovan ve mermi çekirdeklerinin bir kısmının hangi silahtan çıktığı hususunda eşleşme sağlandığı, bir kısmıyla ilgili çalışmaların devam ettiği belirtilerek, Çengelköy bölgesindeki faaliyetlere iştirak eden şüphelilerin, hangi silahları kullandıkları ve silahla ateş edip etmediklerine ilişkin tespitler yapılmaya çalışıldığı vurgulandı.
Dosyadaki mevcut delillere göre, olay tarihinde şüphelilerin ekseriyetle zimmetsiz G3 otomatik tüfek taşıdıkları, rütbeli personel olan şüphelilerin ise ayrıca tabancaları bulunduğu anlatılan iddianamede, şüpheli eski Albay Mürsel Çıkrıkçı'ya seri numarası tespit edilemeyen G3 piyade tüfeğinin zimmetli olduğu, kendisinin ateş etmediğini ve talimat vermediğini söylediği, ancak birçok müşteki ve şüpheli beyanında ateş edilmesi talimatını veren rütbeli olarak geçtiği kaydedildi.
Şüpheli eski Binbaşı Mevlüt Acar'a Beretta silah ve numarası tespit edilemeyen G3 piyade tüfeğinin zimmetli olduğu ifade edilen iddianamede, ateş etmediğini beyan eden Acar'ın, bazı müştekiler tarafından ateş ederken görüldüğü belirtildi.
İddianamede, 12 rütbeli personel ve 24 er ve erbaş olmak üzere toplam 36 şüpheliden, Mürsel Çıkrıkçı, Mevlüt Acar, eski yüzbaşılar Şafak Gündoğdu, Ayhan Şahin ve Mahmut Dağüstü, eski üsteğmen Mustafa Paycı ile Mahbub Ulusoy, İbrahim Küçükbostan, Recep Ayıtdere, Sadık Atıcı, Anıl Yüksel, Harun Çeşmebaşı ve Şafak Korkut'un, bölgedeki farklı noktalarda silah kullandıklarının tespit edildiğine dikkat çekildi.
Tanık anlatımları
İddianamede, hakkındaki dosya tefrik edilen ve idari tahkikat aşamasında tanık sıfatıyla dinlenilen şüpheli Recep Derin'in ifadesine de yer verildi.
Darbe girişiminin yaşandığı gün saat 14.00'e kadar her şeyin normal olduğunu ve hiçbir hareketlilik olmadığını belirten Derin, "Saat 14.00
gibi görevi yeni devralan lojistik destek komutanı Yarbay Turgay Ödemiş, nöbetçi
olduğum yeri arayarak, oradaki mühimmat depolarında toplam kaç adet boş ve dolu
şarjör olduğunu sordu. 'Sayıp bilgi verin' dedi.
O sırada yanıma dinlenmek için gelen Uzman Çavuş Sadık Atıcı, orada
bulunan bir asker ile beraber dolaplardaki mu¨himmatları sayıp dahili telefondan
lojistik destek komutanı Yarbay Ödemiş'i arayarak, kaç adet dolu ve boş şarjör olduğunu söyleyerek kapattı." diye konuştu.
Derin, saat 16.00 sıralarında güvenlik kameralarından okula 4 adet askeri kamyonun giriş yaptığını gördüğünü söyleyerek, "Piyade Başçavuş İbrahim Özdek, askerlere mu¨himmat
sandıklarını o odaya taşıttırdı ve astsubay çavuşa 'İçeriden sakın ayrılma. Askerlerin
başında dur, dışarı kimse çıkmasın. Kapıyı kapat, kimse girmesin akşam 9'a, 10'a kadar
bitirin' dedi. Askerler bulunduğum odaya iki tane bu¨yük yeşil renkli mu¨himmat sandığı
getirdiler, bıraktılar." ifadelerini kullandı.
"Hainlerden karşı çıkan olursa vurun"
Akşam saat 20.30 sıralarında santraldeki görevli askerin, kendisinin nöbetçi olduğu yeri arayıp "Erdal yarbayımız alarm verdi. Tatbikat var herkes acil iç bahçeye gelecek" dediğini dile getiren Derin, şunları söyledi:
"Nizamiye bölgesinde askerler ve öğrenciler vardı. Orada okul komutanı Mürsel Çıkrıkçı bağırarak 'subay, astsubay arkadaşlar yanıma gelsin' dedi. Kendi aralarında
konuştular. Daha sonra Çıkrıkçı 'herkes beni dinlesin' diye bağırdı. 'Bu
anlattıklarımın hepsi gerçek Tu¨rk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur.
Sıkıyönetim ilan edilmiştir. Anadolu yakası mu¨frezeleri komutanı benim' dedi.
Mu¨rsel Çıkrıkçı dışarıyı göstererek 'dışarıdaki hainlerden karşı çıkan olursa
vurun' dedi. Daha sonra 'benim verdiğim emirleri dinlemeyen olursa, verdiğim
emirlere uymayan olursa, geri duran olursa, kaçan olursa, komutanlarının
emirlerine itaat etmeyen olursa, ben ve komutanları tarafından vurulacaktır' dedi. Herkes birbirine 'ne oluyor?' diye soruyordu, askerler de, öğrenciler de 'gerçek mi bu şaka mı yapıyorlar?' diyordu. Benim gördu¨ğu¨m öğrenciler ve askerler birbirlerine soruyorlardı. Ben de olayın şaka olduğunu du¨şu¨ndu¨m."
Daha sonra Üsteğmen Mustafa Paycı'nın kendilerini 13 asker ile birlikte okulun nizamiyesinin yan tarafındaki bahçeye götürdüğünü belirten Derin, "Bizi orada sırayla yerleştirdi. 'Okulun
gu¨venliği bize ait burada bekleyeceksiniz' dedi. Emir verdi ve bizi orada bırakarak
ayrıldı. Biz de orada beklemeye başladık. Beklerken öğrencilerin önu¨mu¨zden ana
yoldan geçerek Beykoz yönu¨ne doğru gittiklerini gördu¨m. Ellerinde silah vardı." dedi.
Derin, neler olduğunu merak ettiğini için nizamiye önünde kalabalık olan yere geldiğini aktararak, şöyle devam etti:
"Orada Mu¨rsel
Çıkrıkçı vardı. Yoldan geçen hiçbir şeyden haberi olmayan sivil insanları durdurup yere
yatırıp dövdu¨klerini gördu¨m. Aklımdan çıkmayan şey, müzik açık olan bir arabayı çevirip nizamiye önünde 3 kişiyi yere dizu¨stu¨ çöktu¨ru¨p dövdu¨ler. Ellerini arkadan
plastik cırtlarla bağladılar. Mu¨rsel Çıkrıkçı 'u¨lkeyi siz bu hale getirdiniz ne namus
kaldı, ne onur kaldı, ne şeref kaldı' diyerek botlarıyla gençleri tekmeliyordu. Daha sonra oradan geçen bir genci daha durdurmuşlardı. Onu da yere diz
u¨stu¨ oturtup dövmeye başladılar. Başçavuş Mahbup Ulusoy silahın dipçiğiyle o genç çocuğa vuruyordu. Daha sonra Mu¨rsel Çıkrıkçı bağırarak 'o karakola
gideceğiz o pezevenk bekçiyi alacağız' diyordu. 'Silahımı getirin' diye bağırdı. Orada aklımda çok net olan şey Erdal Yarbay polise 'hemen amirini ara konuşacağım' dedi. Daha sona telefonda 'sizin polisler bizim emrimiz altında. Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu' dedi, telefonu kapattı."
"(Şu ezanı kapat) diye bağırıyorlardı"
Derin daha sonra ezan okunmaya başladığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Ezan okunmaya başlayınca oradan
Erdal Yarbay yerinden fırlayarak 'kapatın şu ezanı' diye bağırmaya başladı.
Nizamiye bölgesinde bulunan ru¨tbelilerle beraber yolun karşısına geçtiler. İki
askerin cami hocasının evinin kapısının önu¨nde kapıyı tekmelediklerini gördu¨m. Ben
o sırada yolun karşısında okulun önu¨ndeydim. Hocayı aşağıya indirdiler. 'Elektrikleri
kapat, şu ezanı kapat' diye bağırıyorlardı. Hocanın eşi ve kızı vardı. Evin camından 'bir şey yapmayın ezan buradan okunmuyor merkezi sistemden yapılıyor, Sarıyer'den
yapılıyor' diye ağlayarak bağırıyordu. Daha sonra ezanı kapattırdılar."
"(Direklere kablo çekeceğiz) diye plastik kelepçe almış"
İddianamede ifadelerine yer verilen tanık Özcan Eren de 15 Temmuz 2016 günü darbe girişimi öncesinde saat 11.00 sıralarında daha
önceden sima olarak ve ismen tanıdığı ve soyadını bilmediği Yarbay ru¨tbeli Erdal isimli
kişinin dükkanına geldiğini belirterek, şunları anlattı:
"Nalbur dükkanıma gelerek, benden 2 bilek kalınlığında kelepçe istedi ve hatta '2 ayak bileği kalınlığında varsa iyi olur' dedi. Ben
kendisine örnek kelepçe çıkarttım ve kendi bileği ile benim bileğimde denedi. Bana 'bunların daha kalın olanı var mı?' diye sordu. Ben de 'öğleden sonra toptancı gelecek, alırım, getiririm Kuleli'ye' diye söyledim. Bana 'hayır kesinlikle gelme' dedi. 'Bunlarla idare edeceğiz' dedi. Daha sonra benden 5 paket plastik kelepçe ile yaklaşık 5 metre uzunluğunda meşin halat aldı. Ben kendisine 'hayırdır komutanım öğrencilerde mi bir disiplinsizlik var?' diye sordum. O da bana 'yok ya direklere kablo
çekeceğiz' dedi. Ben kendisine 'komutanım nasıl direk bunlar, plastik kelepçeler 500 adet yapıyor biraz fazla değil mi?' diye sorduğumda, o da bana 'sen bana biraz indirim
yap daha çok alacağız bundan sonra senden' dedi. Erdal Kılınç isimli şahıs daha önceden benim iş yerimden malzeme aldığı için
kendisini simaen tanırım."